Dolar

34,9528

Euro

36,5978

Altın

3.019,62

Bist

10.058,63

Keşmir: Küresel cihadın sıfır noktası

Küresel Cihad, Afganistan ve Keşmir konusunda uzman Pakistanlı yetkili Arif Jamal’in açıklamaları, Barack Obama’nın AfPak plancılarına sayısız uykusuz geceler geçirtecek gibi...

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-07-22 19:10:00

Keşmir: Küresel cihadın sıfır noktası
Haber Merkezi / TİMETURK

Arif Jamal muhtemelen Keşmir’deki cihad konusunda en önemli Pakistanlı uzmandır. Shadow War: The Untold Story of Jihad in Kashmir (Gölge Savaşı: Keşmir’deki Cihadın Anlatılmayan Hikayesi) [1] isimli ve Hindistan ve Pakistan arasında bitmek bilmeyen kilit anlaşmazlığı konu eden, yıllar boyunca yüzlerce militan ile yapılan mülakatlara dayanan kitabın yazarıdır.

ABD yanlısı Pakistan ordusunun nasıl yarım milyona yakın mücahit yetiştirdiği, Amerika Merkezi Haber Alma Örgütü (CIA) parasının nasıl Keşmir’deki cihadı finanse ettiği, Keşmir’deki durum ile Afganistan’daki bitmek bilmeyen karışıklık ve küresel cihat arasında nasıl bir bağlantı olduğu gibi meseleleri anlamaya yönelik okunması gereken temel bir kitaptır.

Amerika, Fransa ve Kanada’dan gelen yabancı muhabirlerin yanısıra, bugünlerde Pakistan ve aynı zamanda Pakistan’ın Peştun aşiret bölgeleri tarafından yönetilen bölgede Jamal, Pepe Escobar’la da bilgilerini paylaştı. Jamal, Harvard Üniversitesi İnsan Hakları Politikası Carr Merkezi’nde akademi üyesi ve şu anda New York Üniversitesi ile bağlantısı var.

Kapsamlı röportajda, Jamal cihadın temellerine, nasıl yıkımdan gerilla savaşına ve de özelleştirmeye dönüştüğüne ve 11 Eylül 2001’de Amerika Birleşik Devletleri’ndeki saldırıdan sonra bile Pakistan ordusunun Keşmir’deki mücahitleri ve Afganistan’da Taliban’ı nasıl desteklemeye devam ettiğine değiniyor. Son zamanlarda küresel manşetleri zapteden Pakistan’da militanlara karşı yapılan Swat Vadisi operasyonlarında gerçekten neler olduğuna, El Kaide’nin “Pakistan bahislerine” dair bizi aydınlatıyor ve tarihi El Kaide ile Pakistan egemenliğindeki yeni Uluslararası Cihad arasında keskin bir ayrım çizgisi çiziyor.

Jamal, ayrıca Batı medyasının çok az değindiği Afganistan ve Keşmir ile birlikte çok önemli, sayısız bağlantıları ve kaygı verici çıkarımları da tartışıyor: Jamal’in “Bu iki cihad her zaman madalyonun iki yüzü oldu.” analizinin Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama’nın AfPak plancılarına sayısız uykusuz geceler geçirteceği kesin. Asia Times yazarlarından Pepe Escobar’ın Arif Jamal ile yaptığı röportajı timeturk.com okuyucuları için tercüme ettik;

Pepe Escobar: Pakistan ordu liderleri 1980’lerden bu yana ikili oyunların ustasıydı. Özetle stratejik olarak gizliliklerini nasıl koruduklarını anlatabilir misiniz?

Arif Jamal: Aslında, ikili oyunlar oynama stratejisi ülkenin tarihi kadar eski. İngiltere yönetimindeki Hindistan, 1947’de iki sömürgeye ayrılmıştı, Pakistan, Hindistan’da birçok kez kendisinden çok daha büyük, sayıca fazla, daha çok kaynağı olan, en önemlisi askeri olarak daha güçlü olan bir düşman ile karşılaştı. Gelenekesel askeri yollarla çok daha güçlü olan bir düşmanla savaşmak akıllıca değildi.

Pakistan askeri stratejisti Albay Akbar Khan iki düşman arasındaki askeri güç eksikliğini dengelemek için cihat konseptini tasarladı. Akbar Khan’ın cihat konsepti sadece ülkedeki düşmanın devrilmesi içindi, fakat cihadi terimler üzerine kuruluydu. Kendisi savaş için nom de guerre olarak heybetli Müslüman bir fatihin ismini kullandı.

O zamandan günümüze, Pakistan askeri liderleri Afganistan’da Sovyetlere karşı gerçek bir cihat başlatmaya karar verdikleri 1980’lere kadar, yıkıcılık ve yıkıcılığı gerilla savaşına dönüştürmek için Hindistan’ın kontrolündeki Jammu ve Keşmir’de bulunan yerel Müslüman nüfusu kışkırtmaya devam ettiler. Diğer taraftan Pakistan, Hindistan ile ihtilaflarını çözmek için diplomatik alternatif yolunu hiçbir zaman bırakmadı. Pakistan ordusu Sovyet karşıtı cihadı ya da Afganistan’daki yıkıcı gerilla savaşını tüm gücü ile destekledi. Aleni olarak Pakistan Afgan mücahitlerine destek verdiğini inkar etti. Pakistan bir tek 1989’da Sovyetlerin Afganistan’dan çekilmesinde komşu bir ülkedeki yıkımı üstlenmişti. Cihat politikası için bu bir zaferdi.

1980’lerin sonunda Pakistan Keşmir mücahitlerine askeri ve mali desteğini yoğunlaştırdı ve Sovyetlerin çekilmesinden sonra bile Afgan mücahitleri desteklemeye devam etti. Fakat hiçbir zaman bunu yaptığını kabul etmedi. Pakistan Amerika Birleşik Devletleri’ndeki 9/11 terör saldırılarından sonra bile aynı politikayı sürdürdü. Bir taraftan ABD yönetimindeki terör karşıtı koalisyona katıldı, fakat diğer taraftan Keşmir’deki mücahitler ile Afganistan’daki Taliban’ı desteklemeye devam etti. En fazla Başkan General Pervez Müşerref yönetiminde, Pakistan’ın teröristlere karşı eylemleri farklıydı.

PE: 3.4 milyon insanın yerlerinden edilerek sivil zararlara neden olan Swat Vadisi’nde bu yıl gerçekleştirilen operasyon, ordunun Washington’un çıkarları doğrultusunda gerçekleştirdiği büyük bir gösteri miydi?

AJ: Öyle olduğu zaman içinde daha da netleşiyor. Başlangıçta, oradaki teröristleri yok etmekte kararlı görünüyorlardı. Bununla birlikte, bilerek ya da bilmeyerek, Sufi Muhammed ve Mevlana Fazlullah gibi baş teröristlere ve takipçilerine kaçmaları için yeteri kadar zaman verdiler. Sonuç olarak, teröristler Swat Vadisi’nde kayboldu ve başka hiçbir yerde yeniden görünmediler.

TNSM’nin (yasaklanan Taliban yanlısı Tehrik-Nifaz-i-Shariat-i-Mohammadi- Şeriat İcra Hareketi) kontrol ettiği Swat Vadisi bölümleri ve diğer bölgeler orduya geri döndü, ancak teröristler her zaman geri dönebilirler. Swat Vadisi aşiret bölgelerinde değil. Eğer operasyondan önce Vadinin etrafını sessizce çevirselerdi kimse kaçamazdı ve bu çok daha mantıklı olurdu.

Swat operasyonu öyle büyük bir mülteci problemi oluşturdu ki bu terörizmi yıkacak her nevi samimi hareketi bozabilir. Ordu ikili oyunlarının bir parçası olarak mı yoksa kötü bir terörle mücadele stratejisinden dolayı mı bu krizi yarattı emin değilim. Bilmeyerek bunun olmasına izin verdilerse bile bu yine çok daha tehlikeli. Bu, isteseler dahi terörist karşıtı operasyonlar gerçekleştirecek kapasiteleri olmadığı anlamına geliyor.

PE: Pakistan Keşmiri ve Afganistan’ı birbirine bağlayan bir koridor olarak Swat’ın stratejik önemini açabilir misiniz?

AJ: Swat’ın stratejik önemi Afganistan ve Keşmir sınırları arasında bir yerde yatıyor. Eğer Taliban buraya yerleşirse, oradan her yöne yayılabilirler ve eninde sonunda Afganistan ve Keşmir’i bir ya da daha fazla koridorla bağlayabilirler. Keşmir ve Afganistan’dan teröristler bu ikisi arasında özgürce hareket edebilirler.

Afganistan ve Keşmir’deki mücahitler arasındaki farklar kaybolur ve tek cihat komutası altında birleşirler. Sonuç olarak radikal müslümanlar çok daha güçlü olarak ortaya çıkar. Afganistan’daki Taliban ve El Kaide, Himalayalar’da Afganistan ve diğer yerlerdeki Batı güçlerine saldıralar gerçekleştirebilecekleri yeni sığınaklar oluştururlar. Himalayalar’da onlarla savaşmak ve onları oradan püskürtmek Afganistan’dan çok daha zor olur.

PE: Yakın bir zamanda gerçekleşen Lahore’deki Pakistan İstihbarat Servisi (ISI) binasının bombalanmasından her kim sorumlu ise içeride adamları olduğu kesin ki bu durum 1990’ların ilk yıllarında Taliban’ın ISI tarafından icadını düşünecek olursak hiç de şaşırtıcı değil. Bombalamanın El Kaide’nin Keşmir gerillalarının ve Pakistan Taliban lideri Beytullah Mehsud’un TTP (Tehrik-i Taliban Pakistan) desteği ile planlandığı ve finanse edildiği söylentisi var. CIA kurgusu bir senaryo gibi görünüyor. Sizce doğru olabilir mi?

AJ: Bilmiyoruz ve muhtemelen Lahore’da yeni vuku bulan ve önemli bir Brelvinin, Sarfraz Naeemi’nin öldüğü bombalamanın kimin tarafından gerçekleştirildiğini de hiç bir zaman tam olarak bilemeyeceğiz. Pakistan’da bunun gibi soruşturmalar nadiren sonuçlanır. El Kaide’nin bir ya da daha fazla Pakistan kolu bunun arkasında olabilir. Pakistan’da Jaish-i Mohammad gibi El Kaide’nin Pakistan kolları ve önceki Harakatül Ansaar’ın farklı grupları 9/11’den sonra bile rahat bir şekilde operasyonlarını sürdürdüler.

Afganistan’da savaşmadıkları bahanesi altında General Müşerref’in rejimi hiçbir zaman onlara karşı eyleme geçmemiştir. Ne yazık ki Batı da Keşmir’deki cihad ile temel olarak ilgilendiğinden onları El Kaide’nin bir parçası olarak görmemiştir. Gerçekte Mevlana Mesud Azhar ve Mevlana Fazlurrahman Halil gibi Pakistan Diyobendi mücahitleri Keşmir’deki cihat ile Afganistan’daki cihat arasında bağlantılardı. Bu iki cihat her zaman madolyonun iki yüzü oldu.

PE: Beytullah Mehsud yeni Usame bin Ladin olmuş gibi görünüyor. Gerçekler ve kurgu nedir? Gerçekten kısa adı FATA olan Pakistan Aşiretler Bölgesinin yeni emiri midir? CIA iddiasına göre gerçekten “El Kaide’nin en üstteki kolaylaştırıcısı mıdır”? Keşmirliler onunla işbirliği yapıyorlar mı? Gerçekte ne istiyor?

AJ: Uluslararası Cihadın her zaman bir lider sembolüne ihtiyacı var. Beytullah Mehsud birkaç yıl önce yeni Bin Ladin rolüne getirildi. Çünkü Uluslararası Cihad Bin Ladin gibi bir lider sembolünün yokluğunda savaşı kaybediyor göründü. İstihbarat Servisi ISI’nin kontollüğünü kaybeden Abdullah Mehsud’un büyüyen etkisi ile savaşması için ISI onu sahaya çıkardı. Abdullah Mehsud Pakistan’daki Çin vatandaşlarını kaçırarak verilen komutadan şaşmış oldu.

Şimdi, Beytullah Mehsud da onların kontrolünü kaybetmiş gibi görünüyor. Bu yüzden saf dışı edilmesi ve yerine birinin getirilmesi gerek. Beytullah Mehsud başka bir terörist alarak İstihbarat Örgütü’ne karşı ilk savaşı kazandı. Beytullah Mehsud’un yerini alması için ISI tarafından desteklenen Qari Zainuddin öldürüldü. Bu hatalı bir politika. Her teröristin kontrolden çıkma eğilimi var.

Eğer Qari Zainuddin başarsaydı o daha korkunç bir terörist olarak ortaya çıkardı ve idarecilerinin kontrölünden çıkardı. Sorunuzun son kısmının cevabı için, birçok Pakistan cihad grubu Beytullah Mehsud ‘a katılmıştır ve diğerleri onun örgütü ile bağlantı kurmuştur diyebilirim.

PE: El Kaide aşiret bölgelerindeki (FATA) Keşmirlileri ve Kuzeybatı Sınırı Eyaletini (NWFP) kullanıyor mu?

AJ: Resmi yasaklara rağmen El Kaide, Jaish-i Mohammad, Harakatül Jihad Islami ve Harakatül Mujahideen şeklinde Pakistan’da faaliyet gösteriyor. Keşmir’deki cihadı da sürdürdüklerinden, faaliyetlerine devam edilmesine izin veriliyor. Keşmir’de militanlık desteği azaldığından, Pakistan devletine karşı cihad için aşiret bölgelerine gittiler. Keşmir Vadisi’ndeki Keşmirliler çoğunlukla uluslararası cihad ile ilgilenmemektedir.

Onların cihadı Hindistan’dan devletlerini kurtarmayı amaç edinmiştir. Vadideki küresel cihad ile ilgilenen tek Keşmirli grup Hizbul Mujahideen’dir.

PE: En iyi tahminlerinize göre, kaç Suudi mücahit FATA aşiretler bölgesinde dolaşıyor? Özbek ve Çeçen silah uzmanları hakkında ne diyebilirsiniz? Bin Ladin’li tarihi El Kaide öldü mü yoksa şimdi sahneler arkasında uzun menzilli daha akıllı bir danışmanlık rolünü oynarak devam mı ediyor?

AJ: Muhtemelen yüzlerce Suudi mücahit var. Gelip gitmeye devam ediyorlar. Fakat elbette bu önemli değil. Lider rolünde değiler. Liderlik rolünü üstlenenler Pakistanlı mücahitler. Tarihi El Kaide ölü olabilir ya da olmayabilir, fakat arka planda kaldıkları kesin. Yeni Uluslararası Cihad Batıdan ziyade Pakistan’ı hedefliyor. İslamabad’ı ele geçirip, küresel cihad için başlangıç noktalarına geri dönmeye çalışacaklar gibi görünüyor.

Tarihi El Kaide ve yeni Uluslararası Cihad arasındaki fark ilkinin başında bir Arap, Bin Ladin bulunuyordu ve Arap kökenliydi, yenisinde ise Pakistanlı mücahitler ağırlıkta. Bir diğer farkı ise, Bin Laden yönetimindeki El Kaide Amerika’yı yok etmek isterken, yeni Uluslararası Cihad temel olarak Hindistan’ı hedefliyor.

PE: Peşavar’ın (Kuzeybatı Sınırı Eyaletininin başkenti) Talibanlaşmadığı ve geçen yıl çoğunluğun Peştun milliyetçi bir partiye oy verdiği göz önünde bulundurularak, Beytullah Mehsud’un TTP’sinin (Tehrik-i Taliban Pakistan) Peşavar için gerçekten tehdit potansiyeli var mıdır?

AJ: TTP’nin Pakistan’da yıkım gücü çok fazla, fakat herhangi bir parçasını ülkedeki isyankar unsurların desteği olmadan alamaz. Nihayetinde bölgeyi oylarla almıyorlar. Hayber Bölgesi ISI Mufti Shakir ve Mangal Bagh tarafından yönetilen Lashkar-i İslam’ı desteklemeye başlamadan önce oldukça liberaldi. Hayber Bölgesi oldukça liberal bir kanun koyucuyu parlamentoya döndürdü. TTP Peşavar’ı almayı düşününce, ANP (Peştun milliyetçi Avami Milliyet Partisi) tamamen havada buharlaştı. ANP liderleri zaten sanal olarak saklanmaktaydılar. Fakat bu ülkedeki isyankar unsurların aktif desteği olmadan gerçekleşemez.

PE: Pakistan’da Taliban ayrıca sosyal bir hareket. İslamabad’ı ABD emperyalizmi ve Siyonizmin kuklası olarak tanımladıkları zaman genel nüfusun ilgisini çekiyor görünüyorlar. Fakat İslamabad, Pakistan Talibanını sadece terörist grup olarak tanmlamayı başarabilirse, bunun Pakistanlıların kalpleri ve zihinlerindeki savaşı kazanmak için yeterli olacağına inanıyor musunuz?

AJ: Zardari-Gillani hükümeti (Başkan Asif Ali Zardari – Başbakan Yusuf Raza Gillani) geçen yıl seçimleri kazandığında insanların kalplerini ve zihinlerini kazandı. Demokratik olarak seçilen hükümete karşı propagandaları medya ve siyasetteki Taliban sempatizanlar yapıyor. Bu İslamcılar askeri yönetim altında kendilerini daha rahat hissediyorlar. Pakistan’daki büyük çoğunluk terörizmin herhangi bir şeklini hiçbir zaman desteklememiştir.

PE: Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Obama’nın AfPak stratejisinde esasen yanlış olan nedir? Keşmir’den nasıl olur da hiç bahsetmez?

AJ: Obama yönetimi Keşmir’de olan küresel cihad kaynağına çok sıkı bir darbe indirmiyor. Obama yönetiminin terörizm konusunu George Bush yönetiminden daha iyi anladığını düşünüyorum. Fakat, Hindistan’dan gelen baskıyı kabul etmiş görünüyorlar ve Keşmir’deki sorundan bahsetmiyorlar. İlk olarak ortaya atılan Keşmir için özel bir elçi atanması fikri harikaydı ve bundan vazgeçmek bana göre yaptıkları en büyük hata. Pakistan ordusu Keşmir’deki anlaşmazlık çözülmeden Keşmir’deki cihadı desteklemeyi bırakmayacak. Pakistan ve Hindistan Amerika’nın dahli olmadan Keşmir çatışmasını çözemeyecek. Bu esnada, Keşmir’deki cihad global mücahitler doğurmaya devam edecek.

PE: FATA’ya gönderilen Amerikan insansız savaş uçaklarının sivil hasarlarının, Pentagon’un küçümseyici inkarlarının, Zardari hükümetinin göz yummasının ve Pakistan “milli egemenlik” itibarının bozulmasının, Talibanlaştırmaya ya da en azından Peştunistan’ın doğuşu hareketine etkisi olur mu? Pakistan en sonunda dağılacak mı?

AJ: İnsansız uçak saldırılarının “Talibanlaştırmaya” ya da Peştunistan için milli bir harekete götüreceğini sanmıyorum. Fakat, malesef, aşırıcılığın yükselmesinin durdurulmasına da pek yardımcı olmuyorlar. Bunlar Pakistan topraklarından Afganistan’a yapılan Taliban saldırılarını durdurmak için kısa dönemli çözümler. Uzun dönemli çözüm değiller. Sadece liberaller gibi görünen Taliban sempatizanları bu yanlış teoriyi yayıyorlar. Bu teori Talibanlaştırmanın saldırılardan önce olduğu gerçeğini gözardı ediyor.

Aşırı İslamcılık ya da yanlış olarak adlandırdıkları Batıda Talibanlaşma direk olarak Peştun milliyetçiğine muhaliftir. Büyük bir şekilde Peştun milliyetçiliğini aşındırımaktadır. Taliban’ın en favori hedefleri bombaladıkları şair Rahman Baba türbesi, okullar, sanatçıların evleri gibi Peştun milliyetçiliği sembolllerini içeriyor.

İnsansız hava saldırılarının Pakistan egemenliğine yönelik olduğunu bile düşünmüyorum. Amerikalılar insansız hava saldırılarını Pakistan hükümetinin, özellikle de ordunun bilgisi ve desteği ile Pakistan aşiret kuşağında gerçekleştiriyorlar. Ortak operasyonlar olarak değerdirilmelidirler. Bu Pakistan’ın oynadığı bir diğer ikili oyundur; gizlice Amerikalılara bu saldırıların gerçekleştirilmesinde yardımcı olmak ve alenen bunu inkar etmek.

Aksine, Pakistan egemenliğini aşındıran aşırı İslamcılığın yükselişidir. Ülkenin bir çok bölgesi direk olarak şeriat hukukunu uygulayan radikallerin yönetimi altında. Bu egemenliğin aşınması değil midir? Gerçekte devlet sürekli olarak geri plana çekiliyor. Taliban Lahore’da bir video markete mektup gönderdiğinde, tüccarlar dışarı çıkıp Taliban saldırılarından kaçınmak için İslami olmayan videoteypleri yaktılar. Bu egemenliğin aşınması değil midir? Taliban’ın çağrısı ile, Peşavar’daki bankalar işverenlerinden İslami olmadığı için Batı kıyafetlerini giymemelerini istedi. Pakistan’ın sözümona egemenliği bu durumda nerede oluyor? Taliban ülkenin bazı bölgelerindeki Sihler ve Hindular gibi müslüman olmayan azınlıklardan cizye istemektedir. Bu Pakistan egemenliğine gerçek bir saldırıdır.

PE: Cihad doğuda Hindistan’da Jammu ve Keşmir, Batıda ise Afganistan sınırlarını aşıyor. Bütün bunlardan mücahitlerin Keşmir ve Afganistan arasında özgür bir şekilde hareket ettikleri anlamı çıkıyor. Bu B planı olmayan Pakistan İstihbarat Servisi ve Pakistan için A planı mıdır?

AJ: Pakistan İstihbarat Servisi zuhur eden durumlara uyum sağlamada oldukça iyidir. Planlarının çoğu istedikleri gibi işlemez. Ne A ne de B planı. Sanırım bu cihadın özelleştirilmesinin beklenmeyen bir sonucu. Pakistan ordusu en başından beri Keşmir’de ve 1980’lerden sonra Afganistan’da cihadı özelleştirmektedir. 9/11’den sonra, İstihbarat servisi cihadı daha da özelleştirdi ve önceki istihbarat görevlilerine işi devretti.

Hayber Bölgesi gibi Kuzeybatı Sınırı Eyaletinin bölümleri (NWFP), 1989-1990’lardaki ilk Benazir Butto hükümetinin istikrarını bozmaya çalıştığında ilgi odağı olan eski emekli istihbarat servisi görevlisi Major Amir’e verildi.

İstihbarat Servisi baskısıyla emekliye ayrılmaya zorlanmıştı, fakat cezalandırılmadı. Navaz Şerif hükümeti bir ISI senaryosu olarak ortaya çıktığında, Geceyarısı Çakalları olarak bilinen hükümeti bozma operasyonlarında tekrar gün ışığına çıktı.

Mevlana Muhammed Tayyab’ın kardeşi Major Amir radikal bir Takfiri grubu olan, genelde Panjpiris olarak bilinen Jamat İshaat Al Tauheed Wal Sunnah’nin lideri. Bu grup Tehreek-i Taliban Pakistan ve TNSM’nin yükselişi ile derinden ilgiliydi. Grup iki cihadın birleşitilmesi için çalışıyor gibi görünüyor. İki kardeş TTP’nin oluşumunda ve TNSM’nin radikalleştirilmesinde önemli roller oynadı. TTP lideri Mevlana Fakir Muhammed onların mürididir ve NWFP, Swabi’de onların medresesine gitmiştir. Sonuç olarak, eski istihbarat servisi görevlileri bile verilen komutadan şaşmışlar ve kontrolden çıkmışlardır.

PE: Hindistan yönetimindeki Keşmir ile Pakistan yönetimindeki Keşmir’i ayıran Kontrol Çizgisinin her iki tarafında yaşayan insanlardan cihat için hala herhangi bir destek var mı? Ya da bu sadece bir ISI saplantısı olarak mı devam edecek?

AJ: Ne yazık ki hala Kontrol Çizgisinin her iki tarafında cihad için oldukça fazla destek var. ISI bu desteği kullanıyor ve Keşmir anlaşmazlığı tamamen çözülene kadar bu böyle olmaya devam edecek.

PE: Keşmir için nihai çözüm nedir? Kontrol Çizgisinin her iki tarafındaki çoğunluk gerçekten ne istiyor? Ve kim daha esnek, Hindistan’dakiler mi yoksa Pakistan’da yaşayanlar mı?

AJ: Nihai çözüm konusunda konuşmak için daha çok erken. Keşmir sorunu röportajda tartışılmayacak kadar karmaşık. Asıl mesele Hindistan konumundan çıkmaya ve Pakistan çözüm olarak statükoyu kabul etmeye hazır değil. Her iki ülke çözüme hazır olduğunda, çözüm bulmak problem olmayacaktır. Onlardan birkaç düzine var. İnsanların çoğu eskiden Jammu ve Keşmir’in Pakistan’a katılmasını isteyebiliyorlardı, fakat bu Jammu ve Ladakh bölgelerindeki çoğunluk için adil olmaz. İki ülke onların bölgesel ihtilafını diplomatik bir şeklide çözmelidir. 62 yıl sonra bir kez daha uluslararası sınırların çizilmesinde dinin baz alınmasına izin verilmemelidir.

Not:

1. Arif Jamal, Shadow War: The Untold Story of Jihad in Kashmir, Melville House, 19 Mayıs, 2009, ISBN-10: 193363359X. 352 sayfa.

* Pepe Escobar Globalistan: How the Globalized World is Dissolving into Liquid War (Nimble Books, 2007) , Red Zone Blues: a snapshot of Baghdad during the surge, Obama does Globalistan (Nimble Books, 2009) kitaplarının yazarıdır.


SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara