Habil Sağlam/Timetürk
İnsanların müdaheleleri ile oluşan kentlerin insanlara ne gibi etkileri olduğu sorusundan yola çıkan Italo Calvino, tasarladığı kentleri duygularla ve şeylerle ilişkilendiriyor Görünmez Kentler adlı kitabında. Kitapta seyyah Marco Polo'nun düşlediği ve anlattığı her biri ayrı bir dünya tasarımı olan elli yedi kurmaca kent, farklı duygular ekseninde tanımlanıyor.
Italo Calvino yapıtları dilimize çevrilen İtalyan yazar olma özelliğini de taşıyor. Calvino'nun en zor kitaplarından biri Görünmez Kentler?dir. Belki de Var Olmayan Kentler. Gerçekte de var mı yok mu belli değil: 'Bunlar gerçekten var mı, sen onları araştıracaksın' diyordu Kubilay Han, Marco Polo'ya. Marco Polo'nun yanıtı daha da ilginç: 'Gerçek olamayacak kadar gerçeğe benzer kentler bulurum sonra. ' Ama gerçekte bir kent var. O da Venedik. 'Hiç sözünü etmediğin bir kent kaldı' dedi Han: 'Venedik' . 'Bu kadar zamandır hangi kentten söz ettiğimi sanıyordun ki' dedi Marco. İki ayrı kent imgesi: Anı Kent ve Saklı Kent. Anı Kent, çünkü Marco Polo'nun gözünü açtığı ve çocukluğunu yaşadığı kent. Bir başka deyişle, geçmişte kalan kent ancak anılara gömülü ve özlem duyulan kent. Adına anayurt da diyebiliriz. Anasının kucağında umutlarla beslendiği ve kötülüğü tanımadığı çocukluk yılları. İnsanın en masum yılları. Oysa Saklı Kent, geleceğin kenti, çelişkiler kenti; eytişimi olan bir kent. İyiyle kötünün; haklıyla haksızın; umutla umutsuzluğun yüz yüze geldiği, çarpıştığı bir kent. 'Bütün bu yolculuklar geçmişini yeniden yaşamak için mi' diye sordu Han. Bu soru şöyle de olabilirdi: 'Yoksa geleceğini yeniden bulmak için mi?'
Calvino, kentler ve anıyı ilişkilendirirken tasarladığı kentlerden biri için şunları söyler: 'Zaira'nın bugün olduğu biçimiyle bir anlatısı, Zaira'nın tüm geçmişini içermeli. Oysa kent geçmişini dile vurmaz, çizik, çentik, oyma ve kakmalarında zamanın izinini taşıyan her parçasına, sokak köşelerine, pencere parmaklıklarına, merdiven trabzanlarına, paratoner antenlerine, bayrak direklerine yazılı geçmişini bir elin çizgileri gibi barındırır içinde.' Kentlerin içinde taşıdıkları bir ruh olduğuna dair animistik bir inançtan yola çıkarak değil, insanların mekâna, doğaya müdaheleleri ile ortaya çıkan kentin, insanî özünden hareketle kentler ve anıyı birbirine bağlayan Calvino, bunu yaparken kurduğu kentlerin insanın geçmişinde tuttuğu yeri, aslında kentin insan hayatının bir belirleyeni olduğunu göstermek istercesine vurgular.
Kentlerin insanların arzularıyla bağlantısını ütopik tasarımlarla açımlarken Calvino, insanların kentlerden beklentilerinin yanısıra kentlerin insanlar üzerindeki izdüşümlerini de göstermeye çalışmış, kurduğu değişik dünyaları bu anlayışla şekillendirmiştir. Calvino kitabıyla ilgili şunları söyler: 'Bugün kent kavramı bizim için ne anlama geliyor? Onları kent olarak yaşamanın gittikçe zorlaştığı şu günlerde, kentlere, son bir aşk şiiri gibi bir şey yazdığımı düşünüyorum. Belki de kent yaşamının kriz noktasına yaklaşmaktayız ve Görünmez Kentler, yaşanmaz hale gelen kentlerin kalbinden doğan bir rüya.'
Modern dünyada birçok şey gibi kent olgusu da gerçek anlamından -veya bizim doğru kabul ettiğimiz klasik anlamından- sapma temayülü gösteriyor. Bu, insanların yeryüzünde kurdukları tüm medeniyetlerin iflası bir bakıma. Metropollerin, dünyayı kaplayan tek bir kente evrildiği sürecin insan üzerindeki yıkıcı etkilerini kabullenen Italo Calvino, uçurumun kenarındaki insanlığın vahim vaziyetine ilişkin bir distopya yazmayıp neden Görünmez Kentler'i yazdığını ise şöyle açıklıyor: 'Dünyanın sonunu ve felaketleri önceden bildiren kitaplardan yeterince var; onlardan bir tane daha yazmak gereksiz olurdu, her şeyin ötesinde benim doğama aykırı bu. Benim Marco Polo'mun kalbinde yatan , insanları kentlerde yaşatan gizli nedenleri , krizlerin ötesinde değerleri olan nedenleri keşfetmek.' Kitabın sürekli kentlerinden olan Pentesilea'yı da kent olgusu gerçek anlamından kaydıran modern metropollerden kabul edebiliriz: 'Rastladıklarına 'Pentesilea'ya nasıl gidilir?' diye sorduğunda, elleriyle geniş bir daire çizerler, hiçbir anlam veremezsin: 'Burası' ya da 'Daha ileride' veya 'Bütün buralar' dahası 'Tam ters tarafta' anlamına gelebilir.'
Calvino, 1983'te Columbia Üniversitesinde verdiği bir konferansta Görünmez Kent'lerin yazım serüvenini anlatırken kentlerin yapısı ve sosyal işlevleriyle ilgili şunları söyler: 'Kentler birçok şeyin bir araya gelmesidir: Anıların, arzuların, bir dilin işaretlerinin. Kentler takas yerleridir, tıpkı bütün ekonomi tarihi kitaplarında anlatıldığı gibi, ama bu değiş-tokuşlar yalnızca ticari takaslar değil; kelime, arzu ve anı değiş-tokuşlarıdır.' der ve ekler, 'Kitabım, mutsuz kentlerin içine gizlenmiş, sürekli biçim alıp, yitip giden mutlu kentler imgesi üstüne açılıp kapanıyor.'
Herkes kendi kentinin kurbanı, aynı zamanda mimarıdır, Calvino'nun kentler üstüne söylediklerine göre. Medeniyetin beşiği ya da iflası, ikisi de kentlerden geçer. İnsanları beraber tutan kentler, insanları birbirlerine düşüren, uğruna dövüşülen kentler... Görünmez Kentler, ütopik nitelik taşıyan her eser gibi okurun düş gücünü harekete geçirerek okura da kendi kentini tasarlama yolunu gösteriyor; başka bir dünyanın mümkün olduğuna inananların görünür kılacağı kentlere götürüyor.