Prof. Dr. Rolf Verleger 57 yaşında, Yahudi Cemaati Konseyi?nde Schleswig Hollstein delegesi. 2006 yılında İsrail?in Lübnan?a giriştiği saldırıya karşı çıkan Verleger, daha önce başkanı olduğu Schleswig Hollstein Yahudi Cemaati başkanlığından alındı.
Prof. Dr. Rolf Verleger
Lübeck Üniversitesi?nde beyin ve davranış uzmanı olan Verleger ile İsrail?in Gazze saldırısını konuştuk.
27 Aralık gününden bu yana İsrail, Gazze Şeridi?ne hava ve kara saldırısını sürdürüyor. Gelen haberlere göre 700?den fazla ölü ve 3000?den fazla yaralı var. Bu durumda bütün suçun Hamas?ta olduğunu ileri süren Federal Hükümetin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu tutum maddi olarak yanlış olduğu gibi bana göre olağanüstü ahlaksız bir tutumdur. Maddi olarak yanlış çünkü, ki bunun uzun bir geçmişi var, Gazze?de bugün 1948 yılında yerinden ve yurdundan edilen Filistinlilerin çocukları yaşamakta. Onlar Gazze Şeridi içinde, aynen 1992-1995 yıllarında Sarayevo?da olduğu gibi, kapalı ve bloke edilmiş bir durumda yaşamaktalar. Geçtiğimiz yılın ikinci yarısında varılan ateşkese Filistinliler uydu, ateşkes kasım ayı içinde İsrail tarafından bozuldu. Bu öyle olmasa dahi İsrail?in tutumu olağanüstü ölçüsüz, anlaşıldığı kadar İsrail?in niyeti farklı. Ve bu durumda Almanya İsrail?e destek veriyorsa geçmişinden yanlış ders çıkarmıştır demek.
Yani?
Bu insan haklarının evrensel olduğu ve Yahudi halkının her zaman haklı olmadığı anlamına gelmektedir.
Federal Hükümet, Hamas?ın İsrail?i yok etmek istediğini ve bu ülkeye sürekli roketlerle saldırdığını ve dolayısıyla İsrail devletinin de kendini savunma hakkı doğduğunu söylüyor...
Hamas?ın söylediği ve somut olarak yaptıkları birbirinden çok farklı şeyler. İnsanları da ne söyledikleriyle değil yaptıklarıyla değerlendiriyoruz. Hamas tabi ki İsrail?i yok edeceğini söylüyor ama gerçekte yaptığı ise İsrail?in dayanılmaz bloke önlemlerine, toprak hırsızlığına ve işgaline karşı çaresiz bir savunma savaşı verdiğidir.
Diğer AB devletleri de saldırganın kim olduğunu söylemekte bir hayli zorlanıyorlar. Bunun yerine İsrail ile dayanışma sergiliyorlar.
Bunun tam böyle olduğundan emin değilim. İspanya ve İrlanda hükümetlerinin bakış açılarının bu konuda çok farklı olduğunu okudum. Bence AB?nin ciddi bir barış politikası izlememesinin önündeki en büyük güç Federal Almanya?dır.
Siz Almanya?nın gerçekten İsrail?e karşı tarihsel sorumluluğu nedeniyle mi destek verdiğini düşünüyorsunuz. Almanya?nın yaklaşımının arka planında farklı çıkarlar söz konusu olduğu kanaatinde değil misiniz gerçekten?
Ben kendime, Bayan Merkel?in neden böyle bir tutum içinde olduğunu çok sordum, ama bilmiyorum, bu nedenle spekülasyon da yapmak istemiyorum. Tekrar tarihsel sorumluluk meselesine dönecek olursak: Benim bütün dedelerimin ve ninelerimin ve daha birçok akrabamın Almanya adına katledilmiş olmaları bugün İsrail devletine duvarlar örme ve yolları kesme, toprakları işgal etme veya Gazze Şeridi?nde yüzlercesini katletme hakkı vermiyor. Birinin diğeriyle hiçbir ilişkisi yok! Geçmişte yaşananlar hiç kimseye baltayla ormana dalar gibi davranma hakkı vermiyor.
Tamam size bu konuda hak veriyorum. Ama buna rağmen İsrail devletinin farklı planların yaşama geçirilmesi için kullanıldığını da düşünüyorum. ABD?de çok güçlü bir Yahudi lobisinin olduğu ve ülkenin Ortadoğu politikasını belirlediği ileri sürülüyor. Bu gerçekten böyle mi, gerçek İsrail?in de ABD tarafından emperyalist planlar doğrultusunda kullanıldığı ve yönlendirildiği değil mi?
Tabi ki işin içinde iktidar olma, petrole sahip olmak da var. Aynı zamanda bu hedeflere ulaşmak için Arap devletlerini bölmek de var işin içinde. Ama bütün bunlar bizim sorumluluğumuzu ortadan kaldırmıyor ki. Kapitalistlerin bir çok sorunun kaynağı olduğu, tamam ben de bunu doğrularım, ama bu bizim etik değerlerimizi koruma ve daha da yükseltme sorumluluğumuzu yok etmez.
Almanya Yahudi Konseyi?nden Bayan Knobloch bir açıklamasında, İsrail?i eleştiren herkesi tek yanlı olmakla eleştirdi ve onları Hamas?ın yaptıklarını görmemekle suçladı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bayan Knobloch, Almanya Yahudi Konseyi?nin başkanıdır ve Almanya?daki Yahudi cemaatini temsil ediyor. Bayan Knobloch?un savunduğu görüşler şüphesiz Almanya?da yaşayan Yahudilerin olduğu gibi İsrail?deki Yahudilerin çoğunluğunun görüşleridir. Bu da ona temsil ettiği insanların görüşlerini savunma hakkı veriyor diyebiliriz. Ama bence Bayan Merkel?in böyle bir hakkı, şu an konuştuğu gibi konuşma hakkı yok. Kendisi Alman halkını temsil ediyor ve Alman halkının, ki konuyla ilgileniyorsa, çok farklı düşündüğünü ve adalet hissinin derinden yara aldığını düşünüyorum. Alman halkı çok net görüyor ve orada bir adaletsizlik yaşandığı ve bu adaletsizliğin propagandacılar tarafından ?adalet? olarak tanımlandığı da gözünden kaçmıyor. Müslüman topluluk içinde ise salt bir adalet sorunu değil, orada bir şeyler yapamamanın acısı ve derin kinin beslendiğini düşünüyorum.
Bütün bu yaşananlar aynı zamanda Yahudiliğin İslam?a karşı veya İsrail devleti sanki Yahudiliği savunuyormuş gibi algılanıyor. Ama bence bunlar sadece öne sürülen gerekçeler. Gerçek şu ki, Ortadoğu?da petrol yatakları ve stratejik önemli bölgelerin ele geçirilmesi söz konusu.
Ben sorunun iktidar sahibi olmaktan çok gerçekten ideolojik olduğunu düşünüyorum. İsrail?deki küçük, önemli azınlık, faşist milliyetçi ideolojiye sahip. Ben ve dünyanın dört bir yanında ki Yahudiler, bazıları bunların İsrail?de de yaşıyor, bu ideolojinin içinde Yahudiliği göremiyor. Örneğin bugün, Kanada?nın Montreal ve Toronto şehirlerinde Yahudiler İsrail konsolosluklarını işgal ettiklerini ve ?bizim adımıza yapmayın? dediklerini okudum. Yahudi devletinin bugün yaptığı, Yahudilerin de böyle düşündükleri anlamına gelmiyor. İsrail?de de protestolar var. Ama ne yazık ki bunlar çok cılız ve bunların güçlenmesini bekleyecek zamanımız yok.
Giderek artan sayıda Yahudi entelektüeli ve sanatçısı İsrail?i daha radikal eleştiriyor. Saksafoncu ve Yazar olan Gilad Atzmon son günlerde şöyle bir şey söyledi: ?Eğer İsrail böyle devam ederse varlık hakkını da yitirecek.? Sol görüşlü Yahudi entelektüeller İsrail devletine sırt mı dönüyorlar?
Önemli ölçüde böyle olduğunu düşünüyorum. İki yıl önce Schalom 5767 isminde bir girişimde bulunmuştuk. Buna profesörler, yazarlar ve sinema yapımcıları destek verdiler. Biz, İsrail?in yeniden doğru yola gelmesini ve böylece geleceğini korumasını istiyorduk. İsrail ne kadar adaletsizlik içine girerse, aydınlanmış Yahudi entelektüelleri ile İsrail?i şiddetin batağına çeken klerikal faşist ideoloji sahipleri arasındaki uçurum büyüyecektir. Ana talebimiz, Alman hükümetinin ve AB?nin Hamas?a karşı boykotları kaldırması ve Hamas ile görüşmeye başlaması idi. Ne yazık ki çok az destek bulduk ve hedefimize ulaşamadık. Daha fazla imzacı bulsaydık belki bugün bunlar yaşanmazdı.
Lübnan?a saldırıdan sonra bölgede AB Barış Birliği adı altında 9000 asker konuşlandırıldı. Gerekçe ise İsrail?i saldırılara karşı korumak ve silah ticaretini engellemekti. Şimdi ise AB aynı gerekçelerle Gazze şeridinde bir barış birliği konuşlandırmak istiyor. Ama çok açık ki bundan daha fazlası hedefleniyor. İşgalle birlikte Suriye ve İran kıskaca mı alınmak isteniyor.
Ben bunun bir neden olduğunu düşünüyorum. Ama eğer AB Gazze şeridine, Bayan Merkel?in söylediği gibi giderse o zaman Filistin sorununda çözümsüzlük devam edecek. Eğer AB, Gazze Şeridi önünde durup ?aa içerde kapalı olmaları güzel? diyerek kapıda bekçilik yaparsa ve Damaskus?un ve Tahran?ın da ayrıca denetlenmesine başlarsa o zaman iyi olmaz. Bence AB?nin birliğine nasıl bir görev verildiği önemli. Eğer, Gazze Şeridi?ni korumak ve sınırların yeniden açılmasını sağlamak ve bu yolla insanların hareket özgürlüğünü sağlamak, eğer Gazze denilen bu hapishaneyi açmaksa o zaman AB oraya gitsin derim. Ama eğer, AB oraya sadece silah ticaretini engellemek ve sınırları kapamak için gidecekse, ki o zaman cezaevi gardiyanlarından farkları kalmaz, o zaman karşıyım.
Filistinliler ve Yahudiler veya İsrailliler nasıl yakınlaşabilirler?
Bunun prensipte mümkün olduğunu düşünüyorum. Bakın benim kuşağımdan olanlar 20 yıl önce Güney Afrika denilen ülkenin ayakta kalacağına inanmıyorlardı. Ama dünya çapında devam eden Güney Afrika apartheid politikasının boykotu ve aklıselim Güney Afrikalı politikacıların tutumuyla durum değişti ve halkın siyah çoğunluğuyla barış sağlandı. Ve bu nedenle Güney Afrika bir geleceğe sahip. Aynısının İsrail için de geçerli olduğunu düşünüyorum, eğer dışarıdan özellikle AB ve ABD?den baskı gelişirse. Ve tabii ki İsrail ne yapmak istediğine, büyümek mi yoksa barış mı istediğine karar vermek zorunda. Tabii ki Filistinliler arasında haklı olarak İsrail?e karşı kin ve öfke giderek büyümekte. Güney Afrika?da gerçeği araştırma komisyonları kurdular ve bu komisyonlarda apartheid rejiminin yaptığı haksızlıklar üzerine konuşuldu. Buna benzer bir süreç orada da yaşanmalı. Ama en başta İsrail devleti, ?Biz 1948?de Filistinlileri yerlerinden ve yurtlarından kovarak ve ülkelerini gasp ederek onlara büyük bir haksızlık ettik? diyebilmeli. Eğer bu gerçekleşmezse bölgede barış da gerçekleşemez.
Hamas Filistinlilerin seçilmiş temsilcileridir
Alman solcuları da İsrail?e karşı eleştiri getirmekte ve protestolara katılmakta bayağı zorlanıyorlar. Siz bu konuda nasıl düşünüyorsunuz.
İlk etapta Yahudi olmayan Almanların Yahudiler üzerine söz söylemeleri ve ahlak dersi vermek istememeleri saygıyla karşılanabilir. Ama bu tutum da yeni bir adaletsizlik, yeni bir kin, yeni bir felaket doğuyor. Ben, Heinrich Böll Vakfı?ndan Ralph Fücks?ün yazdığı yazıların çok korkak olduğunu düşünüyorum. Her cümlesinde gerçeğin gözüne bakmaktan korktuğu görülüyor. Çünkü Almanya?da bir politikacıya yapılabilecek en kötü saldırı onun antisemitist olduğunu söylemektir. Ve bundan çok korkuyorlar. Neredeyse bütün Alman politikacılar analizlerine Hamas?ın terörist olduğunu söyleyerek başlıyorlar. Bu çok gülünç bir durum. Hamas, Filistinlerin seçilmiş temsilcileridir. Onlar da bir ideolojiye sahipler. Belki bu bizim hoşumuza gitmiyor ama onlar seçimlerle, meşrulaşmış bir temsilciliktir. Bunu kabul etmeyen, ne sol olabilir ne de demokrat.
Kaynak: Evrensel