Sebahattin Arslan / TIMETURK
Yeryüzünde Müslümanların yaşamadıkları bir bölge yok diyebiliriz. Günümüzden yüz küsur yıl önce de böyleydi. Güneş doğudan Endonezya, Filipinler, Kamçatka?dan Rusya, Sibirya ve Çin?e, Hindistan Kıtası?ndan Ortadoğu ve Anadolu?ya, Afrika ve Avrupa?dan Amerika Kıtası?na kadar batıya doğru her yol alışta, İslam nuruyla birleştiğini görüyoruz. Böylece güneş dünyanın bir yerinde batarken, Müslümanların yaşadığı başka bir toprakta doğuyor. Yüz küsur yıl önce de böyleydi.
Sultan Abdulhamid üzerinde çok yazılıp çizildiğini biliyoruz. Hala da yazılıp çiziliyor. Şu ana kadar tarafsız bir şekilde ayrıntılı olarak onun devrini ele almak mümkün olmadı. O devirle ilgili yeni ulaşılan belgeler, devrin Osmanlı, Avrupa, Rusya, Japonya, Mısır, Çin ve Hindistan arşivlerini ve mecmualarını taramadan anlamak yeterli değil.
Sultan Abdulhamid?in siyasetini bir bütün olarak anlamak ancak bu yolla mümkün olabilir.
Batılıların ve Rusya?nın Sultan Abdulhamid?den önce Osmanlı İmparatorluğunu kağıt üzerinde taksim ettiklerini biliyoruz. Sultan Abdulhamid Müslümanların bu son bağımsız büyük yurdunu korumak ve dünya Müslümanlarının bulundukları ülkelerde ve bölgelerde yetim bırakmamak, sahipsiz bırakmamak için büyük bir diplomasi hamlesine giriştiği ve bu uğurda büyük çaba sarfettiğini görüyoruz.
Kendi döneminde devrin şartlarına göre oldukça zor olan her yerde etkin olduğunu görebiliyoruz. Dünyanın en kuzeyinden en güneyine, en batısından en doğusuna kadar her yerden sürekli haberler aldığını ve ona göre siyasetini şekillendirdiği bir hakikat.
Bu farklı coğrafyalarda Müslümanları birbirlerine kenetleyerek, örgütleyerek, emperyalizme, sömürgeciliğe karşı onların daha fazla sömürülmesine engel olmaya çalışmıştır.
Müslümanların medrese ve okul kurmalarına ön ayak olmuş ve teşvik etmiştir. Ya okul yapacak imkân veya bilgileri olmayan bölgelere bizzat okul yaptırmış veya öğretmen ve kitap desteği sağlamıştır. Bu bölgelerle ticari ilişkiler içinde olan tüccarları birer elçi gibi kullanmış yerine göre nüfuzunu kullanarak onlardan buralarda okul ve cami yapmalarını istemiştir.
Özellikle çocukların dinlerini iyi öğrenmeleri için din eğitimine çok önem vermelerini istemiş, eğitim müfredatı göndermiştir. Ayrıca Orta Asya, Hindistan ve Uzakdoğu?dan hacca gelmeye çalışan hacıların İngiliz, Rus ve Çinlilerin çıkardıkları akıl almaz zorlukları ve zorla aldıkları haraçları bertaraf etmek için uğraş vermiştir. Hicaz Demir Yolunu inşa ederek bu hacıların Bağdat ve Şam üzerinden Medine?ye daha rahat ulaşmalarını sağlamaya çalışmıştır.
Müslümanların bulundukları memleketlerde madden güçlü ve nüfuz sahibi olmaları için ticaret merkezleri açmalarını teşvik etmiştir.
Biz bu yazı dizimizde birçok kitap ve dergiyi tarayarak özellikle 1889-1900 yılları arasından seçtiğimiz resimlerin çok az bir kısmını kullandık. Bu vesika niteliğindeki resimlerin çoğu Sultan Abdulhamid?in bizzat bu bölgelerden istediği resimler. Bu resimlerle Osmanlı kamuoyunu da haberdar ediyordu.
İngilizlerin korku üzerine kurdukları ?Korku İmparatorluğu? yerine Müslümanların Halifesi Abdulhamid Han bir ?Sevgi İmparatorluğu? inşa etmeye çalışıyordu. İngilizler sömürdükleri yerlerle ?Üzerinde Güneşin Batmadığı İmparatorluk? olarak görüyorlardı kendi büyük devletlerini. O İmparatorluğun üzerinde çoktan güneş battı bile. Geriye zulümleri konuşuluyor. Oysa ?Üzerinde Güneş Batmayan Ümmet? olduğu gibi duruyor. Halifesi de hala bu yerlerde sevgiyle anılıyor. Bazı yerlerde hala onun adına hutbeler okunuyor.
Önümüzdeki günlerde bu dizinin ikincisinde başka yerleri göstermeye çalışacağım. Bu resimler üzerinde diğer yazımızda daha fazla değineceğim.