Vakıflar 1. Bölge Müdürlüğünün, Roma, Bizans, Osmanlı imparatorluğunun birbirlerinden devşirdikleri kültür mirası üzerinde bulunan İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olma hazırlıkları kapsamında başlattığı Süleymaniye Camisi'ndeki restorasyon çalışmaları devam ediyor.
Gür Yapı İnşaat tarafından 2008 yılında başlatılan ve yaklaşık 21 milyon liraya mal olması beklenen restorasyonun, 2010 yılının Temmuz ayında tamamlanması hedefleniyor.
Caminin Tiryakiler Çarşısı'na açılan güneybatı kısmı bir paravan ile bölünerek geçici ahşap mihrap, minber düzenlemeleri ile restorasyon çalışması sırasında da ibadetin aksatılmadan sürmesi sağlanıyor. En son yaklaşık 50 yıl önce kapsamlı bir restorasyon geçiren Süleymaniye Camisi, zaman içinde cami kullanıcıları ve dernek yetkililerinin camiyi kurtarmak adına yaptıkları ufak tefek tadilatlar dışında onarım geçirmedi. Çevresel faktörler, yanlış malzeme kullanımları, zamanla özgün malzemede olumsuz etkilere yol açtı.
ÇİMENTO KULLANILMIŞ
452 yıllık tarihinin en kapsamlı ve itinalı restorasyonunu geçiren Süleymaniye Camisi'nde yürütülen çalışmalar hakkında bilgi veren Vakıflar 1. Bölge Müdürlüğü mimarlarından Olcay Aydemir, onarımlarda, özgün malzeme yerine yer yer çimento kullanımı ile ilgili şöyle konuştu:
?1960'larda çimento Türkiye'de genellikle çokça kullanılan bir malzeme. Uygulama kolaylığı, çabuk sertleşen bir malzeme olması, o dönem itibariyle ilgili uzmanlar tarafından kireç harcının dayanımına çok güvenilmemesi nedeniyle tercih edilen, belki de alternatifsiz bir malzeme. Kullanıldığı dönemde zararları tespit edilememiş, en iyi malzeme olarak düşünülmüş olabilir. Ancak çimentonun geçen 40-50 yıl içinde özellikle çözünebilir tuzları açığa çıkarması, orijinal malzemeden sert olması, kireç harçlar kadar esnek olmaması ve tutunduğu malzeme ile farklı çalışması gibi nedenlerin yapı malzemelerinde kopma, erime gibi ciddi hasarlara yol açtığını söyleyebiliriz.
Bu nedenle yapıya zarar veren özgün olmayan bu tür malzemelerin yapıdan uzaklaştırılması gerekir. Günümüzde çimento gibi malzemelerin zararları kesin olarak biliniyor ve artık özgün malzemeler uygulanıyor. Bugün gelişen teknoloji sayesinde ne tür malzeme, taş, harç kullanıldığını, harcın içeriğinin oranlarına kadar tespit edebiliyoruz. Bu çok önemli bir şans. Çünkü eski eserlerin onarımında malzemenin analiz edilebilirliği çok önemli. Bu sayede hemen hemen özgün malzemenin aynısını kullanabiliyoruz. Yapıya zarar veren faktörlerin ortadan kaldırılması, uzaklaştırılması çok önemli?
TESADÜFEN YÜZLERCE YILLIK ÇİNİ BULUNDU
Aydemir, Süleymaniye Camisi'nin 53 metre yüksekliğinde, 26,5 metre çapındaki ana kubbesini taşıyan dört fil ayağında yapılan restorasyon sırasında, tesadüfen yüzlerce yıllık olduğu tahmin edilen çiniler bulunduğunu bildirdi. Fil ayaklarının kubbeye yakın bölümünde bugüne kadar keşfedilmemiş olan çinilerin, sıva raspası sırasında ortaya çıktığını belirten Aydemir, ayetlerin yazılı olduğu bu sıvalı panoların altında yer alan orijinal çinileri gördüğünde çok heyecanlandığı anlattı.
Olcay Aydemir, yüzyıllarca gizli kalan bu çinilerin teknik ekibin de profesyonelliği sayesinde zarar görmeden orijinal haliyle bırakıldığını söyledi.
Aydemir, restorasyonda Bilim Kurulunun da onayı ile her iki mevcut uygulamanın da sergilenecek şekilde korunmasının düşünüldüğünü, nihai kararın henüz alınmadığını bildirdi.
İSTANBUL'UN SİLÜETİNDEKİ EĞRİLİK DÜZELTİLDİ
Süleymaniye Camisi'nin, vatandaşların daha çok ?kuru fasulyeciler? diye tarif ettiği taraftaki üç şerefeli minaresinin külahı, cami koruma derneği tarafından yanlış malzeme kullanılarak yapılan onarımda eğrildi. Restorasyon sırasında minarenin ahşap külahı söküldü, yerine özgün oranda ve özgün malzeme kullanılarak yeniden külah yapıldı. Daha sonra külah kurşunla kaplandı ve minareye takıldı. Böylece, minarenin külahındaki eğrilik giderilerek, İstanbul'un silueti de düzeltilmiş oldu.
Bu arada, iki minarenin yıllar içinde harap olan ve küfeki taşından yapılan 4 korkuluğu da onarıldı. Yetkililer, caminin orijinal küfeki taşlarının o dönemde Zeytinburnu'ndan çıkarıldığını, ancak günümüzde böyle bir imkan bulunmadığına dikkati çektiler.
Yapının mevcut küfeki taşları ile değişik ocaklardan aldıkları küfeki taşlarını analiz için İstanbul Teknik Üniversitesi'ne gönderdiklerini belirten yetkililer, restorasyonda kullanılacak taşı analiz sonucunda belirlediklerini ifade etti.
Küfeki taşlarının Kırklareli'nin Pınarhisar ilçesinin Erenler köyünden getirildiğini belirten yetkililer, 16 taşın birleşiminden oluşan bir şerefe korkuluğunu yapmanın zorluğuna işaret ederek, ?30-40 koca taştan bir tane ancak çıkıyor. İçinde bir çatlak damar olunca kullanamıyorsunuz? bilgisini aktardılar.
İS ODASI SANKİ ANI ODASI
Caminin restorasyon kapsamı dışında tutulan tek bölümü ise aydınlatmada kullanılan yağ lambalarından çıkan islerin toplandığı ana giriş kapısının üzerindeki ?is odası? oldu.
Yağ lambalarından çıkan islerin tek bir noktada toplanmasını sağlayan bir hava akımı yaratacak şekilde inşa edilen camiden çıkan isler, ?is odası?nda toplandı ve uzun yıllar bu isler mürekkep yapımında kullanıldı. Yetkililer, yapının en özgün kalan kısmının, üzerinde ciddi bir kurum tabakası bulunan ?is odası? olduğunu belirterek, bu nedenle restorasyona dahil edilmediğini ifade ettiler.
Bu arada, yıllar içinde vatandaşların ?is odası?nın duvarlarına isimlerini, memleketlerini, askeri dönemlerini, kalp içinde kendi ve sevgililerinin adlarını yazarak, odanın özgünlüğüne ciddi oranda zarar verildiği görüldü.
Dev boyutlardaki yapının temizliği için günümüzde de caminin çeşitli yerlerine konulan 10 siyah deve kuşu yumurtası, restorasyon öncesi koruma altına alındı. Yapıdaki örümcek ağı oluşumunu engellediği düşünülen deve kuşu yumurtaları, çalışmalar sonunda tekrar eski yerlerine konulacak.
DIŞ CEPHE TEMİZLİĞİ
Yetkililer, egzozlardan çıkan yağlı duman ve ısınmak için yakılan malzemelerin dumanlarının, zaman içinde yapının dış yüzeyini oluşturan küfeki taşlarında ciddi karbon birikimi oluşturduğunu ve taşlara zarar verdiğini bildirdi.
İnce bir katmanken alınmayan karbonun, zamanla taşın içine nüfuz ederek, kanser gibi sararak taşla özdeşleştiğini ve taşı yerinden kopardığını vurgulayan yetkililer, dış cephenin, kontrollü mikro kumlama denilen sistemle temizlendiğini belirtti.
Sadece taşın yüzeyindeki kiri alan, dokusuna zarar vermeyen temizliğin ardından taşlara önce sertleştirici, sonra da hava almasını sağlayan, içine nem almasını engelleyen maddeler sürüldüğünü anlatan yetkililer, ?Bu aşamada müdahale edilmesi çok büyük bir şans. Yapının ömrünü uzattık? görüşünü dile getirdi.
Caminin 2 doğuda, 2 batıda bulunan ?kuş evleri? de restorasyon kapsamına alındı. Kuş pisliklerinin asitlerinin camiye zarar vereceği ihtimali karşısında kuş evlerinin, açık tutulup tutulmasına Bilim Kurulu karar verecek.
KALEM İŞLERİ GÜN YÜZÜNE ÇIKARILDI
Hat levhaları, mihrap cephesi, çiniler, mermer yüzeyler, müzeyyen içlik, mermer korkuluklar yapılan restorasyon çalışmaları sırasında zarar görmemesi için koruma altına alındı.
Süleymaniye Camisi'nin ahşap elemanları böceklenmeye karşı ilaçlandı, sonra ahşap kapılar, kündekari kepenkler onarıldı.
Duvarlarında, yapımından günümüze İstanbul'da yüzü aşkın deprem gerçekleşmesine karşın en ufak bir çatlak oluşmayan caminin içinde ve avlusunda, alt dönem kalem işlerinin bulunması için raspa çalışmaları yapıldı. Ana kubbe de dahil bir çok kubbenin kalem işi araştırması tamamlanarak, ilk yapıldığı günlere ait kalem işleri bulundu.
Araştırmalar sonucunda ortaya çıkan alt dönem bezemelerine dair örneklerin rölöveleri alınarak restitüsyon projesi hazırlandı. Çalışmaları yönlendirmek amacıyla, çeşitli noktalardan alınan numuneler analize gönderildi. Avlu revak kubbelerinde bulunan çimento esaslı sıvalar sökülerek, kubbelerin özgün malzemesi olan horasan sıva ile sıvandı. Üst örtü kaplamasındaki bozulmuş ve niteliğini yitirmiş kurşunlar değiştirildi. Mevcut değişim yapılmayacak kurşunlarda detay hataları düzeltilip tamiratlar yapıldı.
Bu arada caminin özgün yapısında olmayan klima sistemi de söküldü. Yetkililer, restorasyon kapsamında iklimlendirmeye ilişkin bir düzenleme yapılmayacağını belirterek, bu konudaki kararı da Vakıflar Bölge Müdürlüğünün vereceğini ifade ettiler.
İSTANBUL'UN EN BÜYÜK CAMİSİ
Fatih'te kendi adıyla anılan semtte yer alan Süleymaniye Camisi, bütün bir tarihi özümseyen mimari bir şaheser olarak İstanbul'un en büyük ve görkemli camisi olma özelliğini taşıyor.
47 yıl hükümdarlık süren Kanuni Sultan Süleyman tarafından Türk sanatının klasik döneminin kurucusu ve geliştireni Mimar Sinan tarafından 1550 yılında yapılmaya başlanan caminin inşaatı, külliyesi ile birlikte 7 yılda tamamlandı. Mimar Sinan'ın ?kalfalık eserim? diye nitelediği, sadece Osmanlı mimarisinin değil, dünya mimarisinin de en seçkin eserlerinden biri olan Süleymaniye Camisi, imparatorluğun en simgesel yapısı ve peyzaj içindeki konumu ile de kentin en güzel siluetinin egemen ögesi olarak dikkat çekiyor. Süleymaniye Külliyesi'nde, ortada cami olmak üzere bütün yapıların ?U? düzeni içinde sıralanması esas alındı. Yaklaşık 70 dönüm yer kaplayan arazide, cami ve haziredeki Kanuni ve Hürrem türbeleri dışında, farklı derecelerde eğitim veren medreseler, hadis okulu, tıp medresesi, hastane, Kur'an-ı Kerim eğitimi yapılan bir bina, ilkokul, imaret edilen bir aşevi, misafirhane, han, hamam, kütüphane, Mimar Sinan'ın türbesi ve çok sayıda sıra dükkanlar bulunuyor. Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde, buranın çevredeki yapılarla birlikte ?bin kubbe? ile örtülü olduğu ve üç bin kişinin hizmet verdiği bilgisi yer alıyor.