Dolar

34,8885

Euro

36,7597

Altın

3.043,31

Bist

10.058,47

Guantanamo Pakistan

Pakistan’da tutuklanan Yazar-Habbap Çetin Akdeniz Pakistan Cezaevlerinde geçirdiği çile dolu 6 ayı anlatırken İslam ülkelerindeki Ebu Gureyblerin varlığını gözler önüne seriyor.

16 Yıl Önce Güncellendi

2009-11-03 02:41:00

Guantanamo Pakistan
Adem Özköse'nin röportajı...

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu olan Habbap Çetin Akdeniz’i ilk olarak Aşk Zamanı isimli kitabıyla tanımıştık. Akdeniz, Aşk Zamanı’nın ardından okuyucularının karşısına Giyotindeki Şizofren isimli kitabıyla çıktı ve Akdeniz’in bu kitabı bir hayli ilgi gördü. Daha sonra Habbap Çetin Akdeniz’in Pakistan’da tutuklanarak cezaevine konulduğunu öğrendik. Kaleme aldığı yeni kitabı hakkında araştırma yapmak için Pakistan’a giden Akdeniz, yapılan bir yanlışlık sonucu gözaltına alındı ve her günü çile dolu 6 ayı Pakistan Cezaevlerinde geçirdi. 2 ay önce serbest bırakılan Akdeniz’in yaşadıklarını okuduğunuzda eminim büyük bir şaşkınlık yaşayacak ve “bu kadarını insana gavur bile yapmaz” diyeceksiniz. Pakistan Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini çarpıcı bir şekilde anlatan Akdeniz ayrıca Ebu Gureyplerin, Guantanamoların sadece Amerika tarafından inşa edilmediğini; İslam Ülkelerinde de Guantanamo ve Ebu Gureyb benzeri cezaevleri olduğu gerçeğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

-Herşeye en baştan başlayalım istiyorum. Pakistan’a yoculuk yapmaya niçin karar vermiştiniz? Bu yolculukla neyi amaçlıyordunuz?

Doğu bilgeliği üzerine bir kitap çalışması yapmaya karar vermiştim. 1 seneye yakın bu konu hakkında çeşitli okumalar yaptım. Pakistan’a yaptığım yolculuğun sebebi de tıpkı Hindistan, İran, Nepal gibi Pakistan’ın da doğu bilgeliğinin merkezlerinden biri olmasıydı. Doğulu bilgeler arasında beni en çok etkileyen doğu bilgeliğinin en önemli temsilcilerinden olan Muhammed İkbal’dir. Pakistan’a yaptığım yolculuğun sebeplerinden biri de daha önceden bütün kitaplarını okuduğum Muhammed İkbal’i daha yakından tanımaktı. İslamabad’da Muhammed İkbal Üniversitesi bulunuyor. Bu üniversitede Muhammed İkbal’in fikirleri üzerine çok ciddi araştırmalar yapan önemli entellektüel, yazar ve akademisyenlerin varlığından da haberim vardı. Pakistan’daki görüşmelerimi tamamlayıp doğu bilgeliği üzerine çeşitli gözlemler yaptıktan sonra oradan Hindistan’a geçecektim. Fakat Pakistan’da gözaltına alındım ve hiç beklemediğim olaylarla karşılaştım.

-Sizi hangi gerekçeyle ve nasıl gözaltına aldılar?

İran’ın Zahedan Bölgesi’nden Pakistan’a giriş yapmıştım. Pakistan’a girdikten sonra İslamabad’a doğru yol almak için Taftan Çölü’nde yoculuk yapmanız gerekiyor. Taftan Çölü’nde bir saat kadar yoculuk yaptıktan sonra yolculuk yaptığımız araç Pakistanlı bir grup asker tarafından durduruldu. Araçtaki tek yabancı bendim, diğer kişiler Pakistanlı’ydı. Pasaportumdan yabancı olduğumu anladılar ve bana Pakistan’a niçin giriş yaptığımla ilgili sorular sormaya başladılar. Ben de onlara yazar olduğumu ve Pakistan’a kaleme aldığım bir kitabı tamamlamak için geldiğimi söyledim. Askerler bir süre kendi aralarında beni gözaltına alıp almamaları konusunda tartıştıktan sonra hiç beklemediğim bir anda kafama çuval geçirip ellerimi bağladılar.

-O an neler düşündünüz? Gözaltına alınışınızla ilgili zihninizde ilk olarak neler uyandı?

Yola çıkmadan önce Pakistanlıların Türkleri çok sevdiklerini ve Pakistan Hükümeti’ndeki yetkililerin Türk vatandaşlarına son derece saygılı davrandıklarını duymuştum. Pakistanlı Askerlerin bu tavırları beni çok şaşırttı ve kızdırdı. Daha sonra bir yanlışlık yapıldığını ve askerlerin kısa bir zaman sonra yaptıkları yanlışlığı fark ederek beni serbest bırakacaklarını düşündüm.

-Pakistanlı Askerler gözaltına alınışınız nedeniyle ilgili size herhangi bir bilgi verdiler mi?

Hayır vermediler.

-Daha sonra neler oldu?

Beni gözlerim ve ellerim bağlı şekilde kamyona bindirip bir karakola götürdüler. Bu karakolda iki gün geçirdim.

-Bu iki gün içinde herhangi bir kötü muameleyle karşılaştınız mı?

Hayır karşılaşmadım. Beni bir hücreye kapattılar ve bana son derece saygılı davrandılar. Hatta askerler bana kendi yedikleri yemeklerden ikram ettiler. Fakat çok baharatlı oldukları için bu yemeklerden yiyemedim ve karnımı ekmekle doyurmak zorunda kaldım. Ayrıca kaldığım hücrede yatak olmadığı için 2 gün boyunca betonun üzerinde yattım. Bu süre içinde askerlere sürekli olarak yazar olduğumu ve Türk Konsolosluğu ile görüşmek istediğimi söyledim.

14 SAAT SÜREN ÇİLE YOLCULUĞU

-Türk Konsolosluğu ile görüşmenize izin verdiler mi?


Hayır vermediler. Karakolda geçirdiğim 2 günün sonunda askerler ayaklarımı zincire vurup ellerimi de arkadan kelepçeledikten sonra beni tekrar bir kamyona bindirdiler. Ayrıca gözlerimi lastik bir bantla kapatıp başıma da çuval geçirdiler. Yaklaşık 14 saat boyunca ayaklarım zincirli, ellerim arkadan kelepçeli ve başımda nefes almamı zorlaştıran bir çuvalla yere çömelik vaziyette yolculuk yaptım. Yollar çok kötü olduğu için kamyon sürekli sallanıyordu. Bu sallantı nedeniyle kelepçeler ellerimi sıkıyor ve vücudum kamyonun yan taraflarına çarpıyordu. Kamyonun içinde bir o tarafa bir bu tarafa doğru sallanıyordum. Bu yolculukta çok acı çektim ve başta omzum ve belim olmak üzere vücudumun bir çok yeri çarpmalar sonucu ezildi. Bunlardan ziyade beni asıl zor durumda bırakan başımdaki çuval nedeniyle nefes alamamamdı. Askerler çuvalın üzerine bir de bez bir çadır çekince nefes alıp vermekte zorluk çekmeye başladım. Havasız kalmak kadar korkunç bir durum yokmuş. Bunu bu yolculuk esnasında anladım. Hatta bir ara havasızlıktan öleceğimi bile düşündüm. Askerlere el işaretlerimle hava alamadığımı haber veriyordum; fakat bu uyarılarımı göz önüne alan olmadı. Yaklaşık 14 saat süren bu yolculuğun ardından askerlerden Pakistan’ın Kuetta Şehri’ne geldiğimizi öğrendim. Kuetta’da beni bir hapishaneye götürdüler ve tekrar bir hücrede kalmaya başladım. Hücreye geldiğim zaman sağlık durumun çok kötüydü. Altım, belim ve bir omuzum kamyondaki çarpmalar nedeniyle fena halde su toplamıştı. 4 gün boyunca yere oturamadım ve bu 4 günü yere çömelik vaziyette acılar içinde geçirdim.

-Kaldığınız hücrede sizin dışınızda başka mahkumlar da var mıydı?

Evet vardı. Kuetta’daki hapishanede her hücrede 3 veya 4 kişi kalıyordu. Benim kaldığım hücrede benim dışımda iki mahkum daha vardı. Hücrelerimiz diğer mahkumların hücreleriyle karşılıklıydı ve her 10 hücre bir bloğu oluşturuyordu. Bu bloklarda ortalama 25 veya 30 mahkum kalıyordu ve hapishanenin genelinde tahminime göre 250’den fazla mahkum tutuluyordu.

-Kaldığınız hücrelerden bahseder misiniz?

Genişliği ve uzunluğu toplam 2.5 metre olan bir hücrede toplam 3 kişi kalıyorduk. Kaldığımız hücreler dar olduğu için ayaklarımızı uzatıp yatamıyorduk ve namaz kılarken birbirimizin sırtına secde yapıyorduk. Kuetta’daki bu hapishanede kalan mahkumlar arasında 2 senedir bir sefer bile yere uzanıp yatamayan mahkumlar bile vardı. Onun için mahkumların hapishaneden çıktıklarında gerçekleştirmek istedikleri hayallerinden biri de ayaklarını yere uzatıp uyuyabilmekti.

-Yere uzanamıyorsanız ne şekilde uyuyordunuz?

Bağdaş kurup, oturarak uyumaya çalışıyorduk. Hapishanedeki yemek düzeni de çok kötüydü.

- Nasıldı?

Sabahları sadece bir bardak çay ve bir lavaş ekmeği veriyorlardı. Öğlenleri yarım tastan daha az olan çorbayla doymaya çalışıyorduk. Akşamleyin ise öğlen verilen çorbanın aynısını ve yanında da bir lavaş ekmeği veriyorlardı.

-Hapishaneye girmeden önce Pakistan Makamları tarafından herhangi bir mahkemeye çıkarıldınız mı?

Herhangi bir mahkemeye çıkarılmadım ve resmi bir uygulamayla karşılaşmadım. Hatta bu nedenle kendimi bir devletin eline değil de bir mafyanın eline düşmüş gibi hissettim. Kuetta’da kaldığım süre boyunca da hangi suçla suçlandığımı anlayamadım ve kimse bana bir şey söylemedi.

-Bu hapishanede kalan mahkumların uyrukları genel olarak neydi?

Hapishanede benim gibi yabancı uyruklu mahkumlar da vardı; fakat mahkumların geneli Pakistanlı’ydı. Kuetta’daki bu hapishanede toplam 11 gün kaldım. Hapishanede sürekli betonun üzerinde oturmak zorunda kaldığım için idrarımdan kan gelmeye başladı ve 9. gün bu kanlar yoğunlaştığı için kaldığım hücrede bayıldım. Askerler beni hastaneye kaldırdılar ve hastanede muayene oldum. Doktor kullanmam için ilaçlar yazdı; fakat hapishane görevlileri ilaçların hiçbirini bana vermediler.

-11 gün Kuetta’daki bu hapishanede kaldıktan sonra nereye götürüldünüz?

Pakistanlı Askerler beni ve Afganistanlı bir mahkumu cezaevinden alıp Amerikalılara teslim ettiler. Amerikalı Askerler de yine ayaklarımız zincirli, ellerimiz kelepçeli ve başımıza çuval geçirilmiş bir vaziyette bizi bir uçağa bindirip Pakistan’ın Reval Pindi şehrine götürdüler. Reval Pindi’de Amerikalı Askerler tarafından yönetilen Pakistanlı Askerlerin gardiyanlık yaptığı bir hapishaneye konulduk. Reval Pindi’deki hapishanenin hücreleri Kuetta’daki hapishanenin hücrelerinden daha geniş olduğu için yere ayaklarımızı uzatıp yatabiliyorduk. Fakat burada da doğru dürüst yatak olmadığı için soğuk betonun üzerinde uyumak zorunda kalıyorduk.

-Bu hapishanede size karşı olan muameleleri nasıldı?

Reval Pindi’de beni tek başıma 3 numaralı hücreye koydular. Kaldığım hücrenin karşı hücresinde Ebu Abdullah Uteybi isimli Suudlu bir mahkum vardı ve gördüğü işkenceler nedeniyle berbat bir durumdaydı. İki kaşının üstü şişmiş ve kan toplamıştı. Ebu Abdullah’ın bileklerine aralıklarla saatlerce elektrik vermişler. Ayrıca gördüğü işkenceler nedeniyle sağlığı bozulduğu için sürekli şekilde öksürüyordu. Reval Pindi’deki bu hapishanede özellikle Arap Mahkumlara aşırı derecede işkence yapıyorlardı.

-Bu insanlar niçin tutuklanmışlar?

El Kaide Örgütü’ne üye olmak suçlamasıyla tutuklanmışlar. Zaten Pakistan’da herhangi bir yabancı gözaltına alındığında hemen El Kaide’ye üye olmakla suçlanıyormuş.



ÇOCUKLARININ İSMİNİ UNUTAN SIVATLI SELİM

-Niçin?


Çünkü Amerika Yönetimi El Kaide suçlamasıyla tutuklanan her mahkum için Pakistan Yönetimi’ne hapishanedeki masrafların dışında 70 dolar ödüyormuş. Bu bilgiyi cezaevinde kalan mahkumlardan öğrendim. Reval Pindi’de kaldığımız hapishanede benim gibi hiç bir siyasi organizasyonla ilişkileri olmamasına rağmen tutuklu olarak kalan bir çok mahkum vardı. Örneğin Selim isminde yine bana yakın bir hücrede kalan Sıvatlı birisi vardı. Mesleği ototamircilik olan Selim hiç bir siyasi grupla ilişkisi olmamasına rağmen sadece Sıvatlı olduğu için Taliban üyesi olmakla suçlanarak tutuklanmıştı. Selim’e 6 gün boyunca öyle işkence yapmışlar ki Selim 5 çocuğundan sadece birinin ismini hatırlıyordu geri kalanların isimlerini ise hatırlayamıyordu. Selim sabahtan akşama kadar çocuklarının isimlerini hatırlamak için kaldığı hücrede geziniyordu. Ayrıca gördüğü işkencelerin sonucunda 2 ay içinde 30 kilo vermiş ve 11O kilodan 85 kiloya düşmüştü. Yine Said isminde 13 yaşında Pakistanlı bir çocuk mahkum da vardı bu cezaevinde. Said’i babasından dolayı içeri almışlar. Said çocuk olduğu için hücredeki duvara gölgeden şekiller yapıp oyun oynuyordu. Mahkumlar arasında namaz kılmayıp oruç tutmadıkları halde El Kaide’ye üye olmakla suçlanan; fakat bu örgütle hiç bir alakaları olmayan bir çok mahkum vardı.

-Size özel bir işkence yaptılar mı?

Özel bir işkence görmedim; fakat yaşadıklarımızın hepsi aslında birer işkenceydi. Mesela tuvaletin mesafesi benim hücreme 2 metrelik bir uzaklıkta olamasına rağmen tuvalete gitmek için her hücreden çıkışımda ellerimi kelepçeliyorlar, ayaklarımı zincirliyorlar, gözümü bir bantla bağlayıp başıma da siyah bir çuval geçiriyorlardı. Düşünebiliyor musunuz her tuvalete çıkışımda aynı muameleyle karşılaşıyordum ve 4 adımlık yol için bir sürü sıkıntı çekiyordum. Tutuklu bulunduğum 45 gün içinde 25 kilo zayıflayınca öleceğimi hissetmeye başladım. İdrarımdan sonra kulaklarımdan da kan geliyordu. Artık kaybedecek hiçbir şeyim kalmadığı için Türk Konsolosluğu ile görüşmek için açlık grevi yapmaya başladım. Açlık grevinin 8. gününde Pakistanlı üst düzey bir yetkili hücreme gelerek açlık grevini sona erdirdiğim takdirde Türk Konsolosluğu ile görüşebileceğime dair bana söz verdi. Ben de bunun üzerine açlık grevine son verdim. Açlık grevine son verdikten 10 gün sonra beni hücremden çıkarıp Türk Konsolosluğu ile görüştürmek için bir minübüse bindirdiler. Yine ellerim kelepçeli, ayaklarım zincirli va başımda çuval vardı. Pakistanlı Askerler beni son derece lüks bir villaya götürdüler. Türk Konsolosluğu’ndan biri bayan olan 2 yetkili de benimle görüşmek için bu lüks villaya geldiler. Konsolosluktan gelen Türk yetkili, askerlerden kelepçelerimi açmalarını istedi. Askerler başta açmak istemediler; fakat konsolosluk yetkilisinin ısrarı üzerine kelepçelerimi çözdüler. Konsolosluk Yetkilileri bana çok sıcak davrandılar. Suudi Arabistanlı mahkumlar kendi konsolos yetkilileriyle görüştüklerinde bir de kendi konsolosluk yetkililerinden dayak yiyorlarmış. Bizim konsolosluk yetkilileri ise bana yardımcı olmaya ve beni rahatlatmaya çalıştılar. Konsolosluk yetkilileri ile görüştükten sonra beni tekrar hapishaneye geri getirdiler.

-Türk Konsolosluk Yetkilileri hapishaneden ne zaman çıkacağınızla ilgili size herhangi bir bilgi verdiler mi?

Konsolosluk yetkilileri bana “Şu an Pakistan Hükümeti’ne bağlı AYS isimli bir birimin elindesiniz. AYS’nin elinde olduğunuz için hapishaneden ne zaman çıkacağınızı bilmiyoruz. Fakat sizin için elimizden geleni yapacağız” dediler. Bu görüşmeden 1 ay sonra askerler beni tekrar aynı villlaya götürdüler. Bu sefer oraya götürülüş sebebim sorguydu. Pakistanlı üst düzey bir yetkili bana El Kaide ile ilgili bir kaç soru sordu. Ona El Kaide ile uzaktan yakından ilgimin olmadığını, Pakistan’a kitap yazmak için geldiğimi ve Türkiye’ye dönmek istediğimi söyledim. Sorgu esnasında Said isminde benim gibi mahkum olan bir Türk’le karşılaştım. Said benden bir buçuk ay önce tutuklanmış ve bizzat CIA’ya bağlı Amerikalılar tarafından sorgulanmış.

-Sizi El Kaide’ye üye olmak suçlamasıyla mı gözaltına almışlar?

Evet. El Kaide ile ilgimin olmadığını anlamaları ise beş buçuk ay sürdü.

PAKİSTAN CEZAEVLERİNDE TÜRK TUTUKLULAR

-Pakistan Cezaevleri’nde sizin gibi kaç Türk tutuklu var? Bu konu hakkında bir bilginiz var mı?


Bu konu hakkında çeşitli söylentiler duydum. Fakat size tam bir rakam veremeyeceğim.

- Nasıl serbest kaldınız?

İkinci sorgudan kısa bir süre sonra beni Reval Pindi’deki cezaevinden alıp İslamabad’daki başka bir cezaevine naklettiler. Bu cezaevinin her yerinden kokunç şekilde çığlık sesleri geliyordu. 24 saat boyunca cezaevinde işkence gören mahkumların seslerini duyuyordum. Ayrıca İslamabad’daki cezaevi çok soğuktu. Hücrelerdeki kılimalardan sürekli soğuk hava geliyordu ve burada kalan mahkumların hepsi soğuktan hasta olmuştu. Bu cezaevinde kalan tutukluların hepsi yabancıydı.Türkiye’den 16 mahkum vardı. Ayrıca Suudi Arabistan, Tunus, Suriye, Cezayir, Yemen, Fas, Somali ve Sudan’dan da tutuklular vardı. Bir hafta İslamabad’daki bu hapishanede kaldıktan sonra son gece İbrahim isimli bir Türk tutukluyla aynı hücreye konulduk. İbrahim Tebliğ Cemaati’nden bir gençti. Onu da yanlışlıkla El Kaide mensubu iddiasıyla içeri almışlar. Son gece İbrahim’le ikimizin saçlarını sıfıra vurdular ve sabahleyin bizi İslamabad’daki havaalanına götürdüler. Havaalanında bizi Türk Konsolosluğu’ndan yetkili bir bayan karşıladı. Bu bayan işlemlerimizi halletti ve İbrahim’le birlikte Türkiye’ye gelmek için yola çıktık. İstanbul’da bizi havaalanında polisler karşıladılar. Türk Polisi de beni ve İbrahim’i bir buçuk 2 saat kadar sorguladıktan sonra serbest bıraktı.

-Türk Polisi size ne sordu?

El Kaide ile ilgili ne düşündüğümüzü sordular.

EL KAİDE HAKKINDA NELER DÜŞÜNÜYOR?

-El Kaide’ye üye olmak suçlamasıyla 6 aya yakın Pakistan Cezaevlerinde kalan birinin El Kaide hakkındaki düşünceleri bence önemli. Bu düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?


El Kaide yaptığı saldırılarda sivil insanlara da zarar vererek Müslüman halkların işgalcilere karşı mücadele eden direnişçilere olan sempatisini kırıyor. Ayrıca El Kaide’nin başvurduğu savaş yönteminin İslam Tarihinde hiç bir örneği yok ve bu savaş anlayışı direnişe gölge düşürüyor. Çünkü saldırılarının çoğunda sivil insanlar, hatta Müslümanlar hayatlarını kaybediyorlar.

-Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz? Geleceğe dair planlarınız nelerdir?

Pakistan’da cezaevlerinde çok zor durumda olan insanlar var. Cezaevinde kaldığım süre içinde bir çok olaya şahit oldum ve insanlardan bir çok gerçek hikaye dinledim. Mahkumlar yazar olduğumu duyduklarında belki birileri bizim yaşadığımız sıkıntıları duyar düşüncesiyle hikayelerini kaleme alarak kaldığım hücreye göndermişlerdi. Şu an Guantanamo Pakistan isimli bir kitap yazıyorum. Bu kitapta hem 173 gün boyunca Pakistan Cezaevlerinde yaşadıklarımı anlatacağım, hem de hepsi gerçek olan mahkumların hikayelerinden bahsedeceğim.

Kaynak: GERÇEK HAYAT

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara