'Ergenekon Savcısı önüme bir roket ve tabanca resmi koydu. Roketin kızağı falan yok. 'Görmedim' dedim' diyen Gündeş'in Sabah gazetesine açıklamaları...
Ergenekon savcısı Zekeriya Öz size ne sordu?
Evvela önüme bir roket ve tabanca resmi koydular. Kırmızılı, beyazlı, sarılı bir fotoğraftı. Bir de tabanca fotoğrafı, 14'lü... Savcı Öz, 'Bunları gördünüz mü?' dedi. 'Hayır' dedim. 'Bunları Çevik Paşa'ya gönderttiniz mi?' dedi. Ben 84 yaşında bir adamım. Roketle ne işim olur. Roketin kızağı falan yok. Yani o haliyle bir şeye de yaramaz. '
GİZLİ TANIK UYDURUYOR'
Emekli orgeneral Çevik Bir'i önceden tanıyor musunuz?
Hayır, Çevik Paşa'yı tanımam. Kapıda karşılaştık ifade verdikten sonra. 'Komutanım neler yapmışız biz' dedi. Ben resimdeki silahları görmedim. Silah gönderdiğim de uydurma, böyle bir şey yok. Ergenekon sanıklarını da sordular, tanıyor musunuz diye. 'Tanımıyorum' dedim. Zekeriya Öz'ün davetine icabet ettik ve gizli tanığın uydurma ve mantık dışı suçlamalarıyla karşılaştık. Ben hayatım boyunca devlete hizmetten başka bir şey düşünmedim. On yaşında Kuran-ı Kerim'i hıfzetmeye başlamış bir adamım. Haram bir kuruşun bir veba mikrobu kadar tehlikeli olduğuna inanan biriyim. Üstün başarılarla dolu bir meslek hayatım var. Bu yaşta bu muameleye maruz kalmak beni üzdü açıkçası. Ben emekliliğimden bu yana kimsenin himayesinde bir kazanç kapısı aramadım. MİT gibi ulvi bir teşkilatı küçük düşürücü hiçbir olaya karışmadım. Bu olayı çirkin bir iftira olarak görüyorum.
İfadeye gitmeden önce MİT'ten herhangi bir yetkiliyle görüştünüz mü? İstanbul Bölge Başkanı'yla görüştüm. '2002 yılındaki bir olay, önemli bir şey değil' dedi. İfade verdikten sonra Müsteşar Emre Taner'le de görüştüm. 'Geçmiş olsun' dedi.
Çevik Bir'e roket gönderdiğinizi kim iddia etmiş?
Bir gizli tanığın iddiası. 2002'de, yanımda Mehmet adında bir yüzbaşı varken bu gizli tanığı güya eve çağırmışım. Benim 25 sene önceki telefon numaramı da vermiş savcıya. 'Nuri Gündeş bana bu numarayı verdi' demiş. 2002'de öyle bir telefon numarası yok. Eskiden benim kullandığım bir telefon, herhalde PTT'den öğrendiler. Öyle gazetelerde yazdığı gibi Başbakan'a suikast falan diye de sormadılar. Sadece 'Çevik Paşa'ya götür o icabına bakar' demişim.
Peki Ergenekon şüphelileri ile ilgili soru sordular mı? Neredeyse bütün Ergenekon sanıklarını sordular. Yüze yakın kişiyi sordular herhalde. İfade üç sayfa mı ne tuttu. Veli Küçük'ü de sordular. Ben de güvenlik şirketi sahibiyim. Veli Paşa'yı tanımam. Sadece bir keresinde GİMA'da Tunç Çapa'nın yemeğinde karşılaşmıştık. Tuncay Özkan'ı biliyorum bir tek. Onu da MİT'le ilgili kitabından dolayı biliyorum. Dedim ki, 'Davayı gazetelerden takip ediyorum. Bunlardan hiçbirini tanımam.' Ama usuldenmiş, soruyorlar. Ben savcıya iki belge verdim. Biri benim Ecevit'e 12 Eylül ihtilalini önceden haber verdiğimi anlatan haber. İhtilali önceden başbakana haber vermiş birinin ihtilal örgütü olduğu ileri sürülen bir yapıyla ne ilişkisi olur. Verdiğim diğer belge ise Dündar Kılıç'ın 1984'teki 'Babalar Operasyonu'nda benim aleyhime verdiği ifadeleri kendi ağzıyla yalanladığı bir televizyon programındaki konuşmaların dökümü.
Savcı başka ne sordu?
Bir aydır telefonlarımı dinliyorlarmış. İfademi alırken bana öyle söylediler. 'Hükümet ne zaman kuruluyor oğlum' demişim, onu sordular. Ben Kıbrıs'taki Derviş Eroğlu hükümetini soruyorum. Eroğlu ahbabımdır. İnsan bunu merak edemez mi? Veli Küçük'ün ortağı Nihat Kubuş'un kim olduğunu sordular. Özel Güvenlik Dernekleri Federasyonu'nun Başkan Yardımcısı, ben de bu federasyonun başkanıydım, oradan tanıyorum. 'Cengiz isimli bir şahısla görüştüğünüz tespit edilmiştir. Cengiz kim?' diye sordular. Cengiz benim ortağım, soyadı Adam'dır. Eskiden MİT'te benim yanımda çalışırdı. Bir telefon konuşmasında da 'Görüntü vermeyelim' dedim onu da sordular. Niye böyle demişim. O gün bu Bostancı'daki Devrimci Karargâh operasyonunda Orhan Yılmazkaya öldürülmüştü. 'Bu Dev- Sol'cular yeniden ortaya çıktı, biz de MİT'ten emekliyiz, malum onların her zaman hedefiyiz. Dikkatli olalım, pek ortaya çıkıp görüntü vermeyelim' dedim. Bunda ne var. Onun dışında rahmetli Abdi İpekçi'yi dinleme olayını sordular. Ben de 'İpekçi'yi dinlemedik' dedim. Mehmet Ali Ağca'nın cezaevinden nasıl kaçtığını sordular. Ağca'yı sorgularken askeri savcı 'O dönemde MİT'le beraber sorguya girmem demişti. Sonra Ağca cezaevine gitti, cezaevinden kaçtı, yakalayamadık. Onu anlattım. Görüştüğüm insanlarla da işle ilgili konuştum. Tuncer'in kim olduğunu sordular, ben de koruma polisim olduğunu söyledim. Bir fizibilite raporu hazırladığımızı belirttim. Hepsi bu.
'GÜNEY ÇALIŞILACAK BİR ADAM DEĞİL'
Siz Türkiye'de özel güvenlik şirketi kurmuş ilk emekli istihbaratçısınız. Veli Küçük sizce özel güvenlik şirketini yasadışı amaçlar için kullanıyor muydu?
Güvenlik işinde yasadışı işlere bulaşmak biraz zordur. Çünkü ticari müessesedir, kurallarına göre çalışır. Ama Veli Küçük gösteriş meraklısı bir insan. Koskoca bir generalin Sedat Peker'lerle filan ne işin olur anlamıyorum.
Ergenekon savcısı, Güney'i de sordu mu size?
Hayır, hayır. Tuncay Güney'in adı geçmedi. Güney'in MİT'e çalıştığı söyleniyor ama bence çalışılacak bir adam değil. Çünkü ketum biri değil. Bizim çalıştığımız elemanlar memleketini seven ve ilişkisini menfaat için kullanmayan insanlardı. Yani bizim yaptığımız operasyonlarda bir sorun çıkmadıysa memleketi seven insanlarla çalışmış olmamızdır.