Dolar

34,8648

Euro

36,7217

Altın

3.047,06

Bist

10.058,47

Şehirlerin insanlar gibi refleksleri vardır!

Kent, kentlerin tepkileri, kentin yaşam düzeni, kentlilik ve köylülük ayrımı son yerel seçimlerin sonuçlarıyla tekrar tartışılmaya başlandı. Timetürk'ün özel röportajı...

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-04-17 14:22:00

Şehirlerin insanlar gibi refleksleri vardır!

 

Cüneyd Altıparmak - Şanlıurfa / TİMETURK 

 

RÖPORTAJ: Cüneyd Altıparmak, Mehmet Kurtoğlu?na Sordu: KENT ve TEPKİ

 

?ŞEHİRLERİN İNSANLAR GİBİ REFLEKSLERİ VARDIR.?

 

?Bulamazsın ne başka bir deniz, ne de başka bir belde./ Bu kent peşini bırakmaz senin. Dolaşacağın/ hep bu sokaklardır, bu kentin alanları/ kararan bu evler arasında yaşlanacaksın./ Hep bu kente varacaksın. Kaçabilirim sanma;../?diyor Konstantin Kavafis; ismet Özel?in çevirdiği ?Kent? isimli şiirinde?

 

Kentler ya da şehir ya da yaşadığın kasaba belki köy veya mahalle insana tarihten sözler getirir, insanı geleceğe götürür? Bazen savaştan mağlup çıkar boynunu büker, bazense kimse ele geçiremez, kimi ?bir söz? için dağları aşar ele geçirmek ister, kimini evden kaçırır bu şehirler?

 

İşte şehirlerin ruhu bu olsa gerek biraz karmaşık hislidir yani? Tıpkı Hafızasını Kaybeden Şehir, Ben Kendimden Yanayım, Gurbeti Olmayan Diyar, Hafızasını Arayan Şehir isimli kitaplarından tanıdığımız yazar ve şair olan Mehmet Kurtoğlu?nun dediği gibi ?şehirlerin kendine mahsus halleri vardır?.

 

Bizde kendisinin son yıllarda ?şehir? üzerine yaptığı çalışmaları görünce düşüncelerini almadan geçemedik.

 

 

Kent, kentlerin tepkileri, köylü-kentli ayrımı ve kentin yaşam düzeni üzerine birçok köşe yazınızı okumuş ve konuşmalarınız dinlemiş birisi olarak, kentli zihniyetin olmazsa olmazları nedir diye sormak istiyorum.

 

Sözüme şehir ile kent arasındaki farkı belirterek başlamak istiyorum. Kent daha çok yeni kurulan modernizm ile ilişkili bir kavramdır. Şehir ise geçmişi çok eskiye dayanan ve gelenekselliği güçlü olan olandır. Mehmet Ali Kılıçbay şehri dişi, kenti erkek olarak tanımlar? Üzerinde konuştuğumuz şehrin kent mi yoksa şehir mi olduğunu tanımlayarak konuşursak, daha doğru sonuçlara ulaşabiliriz diye düşünüyorum. Şehirli bir zihniyetin oluşması kolay değildir. Bir defa şehrin kendisi kurulurken bir mantık, bir mantalite üzerine kurulur. Daha sonra o şehir ve içinde yaşayanlar arasında derin ve güçlü bir bağ oluşur. Bu bağın oluşması bir iki kuşakla mümkün değildir. Bir defa bir kişinin şehirli olabilmesi en az üç göbek şehirde yaşamış olması gerekir. Hatta günümüzde şehir üzerine kafa yoranlar, bunu da yeterli bulmuyorlar. Kişinin değil şehirde aynı mahallede en az üç kuşak geçirmemesi gerektiği üzerinde duruyorlar?  Bir defa şehirlilik, yerlilik demektir. Bir aidyet söz konusudur. Firuzan bir konuşmasında ?ilk öğretmenim annem ikinci öğretmenim şehrimdir? diyor. Bir kişide şehirlilik bilinci olması için önce kendini o şehre ait görmesi gerekir. İkincisi belirttiğimiz gibi en az üç kuşak şehirde daha özel anlamda aynı mahallede yaşamış olması gerekir?

 

Sizce Türkiye?de nereler şehir ya da nereler şehir bile değil, bunun kriteri ne olmalı?

 

Birçok kentten bahsedebiliriz ama kadim ve refleksi olan şehirler söz konusu olunca bu bir elin parmaklarını geçmez sanırım. En yakınımızda olan Harran, Şuayp şehir ve Soğmatar geçmişi olan şehirlerdir. Ama bugün bu şehirler yaşamıyorlar, Antik şehirlerdir? Ben bunlara müze şehir diyorum? Geçmişi görmek için ziyaret edilir? Aynı şekil de Efes?de antik bir şehirdir? Ama bugün yaşamıyor? Bir de kadim şehirler vardır bunlar uzun bir geçmişleri olduğu gibi bugünde vardırlar yarın da? Mekke, Medine, Kudüs, İstanbul, Urfa, gibi dünya şehirleridir? Diyarbakır,  Erzurum, Sivas, Konya, İzmir, Bursa,  Edirne önemli ve üzerinde durulması gereken şehirlerimizdir?  Amerika?da yeni şehirler kuruluyor,  ama bunların bir refleksi bir geçmişi yok. Hollywood gibi sanal şehirlerdir bunlar?

 

Ya ölçüt?

 

Şehir olmanın kriterini soruyorsunuz. Kadim şehirler kurulurken belli bir kutsal etrafında kurulur ve gelişir.  Eski ve kadim şehirlere bakınız hepsinin bir kutsalı hepsinin bir tılsımı vardır? Şehirlerin erkeklik dişilik özellikleri yanında Hıristiyan ve İslam, demokratik-otoriter şehirleri vardır. Bunların mimari özellikleri bir zihniyetin mimariye yansımasını gösterir. İslam şehirleri hilal şeklinde Cami veya bir külliye etrafında şekillenir. Hıristiyan şehirleri ise diktörgen şeklinde ana caddeden oluşur ve bu caddeye açılan sokaklar vardır. Tıpkı bir haç işareti gibidir? Otoriter şehirlerde devlet binaları soldukça devasa yapılır. İnsanlar o devasa binaların yanında kendini karınca gibi hisseder. Moskova örneğinde olduğu gibi? 

 

Kentli zihniyetin ?ötekisi? var mıdır? Kentlilik ve köylülük bir ayrım mıdır?

 

1789?da gerçekleşen Fransız devrimine kadar ne doğu?da ne de batıda ırka dayalı kimlik yoktu. Daha çok dini ayrım söz konusuydu.  Bunu eski şehirlerdeki Hırıstiyan Mahallesi, Yahudi mahallesi, Ermeni mahallesi veya gâvur mahallesi gibi isimlerden biliyoruz. Batı bunu daha da ileri bir noktaya götürmüş, mezhep savaşları yaşamıştır? Şehirlilik bir zihniyettir, bir öteki yaratma değildir. Tarih boyunca toplumlarda değişmeyen tek ayrım şehirli köylü ayrımıdır. Bunu bir öteki yaratmak olarak değil,  bir sınıf olarak görmek gerekir. İbni Haldun bunu ilk olarak bedevi- hadari olarak isimlendirmiştir? Örneğin Urfa 3. yüzyılda Hıristiyanlık tanışınca, Sabilik inancının hüküm sürdüğü Harran?ı Pagan olarak nitelemiştir. Paganizm çok tanrılık, putperestlik olduğu gibi köylülük anlamına da gelmektedir. Zaman içersinde kavramlara değişik anlamlar yüklenmektedir. Köylülük ve şehirlilik bir davranış ve yaşam biçimi olduğundan ister istemez bir ayrım söz konusudur. Ama bu günümüzde kimliğe dayalı yapılan ayrımcılıkla karıştırılmamalıdır. Etnik kimliğe dayalı ayrım düşman ve öteki yaratırken, köylü şehirli arasındaki ayrım sosyolojik bir tanımlamadır. Öteki yaratmaz, çünkü geçişkenlik söz konusudur? 

 

Pagan ve modern pagan? Biraz açabilir misiniz?

 

Paganizm; Latince putperestlik, çok tanrıcılık anlamına gelmektedir. Hıristiyanlığın Urfa?da hakim olduğu dönemde Harran, Sabii inancına sahip olduğu için, onlara pagan deniliyordu. Pagan sözcüğü aynı zamanda kaba ve köylü anlamını da içermektedir. Günümüzde ?Modern Paganlar? tabiri bu anlamda kullanılmaktadır.  Çok tanrılı, Putperstlik yani?  Paganizmin Anadolu?da en güçlü şekilde yaşandığı yer Harran? Urfa?daki Balıklıgöl efsanesi gerçekte bir Pagan kültüdür? Atergatis efsanesine dayanır? Bir tapınaktır Balıklıgöl? Su tapınağı? Atergatis ise altı balık üstü kadın bir tanrıçadır? Venüs Afrodit ve Helena?nın karışımı bir tanrıça?  Daha sonra Urfa, Hıristiyanlıkla tanışınca paganizmden vazgeçiyor ve Harran?ı Pagan olmakla suçluyor. Çünkü ilahi bir dine inanan kişiye göre, putperest olan gericidir,  köylüdür. Paganizmi köylülük olarak nitelenmesi Urfa?nın Harran?a bakışıyla başlıyor yani? Pagan kelimesini ilk kullananlar Yunanlardır. Yusuf Kaplan; Yeni Şafak gazetesinde modern paganizmi tarif ederken şöyle der: ? Antik Greklerce sistemleştirilen pagan uygarlığın dölyatağı olan sekülerliğin yeni şekillerde yeniden icat edilmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan ve 'nevzuhûr' bir durum olan modernlik ya da -Peter Gay'in deyişiyle- 'modern paganizm', -Husserl'den Nietszche'ye, Heidegger'den Baudrillard'a kadar- bizzat Batılı birinci sınıf düşünürlerin 150 yıldır haykırdıkları gibi, varoluşa saldırı'nın bir başka adıdır.  ?..  Sorun, modern paganizmin, insanı, Tanrı'yı, kâinâtı yanlış tanımlamasından, konumlandırmasından ve büyük varlık zincirinden oluşan kozmik ve kuşatıcı düzeni yerle bir etmesinden kaynaklanan yakıcı ve yıkıcı bir sorundur. Modern paganizm, dolayısıyla sekülerlik, ilk bakışta pozitif idealler sunar; ama bu pozitif ideallerin negatif sonuçlar doğurmasını önleyemez. Sözgelişi, pozitif ideal, insanın, insan aklının ve insan iradesinin Kilise'nin tasallutundan kurtarılarak özgürleştirilmesidir. Ama ortaya çıkan sonuç, pozitif değil, negatiftir: Evet, insan, dünyanın kralı olmuştur; ama dünyayı da yaşanılamaz bir arenaya dönüştürmüştür.?  Anadolu?daki Paganizmin ilk adresi Harran?dır. Prof. Dr. Şinasi Gündüz?ün Anadolu?da Paganizm? adlı çok güzel bir çalışması vardır. Orada bunu çok geniş şekilde anlatır? Aynı şekilde Rene Genon?un eserlerinde de bulabilirsiniz?  

 

 

Köylü kentli ayrımında kökenden çok mantalite üzerinde durmaktasınız, ama insanın ?biyolojik tarihini veya kültürünü? vareste tutmuyor musunuz?

 

Zaten ben şehirlilik ve köylülük olgusunu başından beri bir zihniyet meselesi olarak görüyorum. Hz. İsa, ?Köyden Peygamber çıkmaz? derken bir zihniyete vurgu yapar, biyolojik bir varlığa değil. Yine İslam?ın en önemli farzları şehir eksenlidir. Mesela köyde Cuma namazı kılınmaz. Diyanet cumhuriyetin ilk yıllarında fetva ile kılınacağını belirtmiştir. Hac, şehirlerin anası kabul edilen Mekke ve medeniyetin sembolü sayılan Medine?de ikame edilir? Köylülük şehirlilik olgusu belli bir zihniyete dayanan yaşam biçimidir. Onu biyolojik bir olgu olarak almak yanlıştır bence. Genel bir tanım vardır; ?şehrin havası insanı özgür kılar? diye. Oysa şehir kanun ve kurallar bütünüdür. Kırın yani köyün daha özgür olması gerekmez mi? Ama değil? Çünkü köy dardır. Dolaysıyla dar yerlerin insanlarının ufku küçük olur. Bu yüzden şehrin havası insanı özgür kılar diyerek, bunun bir zihniyet meselesi olarak ele almışlardır. Bir Arap düşünür ?ufkum büyüdükçe şehir küçülüyor? diyor. Köy ve şehir işte böylesine birbirine zıt kavramlardır. Filozoflar bir şehrin gelişmişliğini orada işlenen suçlarla ölçerler. Weber, bir şehrin olmazsa olmazları arasında kamu binaları, Pazaryerleri, tiyatro, meyhane, kerhane vs şeyleri sayar. Şehirlilikten maksat, medeni olmaktır.  Bir insan, şehirde köylü gibi, bir başka insanda köyde şehirli gibi yaşayabilir. Bu iki kişinin şehirde köylü, köyde şehirli gibi yaşaması biyolojik olgudan daha çok zihinseldir? 

 

Toplumsal tepkiler kentlere göre değişiklik gösterebilir mi? Son yaşanan seçimlerde kent belediyeleri için oy kullanan seçmen ne demek istedi? Bu bir refleks miydi?

 

Şehirlerin insanlar gibi refleksleri vardır. Şehirleri canlı organizmaya benzeten düşünürler, onun bir kalbi ve bir aklı olduğunu söylerler? Gerçekten kadim şehirler belli bir amaca yönelik olarak kurulurlar ve bu kuruluşlarını sonsuza kadar götürürler? Türkiye?de refleksi olan şehirler vardır ve bu şehirlerin refleksi birer işaret niteliğindedir? Bu şehirler İstanbul, Urfa, Konya, Sivas, Erzurum, Diyarbakır? Son zamanlarda Trabzon? Hatta cumhuriyet dönemince refleksleri yakından kontrol edilen şehirler olmuştur? Bunlardın başında bence Urfa gelir? Örneğin son seçimlerde bir bağımsız adayın güçlü iktidar partisini silip süpürmesi bence çok hayret edilecek bir şey değildir. Bunu zaten bekliyordum. Geçen yıl Kasım ayında ?Türk Siyasetinde Urfa ve Yahya Kemal?in Urfa Mebusluğu? adlı bildirimde şehrin bu anlamda ortaya koyduğu refleksi anlatmıştım. Urfa bu seçimlerde ülkenin hiçbir şehrinin ortaya koyamadığı ?çoğulculuğu? ortaya koydu ve İmparatorluk bakiyesi bir şehir olduğunu gösterdi. Asıl bu konunun üzerinde durulmalıdır. Son seçimlerde Urfa?nın bir Osmanlı şehri olduğu daha iyi anlaşıldı. Urfa geleceğin Türkiye?nin örnek modelidir. Seçim sonuçlarına bakınız şehir?de bütün partiler belediye kazanmıştır. Şehir merkezinde bütün ırklar ve renkler bağımsız adayın etrafında kenetlenmiştir? Oysa Türkiye seçimlerinde kimliğe dayalı kırmızı sarı, yeşil renkler damgasını vurmuştur. Urfa öyle mi? Urfa?da her renk kazanmıştır? Urfalı bütün partileri kazandırarak gönül koymamıştır? Nasıl mı? Yalnızca on beş beldede kazanan partilere bakmamız yeterlidir?  ?Konuklu, Mezra, Pekmezli, Eyyub Nebi, Yaylak ve Argıl beldesini AKP, Kısas ve Yaslıca CHP, Yukarı Göklü ve Onbir Nisan DTP, Uğurlu MHP, Kapıkaya DP, Karaköprü ve Gürakarı bağımsız?? Aynı dağılım merkez ve ilçelerde görmek mümkündür. Harran MHP, Suruç DTP, Akçakale SP?  Dahası bu dağılımla başkente nasıl model olunabilir göstermiştir?

 

Peki, kazanan bağımsız adaya baktığımızda onun bir kimliği olduğunu söyleyebilir miyiz?

 

Bence söyleyemeyiz? Zira O İslamcıdır Saadet Partililer oy vermiştir? O Demokrat Muhafazakârdır AK Partililer oy vermiştir? O Sosyal Demokrattır CHP?ler oy vermiştir? O Türk?tür MHP?liler oy vermiştir... O Arap?tır Araplar oy vermiştir? O Kürt?tür DTP?liler oy vermiştir?  O Feodaldir aşiretler oy vermiştir? O ehli Keyftir İsotçular oy vermiştir? O şehirlidir, yerliler oy vermiştir? O Köylüdür köylüler oy vermiştir? O Hanifidir Hanifeler oy vermiştir O Şafidir Şafiiler oy vermiştir O Alevidir Aleviler oy vermiştir? O her şeyi içine alan Urfa?dır? Hem de binlerce yıllık çoğulculuğu bağrında taşıyan Urfa?  İzmir CHP, İstanbul AKP, Adana MHP, Diyarbakır DTP?yi seçerken aynı zamanda reflekslerini ortaya koymuşlardır. Ve bütün bunlar şehirlerin siyasal reflekstir!

 

Ülkede bu şekilde tepkiler makro siyaset ölçeğinde pek çok kereler oldu, bu gibi durumlarda ?toplum mühendisleri? kavramları aydınlar arasında çokça zikredildi, bu blokaj yani refleks ve suni refleks ayrımını nasıl tefrik edelim?

 

Toplum Mühendisliği her zaman varlığını sürdürmüş bir olgudur. Batı buna çok önem vermiştir. Her devrimden sonra getirilen yenilikler bir toplum mühendisliğinden başka bir şey değildir. Bu toplum mühendisliklerinin başarılı olup olmadıkları konusunda tartışmalar her zaman olmuştur. Şahsen toplum mühendisliklerinin bazen yüzde 50?60 oranında amacına ulaştığını bazen de bunun çok alt seviyelerde yüzde on-onbeşlerde kaldığını düşünüyorum. Mesela 12 Eylül?ün ılımlı İslam kuşağı aynı zamanda radikalizmi de beraberinde getirmiştir. 12 Eylül?de tasarlanan ılımlı İslam 90?lı yıllarda radikalizme kayınca, bu defa 28 Şubat ile bir toplum mühendisliği gerçekleştirildi. Ve 28 Şubat ile İslamcılar, getirilmek istendiği noktaya getirildi? Dün bunun bir toplum mühendisliği olduğunu düşünemiyorduk. Hatta 28 Şubat?ın başarısız bir post-modern darbe olduğunu söyleyen çıktı.  Oysa 28 Şubat olmamış olsaydı bugünkü hükümet olamazdı? Yani toplum mühendisliği işe yaramıştır? Son seçimlerde şehirlerin gösterdiği refleksler, bir toplum mühendisliği sonucu mudur? Bunu içinde yaşadığımız süreçte bilmek kolay değildir. Dışardan bakmak gerekir? Şahsen ben bunu suni bir refleks olarak görmüyorum. Toplumun normal bir akışı olarak değerlendiriyorum? Bazen tarihin kırılma noktaları olur ve bu noktalarda toplum ortak refleksler geliştirir? Bu da böyle bir şey?

 

Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim.

 

Umarım faydalı olmuştur, bende tüm Timetürk ailesine başarılar dilerim.

 

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara