İslam ülkeleri, bazı bağımsız devletlerin parlamento başkanları ve İran din uleması Tahran'da düzenlenen 'Filistin direniş sombolü, Gazze cinayet kurbanı' oturumunda bugün biraraya geldi. 80 ülkeden gelen temsilciler oturuma iştirak etti.
Konferansın açılış konuşması Ayetullah seyyid Ali Hamane'i tarafından yapıldı.
Ayetullah Seyyid Ali Hamenei, bu sabah Tahran'da başlayan 4. Filistin'i Savunma Konferansı'na katılan delegelere hitaben yaptığı konuşmada Filistin sorununu çeşitli açılardan değerlendirdi.
Ayetullah Hamenei, konuşmasında şu görüşlere yer verdi:
Bismillahirrahmanirrahim,
'4. Filistin'i Savunma Konferansı'na katılmak üzere İran İslam Cumhuriyeti'ne gelmiş bulunan siz değerli misafirler, ulema, mütefekkirler ve politikacılara hoşgeldiniz diyorum.
Hicri-kameri 15-17 Rebiul Evvel 1427 tarihlerinde düzenlenen önceki konferansla bu konferans arasındaki zaman diliminde öylesine önemli ve belirleyici olaylar meydana geldi ki, Filistin meselesindeki ufukları daha da aydınlatmakta ve İslam dünyasının hala temel meselesini oluşturan Filistin karşısındaki görevimizi daha da netleştirmektedir.
Bu büyük olaylardan biri, Lübnan'daki 33 günlük savaşta İsrail'in İslami direniş karşısında uğradığı şaşırtıcı askeri ve siyasi yenilgi ve diğeri de siyonist rejimin, Gazze'deki 22 günlük savaştaki onca cinayetine rağmen, yasal Filistin hükümeti ve Gazze halkı karşısında tattığı alçaltıcı mağlubiyettir.
Uzun yıllardır Amerika'nın askeri ve siyasi destekleri sayesinde sahip olduğu ordu ve silahlarıyla korkunç ve yenilmez bir çehreye bürünen rejim, silah ve teçhizata dayanmak yerine Allah'a ve halka dayanan direniş güçleri karşısında son dönemde iki kez yenilgiye uğramıştır. Siyonist rejim, tüm askeri hazırlıkları ve tatbikatları, dev istihbarat şebekeleri, Amerika ve kimi Avrupa'lı devletlerin bitimsiz destekleri ile İslam dünyasındaki bazı münafıkların elbirliğine rağmen, hızlı bir çözülme ve çöküş grafiği izleyerek güçlü İslami uyanış dalgası karşısındaki yetersizliğini gözler önüne sermiştir.
Öte yandan, tarihi Gazze hadisesi sırasında siyonist suçluların işledikleri cinayetler, sivil halka yönelik büyük katliam, savunmasız evlerin tahribi, bebeklerin göğüslerinin delinmesi, ilkokullar ve camilerin bombardımanı, fosfor bombaları gibi yasak silahların kullanımı, yiyecek, yakacak ve ilaç gibi halkın temel ihtiyaçlarının girişinin iki yıla yakın bir süredir önlenmesi ve daha nice cinayetler, sun'i siyonist devletin başındaki yöneticilerin cani ve vahşi içgüdülerinin, Filistin faciasının başladığı döneme oranla asla değişmediğini göstermiş olup, Deyr Yasin, Sabra ve Şatilla katliamlarındaki acımasızlık ve yırtıcılık, şu anda da bu zamane tağutlarının kalpleri ve beyinlerinde aynen egemenliğini sürdürmektedir. Şu farkla ki, bugün teknolojik ilerlemelere dayanmak suretiyle cinayet alanlarını daha da genişletmiş ve facianın boyutlarını arttırmışlardır'. (İRNA)