Mahmut Balcı*
Öncelikle bu yazıyı kaleme almama vesile olan bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Daha çok kitap okumak ya da düzenli olarak kitap okumak için bir arkadaşımla ?kitap okuma arkadaşlığı? başlattık. Kitap okuma arkadaşlığı şu şekilde yürümekte: Aynı kitabı aynı zamanlarda okumaya karar veriyoruz. Zaman zaman birbirimize hatırlatıyoruz. ?Nereye kadar okudunuz, ne tür ilginç bilgilere rastladınız veya niçin geride kaldınız?? Bu şekilde birbirimizi okumaya teşvik etmeye çalışıyoruz. Bu sayede ise daha fazla kitap okumuş oluyoruz. Herkese tavsiye ederiz.
Bu kapsamda Hz.Muhammed?in(as) hayatını tekrar okumaya başladık. Okuduğum kitapta rastladığım şu olayı bir yazı konusu yapmaya karar verdim. Mekke?den Medine?ye hicret başlayınca Hz. Muhammedin arkadaşları Hz. Ebubekir, Bilal ve Amir Medine civarındaki bir vadide ateşli humma hastalığına tutulurlar. Hastalığın giderilmesi için Hz. Muhammed çare olarak şu şekilde dua eder: ?Allah?ım, Mekke?yi bizim için sevgili kıldığın gibi, Medine?yi de bize sevgili kıl, hatta daha da sevgili. Bize suyunu ve ekinlerini ver ve humma hastalığını da buradan uzaklaştır.? (Hz. Muhammed?in Hayatı Martin Lings. sh.142) Bir şehirde yaşayan herkesin önemsemesi ve adeta şehirlerin giriş ve çıkışlarına yazılması gereken bu anlamlı söz üzerinde biraz durmak gerekir.
Yerel seçimleri yaklaştığı şu günlerde bu duanın içeriği üzerinde durma gereği duydum. Bu vesileyle şunu da hatırlatmam gerekir. Hz. Muhammed?in Mekke döneminde Mekke?nin güvenilir bir şehir olması yönündeki çalışmalara (hılfulfudul) katılması ve Mekke?den Medine?ye hicret eder etmez çok amaçlı bir mescidi inşa etmesi de onun şehir hayatına büyük bir önem verdiğini göstermektedir
Peki yerel yöneticilerimiz ve bir şehirde yaşayanlar olarak bizler bir şehre karşı neler yapmaktayız, Hz.Muhammed gibi bir şehri korunması ve uğruna özveride bulunulması gereken bir sevgili olarak mı görüyoruz yoksa şehirleri sağılan bir inek gibi mi görüyoruz?
İnsanın doğduğu ve büyüdüğü bir yerin insan için önemini bilmeyen yoktur. Bülbülü kafese koymuşlar ?ah vatanım ah vatanım? demesi de bu gerçeğe işaret etmiyor mu? Günümüz insanı için en önemli yerleşim yerlerinin şehirler olduğu gerçeğinden hareketle yaşadığımız şehre karşı duyarlı olmak her yerel yöneticinin, o şehirde yaşayan her vatandaş ciddi bir meselesi olmalı diye düşünüyoruz. Kendimizi sevgiliye karşı duyarlı hissettiğimiz gibi yaşadığımız şehre karşı da sorumlu hissetmeliyiz. Şehir hayatını bir huzur ortamına dönüştürmeli. O şehirde doğan veya o şehre bir vesileyle gelen, yerleşen herkes birlikte yaşamayı ve paylaşmayı bilmeli.
Bu bağlamda belirtmek gerekirse şehirlerin aldığı göçü şehirler için bir ciddi sorun olarak görüyorum. Ancak bu konuda ciddi bir çalışma yapılmadığına da şahit olmamaktayız. Dkab Bakış dergisi için Rahmetli Prof.Dr. Sebahattin Zaim hocayla göç üzerine yaptığımız söyleşide de gördük ki meğerse göç her şeyi çok ciddi bir şekilde etkilemekte. Şehirlerin masumiyetine zarar veren göçe karşı acil tedbirler alınmalı. Birçok olumsuzluğa rağmen az da olsa bazı şehirlerin kimliğinin ortaya çıkarılmasına yönelik çalışmaların (kitap-sempozyum gibi) yapılmasını önemsiyoruz. Bu konuda öne çıkan yerel yöneticileri elbette tebrik ediyorum. Ancak göçün yaygın olduğu günümüzde bu çalışmalar çok yetersiz kalmakta. Şehirlerin korunması ve ciddi bir şekilde yönetimi ihmale gelemeyecek kadar ciddi bir meseledir. Bu meselenin yerel seçimler arefesinde konuşulması da önemlidir. Ancak görüyoruz ki yerel seçimlerde şehirler için nasıl bir hizmet planı yapmak sorusuna cevap aramak gerekirken genel siyasetin konuları öne çıkmakta. Aynı duyarsızlığın iyi bir yerel yönetici ve İstanbul aşığı olan Recep Tayip Erdoğan?ın genel başkanı olduğu Ak Partili kadrolarda da olması düşündürücü.
Bu çerçevede bir arkadaşımın paylaştığı bir bilgiyi sizlere aktarmak istiyorum: ?Birkaç ay önce Ak Partinin düzenlediği siyaset akademisine katıldım. Denildi ki bu kursa katılanları öncelikle yerel seçimlere hazırlıyoruz. Ancak zaman ilerledikçe bu kursa katılan çok yetenekli ve birikimli hiç kimseye yerel seçimler listesinde yer almaları için herhangi bir çağrı yapılmadı. Hatta ne düşündükleri bile sorulmadı. Ben listelere nitelikli insanların alınması için yoğun bir çaba gösterilmesini isterdim. Ancak gördüm ki listelere yine fırsatçılar, şehre hizmet etmek yerine o şehrin gelirinden pay elde etmeyi düşünenler girmiş. Bence bu yanlış yerel yönetimlerde yapılmamalıydı.?
Bir şehre karşı kendimizi sorumlu görmeli. Yapılacak olan yerel seçimlerde iyi niyetinden, iyi bir ekibinden ve gerçekçi projelerinde emin olduğumuz, kendisini o şehre feda edecek adaylara oy vermeliyiz. Ne yazık ki bu seçimlerde yine öne çıkanların göz açıklar olduğu görülmekte. Bu seçimlerde bir çok kişi yerel adaylara başbakanın hatırı için oy verecek. Dileriz Recep Tayyip Erdoğan?ın karizmasından yararlanmanın ötesinde ciddi bir iş yapmayan bazı yöneticilerin tekrar aday olarak belirlenmesi bir sukutu hayalle sonuçlanmaz. Recep Tayyip Erdoğan?ın şehirlere çok büyük önem verdiğinden hiçbir kuşkumuz yok. Ancak bazı Ak Partili yöneticilerin aynı duyarlılığı taşıdığını söylemek zor. 29 Mart seçimlerinde mevcut durumun devamından yana olan ve arkadaşlarının bir başarısızlıkla suçlanmamaları için birçok yerde mevcut kadrolarla yola devam edilmesinin isabetli bir tercih olmadığını duymaktayız
Sözün kısası bu yerel seçimlerde bizim için birer sevgili konumunda olması gereken şehirlere sahip çıkmalı, yerel bir yönetici de ayırımı yapmadan kimin şehre bir katısı olacak ise herkesi kucaklamalı ve sorumluluğunun farkında olmalı.
*Eğitimci-Yazar.
Bir Şehri Sevgili Gibi Görmek
Yerel bir yöneticide ayırım yapmadan kimin şehre bir katısı olacak ise herkesi kucaklamalı ve sorumluluğunun farkında olmalı.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-02-28 01:59:00
SON VİDEO HABER
Haber Ara