Türk siyaset tarihine 'postmodern darbe' olarak geçen 28 Şubat sürecinin en belirgin özelliklerinden biri fişlemeydi. Bu dönemde 'irticacı' diye yaftalanan binlerce insanın çalışma ve eğitim hakkı, yargı kararı olmaksızın elinden alındı.
'Cadı avı'nı andıran uygulamaların merkezi, Deniz Kuvvetleri bünyesinde oluşturulan Batı Çalışma Grubu (BÇG)'ydu.
BÇG, Refahyol hükümetinin Haziran 2007'de düşmesinin ardından iktidara gelen Anasol-D iktidarı tarafından sivilleştirilerek Başbakanlık'a bağlandı ve adı Başbakanlık Takip Kurulu (BTK) olarak değiştirildi. İsim değişti ancak anlayış değişmedi. Dönemin canlı tanıklarından Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'nun anlattıkları o günler hakkında önemli ipuçları veriyor. Kurul'dan kendisine hakim ve savcılarla ilgili imzasız mektupların geldiğini belirten Sungurlu, 'İhbarlar mektuplarında 'bu hakim şunları şunları yapıyormuş, deniliyordu. Ama kimin bunu söylediği belli değil. Takip Kurulu zaten evraklara imza atmıyordu. Fazla da açamam. Tarihe kalacak bir dönemdi. Belki çok ileriki tarihte konuşulur.' diyor.
30 Haziran 1997 ile 4 Ağustos 1998 tarihleri arasında bakanlık koltuğuna beşinci kez oturan Oltan Sungurlu, BTK'nın imzasız mektuplarla çeşitli taleplerde bulunduğunu ifade ediyor. Kurulda, Adalet Bakanlığı müsteşar ve yardımcılarının da yer aldığını kaydeden Sungurlu, 'İmzasız talepleri bir daha getirmemelerini söyledim. Onlar da bir daha getirmediler.' ifadelerini kullanıyor.
Oltan Sungurlu, 28 Şubat sürecinde büyük yara alan yargı konusunda da çarpıcı tespitlerde bulunuyor. Eski Adalet Bakanı'na göre yargı organları konjonktürden fazlasıyla etkileniyor: 'İki türlü konjonktürel hukuk vardır. Birisi gerçek konjonktürel hukuk, yani hukuka uygun olan. Değişen şartlarla Anayasa Mahkemesi kararları da değişir. Dün komünizm yasak derken bugün serbesttir, işçi hakları ve rejim gibi konularda da böyledir. Dünya, teknoloji değiştikçe birçok şey en yüksek mahkemeler bile kararlarını değiştirirler, içtihatlarını yenilerler, değişen dünya şartlarına uyarlar. Bu normal konjonktürdür. Bir de Türkiye'nin konjonktürel hukuku vardır ki. Ona diyeceğim bir şey yok. O çok sık değişir.'
Oltan Sungurlu, hem Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yapısının değişmesi gerektiğini ifade ederken, tarafsızlığın sağlanması için kurulun üye sayısının artırılmasını öneriyor. '4-5 kişiyi etkilemek daha kolaydır. Ama bu sayı 15-20'ye çıkarılırsa etkilenmesi daha zor olur.' diyen Sungurlu, üye seçiminde Meclis'e daha aktif bir rol verilmesini istiyor: 'Bir demokratik ülkede Anayasa Mahkemesi üyeleri seçiminde de Kurul'un seçiminde de parlamentonun devrede olmasında fayda vardır. Gelişmiş Batı ülkelerinin parlamentoları, cumhurbaşkanları ve başbakanları yüksek hakimleri seçiyor. Bize de tabii ki o ölçülerde Cumhuriyet'i kuran bürokrasinin birden bire böylesine bir şeyi kabul etmesi zordur. Demokrasinin gelişmesi halkımızın zaman içinde kendini yönetmesi için bunları da devreye sokmak zorundayız.'
Oltan Sungurlu, yüksek yargının bugünkü durumunun 'kast sistemini' hatırlattığını düşünüyor. 20 yaşında göreve başlayan bir hakim-savcının milletle hiçbir irtibatının ve hesap verme sorumluluğunun olmadığının altını çiziyor. Eski Adalet Bakanı, bunun sakıncalarını şöyle sıralıyor: 'Tamamen üst mahkemelere bağlı bir kast sistemi var. Çünkü karar verirken, millet ne diyecek, yaptığım iş millete yarar mı yaramaz mı diye bir hesap yok. Yargıtay tasdik eder mi, Kurul bunlardan dolayı beni terfi ettirir mi? Ben meslektaşlarım arasında beğenilir miyim? Basın bana ne der filan... Ölçü bu. Millet meselede hiç yoktur yani. Yargı da milletin bir iradesidir. Hakimler milletin söylediği gibi hareket edecekler öyle karar verecek diye değil. Tabii ki yargı adaletle hükmedecek. Ama adaletle hükmetmek demek, bu milletin yargısı olduğunu hissetmek demek. Biz bunu yerleştirmeliyiz.'
Zaman
'İmzasız ihbarlarla işlem yapmamızı istediler'
Eski Adalet Bakanı Oltan Sungurlu, '28 Şubat'ta imzasız ihbarlarla yargıda işlem yapmamızı istediler' dedi.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-02-28 02:34:00
SON VİDEO HABER
Haber Ara