Dolar

34,8709

Euro

36,6486

Altın

3.047,27

Bist

10.058,47

Antik çağda işkencenin kökleri

Münih'te antik tarih profesörü olan Martin Zimmerman tarafından yazılan 'Antik Görsellerde ve Yazılı Metinlerde Aşırı Şiddet' adlı kitap, antik çağda işkencenin köklerini araştırıyor.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-05-24 14:01:00

Antik çağda işkencenin kökleri

Julius Sezar'ın iktidarı boyunca toplamda 1.192.000 düşmanını öldürdüğü söylenir. İmparator Tiberius'un ise idrar yollarını bağladığı gençlere bol miktarda şarap içirdiği... Caligula döneminde yaptığı deliliklerin sıradan bir şey görüldüğü ise sır değil.

Evet, bunların hepsi kötü... Hatta iğrenç, berbat ötesi. İyi ama tüm bu barbarlıkları bir sıraya koymak gerekirse TOP 10'u hangileri alır?

Münih'te antik tarih profesörü olan Martin Zimmerman tarafından yazılan 'Extreme Formen von Gewalt in Bild und Text des Altertums' (Antik Görsellerde ve Yazılı Metinlerde Aşırı Şiddet) adlı kitap, tam da bu konuyu araştırıyor.

Araştırmaya göre Antik Uzak Doğu'da farklı etnik grupları bir arada tutan yöneticiler oldukça farklı ve marifetli işkence metodları geliştirdiler ve bu şekilde halklarını itaat altında tutmak istediler.

İğrenç sonlar

Atnik Babil'in yargıçları özellikle bu konuda şevkliydiler. Antik dünyanın bu köşesinde el, ayak ve burun kesme; köreltme, iç organları tahrip etme ve vücudu yırtarak kalbi dışarı çıkarmak gibi pek çok işkence metodlarını uygulamaya koydular.

Ancak Asurlular acımasızlığın kitabını yazmış gibidirler. Yazı konusunda oldukça marifetli oldukları bilinen Asurluların yazıtları düşmanları için yazılmış iğrenç sonlar üzerine kurulu hayallerle süslüdür.

Örneğin; 'Derinizi yüzeceğim, onu yanımda taşıyıp diğer ülkelerde sergileyeceğim...' diyen Asubanipal MÖ 668 ila 627 yılları arasındaki Asur kralından başka birisi değildir. Onun halefi ise muhaliflerinin karınlarını kesen bir kraldı.

Asurlular üzerine özel bir araştırma yapan Andreas Fuchs, 'en acımasız kraldı' diyerek, onu şöyle anlatıyor; 'O kurbanlarına yapacakları konusunda tek başına karar verirdi. Karar verme kabiliyeti, krala özgü bir güçtü.'

Farklı tip cezalarla empoze edilen korku ve şokla merkeze itaat pekiştiriliyordu. Örneğin kral valisine gönderdiği bir mesajda şunları söylüyordu; 'Ayın başına kadar 700 saman balyası! Bir gün gecikirse ölürsün. '

İşbirliği yapmayan yöneticiler için ise en korkunç sonlar hazırlanıyordu.

İçlerinde memurlarında bulunduğu suçlular işkence direğine bağlanmak için soyulur, sonrasında ise sırt derileri direğe yapışacak şekilde bağlanırlardı. Cellat asılan suçlunun yağlanan makatından başka bir direği vura vura sokmaya çalışırdı. Bundaki amaç ucu yuvarlaklaştırılmış ikinci sopayla iç organları tahrip etmektir. Çoğu mahkum günlerce bu şekilde asılı kalmıştır.

Güçlü tekme

Kanlı ve vahşi bu tiyatro sahneleri genellikle fethedilen düşman toprakları üzerinde sahneleniyordu. Sanatçılar ise bu dehşet verici sahneleri ölümsüzleştirmek için resmediyorlar, resimleri birer eğitim materyali gibi hazırlıyorlardı.

Antik Yunan'daki şehir devletlerinde görülen bu tip işkenceler genellikle yerel ölçekte kaldı, Yunanlılar birbirleriyle giriştikleri savaşlarda işkence metodlarını kullandılar. Nadiren de olsa diğer insanlarla savaştılar, bu işkence metodlarını uyguladılar. Ancak belki de propaganda amaçlı olarak bunlar antik Yunan anıtlarında kaydedilmedi.

Antik Yunan'da kan bir başka akmıştır. Sadece Homerus'un İlyada'sında 318 kanlı duello anatomik incelikleriyle anlatılmaktadır: dişler havada uçmakta, gözler çıkmakta, beyin irini dışarı püskürmektedir. Gerçekler daha iştah açıcı olsa gerek... Korint'in Tiran Periander'i hamile karısını sert bir tekmeyle öldürmüştür. Meslektaşı Phalaris'in ise boğa şeklinde bronz bir fırını vardı ve düşmanlarını onun içinde canlı canlı yakardı.

Antik Roma'da ise çarmıha gerilme tek işkence metodu değildi. Yöneticiler bu konuda çok daha yaratıcıydı. Öyle ya, onlar siyasal güçlerini kanıtlamalı, iktidarlarının ne kadar güçlü olduğunu dosta düşmana göstermeliydi. Bu nedenle kolezyonlarda insanları aslanlara parçalatmak en dahice fikirlerden biriydi. Öte yandan bu halk için bir eğlence kaynağıydı.

Araştırmacılar ayrıca genellikle yumuşak bir yönetim biçimine sahip olduğu bilinen Pers İmparatoruğu hakkında da bazı bulgulara rastladılar. 2 Pers pratiği araştırmacıları oldukça şaşırtmıştır. Şimdi Basel merkezli tarihçi Bruno Jacobs yönetimindeki bir ekip Köln'deki adli tıptaki uzmanlarla beraber bu gizemi çözmeye çalışıyor.

Şimdilik ulaşılan bilgilere göre; bir Pers mahkemesi suçlu bulduğu bir takım kişileri kül dolu bir odada günlerce kalmaya mahkum etti. Buna göre günlerce odada kalan mahkumlar gün geçtikçe güçten düşecek, sonunda ise ciğerlerinde gri lekeler oluşacak ve tüm iç organları iflas etmiş bir şekilde boğulacaklar.

Fıçı işkencesi
 
Bir diğer Pers işkencesi ise fıçıyla gerçekleştiriliyordu. Bu işkencede ise mahkum sadece kafası dışarıda kalacak şekilde bir fıçının içine yerleştiriliyor, yüzü ise bal ve süt ile boyanıyordu. Sinekler kurbanın burnu ve göz kapaklarına doluşıyordu. Bu da yetmez gibi bol bol beslenen mahkum adeta dışkısının içinde yüzmeye başlıyor, zamanla kurtlar ve solucanlar vücudunu yiyip bitiriyordu.

Tespitlere göre bu işkenceye 17 gün dayanan bir mahkum sonunda çürümeye başlayarak can vermiş.

Her ne kadar bugün bize bu işkence ve cezalar iğrenç, dahası insanlık dışı gelse de hala bir takım siyasi hedefler uğruna görüntü olarak bu kadar iğrenç olmasa da uygulanan insanlarda kalıcı hasarlar bırakan ve ağır tahribatlar yapan işkenceler sürüyor. 'Fiziksel şiddet tüm kültürler için evrenseldir' tespitinin dikkat çektiği kitap, 'bu tip şiddette her hangi bir iyileşmenin olmadığını görmek için insanlık tarihine şöyle bir göz atmak yeterli' cümlesiyle son buluyor.

Anlaşılan o ki işkencenin tarihi yüzyıllar geçse de ciltler dolusu kitapları doldurmaya ve insanların en üretken olduğu konulardan biri olmaya devam edecek.

Press Medya

SON VİDEO HABER

'Suriyeliden acil satılık' ilanları patladı; uzmanlar uyardı

Haber Ara