Marcovaldo yada kente mevsimler
İtalyan yazar Italo Calvino’nun, Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler adlı kitabındaki öyküler, kapitalizmin dişlileri arasında insanlığını yitirenlerin dramını Chaplinesk bir mizah diliyle anlatıyor.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-08-27 16:45:00
Merkez:taşra, medenî:barbar, kent:doğa gibi ikili karşıtlıkların mücadesininde, kavramların karşıtları üzerinde tahakküm kurma eğilimleri1, aydınlanma felsefesinin ürettiği modern etiketlerin doğasındaki zorbalığı gösterir. Sanayileşen toplumların insanî değerleri yitirmeleri, sanayileşen kentlerin doğayla çatışmaları, sekülerleşen bireyin kendine kapitalist kutsallar edinmesi gibi değişimlere yol açan aydınlanmacı/pozitivist süreç, tevhid:şirk diyalektik mücadelesinin bir parçası olarak insanî değerlerin rafa kaldırılmasını ve “sınırlı kaynaklar, sınırsız ihtiyaçlar” gibi gözü dönmüş bir formülle doğanın tahrif edilmesini beraberinde getirmiştir.
Kente karşılık taşra
Çağımızda paranın mabud, bankaların mabed olduğunu henüz bu sürecin başlarında, Baudrillard’dan çok önceleri, Abdülhak Hâmid de vurgulamış, kente karşılık taşrayı tercih etmiş; sanayileşmenin gerçekleşmediği, günümüzdeki gibi metropollerin, endüstri bölgelerin mevcut olmadığı o yıllarda, taşranın temiz havasını övmüş, şehrin kokuşmuşluğunu eleştirmiştir.
“Bir gün, kentin anacaddelerinden birinin çimen tarhına, rüzgâr kim bilir nereden, çiçek tohumları savurunca mantarlar filizlendi. Her sabah oradan tramvaya binen niteliksiz işçi Marcovaldo dışında, kimse fark etmedi mantarları.
Bu Marcovaldo’nun gözleri kent yaşamına az yatkındı; ilanlar, trafik ışıkları, vitrinler, ışıklı tabelalar, yazılar, dikkat çekmek için tasarlanmış olsalar da, sanki bir çölün kumlarını tarayan gözlerine hiç takılmazlardı. Buna karşılık, bir dalda sararan yaprak, bir kiremitten sarkan kuş tüyü gözünden hiç kaçmazdı; bir atın sırtındaki sineği, bir masada böceklerin açtığı deliği, bir kaldırımda ezilmiş incir kabuğunu görmediği, yaşamındaki yoksunlukları duyumsadığında kafa yormadığı olmazdı hiç.”2
İtalyan yazar Italo Calvino’nun, Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler adlı kitabındaki öyküler, kapitalizmin dişlileri arasında insanlığını yitirenlerin dramını Chaplinesk bir mizah diliyle anlatıyor.3 Kentin ve kapitalizmin kuşatması altındaki, altı çocuk babası, niteliksiz işçi
Mekanikleşen dünyaya karşı
Marcovaldo’nun, koparıldığı özüne, doğaya karşı duyduğu fıtrî ilgi, mevsimlerin döngüsü içinde modern dünyanın ve doğanın çatıştığı farklı maceralarla işleniyor. Aslında sekülerleşme sonrası, kendisine kutsal arayan insanlar, doğayı kutsallaştırma eğilimi içersine girdiler, Yunan mitolojisi orijinli “tabiat ana” güzellemeleri yapıldı ama Marcovaldo’nunki bu tür bir yaklaşım değil. Ailesiyle beraber tıkıştırıldıkları ve çalıştırıldıkları kente karşı muhalif bir duruş. Kapitalist kuşatmaya karşı politik bir mücadele üretebilecek bir karakter değil Marcovaldo, elinden geldiği kadarıyla mekanikleşen dünyaya karşı duruyor, merkez ve taşranın çatışmasının içinde bir ezilen olarak, insanî değerleri tüketen egemen sistemin karşısında fıtrî bir şekilde yer alıyor.
Constance Markley, Marcovaldo’nun vaziyetini varoluşçuluk üzerinden değerlendiriyor, “...ateşli kafa karışıklığı ile Marcovaldo, meşhur varoluşculuk ikilemi vurgusunun her ikisi ile taban tabana zıt iki hayat seçeneği ile iftihar edebilir. İlk seçeneği varoluşsal cehaletini bir kenara bırakmak ve ilk kez filozof Jean Paul Sartre tarafıdan desteklenen Promethe’ci bakış açısının cesaretiyle hayatın karmaşası içinde kendini savunmaktır. İkinci seçeneği ise, basit olarak, tahammül etmek: Filofozların bugün “varoluşçu görev” olarak tanımladıkları duruşla, etrafındaki küresel karmaşaya sabırlı ve sessiz bir şekilde katlanmaktır.”4
Kitapta yer alan öyküler, Marcovaldo’nun ailesinin, iş yerinin, çevresindeki insanların, bitkilerin ve hayvanların birbirleriyle ve egemen sistemle ilişkileri bağlamında şekilleniyor. Mantarlar Kentte, öyküsündeki “kentin ortasında biten mantarlarları yiyip zehirlenen insanlar” tablosu, Italo Calvino’nun Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler’de anlattığı kapitalist sistemin kuşattığı mustazafların dramını gözler önüne sermekte.
Mevsimlerin de kente bir müdahelesi vardır elbette. Marcovaldo’nun karın yağması ile tasarladığı düşünceler, haber metinlerinden hatırladığımız “Yoğun kar yağışı trafiği felç etti.” cümlesinde yer alan egemen söylemin karşısında konumunu gösteriyor: “İşine yaya gitti; kar nedeniyle tramvay çalışmıyordu. Sokakta kendisine yol açarken, daha önce hiç duyumsamadığı gibi özgür buluyordu kendini. Kent sokaklarında kaldırımla taşıt yolu arasındaki yükseklik farkı yok olmuştu, taşıtlar yoldan geçemiyorlardı; Marcovaldo her adımda bacaklarının yarısına kadar kara batsa da, çoraplarının içine kar suyu sızsa da, yolun ortasından yürümek, çimenlere basmak, trafik çizgilerinin dışından karşıya geçmek, zikzak yaparak gitmek özgürlüğüne kavuşmuştu.”5
Özgün kara mizah dili
Ayın ışığını engelleyen reklam panolarını, insanların gökdelenlerine, caddelerine hayran oldukları kenti ağustos ayı gelince birden kaçarcasına boşaltmalarını özgün kara mizah diliyle anlatan Calvino, Marcovaldo Süpermarkette öyküsünde tüketim çılgınlığını anlatıyor: “Akşam saat altıda, kent tüketicilerin eline düşüyordu. Gün boyunca, üreten insanların başlıca uğraşı tüketmekti: Tüketim malları üretiyorlardı. Belirli bir saatte, sanki bir düğmeye basılmış gibi üretimi bırakıyor, dışarı fırlıyorlardı! Tüketmeye veriyorlardı kendilerini...Tüketin! Malları elliyor, yerlerine bırakıyor, tekrar alıyor, elleriyle çekiyorlardı; tüketin! Solgun yüzlü tezgâhtar kızları tezgâhların üstüne çamaşırlar, çamaşırlar yaymak zorunda bırakıyorları; tüketin!”6
Hiç orman görmemiş çocukların sobada yakmak üzere reklam panosunu kesmeleri, görselliğe dayalı modern dünyada doğanın bir müdahelesi olarak sisin ortaya çıkışı, yaşayacak yer bulamayan ve kentte ellerinde kalan son arazi için direnen kedilerin mücadeleleri gibi absürd durumları öyküleştiren Calvino’nun, Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler’den dokuz yıl sonra yayınlanan Görünmez Kentler’de yaptığı kent tasarımlarının ve kentler üzerine geliştirdiği teorik fikirlerinin kökenlerini de bu öykülerde görmek mümkün.
SON VİDEO HABER
Haber Ara