Bu aslında Amerikalı turisterin söyledikleri gibi polislerle polisler arasındaki silahlı bir çatışma değil, bizim milli kahramanlarımız olan Kurbancan Heyt ile Abdurahmancan Azat?ın Baturluk faaliyetleridir. Bu harekete başlamadan önce onlar oldukça sağlam bir hazırlık yapmışladır. Onlar Çin Garnizonu askerlerinin askeri üniformalarını giyerek tam silahlanarak hareket başlatmışlardır.
Onlar önceden bir damperli kamyonu cumartesi akşamından hazırlayarak silahlı polis birliklerinin konuşlandığı yerin yakınlarına gizlemişlerdir. Ertesi günü sabah(Pazar günü) Sabah namazından önce Abdurahmancan Azat Çin askerlerinin talim yapmaya çıkacakları saate denk getirerek kamyonu çalıştırıp beklemektedir. Polis üniforması giyen Kurbancan Heyit ise, silahlı polis birliğinin kapısının ön tarafında bekliyor. Silahlı polis birliğinin kapıdan çıkıp askeri eğitim için ?Şathoram? Oteli yönüne dğru yürüdüğünde Kurbancan Heyit cep telefonu ile Abdurahmancan?a telefon ederek Kamyonu hareket ettirme zamanının gelmiş olduğunu bilidrmiştir. Telefon konuşmasından sonra Abdurahmancan Azat kamyonu otel içinde sabah eğitimitmi yapmak gitmekte olan silahlı polis birliğinin üzerine süratle sürmüş ve aracın tekerlekleri arasına bir veya birkaç Çinli polisin sıkışmış olması sebebiyle araç daha fazla gidememiş, Abdurahmancan?ın daha fazla gaza yüklenmesiyle de araç yönünü değiştirerek elektrik direğine çarparak stop ediyor.
Abdurahman Azat araçtan inerek icra edilmekte olan plan gereğince ağabeyi Kurbacan Heyit ile birlikte önüne çıkan Çin polislerini bıçaklamaya başlıyor. Olaydan haberdar olan arka taraftaki bir kaç Çin askeri koşarak gelip Kurbancan ile boğuşmaya başlıyor. O sırada Kurbancan Heyit?in üzerinde bulunan el yapımı bomba infilak ediyor ve bu patlama ile birkaç Çinli asker ölüyor. Şans eseri bu patlamada Kurbancan yaralı halde sağ kalarak düşmanların eline geçiyor?.
Kurbancan Heyit ile Abdurahmancan kardeş çocuklarıydılar. Yani Kurbancan?ın annesi İbadethan devle hastanesinden emekliye ayrılan bir bayandır. İbadethan?ın kardeşi Azat Kaşgar vilayetine bağlı şamalbağ birinci bölgedeki yerinden ayrılmış olan bir çiftçidir.(Abdurahmancan?ın babası)
Kurbancan Heyit 33 yaşında bir Uygur olup, Kaşgar şehrine bağlı Şamalbağ köyünün 5.dadüy, 3. Şiyavdüy?dendir. Kaşgar halkı buraya toğraklıkmazağocam(çalılıkmezar hoca)demektedirler. Üniversite mezunu ilim sahibi bir Uygur. O iş bulamamış, işe alınmamış, yitilp-kakılan, dışlanan aydın bir Uygur.
Abdurahmancan da, bilgili ve tahsilli bir aydın olup 28 yaşında bir Uygurdur. Kaşgar vilayetine bağlı Şamalbağ köyünün birinci bölgesindendir. Aynı zamanda olayın meydana geldiği ?Şathoram? Oteli (Kaşgar vilayeti çapında ün yapmış ve Kaşgarlıların tiksindikleri bir fahişehane) Abdurahmancan Azat?ın mahallesindedir?..
Olayın Meydana Gelmesinden Sonra Olup Bitenler
4 Ağustos olayı meydana geldikten sonra Çin hâkimiyeti daireleri çok korkmuşlardır. Onların duydukları bu korkuyu tarif edebilmek ise oldukça zordur. Kısacası Çinli ahali arasında büyük korku ve vehim meydana gelmiş olup kaçış hazırlıklarına geçilmiştir.
Çin?in merkezindeki Hu Jin Tao?dan başlayıp Doğu Türkistan?daki Wang Le Guan?a kadar büyük br sarsıntıya uğramış olup, bir süre şuurunu kaybetmiş? Kâbus görmeye başlamış, ümitlerini yitirmişlerdir?.
Bu sebeple olayın meydana geldiği günden beri büyük çaplı tutuklama başlatılmış ve suçsuz yere 40?tan fazla kişi tutuklanmıştır. Hatta Kurbancan ile Abdurahmancan?ın telefon kayıtlarında numaraları bulunlar da tutuklanmışlardır. Dahası Çin?in malum bir Otelinde çalışan 3 Uygur?da tutuklanmıştır...
Kurbancan Heyit ile Abdurahmancan Azat?ın evlerinde arama yapılarak (Bomba imal ettikleri iddiası ile) bir suç unsuru bulamadıklarından sonra greyderle evlerini yerle bir etmişler, evlerin kapı ve pencereleri de orada başkalarına verilmiştir.
Yargılama Sırasındaki Soru ve Cevaplar.
Son zamanlarda Kaşgar vilayetinin yargı mahkemeleri Kurbancan Heyit ile Abdurahmancan Azat?ı gizli olarak yargılayıp ceza verecekmiş. Onlara oldukça karmakarışık ve asılsız sorular sormuşlar.
Onların dış ülkelerdeki ?terörst örgütler?le ilişkilerinin olduğunu kabul ettirmeye çalışmışlarsa da onlar teftiş ve yargı mahkemlerinin bu türlü suallerini kesinlikle reddetmişlerdir.
Onlar, ifadelerinde oldukça temkinli, acele etmeden, tam bir teleffuzla, tereddütsüz ve korkusuzca, tabii bir üslupla yargıca ve başka kişilere, tanıdık ya da tanımadık bütün Uygur kardeşlerine, bir tür mertlikle hitapnamesini bildirir gibi, söyleyemediği birçok sözlerinin olduğunu ama onların ifade özgürlüklerinin bulunmadığını, yargıdaki Uygur kardeşlerine selam ve tebessümle ifade etmişlerdir.
?Kulağı delik? arkadaşkarının ifadelerine göre: Onları ço büyük bir şüphe ile Kaşgar hapishanesinden Ürümçi?deki ?Nensen Hapishanesi? ne nakletmişler. Onlar başından sonuna kadar ? Bizim dış ükelerdeki hiçbir teşkilat ya da şahıslarla alakamız yok! Hem yurt içinde de hiçbir teşkilat ya da şahıslarla ilişkimiz yok! Biz kendi aramızda teşkilatlanarak sözbirliği yapıp istişare ederek, çok düşünerek bu işi gerçekleştirdik?. Elinizden geleni yapın!? demişler?.
Öyleyse niçin bu işi yaptın? Dediklerinde o şöyle demiş: ?Ben yüksek okulu bitirerek iş talep ettiğimde bana iş verilmedi. Hatta bana ?Uygurlara iş vermiyoruz. Uygurlar işe alınmazlar? dediler. Ben çaresizi kalarak aileme yük olmamak için sebze pazarına giderek sebze ticareti yaptım. Bana Çinliler çok defalar ağır hakaretler ettiler. Bir gün bir Çinli kadınla tar tışığımda 6 Çinli ile beraber gelerek sorgusuz, sualsiz beni yere yatırıp dövdüler.
Kimse bunu sormadı. 3 ay hatanede yattım. Tedavi için çok masraf ettim. Tedavi giderlerimi karşılamadığı gibi üstelik çok hakaretler etti?.
Abdurahmancan Azat kendisine sorulan sorulara şöyle cevap verdi: ?Benim ağabeyimi Çinliler haksız yere döverek hapse atıp işkencelerle öldürdükten sonra bize cesedini teslim ettiler?.
Ben geçimimi temin debilmek için işsizlik sebebiyle şoförlüğü öğrendikten sonra taksicilik yaptım?. Çok kere Çinliler arabama binerek paramı vermediler. Hatta döverek ağır hakaretlerde bulunup gururumu rencide ettiler?.
Benim evim burada(Olayın meydana geldiği yeri demek istiyor) Ben aracımı kapımın önüne park etsem de aracımı koymaya yer vermedi. Evimin önü fahişehane haline geldi?. Ben tahammül edemedim?. Böyle yaşamanın ne gereği var!....? demiş.
Saygıdeğer Okuyucu Kardeşlerim. Bana Olayı Beyan Eden Dostumuz Bunları Özetleyerek Şöyle Yamış!
?Beyaz Tütün?(Uyuşturucu) tabir edilen mereti Çinliler kendileri satıyorlar. Polislerle onlar ortak çalışıyorlar. Bu facia yüzünden binlerce gencimiz hayatını kaybediyor?.. AIDS hastalığını da onlar yayıyorlar. Bu illet yüzünden de binlerce gencimiz ölüyor?.
Vatan ve millet için dürüstçe söz söyleyecek insanlarımızı Çinliler ?Terörist, milli bölücü unsur, dini asabiyetçiler? yaftalamasıyla öldürüyorlar?.
Çocuklarımızı kreşlerde toplayıp domuz eti yedirerek dinsizleştiriliyor. Hatta bizleri bile tanımaları engellenerek Çinlileştiriliyorlar?
Ortaokulu bitirip liseye başlama öncesindeki 15 yaş civarı çocuklarımızı Lise ?Çince kursu? söylemi ile Çin?in içeri bölgelerine götürüp domuz eti yedirerek Çinlileştirip dinsizleştiriliyorlar.
Kızlarımızı ?her evden bir iki kız olmak üzere kesinlikle Çin şehirlerine giderek çalışıp para kazanıp gelmeleri gerek? diyerek zorluyorlar?. Ahlaksızlık yuvalarına satılıyorlar?. Yetkili ve rütelilerin (Dadüyjang shiyaw düyjang, Shiangjang, Shienjanglar) hepsi her türlü ahlaksızlıkların başrollerindeler?.
Uygurlar insan sayılmayıp horlanıyor, aşağılanıyor? İşe alınmıyor?. Yaşama hakkı verilmiyor. Gençlerimiz ?. Semen Yolu olayını meydana getirmeyip ne yapacaklardı!? diyerek cevap verdi
Bu izahat- haberdeki beyaneyanlar Doğu Türkistan?dan isminin açıklanmasını istemeyen bir Uygur dostumuzun beyanları olup, yararlanmaya değer diyerek açıklıyorum.
Uygur Türkçesinden Türkiye Türkçesine Uyarlayan:
Mehmet Emin BATUR