Hariciye ve sırat köprüsünde yürümek!
Türkiye'nin dış politikasını değerlendiren Balıkesir Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Ahmet Fidan, ABD, İsrail ve Avrupa ülkelerinin Türkiye toprakları üzerindeki emellerine dikkat çekiyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-10-16 15:12:00
Ahmet Fidan* / TIMETURK
Bir ülke ne kadar güçlü olursa olsun, dış politika hamlelerinde son derece dikkatli / hassas olmak durumundadır veya zorundadır. Ülkenin kalkınmışlık düzeyi veya askeri gücü bu konuda dikkatsizliğe veya hassasiyet noksanlığına imkan vermez.
Ülke iç politikası, tıpkı bir evin/hanenin/ailenin iç işleri gibi, şu ya da bu şekilde çözümlenebilir. Çünkü olup bitenler neticede er geç çözülmek durumundadır. Zaten çözülemeyecek sorunlar ortaya çıktığında o aile mitoz veya mayoz bölünmeye uğrar.
Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikasının Sn. Davudoğlu Hoca'ya emanet edilmesinin ne kadar isabetli bir karar olduğu ortadadır.
Sayın Davudoğlu, dün sabahki Gazze Saldırılarına ilişkin basın açıklamasında açık ve net bir şekilde izah etmiştir ki, Türkiye savaşın gerginliğin veya şiddetin yanında olmayacaktır. Nerede savaş gerginlik ve şiddet var, Türkiye bu durumu çözme noktasında ise çözecek, değilse çözmeye katkı sağlayacak, çözemiyorsa veya katkı sağlayamıyorsa, o ortamı oluşturan veya sebep olan kurum örgüt veya ülkeden uzak duracaktır. Davudoğlu yaptığı açıklamada, hariciyede politik ilişkilerde M. Kemal Atatürk'ün ifade ettiği "Yurtta barış, cihanda barış" sözünün altını eylemleriyle çizmiş oldu.
Ülke olarak komşularıyla olan iyi ilişkiler içinde olma, kimsenin toprak bütünlüğüne göz dikmeden ama hiç bir ard niyetli politik manevralara da prim vermeden dış ilişkileri yürütmektedir. Ne var ki, sayın Davudoğlu hükümet üyesi olsa da, Hükumet'in dış politikadaki hassasiyeti, dostun düşmanın tanınması noktasında Davudoğlu'nun hassasiyetinin yanında eksik kalmaktadır.
İç işlerinde Kürt açılımından sonra, hariciyede ermeni açılımı konusundaki iyi niyetler zamanla meyvesini verecektir. Ayrıca Ermeni açılımında Kürt açılımı gibi başkaca hassas noktalara dokunulmamıştır. Kürt açılımında şu ya da bu şekilde "cin şişeden çıkmıştır" sözüyle belirginleşen bir kaygı da yoktur. Hatta hatta, ermeni açılımında bütün dünyaya "soykırım" konusunda tarafların tezlerini ortaya koyacakları uluslararası komisyon talebimiz deklere edilerek tabir caizse "hodri meydan" denilerek bu konudaki rahatlığımız dürüstlüğümüz özverimiz ortaya konulmuştur. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti her halükarda, Ermenistan için son derece önemli hatta, hayati bir ülkedir. Bu gerçekten dolayı aslında Ermeni açılımıyla (Ermenistan lehine) Türkiye lütufta bulunmuştur. Bu lütfu veya uluslararası jesti görmeleri durumunda onlar kazanacak, görmemeleri durumunda da onlar kaybedecektir. Şu var ki, dün Kıbrıs konusunda olduğu gibi, bu gün de Ermeni açılımında Türkiye Hükumeti sorunların çözülmesi yönünde radikal adımlar atabilecek cesarette ve özveride olduğunu göstermiştir.
Yalnız şu var ki, hariciye konularında olsun dahiliye konularında olsun hükümetin her ak dediğine kayıtsız şartsız, orta çağ zihniyetiyle önyarıyla birleşik şabloncu yaklaşımla kara demek ne bir aydın kimliğine, ne bir yazar kimliğine ne de erdemliliğe sığacaktır. Her zaman yönetimi hariçten gazel okuyarak kıyasıya eleştirmek "prim yapıcı" olmuştur. Ama bu değerlendirmelerde isabetli olunduğu gibi, isabetsiz eleştirilerde olabilecek ve de insanlar, okuyucular, değerlendiriciler hasılı tarih bunu takdir edecektir.
Hariciye ve Sırat Köprüsü:
Dış ilişkilerde olay veya olguları değerlendirmek bu olay veya olgulara göre politik açılımlar veya eylemlerde bulunmak için göz önümde bulundurulması gereken determinantlar/unsurlar son derece güçlü/büyük, son derece fazla ve de son derece hassastır. Bu büyük, fazla ve hassas unsurların bir araya getirilerek çözümlemede bulunulması ip üzerinde yürümektir adeta. Nasıl ki iç politikada densiz bir demeç, piyasaları borsaları alt üst ettiği gibi, hariciyede de dengesiz bir açıklama veya adım, ülkeleri birbirine düşürebilecek, dünya savaşı çıkaracak boyutlara gelebilecektir.
Hükümetin dış politikada atmış olduğu bazı adımları kıyasıya eleştirsek te, (Mayınlı arazilerin temizlenmesi konusu gibi) en azından ülke ilişkilerimizin dengeli ve dikkatli bir tarzda çözülmesini sağlayacak bir bakanın veya ekibin olduğunu bilmemiz bizleri son derece memnun etmektedir. Benzeri bir tutum, hariciyede sayın Merhum İsmail CEM döneminde de yaşanmıştı.
Türkiye jeostratejik konumunun öneminin, potansiyel gücünün, dinamik demografik yapısının, tarihsel ve kültürel zenginliğinin, medeniyet derinliğinin farkındadır ve bu bilinçle her geçen gün adımlarını biraz daha dışa dönük ve dünyanın denge unsuru olmada söz sahibi olduğunun farkındadır. Her geçen gün/yıl gittikçe artan oranlı bu sorumluluk ve bu sorumluluğa bağlı cesur adımlar, olay veya olguları çekimser ve geriden takip edenleri ister istemez rahatsız edecektir, etmektedir.
Geleceğin Türkiye Cumhuriyeti için kim ne derse desin çok parlak olacağını belirtmek gerek. Yalnız, Birleşik Devletlerin, İsrail'in Avrupa ülkelerinin topraklarımız üzerindeki hunhar emellerinin farkında olalım, bunlara kısa dönemin karı veya menfaatiyle prim vermeyelim, ülke insanları olarak bu hassasiyetin gösterilmesi bizi memnun edecek ve rahatlatacaktır.
Bilinçli ve aydınlık yarınlar temennisiyle, esen kalınız.
SON VİDEO HABER
Haber Ara