Maaz İbrahimoğlu / Taraf
Kürt sineması kendine bir kimlik yaratıp yükselmeye devam ederken bu alanda yapılan çalışmaların azlığı da dikkat çekici. Müslüm Yücel?in yazdığı ve Agora Kitaplığı tarafından yayımlanan Türk Sinemasında Kürtler kitabıyla bu alandan önemli bir çalışmaya imza atmış ve Türk sinemasının merkezinde duran Kürtleri anlatmıştı. Agora Kitaplığı etiketiyle yayımlanan bu çalışmaya bir ek de Müjde Arslan?ın derlediği Kürt Sineması: Yurtsuzluk, Sınır ve Ölüm oldu. Yine Agora Kitaplığı?ndan yayımlanan çalışma birçok önemli sinema insanını biraraya getiriyor. Kısa film ve belgeselleriyle tanınan Müjde Arslan daha öncesinde de Rejisör: Atıf Yılmaz adlı kitabını hazırlamıştı. Müjde Arslan?la kitabı ve Kürt sinemasını konuştuk.
Kürt sinemasını incelemeye nereden başlayabiliriz?
İlk Kürt filmi 1926 yapımı Ermenistan?da çekilen Zare olarak kabul edilse de, Kürt sineması 1990?ların başında ilk tohumlarını atmaya başlamış, 2000?lerdeyse ilk ciddi üretimini gerçekleştirmiştir. 2000?lerle birlikte Bahman Ghobadi?nin Sarhoş Atlar Zamanı filmi önemli bir dönemeçtir; çünkü o filmin elde ettiği uluslararası başarı Kürtlerin ve Kürt sinemasının ilgi görmesini sağladı. Sonraki dönem biraz daha hızlı gelişiyor; zira Türkiye?de de bunun çok açık ifadesini görmekteyiz; Kürt gençleri sinema yapıyor; bu filmin büyük bir kısmı da Kürtçe çekiliyor. Toplumsal işleyişte insanlar birbirlerini ileri götürürler; Türkiye?de Kazım Öz?ün, Özkan Küçük, Hüseyin Karabey?in filmleri bu yüzden önemlidir.
Kürt sinemacılar artsa da halk hâlâ sinemaya karşı mesafeli duruyor...
Sinema kültürünün gelişimi çok önemli bir mesele Kürtler için; zira Kürt illerinde her yıl film festivallerinin sayısı artmasına rağmen, halk hâlâ sinemaya son derece mesafeli ve tereddütlü. Çünkü kamera bugüne kadar hep iktidarın aracı olmuştur; bu aracın bir gün onlara dönüp, onların hikâyesini anlatacağının güveni ve sempatisi oluşmadı henüz. Bu yüzden önce Kürde Kürdün hikâyesi anlatılmadır; aynı şekilde özeleştiri de yapmanın zamanıdır. Son belgesel filmim Ölüm Elbisesi: Kumalık?ta kendi ailemde de yaygın olan kumalığı anlattım; zira kumalık sanıldığı gibi bir gelenek değil; böyle gelmiş böyle gidecek türünden kaderci yaklaşımı yıkmanın tek yolu sinemadır.
Yılmaz Güney?i Kürt sinemasının içinde görmüyorsunuz.
Yılmaz Güney?in sinema yolculuğu aslında Kürtlerin asimilasyon ve kendini bulma tarihiyle paraleldir. İlk dönem filmlerinde onun Kürt kimliğine dair bir iz bulmak çok zor; özellikle kovboy, kabadayı filmleri tamamen ucuz piyasa filmleridir. Ama Yılmaz Güney?i Yılmaz Güney yapan filmleri kuşkusuz Kürt karakterlidir. O filmler Yılmaz Güney?in kendisidir. Kitapta onun Umut, Sürü ve Duvar filmleri üzerine Ermeni, Kürt ve Filistin ulusal sinemaları uzmanı İngiliz akademisyen Tim Kennedy?nin makalesi bulunuyor. Yılmaz Güney, dünyada Türk ve Kürt sineması denilince akla gelen ilk isimdir; bu yüzden aynı toprakta yaşayan tüm hakların yaşadığı gibi bir ortak kültürdür; kimsenin öbüründen sıyrılmaya hakkı yoktur bu saatten sonra.
Kürt sinemasının kendi dilini oluşturduğunu söyleyebilir miyiz?
Küreselleşmeyle birlikte ulus sinemasından söz etmek çok zor; Kürtlerin yaptığı filmlerin bir kısmı da Hollywood sinemasıdır; Hollywood ezici baskınlığının altındadır ne yazık ki. Buna alternatif yönetmenler, filmler vardır. Böylesine zor bir arenada Kürt sinemasını değerlendirirken öncelikle Kürtlerin sineması olduğuna göre yönetmenin Kürt kimliğini taşımasına; yaptığı filmlerin Kürtlerin hikâyesini anlatmasına öncelik verdik.
Kürt sinemasının ortak özelliğini nasıl tanımlarız?..
Kürtlerin sineması sınırsız bir dünyanın düşünü kurar hep; Ghobadi?nin Sarhoş Atlar Zamanı filminde katırın İran-Irak sınırındaki teli geçtiği sahne Kürt sinemasının özetidir bana göre. Aynı şekilde coğrafik olarak dağlık olduğundan, Kürtler Amerika?da bile film yaptığında dağ manzarası hep vardır; çetin hayat koşullarına dayanıklıdır; Kürtlüğün karakterinde kırsal yaşam hep vardır; kent Kürtler için dağılma, kaybolma ve dram demektir. Bunun yanında kendine has bir mizah taşır; bunu anlatmak güç ama bana hep babaannemin bizi güldürürken söyledikleri ve yaptığı mimiklerle aynıymış gibi gelir; biraz küfürlü bol göndermeli, herkes diğeriyle alay eder. Kadın ve erkeklerin birbirini sevme yöntemleri de böyledir. Ve elbette tüm Ortadoğu toplumlarında görülen ritüeller vardır; düğünler, doğumlar, ölümler... Bunlar birer birer kitapta inceleniyor.
Kürtlerin sinemayla imtihanı
Müjde Arslan?ın derlediği Kürt Sineması: Yurtsuzluk, Sınır ve Ölüm adlı kitap son dönem yükselişe geçen Kürt sinemasını masaya yatırıyor
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-06-24 11:40:00
SON VİDEO HABER
Haber Ara