Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Ensar Vakfı Başkanı ile Alevilik üzerine

Ensar Vakıf Başkanı Ahmet Şişman Türkiye'de tartışmalara neden olan Alevilik ve din dersi konusuna açıklık getirdi.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-06-15 15:13:00

Ensar Vakfı Başkanı ile Alevilik üzerine

Ensar Vakfı Başkanı Ahmet Şişman İle Röportaj
 
Alevilik sizin için neyi ifade ediyor?
 Alevilik son yıllarda yeni­den tartışılmaya, ilgi odağı olmaya başlamıştır. 1990?lı yıllardan itibaren Alevilerin talep­leri üzerine pek çok çalışma yapıl­masına rağmen genel kamuoyun­da bu taleplerin nasıl algılandığı konusunda hatırı sayılır bir kritiğe henüz yer verilmemiştir. Alevilerin kendi kimliklerini keşfetme çabaları oldukça yenidir ve bu adımlar çok­lukla cemaat içi tartışmalara ve yeni yol ayrımlarına neden olmaktadır.

Oysa bu durumun başta Devlet ol­mak üzere, Sünni kamuoyu, medya ve sivil toplum kuruluşlarınca nasıl ele alındığı, sorunun kavranışı ve sınırlarının belirlenmesi açısından bir hayli önemlidir. Bilindiği üzere Alevilik, İslam toplumu içerisinde ortaya çıkmış ve daha çok kırsal kesimlerde yaşayan, gelişen bir ta­rikattır. Yine şifahi bir kültüre da­yanan Alevilik, bir taraftan yazıya-yazılı kültüre geçişin zorluklarını aşmaya çalışırken diğer taraftan kendi içerisinde farklılaşmaya baş­lamıştır.

Bir kısım Alevi dernekleri tarafından son dönemde Alevilik yeni bir din olarak sunulmaya çalışılıyor. Bu tartışmayı değerlendirir misiniz?
Evet. Son yıllarda bir kısım Aleviler, tarihsel ve toplumsal gerçeklerle uyuşmamasına rağmen Aleviliği yeni bir din olarak sun­maya çalışmaktadırlar. Oysa tarihî olarak Alevilik, İslam?ın yayılmış olduğu coğrafyalarda ortaya çıkmış ve kendine referans olarak İslam?ı seçmiştir. Bundan dolayı, Aleviliği farklı din ya da mezhepmiş gibi ele almak ve sunmak mümkün gözük­memektedir. Ayrıca Aleviliğin ken­di içsel problemleri de mevcuttur. İslam?ın tasavvufi yorumu olan Ale­vilik uzun süre şifahi olarak aktarıl­dığı ve yazılı kaynakları da mevcut olmadığı için onu sistemleştirecek bir mekanizma da mevcut değildir. Tüm bu nedenlerden dolayı Alevi­liği farklı bir mezhep olarak algıla­mak mümkün değildir.
 
Alevilerin Diyanet ile ilgili tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhuriyet ideolojisi tekkelerin kapatıldığı, tarikatların yasaklandı­ğı, 1925 yılından itibaren herhangi bir tarikatı, mezhebi ya da meşrebi meşru görmüş ya da herhangi biri­ne özel muamele yapmış değildir. Özellikle Tekke ve Zaviyeler Kanu­nu ile birlikte değişik tekke, dergâh ve tarikatlar kapatılmış ve din, tek tipçi bir bakış açısı içinde ele alın­mıştır. Diyanetin Sünnilikle irtibatlı görülmesi, sadece nüfusun büyük çoğunluğunun Sünni olmasından kaynaklanmaz; daha çok dönüş­türülmek, sisteme kazandırılmak ya da kayıt altına alınmak zorunda olan yorumun Sünnilik olmasından da kaynaklanır. Yani Cumhuriyetin kuruluş döneminde asıl dinî baskı­lar, Sünnilik üzerinde cereyan et­miştir ve bu herkesin bildiği tarihsel bir gerçektir.

Hatta Aleviler büyük ölçüde kırsal kesimde yaşayan, top­lumsal ve siyasal hayata katılmayan ve siyasi bir tehdit arzetmediği için neredeyse görmezlikten gelinmiş veya bu baskıcı din politikasının dışında tutulmuş olduğu bile söyle­nebilir. Maalesef Aleviler, kendi so­runları ortaya koyarken veya kendi sorunlarını meşrulaştırmaya çalışır­ken bunu Sünnilik karşıtlığı üzerin­den yapmaktadırlar. Bir dinî yorum olarak Sünnilik de Aleviliğin karşı­laşmış olduğu sorunlarla karşılaş­mıştır ve hatta bu dinî politikadan, gayrimüslim azınlıklar bile nasibini almıştır.

Bundan dolayı Alevilerin sadece kendilerine baskı yapıldığını iddia etmeleri oldukça temelsizdir. Tekke ve zaviyelerin kapatılması ile birlikte tarikat faaliyetleri yasak­lanmış ve farklı din, inanç ve tarikat mensupları kontrol ve baskı altında tutulmuştur. Bu bağlamda Alevilik sorununda önemli bir mesafe kat edilememe sebebi, hâlen, tarikat fa­aliyetlerinin yasak olmasıdır. Yani ortada sadece, Alevilik sorunu değil genel anlamıyla Tekke ve Zaviyeler Kanunu sonrasında ortaya çıkan, tarikatlar sorunu vardır. Ayrıca bi­lindiği üzere yeni kurulan Cumhu­riyet, kendine referans olarak pozi­tivizmi kabul etmiş olduğu için din konusundaki çalışmalara fazlasıyla müdahale etmiş olduğu bilinmek­tedir.
 
Sizce Aleviler ile ilgili en temel sorun nedir?
Aleviler ile ilgili en temel sorun, birtakım kişilerin Aleviliği sorun hâline getirmek istemeleridir. Bu bağlamda Alevi temsilcilerinin gerçek anlamda Alevileri ne kadar temsil ettiği de başka bir tartışma konusudur. Aleviler kendi sorunlarını ortaya koymak noktasında edilgen davranıyorlar. Bundan dolayı Alevilerin sorunu olarak orta koyulan birçok sorun, Alevilerin sorunu olmaktan öte belli bir kesimin sorunu olarak ortaya çıkıyor. Neden bir Alevi dedenin ortaya koyduğu sorun ile kendine Alevi temsilcisi diyen kimselerin ortaya koyduğu sorun çoklukla birbiriyle örtüşmüyor. Alevilerin sorunları olduğu bir realitedir. Bu bağlamda farklı mezheplerin, tarikatların ne kadar sorunu varsa Alevilerin de o kadar sorunu vardır.
 
 Alevilerin ekseninde son dönemde yapılan açılımları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bilindiği üzere 1990?lı yıllardan itibaren Alevilik konusunda birçok siyasi açılım yapıldı. Son olarak ?Alevi dedelerine maaş bağlanması?, ?Cemevlerinin elektrik ve su parası ödememesi? ve ?Din Kültürü derslerinin müfredatının değiştirilmesi? başlıklarıyla Alevi açılımı tartışmaya açıldı. Cemevi, bir ibadet mekânı olmaktan ziyade Alevilik ile ilgili özel ritüellerin uygulandığı tekke mesabesinde olduğu için buraların resmî bir ibadet yeri olarak kabul edilmesi mümkün görünmemektedir; çünkü Müslümanların müşterek ibadet yeri camidir.
Ama ibadet için resmî bir yer olması şart değildir, belli şartların olduğu her yerde ibadet edilebileceği de bir gerçektir. Cami ve cemevi bağlamın şu tehlikeye dikkat çekilmelidir: Maalesef, son dönemde cami ile cemevi arasında bir rekabet varmış havası yaratılıyor. Cami cemaati ile cemevi cemaati arasında sınır koyan anlayışları şiddetle reddetmek gerekmektedir. Bugün bazı kuruluşlar ve gruplar, Aleviler ile cami cemaati arasına uçurumlar sokmaya çalışıyor ve hatta cami ile cemevini karşı karşıya getirilmeye çalışılıyor. Ayrıca dede ile imamın karşı karşıya getirilmesi de kabul edilebilir değildir.
 
Alevilik sorunu nasıl çözülebilir?
Alevilik meselesinde çözüm, temel hak ve özgürlükler alanında yapılacak olan genişleme ile mümkündür. Ayrıca, Diyanetin varlığı bu sorunun çözümünde, takdim edilenin aksine, olumlu bir katkı da sağlayabilir; çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı, dinî meseleleri, tarikatlar ve mezhepler üstü değerlendirme noktasında ve ana referansların sağlıklı işletilmesi açısından ciddi katkılar sağlayabilir. Bu bağlamda, Alevilerin sorunu dinî bir sorundan öte, temel hak ve özgürlüklere dair bir sorudur. Hem Alevilerin hem Sünnilerin sorunlarını, temel hak ve özgürlük alanında gerçekleştirilecek ve din hürriyetini kapsayacak olan açılımlar ile çözümlemek daha kolay gözükmektedir.

BİRAZ DA DEM DERGİ´Yİ TANIYALIM

Sayın Ömer Faruk Ocakoğlu öncelikle bize dem dergisinden bahsedebilir misiniz?

Dem Dergi aslında Ensar Vakfı Değerler Eğitim Merkezi?nin çıkarmış olduğu bir dergidir. Dolayısı ile arkasında Ensar Vakfı?nın Değerler Eğitim Merkezi?nin çalışmalarının olduğu ve bu çalışmalara motivasyon olan düşüncelerin olduğunu söyleyebiliriz. Değerler Eğitim Merkezi değer ve bunun eğitiminin nasıl hayata geçirileceğini, bunların nasıl temellendirileceğini kendisine çalışma konusu edinmiş olan bir kuruluş.

Bu kuruluşta uzun süredir düşünce üretimi ve bu düşüncelerin uygulanmasına yönelik olarak çeşitli faaliyetler yapılmakta. Bu yapılan faaliyetlerin yoğunlaşmış bir hali olarak Dem Dergi?nin çıkartılması düşüncesi sonrasında ortaya çıktı. Bu düşüncelerin daha geniş kitlelere ulaşabilmesi daha geniş kitleler tarafından okunabilmesi, bu düşüncelere daha geniş kitlelerin ortak olabilmesi açısından Değerler eğitim Merkezi?nin yarı akademik formatta görsel malzemeyle de desteklenmiş bir dergi çıkartmasının uygun olacağını, dergicilik alanında da böylesi bir dergiye ihtiyacın olduğu düşüncesinden hareketle Dem Dergi ortaya çıktı. Dem Dergi?nin altıncı sayısını Alevilik sayısı olarak çıkarttık.

Dergide konuları belirlerken hangi kriterlere göre hareket ediyorsunuz? Elinizde belli bir liste mi var? Yoksa gündemde yoğun olarak üzerinde durulan konuları mı dosya konusu olarak çalışıyorsunuz?

Burada öncelikli olarak Merkez?in ilgi alanlarının belirleyici olduğunu söylemek lazım. Ama bu ilgi alanlarının toplumsal ve şu anki güncel yaşamdan çok uzak olduğunu da söyleyemeyiz.

Yaşanan tartışmaların, gerilimlerin bir şekilde bu derginin dosya konularına yansımasından bahsedebiliriz. Aslında toplumda yaşanan şu andaki birçok tartışma bir şekilde bizim ilgi alanımız olan değerler ve onların nasıl insanlara mal edileceği, nasıl eğitiminin verileceği ile birebir ilişkili. Bizde bu amaçla dosya konularını hem değer kavramı ve onun alt başlıklarında yer alan konuların daha iyi temellendirilebilmesi için teorik bazda konulara kaydırıyoruz. Beşinci sayının ?Siyaset ve Değer? olarak çıkması bununla ilişkiliydi.

Altıncı sayımızın dosya konusu olan ?Alevilik?te bu bağlamda tartışılan konuların toplumsal yapımızdaki değerler alanında ne gibi karşılıkları var onları çıkartmaya, onları hissetmeye çalışıyoruz. Bu açıdan Dem Dergi hem günceli hem de o teoriyi yakalamak derdinde olan bir dosya konusu seçimiyle temellendirilmeye çalışılıyor.

Son İki sayınıza baktığımızda; beşinci sayı tam seçim arifesinde ve ?Siyaset ve Değer? konusu ile çıktı. Altıncı sayınızda ise ?Alevilik? konusu gibi son dönemde gündemimizi yoğun bir şekilde işgal eden konu ile tartışma ortamına girdiniz. Bunların son iki sayıya baktığımız zaman yapılan çalışmalar sanki biraz daha güncele dair kanaat oluşturma ve tartışma ortamına entelektüel bir katkı sağlama amacını güttüğünü söyleyebilir miyiz? Yani burada işlenen konular sadece akademik camiaya has değil toplumda konuşulan hatta konu ile ilgili ilgisiz birçok tarafın konuştuğu ve aynı zamanda birbirinden çok farklı görüşlerin ortaya atılıp tartışıldığı bir konu.

Elbette günceli yakalamak, güncel gerilimlere temas etmek bu derginin öncelikli hedeflerindendir. Lakin burada benim vurgulamaya çalıştığım şey; dosya konusu olarak belirlenen konuların sadece gazetelerde ve haberlerde daha çok görüldüğü hemen tüketilip, geçilip gidilecek meseleler olmasının önüne geçip bu tartışılan konuların derinlemesine felsefi, düşünsel temellendirilmesinin yapılması, sorunların nerede olduğunun belirlenmesi ve bunun üzerinden daha derinden siyasetin ve politikanın belirlenmesi amacını güdüyor. Biraz bizim dosya konularını belirlememiz ve bunların güncel karşılıklarının olması; aslında Türkiye?de olup biten alt-üst oluşumun gerilimlerini önceden hissetmeye dair gayretlerimizle de biraz alakalı.

 O gayretle gerilimleri yakalamaya ve gerilimlerde daha sağlıklı ve doğru bir politika belirlemeye yönelik olarak katkı sağlamayı insanlara katkı sağlamak da öncelikli hedeflerimiz içerisinde görüyoruz. Bunlar da gerek yazı seçimi, gerek dosya konusu belirlemeleri gerekse derginin diğer içeriği şekillendirilmesinde etkili oluyorlar.

Derginiz öyle görülüyor ki takım halinde çalışan bir ekibin ortaya çıkardığı bir ürün. Bize kısaca kadronuzdan da bahsedebilir misiniz? Bu arkadaşlar profesyonel olarak basın camiasının içinden gelen arkadaşlar mı? Yoksa farklı alanlarda ortak bir kaygı etrafında bir araya gelmiş arkadaşlar mı?

Yani bu çalışmanın tamamen mutfak çalışması olduğunu söyleyebiliriz. Dergicilikte çok farklı çalışma şekilleri oluyor. Bazen bir dergi bir şahsın etrafında, onun gayretleriyle ortaya çıkabiliyor. Bazen bir düşünceyi temellendirmek ya da tekrar etmek açısından dergilerin çıkartıldığını görüyoruz. Burada ise tamamen bir ihtisas merkezi olan Değerler Eğitim Merkezi?nin hayatın tümünde değerli, bunun yansımalarını hissedebileceğimiz alanlara dair çalışma yapan arkadaşların, bu konuyla bir şekilde ilgili olan arkadaşların gayretiyle çıkarıldığından bahsedebiliriz.

Aslında biz bu dergiyi çıkartırken kendi çalışma alanımızı kendimizin de bu alanda uzmanlaşması noktasında kendimizi de geliştiriyoruz. Bu gelişme sürecini bir nevi dışarıyla da paylaşmış oluyoruz. Böyle şeffaf bir anlamda çalışmalarımızın sürdüğünü söyleyebiliriz.

Yani hepimiz yoldayız.

Yolda olma metaforunu bu anlamda gerek Değerler Eğitim Merkezi gerekse Dem Dergi için kullanabiliriz. İşte bu derginin mutfağında olup biteni en güzel şekilde anlatan metafor olur herhalde.

Şimdi bu noktada birazda Ramazan Akkır Bey´e dönmek istiyorum. Sayın Akkır derginizin 6. sayısında konu edinilen Alevilik sizin editörlüğünüzde çalışılmış. Böyle bir konuyu gündeme getirmekteki öncelikli maksadınız ne idi?

Biz konuların belirlenmesinde ikili bir yol izliyoruz. Her meselenin hem entelektüel-derinlik boyutunu hem de güncel boyutunu merkeze alıyoruz. Alevilik meselesine gelince, Alevilik Türkiye?nin 1950?lerden itibaren az da olsa gündeminde olan ancak, özellikle 90 sonrası süreçte Türkiye?nin gündemini en fazla meşgul eden konuların başında gelmektedir. Ayrıca Türkiye´nin en çetrefilli meselelerinden.

Biz Alevilik meselesine hem entelektüel katkıda bulunmak hem de olayın tarihsel sosyolojik boyutunu tartışıp güncel politikaya katkıda bulunmak amacıyla böyle zor bir konuyu incelemeye aldık.

Sayın Akkır, bu noktada şunu sormak istiyorum; bizde Alevilik, Kürt sorunu gibi bazı tabu konular var. Böyle bir konuyu seçerken gelecek tepkilerden çekindiniz mi? Bizde bazı konuların tartışılması istenmez. ?Kol kırılır yen içinde kalır? söyleminin de belli bir yaygınlığı var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Kesinlikle Türkiye?de bazı dogmatik konular var. Ezberlerimizi bozamadığımızı konular. Üzerinde söz söylemekten mümkün mertebe kaçındığımız konular? Alevilikte bu zor konulardan birisidir. Yani bu konunun çözülmesi için katkıda bulunmak zorundayız. Ancak sınırları zorlamaya başladığımız zaman çözüme biraz daha yaklaşabiliriz. Üstad Mevlana?nın söylediği gibi ?dün dünde kaldı can cazım, bugün yeni şeyler söylemek lazım?

Dergimizin içeriğine baktığımızda çok farklı isimlerle karşılaşıyoruz. Sadece Alevi toplumu veya Diyanet?in değil veya da resmi makamların görüşleri değil; çok farklı kesimlerin görüşlerine yer verilmiş. Konuyu bu şekilde ele almaktaki maksadınız neydi?

Farklılıkları önceleyen modern demokratik perspektifin önemli olduğunu düşünüyoruz; Türkiye, özellikle modern zamanlarda sorunlarını Demokratik perspektifle çözümlenme uğraşısı içerisinde olmalı. Alevilik meselesinde toplumun farklı kesimlerinin ne düşündükleri ve ne tür çözüm önerdikleri önemli. Eğer bir diyalog zemininde, müzakereci bir siyasetle sorunlara çözüm bulmak için bir araya gelinebilirse bir nebze bu sorunun çözümüne katkıda bulunabilir.

Biz bundan dolayı Alevilik dosyamızda, hem Sünni kesimin önemli temsilcilerinden hem Alevi cemaatinin temsilcilerinden, hem de akademisyen ve siyasetçilerden görüş almaya önem verdik. Çünkü sorunlarımızı ancak karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile çözebiliriz.

www.habersunu.com

Haber Ara