Gazeteci Ruşen Çakır, Başbuğ ve Erdoğan?ın açıklamaları ile ilgili şu tespiti yaptı: Aralarında bir mutabakat var gibi bir izlenim doğuyor. Sanki Başbuğ bu mutabakatı sınamak için böyle bir çıkış yaptı. Erdoğan da mutabakata sadık olduğunu gösterdi
ARKA PLAN
Aktütün saldırısının ardından müthiş bir güç savaşına sahne oldu bu ülke. Taraf gazetesinin öne sürdüğü belgelerin üzerine Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ?un sert açıklamaları başta gazeteciler olmak üzere çeşitli çevrelerde soğuk duş etkisi yaptı. Bu açıklamalara Başbakan?ın verdiği destek ise asker ve hükümeti karşı kamplar olarak gören bazı çevreleri şaşırttı.
Peki ne oldu da Başbakan, Taraf üzerinden başlayan eleştirilere ?Siz kimin medyasısınız? diye sert çıktı? PKK ile mücadelede bilmediğimiz yeni adımlar mı atılıyor? Saatlerce süren terör toplantılarında kamuoyundan gizlenen yeni stratejiler mi masaya yatırılıyor?
Bu sorulara cevap aramak için yıllardır terör üzerine çalışan ve son dönemde Kürt meselesi ile ilgili Vatan gazetesinde ilginç makaleler kaleme alan gazeteci Ruşen Çakır ile geçen cuma yayın danışmanlığını yaptığı NTV?de bir araya geldik...
- Aydınlarla bir araya gelip Kürt meselesini tartışan, Diyarbakır?a gidip Kürt sorunundan bahseden bir Başbakan?dan, Kürt meselesi eşittir PKK deme çizgisindeki bir Başbakan?a geldik. Erdoğan?ın değişimin altında ne olabilir?
Başbakan?ın aydınlarla yaptığı görüşme çok önemliydi ama belli ki yanlışmış. Çıtayı çok yukarı çıkarttı. Koşa koşa Diyarbakır?a gitti. PKK çevreleri bundan rahatsız oldular ve müdahale ettiler. Bu yüzden Erdoğan karşısında cılız bir topluluk buldu ve morali bozuldu. Oysa Başbakan Kürt meselesini çok iyi bilir. Erbakan?a verdiği çok ileri bir Kürt raporu vardır. - Diyarbakır çıkışından bugüne kadar Kürt meselesinde hep geri adım mı attı Erdoğan?
Hayır, kimi zaman geri, kimi zaman ileri. Mesela Dağlıca baskınından sonra kara harekâtının bu kadar geciktirilmiş olması önemliydi. AKP için riskliydi ama göze alındı. Haksızlık yapmamak lazım. Bazı şeylerden çekiniyor olabilir ama bazı şeyleri de göze alıyor. Askerin her dediğini yapma noktasında değil. Bence Kürt meselesinde ne hükümet askerin ne de asker hükümetin kuyruğunda. Özellikle Başbuğ?un Genelkurmay Başkanı olması ile birlikte hükümet ile genelkurmay arasında ilginç, daha detaylarına tam olarak hakim olamadığımız denge ve uyum koordinasyonunun kurulduğunu düşünüyorum. - Önemli bir tespit bu. Başbakan?ın Taraf?ın yayınlarının ardından askeri eleştiren ortamı bir yerinden yakalaması bekleniyordu. Söylediğiniz sebep yüzünden mi böyle olmadı?
Bazıları sandı ki terörle mücadele konusunda askerle hükümet arasında bir çatışma var. Ve kendileri de pozisyon alarak bir tarafın aleyhine, diğer tarafın lehine durabilirler. Aktütün yayınının hükümeti güçlendirip, askeri yıpratacağını sandılar. Bu stratejik bir hataymış. Aktütün?de bir hata varsa bu siyasetçinin de hatası. Ben Başbuğ?un sert çıkışının altında kendisinin hükümetle oluşturduğu mutabakatı sınama düşüncesinin olduğunu düşünüyorum. - Yani hükümeti ?Benimle birlikte mi? diye denedi mi?
Evet, sınadı. Son dönemlerde saatlerce terör üzerine toplantılar yapılıyor. İlk toplantının ardından Başbakanlık Basın Merkezi?nden kısa bir açıklama yapılmıştı. Açıklamanın bütün kelimeleri Başbuğ?un kelimeleriydi. Belli ki bir mutabakat sağlanmış. Başbakan Başbuğ?un çıkışına destek vererek mutabakatı kabul etmiş oldu. - Başbakan Başbuğ?a destek çıkışı yapmasa ne olurdu?
Aralarında ciddi sorun olurdu. Kopuşa neden olabilirdi bu sorun. - Genelkurmay Başkanı, Başbakan?ın desteğini hesaplayarak konuştu diyebilir miyiz?
Diyemeyiz ama Başbakan tarafından bu kadar sahiplenilmek hoşuna gitmiştir. Bundan sonra terör konusunda çok daha uyumlu çalışacaklar diyebiliriz. Burada asker ve sivil otoritenin arasını açmaya yönelik tasarlanmış bir şey tam tersine onları birbirine yakınlaştırdı.
Bir Kürt lidere ihtiyaç var
- Kürt konusunun çözümü için denenmemiş ne kaldı?
Bu meseleyi tüm Türkiye?nin sorunu olarak, herkes tartışmalı. Mesela cezaevindeki PKK?lılar, DTP. Türkiye?nin acilen yasal anlamda bir figüre ihtiyacı var. - Kim olabilir bu?
Yasal ama aynı zamanda yasadışı hareket üzerinde de etkili biri olmalı. Siyasal platformdaki hiçbir Kürt siyasetçinin PKK üzerinde bir yaptırımı yok. Öyle bir isim olmalı ki bir şey söyleyince bunun Kandil?de etkisi olmalı. - Var mı böyle biri?
Bilmiyorum, bulsunlar.
Kürt meselesini Erdoğan ve Başbuğ?dan başkası çözemez
- Erdoğan Kürt meselesini çok iyi bilen bir siyasetçidir, dediniz. Başbuğ?un da bu konu üzerinde uzun zamandır çalıştığını biliyoruz. O zaman Kürt sorununu PKK?yı vurmak ile bir görmüyorlardır herhalde. Yüzeyde görünen operasyonların gerisinde kapsamlı çalışmalar var mı ya da olacak mı?
Evet, çok ciddi gerisi var. Ben çözüm konusunda çok umutlu değilim ama bu işi Erdoğan ve Başbuğ ikilisi yapamazsa kimse yapamaz. Hükümet de asker de askeri boyutun dışındakilerin ön plana çıkarılması gerektiği konusunda hemfikir. - Nasıl olacak bu? Örneğin Kürt kimliği tanınacak mı?
Türkiye bunun sancısını yaşıyor. Asker de hükümet de yaşıyor. PKK olayı silahların konuştuğu bir atmosfere çekmek istiyor. Çünkü insanlarda çözümsüzlük duygusu yaratmaya çalışıyor. Ama hem asker hem hükümet çatışmanın sürmesine ek olarak esas meselenin başka yerlerde olduğu düşüncesinde.
DİYARBAKIR?I KAZANSA AYRI DERT - Asker şu an görünen kısım olan teröristle savaşıyorsa siyasiler eşzamanlı olarak ne yapıyor?
Genelkurmay çeşitli çevrelerle toplantılar düzenliyor. Başbakan ise ne zamandır böyle şeyler yapmıyor. Normalde hükümetin yapması gereken birçok şeyi asker yapıyor. - Hükümet neden yapmıyor?
Ürküyorlar çünkü Kürt meselesine yoğunlaştığınız zaman Güneydoğu?dan oy alırken Batı?dan kaybetme riski var. Seçimler geliyor. Başbakan ?Diyarbakır?ı alırsam bu iş hallolur? gibi büyük bir yanılgı içinde. İkili bir yanılgı bu. Bir, kazanması çok zor. İki, kazansa bile sorun çözülmeyecek. Hatta derinleşecek. - Neden?
Diyarbakır?ın büyük sembolik bir anlamı var ve bu anlamın altında kalabilir. Öteki taraf buna çok sert müdahale edebilir. - İktidarın Diyarbakır galibiyeti DTP?lilerin rövanşist duygularını mı kabartır?
Tabii, Diyarbakır kötü olaylara sahne olabilir. Şimdi orada bir belediye başkanı, DTP?li bir belediye var. Kendilerince bir şey yapıyorlar. Diyarbakır ellerinden alınınca bu insanlarda ne kalacak? Bu insanlar tamamen dışlanacak. Meclis?te zaten dışlıyorsunuz, muhatap almıyorsunuz. Bir de belediyelerini ellerinden alacaksınız. O zaman neyle uğraşacaklar? Önemli olan Kürt hareketinin yasal sınırlara çekilmesi değil mi?
Barzani ile komşuluk ilişkisi kuralım
- Geçtiğimiz hafta Barzani ile Bağdat?ta yapılan görüşmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben yıllardan beri Türkiye?nin Irak Kürtleri ile ciddi ilişki kurması gerektiğini düşünüyorum. Ama bu ilişkinin PKK üzerinden kurulmasından çok rahatsız oluyorum. Türkiye PKK meselesini bir kenara bırakıp Barzani ve Talabani ile iki komşu ilişkisi kurabilmeli. - PKK?ya rağmen yapılabilir mi bu?
Bizim Kürt liderlerle konuşacağımız tek şey PKK olmamalı diyorum. Daha da önemlisi PKK?nın çözüm adresi olarak Kuzey Irak görülmemeli. Bence örgütün çözüm adresi Türkiye. PKK?nın çözüm yerini Kuzey Irak olarak görünce, Irak Kürtlerine haddinden fazla anlam atfediyorsunuz. Böylece PKK onların gözünde kullanılacak bir koz oluyor. - Bir de PKK?nın bu Kürt liderlerin denetiminde olduğu varsayımından hareket ediliyor. Bu yanlış, değil mi?
Onların kontrolünde değil. Irak Kürtleri nezdinde PKK?nın bir itibarı var. Barzani ve Talabani ise yolsuzluk gibi nedenlerle yıpranmış isimler. Bu yüzden kendi tabanlarına rağmen Kürt?ü Kürt?e kırdırmayı göze alıp, PKK?ya karşı ciddi bir şey yapmazlar.
(Akşam)