Haber Merkezi / TİMETURK
Filistin'de yayınlanan Filistin el-Müslime dergisinde Cihad er-Recbi adlı bir kadının kaleme aldığı yazıda Amerikalı gazeteci Keti ile Filistinli bir çocuğun yaşadığı dram öyle hüzünlü bir dille anlatılmış, öyle duygular sığdırılarak yazılmış ki, Filistin'de yaşanan acı ve öfkenin kısa bir özeti olmuş herşey..
İsrail askerlerine karşı tüm öfke ve kinlerini yalnız ve yalnız minik avuçlarında gizledikleri taşları fırlatarak gösteren Filistinli çocukları gören Amerikalı gazeteci Keti'nin yaşadıkları içli bir öykü olarak kaleme alınmış.. İşte Filistinli Cihad er-Recbi'nin kaleminden Kati'nin öyküsü:
'Yiğitlik hayallerini arayan bir çocuk, askerlerden birine yanaştı ve elindeki küçük taşı fırlattı üzerine. Gözleri parlıyordu çocuğun. Korkuya yer yoktu gözünün kıvrımlarında. Asker, çocuktan intikamını almak istediyse de çocuğun tezcanlılığı, askeri, kanını dökme ve nazenin kemiklerini kırma zevkinden mahrum bırakmıştı. Keti küçüğün bu cesur görüntüsünü kamerasına almış; vücudunu kurtarabilmesine de sevinmişti. Artık kafa derisini sadece Kızılderililer'in yüzmediğini anlıyordu Keti... Keti direnişçi çocuklara yetişip kendisini şaşkın bir şekilde izleyen çocuğun gözlerine baktı. Yavaşça yanına yaklaştı. Bir an olsun korkak veya tedirgin olduğunu hissetmemişti bile. Kana ve toz-toprağa bulanmış o küçük ellerinden tuttu ve bir öpücük kondurdu alnına... Küçük direnişçinin huzurunda ne kadar zayıf kaldığını hissettiren bir öpücüktü bu.
Daima taktığı ve sahip olduğu en değerli şeyi olduğuna inandığı gerdanlığını çıkarıp küçüğün boynuna astı ve hüzünle baktı ona. Çocuk da, kendini Keti'nin gözlerinden kaçırdı, yere doğru eğildi, küçük bir taş alıp ona verdi. Onun da en değerli hediyesi buydu işte! Bu Batılı gazetecinin ne yapmak istediğini anlayamamıştı belki ama kendisine kırık taşların çokça bulunduğu mekanları gösteren annesinden çok farklı olmadığını hissetmişti. Keti taşı tuttu ve uzunca inceledi. Sonra elindeki değerli hediye ile tek başına uzaklaştı oradan. Çocuk gözleriyle onu izledi ve ardından o da taşlarına ve kanını arayan askerlere döndü. Öylece bakakaldı küçüğe, sanki gözlerinde saklamak ister gibiydi. Ok gibi koştu küçük. Küçük taşını attı ve diğer arkadaşları gibi Keti'nin anlayamadığı kelimelerle bağırdı. Anlayamıyordu ama, bu kelimelerin, onların gözlerinde ve ellerinde devrimler yaratan kelimelerin ta kendisi olduğunu biliyordu.
Küçük 'Allahu Ekber, Allahu Ekber' diye bağırırken, askerlerden biri zırhlı aracıyla üzerine doğru yürüyordu. Kaçmaya çalıştı küçük, annesinin kucağını bulmaya çalıştı... Deli gibi koştu Keti. Ve dehşetle bağırdı: 'Hayır... hayır... hayır'. Fakat çığlıkları hiç kimsenin kulağına ulaşmamıştı. Zırhlı araç o küçük bedeni ezerek, bir türlü gerçekleşmeyen bir hayali gerçekleştirmişti; asker için... Keti kırgın vücudunu yere attı ve kanlara boyanmış cesedi kucaklayıverdi. Gerdanlık hâlâ boynundaydı ve çocuklar gibi gülümsüyordu. Bu bir çocuk yüzü. Niçin kanlara bulanır ki? Bu silahlı insanlara şu küçüğün taşından ne gibi bir tehlike gelirdi ki? Uyandırmaya çalıştı, yumuşacıktı küçük, niçin ölsündü? Mutlaka daha altı yaşını bile doldurmamıştı, niçin ölsündü ha? Keti önce, öfkeyle yere dökülen kanlara, daha sonra da hâlâ o değerli hediyeyi tutan eline baktı, bir an hüzün ve öfkeden aklını yitirmişcesine durdu.
İşgal edilmiş topraklardaki çocukların taşıdığı o güçle bağırdı sonra: 'Hayır... hayır... hayır.' Ardından, küçüğün hediyesini fırlattı askere doğru. Bağırıyordu Keti, küçüklerle beraber yerden taş alıp askerlere atıyordu. Kocasının kanı ve küçüğün bedeni için intikam almaya başlıyordu artık...
O bir Filistinli olmuştu... O da artık Filistinli'ydi...'
Cihar er Recbi'nin Direniş Öyküleri Özgün Yayıncılık tarafından Türkçe'ye kazandırıldı. Keti'nin hikayesinin daha detayını bu kitapta bulabilirsiniz...