Deutsche Welle'nin Bonn'daki merkezinde Alman Friedrich Naumann Vakfı tarafından 'Liberalleşme ve Din- Laiklik ile Dinlerin rönesansı arasında kalan toplumlar' konulu bir konferans düzenledi.
Konferansın gündeminde Almanya'da yaşayan Müslümanların devlet ve toplumla ilişkisinin yanısıra farklı dini toplumların bir arada yaşaması gibi konular yer aldı.
Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi Başkanı Eyüp Axel Köhler, konferansın hemen başında Almanya'nın olumlu bir örnek teşkil ettiğini kaydetti.
Köhler, 'Almanya istikrarlı biçimde devletle dini birbirinden ayıran demokrasi yolunu izliyor. Devlet ile dini cemaatlerin işbirliği ilkesine dayanan Alman laikliği çok başarılı bir model. Laikliğin Almanya'da uygulanan biçimi diğer ülkelere de örnek oluyor, onları cesaretlendiriyor, hatta Fransa'yı bu konuda düşünmeye teşvik ediyor. Biz de bunu destekliyoruz' şeklinde konuştu.
Batı Hıristiyan mı?
Başlığı liberalleşme ve din olan bir konferanstan beklendiği üzere, özellikle Avrupa'da ve Almanya'da Hristiyan toplumun İslam ile kurduğu ilişki konferans boyunca öne çıkan konuydu.
Almanya Protestan Kiliseleri Konseyi'nden Volker Feigle şöyle bir uyarıda bulundu:''Batı Hıristiyan mı?' sorusu haklı bir sorudur. Ancak bunu sorar sormaz tartışmalar başlıyor. Tabii ki batının Hristiyan kökleri bizim kültürümüzü oluşturuyor, ancak ben buna 'hayır' diyorum. Çünkü bugün batının Hıristiyan olduğunu söylersek, diğerleri dışlanmış olur. Oysa söz konusu olan bu değil.'
'Müslümanlar var olan düzeni kabul ediyor'
Sayıları 3 milyonu bulan Müslümanlar, Almanya'daki üçüncü büyük dini topluluğu oluşturuyor.
Pek çok açıdan İslam ülkelerinden farklılık gösteren bir ülkede, kalabalık bir Müslüman azınlık.
Bunun tek başına bir engel oluşturmadığı görüşünde olan Eyüp Köhler: 'Müslümanların, İslami olmayan bir yasal çerçeveye entegre edilmesinin önünde hiç bir engel omadığından, biz şu sonuca varıyoruz: Müslümanlar anayasanın güvence altına aldığı güçlerin ayrılığı, hukuk devleti ve demokrasi ilkelerine dayanan temel düzeni kabul ediyorlar. Bu kadar. Aması, maması yok' dedi.
'Devlet tarafsızlığını korumalı'
Alman Anayasası, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra hazırlandı.
O dönemlerde kuşkusuz Almanya'nın günün birinde bugünkü kadar farklılıkları bünyesinde barındıran bir ülke olacağı düşünülemezdi.
Aşağı Saksonya Eyaleti Alman Hür Demokrat Parti Eyalet Parlamento Grup Başkanı Philipp Rösler bu yeni durumun devletin tarafsızlığını korumasını zorunlu kıldığını belirtti.
Rösler, 'ne kadar çok farklı din ve görüş bir arada olursa, devletin tarafısızlığını koruması o kadar önem kazanıyor. Tarafszılık ilkesini benimseyen devletin herhangi bir grubu tercih etmemesi ya da diğer dini grupları dezavantajlı durumda bırakmaması çok önemli' dedi.
Özgürlüğün önemi
Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi Başkanı Eyüp Axel Köhler, Alman toplumunda Müslümanlarla Hıristiyanların barış içince bir arada yaşamasının, İslam'ın modernleşmesi için önemli bir adım olduğunu vurguladı.
Köhler, 'İslam dünyasında tam özgürlüğün olmaması, bilimde geri kalınmasının en önemli nedenlerinden biridir. Almanya'da İslam kaynaklarının çağdaş şekilde yorumlanmasını sağlama olanağımız var. Bu, Avrupa'da birlikte yaşamanın mümkün kılınması ve Müslüman kimliğinin oluşması açısından da son derece önemlidir' sözleriyle özgürlüğün önemine değindi.