Dolar

34,8879

Euro

36,6488

Altın

3.045,64

Bist

10.058,47

Sudan batının iştahını kabartıyor

Mısırlı ünlü gazeteci Fehmi Hüveydi?ye konuşan Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir, ?Sudan?ın zenginlikleri batının iştahını kabartıyor? dedi. İşte, röportajın tam metni?

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-05-04 00:54:00

Sudan batının iştahını kabartıyor

 

Defne Bayrak / TİMETURK / Ürdün

Doğal yeraltı zenginliklerinden tarıma, hayvancılıktan petrole her çeşit zenginliğin mevcut olduğu Sudan, siyasi oyunların başsahası olmaktan bir türlü kurtulamıyor.

Gerek iç savaşların gerek üzerine dışarıdan oynanan oyunların bir türlü bitmek bilmediği Sudan, çok çeşitli zenginlik kaynaklarıyla dikkat çekiyor. 9 ülkeye sınırı olması da savunmasız kalan bu ülke hususunda tamahkârların iştahını kabartıyor.

Mısırlı ünlü gazeteci-yazar Fehmi Hüveydi, Sudan cumhurbaşkanı Ömer El-Beşir ile yaptığı röportajda El-Beşir'in şahsi hayatından Sudan'ın içinde bulunduğu sorunlara, Sudan'a gelen Amerikalı heyetlerin Sudan'a karşı komplolarından alternatif ülkelere kapıların açılmasına kadar çeşitli noktaları ele almaya çalışıyor. İşte timeturk.com okuyucuları için tercümesinin faydalı olduğunuz düşündüğümüz röportajın tam metni:

TAMAHKÂRLARIN BİTMEYEN SUDAN SEVDASI

Sudan Cumhurbaşkanı Ömer El-Beşir'le yapılan röportaj, Sudan'ın karşı karşıya kaldığı sorunlar ve zorluklar sayısı, içte ve dışta uyguladığı politikanın sebep olduğu gürültünün hacmince soru ortaya atma iştahını kabarttı.

Sudan sadece büyük bir ülke değil aynı zamanda büyük bir sorun. Bizler şu anda yüzölçümü Arap ülkelerinin ve diğer Afrika ülkelerinin yüzölçümünden daha büyük olan bir ülkeden bahsediyoruz. Sudan'ın yüzölçümü 2.5 milyon kilometrekarenin üzerinde iken Mısır'ın yüzölçümü 1 milyon kilometrekareyi aşmamaktadır. Sudan'ın nüfusu ise 40 milyondur. Yani Mısır nüfusunun yarısı.

SINIRLAR SORUNUNU ÇÖZMEK ÇOK ZOR

Sorun çok yönlü. Bir yandan 9 Arap ve Afrika ülkesiyle sınırı bulunuyor. Bu da sınırlarını kontrol altında tutmasını imkânsız kılıyor. Diğer bir taraftan da halkı 600 kabileye ayrılıyor. 115 farklı dil ve yerli lehçe kullanıyorlar. Bu diller ve lehçelerden de başka lehçeler budaklanıyor. Bu kabilelere yerel şeyhler, sultanlar, prensler hükmediyor ve bu kabilelerin her birinin devletteki merkezi yönetimle bağı olması zorunlu olmayan özel dünyaları bulunuyor.

Geçtiğimiz uzun seneler boyunca Sudan'ın kuzeyi ve güneyinden haberler duyuyorduk. Ancak Kordofan'da, Darfur'da ve Nübe şehirlerinde başka varlıkların da olduğuna hiç dikkat etmemiştik. Ayrıca Sudan suları, petrolü, ormanları, uranyumdan, altına, bakırdan fosfora, manganezden kroma vs madenleriyle zengin bir ülke. Bunun yanında ülkede tarım ve hayvancılığın sınırı yok. Ekilmeye uygun 200 milyon fidan, 50 milyon baş koyun ve keçi, 23 milyon inek ve 35 milyon deveden söz etmek mümkündür. Afrika bölgesindeki stratejik önemine gelince Kızıldeniz'e olan 644 km'lik kıyısı bu önemini iyice artırmaktadır. Tüm bu etmenler Sudan'ı büyük devletlerin tamah ettikleri ve uğrunda çatıştıkları bir alan, komplocuları, maceracıları ve misyonerleri çeken bir nokta haline getirdi.

Tüm bu sebepler yüzünden Sudan'daki sorunlar 1956'da bağımsızlığını ilan ettiğinden beri bitmemektedir. Çünkü takdiri ilahi onu Arap dünyasının Afrika'ya açılan kapısına koydu. Bu da kıtada kendi kaynaklarını kullanarak bir rol sahibi olabilecek güce ulaşamaması için parçalanması ve içinde fitne ateşinin yakılı kalması girişimlerinin başka bir sebebiydi. Sudan'ın parçalanması komplocuların, tamahkârların ve gözetleyenlerin en çok istedikleri şeydir.

SİYONİZM DESTEKLİ YARDIM KURULUŞLARI KOVULDU

Kendisiyle görüştüğümde Sudan Heyeti, güneylilerle özellikle petrol zengini Übey Bölgesi sınırı çevresindeki anlaşmazlıklara bakan uluslararası mahkemelerden birinde hazır olmak üzere Lahey'e gitmek için Sudan'dan ayrılmıştı. İki Amerikalı elçi Sudan ziyaretlerini bitirmişlerdi. Ona iki elçinin görevlerini sordum ve bana, Lahey'de görülen dava ile topraklarının büyük kısmı haksız yere parçalanıp Übey sınırına dâhil edilen Kuzey bölgesindeki zulmün kaldırılmasını istediğini söyledi... Sonra şöyle devam etti. ?Bu operasyonda kötü niyet çok açık bir şekilde ortada idi. Önümüzde bu sorunu çözmek için uluslararası tahkimden başka seçenek yoktu. Amerikalı elçilere gelince görevleri iki şeyle ilgilenmekle sınırlıydı: 'Hartum ve Washington arasındaki gerginlik sebebiyle dondurulmuş ve durdurulmuş ikili ilişkilere bakmak ve Darfur'daki şüpheli ve düşmanca faaliyetleri nedeniyle Sudan'dan kovduğumuz insani yardım kuruluşları. (Toplam 13 kuruluş idi)?

? Bu iki elçi Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kararına dair bir çözüm bulmaya çalışmadılar mı?

? Bu konuda konuşmadılar ancak araştırmak için geldikleri iki konudaki olumlu muamelelerinin, etkilerini hafifletmek için daha iyi bir hava oluşturduğunu fark ettik. Ziyaretin sonuçları henüz belli değil ancak nispeten rahatlık hissi veriyor.

?Batılı yardım kuruluşlarını ülkeden niçin kovdunuz? Bu konudaki görüşünüz nedir?

?Kararımıza tüm boyutlarıyla bağlı kaldık. Çünkü elimizde bize karşı kurdukları komploları ve Siyonist baskı güçlerine tabi olduklarını gösteren deliller bulunuyor. Ancak biz orta bir yol olarak, ileride bu kovulan Amerikan kuruluşlarının yerine alternatiflerinin gelmesine karşı çıkmıyoruz. (kovulanların 4'ü Amerikan kalanlar ise Avrupa kuruluşlarıydı). İkili ilişkilerin eskisi gibi doğal haline dönmesi hususuna gelince ne kadar süreceği daha belli olmayan bir vakit gerekmektedir.?

Sudan'ın Amerikalı heyetlerle, elçilerle geniş tecrübesi var. Ancak çoğu cesaret vermiyor. Çünkü sorun Washington'dan gelen elçide olmuyor. Sorun siyasi karar alınmasında baskı yapan güçtedir. Bundan önce Amerikalı ziyaretçileri karşıladık. Bize güzel sözler söylediler. Şimdi ülkelerine geri döndüler ve siyasi gelecekleri için bu güzel sözlerini değiştirmek zorunda kaldılar. İçlerinden birine bir keresinde şöyle dedim: ?Sudan'a gelen elçilerin ziyaret raporları daha önceden yazılmış oluyor. Bize son gelen elçi bize düşmanlık yapıyordu. Ancak kendisiyle konuştuğumuzda söylediklerimize ikna oldu. Konumunu iyileştirince rahatladım.?

? Bu şüphe son iki elçi için de geçerli mi?

? Sonuçları değerlendirmek için beklememiz gerekir. Ancak onların, Beyaz Saray'daki yeni yönetimin sunduğu anlaşmacı ve açılımcı hitabı taşıyan olumlu bir ruh haliyle konuştuklarını söyleyemeyiz.

SEÇİMLERİN ERTELENMESİ VE REFERANDUM

? Genel seçimlerin önümüzdeki Şubat ayına ertelenmesi ile 2011 yılında yapılacak referandum sonucunda Güneyin ayrılması korkusu arasında bir ilişki var mı?

?Bu iki konu arasında bir ilişki yok. Seçimler, gerekli özel kapsama dair icraatların tamamlanmamış olmasından ötürü ertelendi. Buna ek olarak Güney Hükümeti nüfus sayımlarının sonuçlarına razı gelmedi. Oranlarının %33 olduğunda ısrar ediyorlar. Oysa güney eyaletlerin başında durduğu listeler ortaya koyuyor ki oranları sadece %21. Ayrıca bizler onlarla imzaladığımız ittifakla bu yola başvurulmasını kabul ettik. O yüzden referandum nedeniyle bir endişemiz yok. Şimdiye kadar Güneylilerden %40'ı bir devletin çerçevesinde kalmak istiyor. Bu oran, bazıları Halk hareketinin iktidarını istemeyen Güneyli kabileler arasında geçen çatışmalar gölgesinde daha da artıyor. Bu çatışmalar son senelerde hiç durmadı ve sonuncusu daha birkaç gün önce Jonglei'de meydana geldi ve en az 300 kişinin ölümüyle sonuçlandı.

?Darfur?daki ayaklanmacı gruplar silahları nereden temin ediyorlar?

?Silahlarını kabilelerin Çat'taki bağlantıları aracılığıyla getiriyorlar. Çat da silahlarını Libya'dan getiriyor. Libyalılarla bu konuda konuştuk. Bize ayaklanmacılara değil, Çat hükümetine silah sunduklarını söylediler.

?Geçtiğimiz Şubat ayında silah kaçıran kafilelere düzenlenen saldırıları neden ilan etmediler?

Bunun sebebi birimlerimiz bu saldırıların kaynağını tahkik etmek istiyordu. Bir şeye ulaşamadılar. Ancak İsrail bu saldırılarda rolü olduğunu açıkladı.

? Sudan hükümetinin bu silah kaçırma hadisesinden haberi var mıydı?

Sudan'ın 9 ülkeye sınırı var ve sınırlarını kontrol altında tutamıyor. Kaldı ki Amerika bile Meksika'yla sınırlarını kontrol edemiyor. Biz Reşayide Kabilesi'nin Eritre, Sudan ve Mısır?dan sınır yoluyla yemekten insana deveden silaha her şeyi kaçırdığını biliyoruz. Mısır'daki kardeşlerimizden öğrendik ki silah kaçırma, çöl yolundan gerçekleşiyor. Ancak onları durduramıyoruz.

SUDAN HIZLA KALKINAN İLK ON ÜLKE ARASINDA

? Sudan küresel ekonomik krizden ne ölçüde etkilendi?

?Çok fazla etkilenmedik. Bütçenin %40'ını oluşturan fiyatı düşen petrol kaynaklarının gelirleri azaldı. Ancak bu kalkınma adına herhangi bir projemizi devam ettirmemize engel değildir. Birçok durum bize altyapı projelerimizden birçoğunu gerçekleştirmek için yardımcı oldu. Özellikle Maroe Barajı, yollar ve Nil'in iki yakasını bağlayan köprüler. Elimizde bulunan enerji zenginliği Sudan'ın dört bir yanına elektrik ulaştırabilmemizi sağladı. Bunun neticesinde Sudan en hızlı gelişen on ülke sıralamasında 6. sırada yerini aldı.

? Sudan?ın yabancı yatırım için bir çekim noktası haline geldiği sözlerine ne diyorsunuz?

? Evet, bu doğru. Bu hususta fazileti iki tarafa nispet ediyoruz. Bunlardan ilki Sudan'da büyük projelerden birçoğunu finanse eden Arap fonları, diğeri ise bize kalkınmamızda yardımcı olan tecrübelerini yardımlarını sunan Çin ve diğer Asya ülkeleri. Batılı devletler bizimle savaştıktan sonra bizler de kapılarımızı Çinlilere açtık, Malezyalıları çağırdık. Hindistanlılar, Pakistanlılar, Koreliler geldiler. Öyle ki Doğu'ya açılan bir Arap ülkesi haline geldik.

? Hükümetteki ziraat bakanı El-Zebir, Beşir'in 'Amerikalılar, sadece kendileri bu konuda önde gelmek için Sudan'dan buğday yetiştirme ziraatinde genişlemeye gitmemesini istediler' yönündeki sözlerinin doğruluğu nedir?

?Elimizde bunun doğruluğunu ispat eden resmi belgeler bulunmuyor. Ancak bu ihtimali uzak görmüyorum. Çünkü aynı şeyi Abud'un iktidarı döneminde yaptılar. Bize bedava buğday ve un verdiler ve bizden buğdayı kuzey eyaletlerinde ekmememizi istediler.

MISIRLA İLİŞKİLER GERGİN DEĞİL

?Mısır?ın engellemeye çalıştığı Doha Zirvesi'ne Sudan'ın katılmasından ötürü Mısırla ilişkileriniz nasıl? Çünkü Kahire, Darfur için Hartum'un haberi olmadan ya da görüşü alınmadan uluslararası bir zirve yapılmasını istiyordu.

?Mısırla ilişkiler ne durgun ne de sıcak. Ancak aynı vakitte olumlu yönde ilerliyor, iki ülke arasında karşılıklı anlayış mevcut. Bu da en önemli şey. Gazze'ye saldırılar gerçekleştiğinde zirve yapılması çağrısında bulunan ilk devlet Sudan'dı. Başkan Beşşar Esed'i telefonla aradım. Bu nedenle Katar?da zirveye ev sahipliği yapma teklifi sundu. Biz de bunu onaylayanların başında geldik. Konu Arap Barış Girişimi'ne geldi. Başkan Beşir, bu girişimin çekilmesi destekçilerinden olduğunu çünkü bugüne kadar bir şey yapmadığı gibi ileride de bir işe yaramayacağını söyledi ve bunu Arap liderlere kapalı oturumlardan birinde açıkladığına işaret etti. Ardından da Hartum'un Arap saflarının bölünmemesi için gösterdiği çaba olmasaydı bu girişimin konumunun daha farklı olacağını belirtti.

?Sudan?ın direnişçi bir ülke mi yoksa ılımlı bir ülke mi olduğunu düşünüyorsunuz?

?Sudan?ın bir 'hayırlar' ülkesi olduğunu unutma. 1967 yılı yenilgisinden sonra Hartum Zirvesi'nde 'müzakereye hayır, barışa hayır, tanımaya hayır' kararlarını ilan etmişti. Bugün de aynı ahid üzerine yürümektedir. Bu nedenle de tüm çizgi boyunca direnişin yanında durmaktadır.

ASIL DÜŞMAN İSRAİL, ARKA PLANA İTİLMEMELİDİR

? Şu anda Mısır ve Hizbullah arasında meydana gelen kriz hakkındaki görüşünüz nedir?

?Biz Hizbullah'a ve liderlerine güveniyoruz. Onların direnişini, dürüst ve takdire layık buluyoruz. Arap ya da Arap olmayan herhangi bir ülkeye karşı bir faaliyeti bulunmadığını da biliyoruz. Bu nedenle de dikkatlerin, Arap ülkelerinin gerçek ve ilk düşmanı olan İsrail'den başka bir yöne kaymaması için krizin mümkün olan en kısa zaman içinde sona ermesini temenni ediyoruz.

?Oradan ayrılmak üzereyken kendisine Sudan'da siyasi tutukluların olup olmadığını sordum.

Bana, Hasan et-Turabi'nin en son tutuklu olduğunu ve salındığını söyledi. Kendisine El-Turabi'nin Ceza Mahkemesi'nin kararını onaylayan konumu karşısındaki görüşünü sorduğumda ise şahsi kinine teslim olduğundan beri kendisini ulusal uzlaşmalardan azlettiğini ve ulusal yüce çıkarların önceliğinin kendisinde gerilediğini söyledi.



ÖMER EL-BEŞİR'İN KISACA HAYATI

Ömer el-Beşir'le görüşmek üzere evine gittiğimde bu birikim zihnimde mevcuttu. Bu adamın 20 yıldır iktidar iplerini elinde tuttuğunu, ayrıca 'Sudan'a komplo' dizisinin bir parçası olan bir sorun sebebiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından istenen bir kimse olduğunu aklımdan çıkarmadım. Yorumunda ?De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez? ayeti kerimesini ve 'insanlar ve cinler bir yaratığa bir fayda veya zarar vermek için bir araya gelseler ona Allah'ın yazdığından başkasını isabet ettiremezler' manasındaki hadisi şerifi delil getirdiğinde onun sebatını ve sinirlerine hâkimiyetini kıskandım.

Cevabından ötürü şaşırmadım. Onun Kur'an hafızı olduğunu ve küçüklüğünden itibaren edindiği dini bir birikimi olduğunu biliyordum. 1944 doğumluların ilk öğrendikleri şey o dönemde Kur'an-ı Kerim ezberlemekti. Cumhurbaşkanı olduğunda da yatsıya kadar 5 vakit namazlarını cumhurbaşkanlığı konutunun yakınındaki küçük camide kılmaya devam etti. Yozlaşmanın görüldüğü 1967 yılında harp akademisinden mezun olmuşsa da kendisini tanıyanlar Sufi çevrenin üzerindeki etkilerinin hâlâ sürdüğünü söylüyorlar. 1973 yılında Geçişler Savaşı'na katıldı. Yolculuğu esnasında vaktinin büyük çoğunu askeri dersler vererek geçirdi. Aile yükü kendisinden hafifletilmişti.

İki eşinden de çocuğu olmadı. (İkinci eşi, şehid olan çok yakın arkadaşlarından şehit olan birinin eşiydi). Çocuğu olmadığı için güney çocuklarından iki tanesini evlat edindi. Aynı dönemde ?Malezya'da Askeri bilimler dalında yüksek lisans yaptıktan sonra- Hartum'da Liderlik ve Generallik Fakültesi'nde Askeri Bilimler dalında yüksek lisans yaptı. Daha sonra da Sudan Akademisi'nde idare bilimleri okudu.

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara