Dolar

34,9484

Euro

36,7790

Altın

2.996,57

Bist

10.043,50

Sancak: Tayyip Erdoğan idolüm

Eski komünist, Aydınlıkçı, CHP delegesi, yeni TÜSİAD üyesi ve Star Gazetesi ve Kanal 24'ün sahibi Ethem Sancak eleştirileri yanıtladı. İşte Sancak'tan ilginç açıklamalar...

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-10-05 10:03:00

Sancak: Tayyip Erdoğan idolüm

Nuriye Akman'ın röportajı

Bir zamanlar Karl Marks'a ve Mao'ya ilgi duymasına rağmen, kafasını omuzlarının dışında bir yere kiraya vermediğine vurgu yapan Sancak, kimseye itaat etmediğini savunuyor. Ancak, şimdilerde en önemli idolünün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söylemekten kaçınmıyor. Bunu da Erdoğan'ın, ideallerine uygun davranmasına dayandırıyor. AK Partili olmadığının altını çiziyor ve ekliyor: 'Adamın sevdalısıyım.' Aydın Doğan ile Başbakan arasında yaşanan tartışmayı sanal bulan Sancak, başka işler yapmaya kalktığı zaman basını uyarmanın da Başbakan'ın görevi olduğunu düşünüyor. 'Boykot çağrısı benim grubum için yapılsaydı, böyle bir tepki çekmek için neler yapıyorum diye dönüp kendime bakardım.' diyor.

Ethem Sancak, ilaç dağıtımı sektörünün yüzde 40'ını elinde bulunduran Hedef Alliance'ın sahibi. Tarım ve hayvancılık alanında da büyük yatırımları var. Eski komünist, TİKP'li ve Aydınlıkçı, eski CHP delegesi, yeni TÜSİAD üyesi ve daimî seyyid, yani Hz. Muhammed'in soyundan gelme bin beş yüz kişilik Siirtli bir ailenin reisi. Üstüne üstlük Tayyip Erdoğan sevdalısı. Tarihe ve ineklere meraklı. Tüm şapkalarını sayarsam söyleşiye yer kalmayacak. O yüzden Star Gazetesi ve Kanal 24'ün sahibi olarak medya patronu şapkasını da belirtip duruyorum. Hayat öyküsü, Türkiye'yi, cumhuriyet projesinin serüvenini temsil edebilecek nitelikte. İyi bir sinemacının elinde müthiş bir film olurdu. Yaklaşık iki saatlik görüşmemizden sonra kendisinde şeytan tüyü olduğuna karar verdim. Çok sevimli, çok içten, çok doğrucu Davut. Tek itirazım bir siyasi lidere bu kadar çok angaje olması. Fakat kişinin beyanı esastır. Çizdiği portre gibi yaşıyorsa, aslında Tayyip Erdoğan'ı değil, demokrasiyi destekliyorsa başımdaki tek şapkayı yani sorguculuğumu ona kaldırıyorum.

Siz para babası mısınız? Yoksa keşif ehlisi misiniz?

Para babası olmadığım kesin. Ben kolektif bir varlığın başı olarak büyük görünüyorum. Ama bin beş yüz kişilik bir ailem var. Geldiğimiz eski gelenek uyarınca yakın zamana kadar mal ayrımı olmadı aramızda. Bir süre önce birkaç yeğenim ayrılıp kendi işlerini kurdular. Bütün ailenin varlığını temsil eden, tasarruf yetkisi olan bir adamım. Öyle olunca büyük görünüyor para. Halbuki tek tek fertlere bölününce o kadar büyük kalmaz.

Size aşiret diyebilir miyiz?

Yok, aşiret zorbalık içerir. Biz Peygamber soyundan geldiğimizi varsayıyoruz. Dolayısıyla ailenin bazı özellikleri var. İşte haksızlığa karşı durma. Doğruyu söylemek, kendini kamuya feda edebilme becerisi. Hani eline, beline, diline sağlam olmak diye Hacı Bektaş-ı Veli'nin tarif ettiği gelenek. Komşun aç yatarsa sen bizden değilsin. Veya zulmü gördüğün zaman elinle, elin yetmiyorsa dilinle, dilin yetmiyorsa gözünle karşı çıkmazsan sen bizden değilsin. İşte bu gelenek bir arada tutmuş aileyi. Ve maddiyatın hiç önemsenmediği bir kültürü var ailenin. Ortak mal var. Bütün aile bundan istifade edebiliyor. Bu da genellikle ailenin lideri dediği kişinin üzerine kayıtlı oluyor. Daha önce babamın üzerine kayıtlıydı.

Sonra niye siz oldunuz lider?

Babam bu aileyi geleceğe bu adam taşır diye hissetti. Babanın önerisi yetmiyor tabii ki. Sizde de bir şey yoksa bir süre sonra aile sizi bir kenara koyuyor. Ben ailenin hizmetkârıyım. Ailenin en büyüğünden en küçüğüne kadar bütün sorunlarını çözmek aile geleneklerinin bekçisi olma zorunluluğu var. İşte kumar oynamayacak, kötü alışkanlığı olmayacak. Karısını aldatmayacak, dövmeyecek...

Ama 25 yıllık eşinizden ayrılamıyorsunuz bir başkasını sevdiğiniz için.

Fiilen ayrıldık biz. 5 yıldır mahkeme ayırmıyor. Hanım boşanmak istemediği için, hakim habire uzatıyor davayı. Resmen başkasıyla evliyim ama önemli olan gönlümdeki evlilik.

Büyük aile içinde bu nasıl karşılandı?

Kötü karşılanmadı. Boşanmak için hakim karşısına geçip belge almak şart değil. Bu gönül işidir. Ben boşadım eski hanımı. Ve yeni hanım ile dinî nikâh kıydım. Ondan da çocuğum var. Eski hanımdan olan çocuklarımla da aram iyidir. 25 yıl sonra bitti aramızdaki sevgi. Başka birine âşık oldum. Hâlâ birbirimize âşığız.

Peygamber soyundan geldiğinizi varsaydığınızı söylediniz biraz önce.

Varsayıyoruz demek zorundayız. Çünkü kayıt sistemi Doğu toplumlarında yok gibi. Gerçi geçmiş kayıtlara yönelik bazı çalışmalar yapıldı bilim adamları tarafından. Bizim soyun devamlılığını anlatan ipuçları, söylenceler var. Bu ışıkla baktığımızda oraya doğru gidiyoruz.

Hasanî misiniz, Hüseynî mi?

Biz Hüseyin'in çocuklarıyız. Hasan'ın erkek çocuğu yoktu, kız çocukları vardı. Hüseyin'in Kerbela'da kurtulan oğlu Zeynel Abidin'den gelmeyiz biz. Çünkü Hüseyin'in bir tek erkek çocuğu kurtuluyor. O da işte kundakta olan Zeynel Abidin. Biz aile olarak Sünni ve Şafi'yiz.

Siirt'e gittiğiniz zaman sanki Peygamber Efendimiz gelmiş gibi ellerinize mi sarılıyorlar?

Bizim gelenekte öyle el öptürme yok. Dediğimize itibar edilir. Sözümüz senettir. Halk bize saygı duyar. Seyit olmayanın gömülmediği bir mezarlığımız var. Beş yüz yıldır sadece bizim soy gömülmüş oraya. Aileden çıkan büyük ermişlerimiz, din bilginlerimiz var. O zamanki ünlü medreselerde müderrislik yapmışlar. Zaten Cumhuriyet'e kadar bizim soy ticaretle hiç uğraşmamış. Hep dini yaymış. Cumhuriyet'le yasaklanınca bu seyitlik kavramı, ticaretle uğraşmaya başlamışlar.

Keşif ehli olup olmadığınıza yanıt alamadım.

Ben o kadar mükemmel değilim. Zaaflarım var. Çok fazla namazında niyazında da değilim. Oruç tutarım ama şimdi hastalıktan dolayı doktor yasakladı. Keşif ehli olmak çok büyük bir iddia.

Peki bu hayatla ilgili en önemli keşfiniz ne?

Her gün yeni, güzel şeyler keşfediyorum. Bakın ne diyor Nesimi: 'Kâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi. Kâh inerim yeryüzüne seyreder âlem beni'. Ben o felsefeyi keşfetmeye çalışıyorum. Hayat, köklerini aramaktır.

Nesimi sizce ne demek istiyor?

Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün.

Allah ile insan arasındaki bir sırrı ifşa ediyor olmasın?

Tabii, insan-ı kamil olup vuslata ermekten bahsediyor. Allah ile kulun birbirlerine ayna olduğunu söylüyor. İnsan-ı kâmil olmak çok zor bir süreçtir. Ama her insanın öyle bir niyeti olmalı. Her insan bir gün mutlaka Himalayalar'a gidip en yükseği keşfetmek ve en yüksek ile hemhal olmak iddiası taşımalı. Yoksa hayat hayvani bir arena olur. Bir şey anlamadan yaşar ve ölür gidersiniz.

Komünistlik döneminizde seyyid olmak size bir ikilem yaşattı mı?

Yok. Sosyal proje olarak Hazreti Ali'nin ideolojisi ve yaşamı ile sosyalizm arasında hiçbir fark yoktur. Hazreti Ali'nin 24 saati aşan rızkı olmamış. Biriktirmemiş. Dünya malına tabi ve esir olmamış. Sürekli yoksulların çaresi olmaya çalışmış. Sosyalizm buydu zaten.

Bir zamanlar Marx'a ve Mao'ya aidiyet duygusuyla bağlıydınız.

Aidiyet duygusu duymadım. Ben hiçbir zaman kafamı omuzlarımın dışında bir yere kiraya vermedim. Hep kafamı omuzlarımda tuttum. Hep gerçeği aradım. Hâlâ da öyleyimdir. Kimseye itaat etmem. Doğru bildiğim yolda yürürüm. Ve o doğruyu paylaşanlarla kader birliği yapar, sonuna kadar da giderim.

Tayyip Erdoğan da bunlardan biri mi?

Tabii tabii. Şu anda en önemli idolüm de o. Çünkü ideallerime uygun davranıyor. Kendimi çok yakın görüyorum ona. Ben AK Partili değilim. Ama onunla çok iyi bir dostluk oluşturduk. Adamın sevdalısıyım. Yalan söylemiyor. Halkla muazzam bir yeknesaklık içinde.

Öfke yönetiminde başarılı mı peki?

Çok başarılı. Halk gibi ya. Halk da öfkeli. Bizim aydınların halktan koptukları için anlamadığı bir şey var. Aydınların kendilerince saygın bir davranış biçimi var. Ama onlar için saygın olan şey, bizim toplum için pek de saygın değil. Bizim halkımız küfür de eder. Bağırır, çağırır, sever de. Çünkü irrasyonel bir toplumuz biz. Duygu hakimdir bizde. Batı'dan farkımız o. Biz rasyonalizmi esas alan bir toplum değiliz. Yaratıcılığımız ve büyüklüğümüz de buradan geliyor. İnsanı sadece mantıktan ibaret alırsanız hayvanlaşır.

Ama sadece duygu olunca da işler karışıyor. Tayyip Bey hiç mi mantıksız bir şey yapmıyor?

Yapıyordur şüphesiz. Siz sadece bir zaafı öne çıkarıp manşet atarsanız sanki toplum o zaaftan ibaret bir adam olarak görür tarif ettiğiniz kişiyi.

Sevdalısı olduğunuz insana yöneltebileceğiniz bir eleştiri yok mu?

Var ya. Kadı kızında bile kusur vardır. Olmaz mı? Ama bugün eleştiri zamanı değil. Onunla baş başa kaldığımızda eleştirilerimi çok rahat yüzüne söylüyorum.

Aydın Doğan ile düellosunu nasıl karşıladınız?

Valla ben kişiler etrafında dönen bu kavganın sanal olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin meselesi daha derindir. Türkiye'deki kavgayı rayına oturtmak lazım.

Başbakan'ın gittiği her ilçe kongresinde bir medya patronunu hedef alması, gazeteleri okumama boykotuna çağırması gerçekten hoşunuza mı gitti?

Ben böyle algılamadım olayı. Orada Başbakan'ın söylediği şuydu: Basın özgürlüğü kutsaldır. Halkın en yaşamsal haklarından biridir. Bunu icra edenler ve bunun erbabı bunu başka şey için kullanmasınlar. Kamusal görevlerini ifa etmek üzere oluşan organizmalar, organizasyonlar, kimlikler ve kişiliklerin rollerini iyi ifa etmeleri lazım. Basının görevi muhalefet partisinin yerine geçip muhalefet partisi gibi muhalefet yapmak değil.

Bir başbakanın görevi de medyaya saldırmak değil!

Bir başbakanın görevi basın veya başka bir kurum başka işler yapmaya kalktığı zaman onu halk adına uyarmaktır. Halk seçiyor onu. Yüzde 47 oyla geliyor. Halkı temsilen herhangi bir kuvvete kardeşim sen görevini düzgün yap deme hakkı var. Ben bir boykot görmedim orada. Diyor ki, herhangi bir basın organı eğer halkın haber alma hakkını çarpıtarak yanlış yönlendiriyorsa toplumu, okuma diyor. Bundan doğal bir şey olmaz.

Yok, bana doğal gelmedi.

Bana doğal geldi. Ben olayı düello olarak yorumlamadım. Düello, aynı görevi yapan farklı kimliklerin boy ölçüşmesidir. Ama şimdi birisi siyasi iktidar. Öbürü medya. Bunlar karşılıklı düello etmemeliler.

Ettiler yahu!

Nedenlerine iyi bakmak lazım. Güzel bir röportaj yapmıştınız Can Paker ile. Can o veciz söylemiyle sorunu çok net tarif etmişti. Türkiye'de yeni ve eskinin ciddi bir kavgası var. Zaman zaman bu toplum belli kavşak noktalarına gelir. Ya sıçrar bu kavşaktan daha ileriye, ya da dibe çöker. Toplum öyle bir kritik noktadan geçiyor. Yeni ve eski çok şiddetli kapışıyor. Bu ve buna benzer kargaşalara biraz böyle bakmak lazım. Ben eski bir sosyalistim. Sorunlara sınıfsal perspektiften bakmayı âdet edindim. Bu olaya da böyle bakıyorum.

Aydın Bey'in yerinde siz olabilirdiniz. Bir şekilde Tayyip Bey'i kızdırmış olabilirdiniz.

Ben olmazdım, olamazdım.

Tayyip Bey, 'Kanal 24 seyretmeyin, Star gazetesini almayın' dese ne hissederdiniz?

Böyle bir tepki çekmek için ben neler yapıyorum diye dönüp bakardım kendime. Toplumda özeleştiri geleneği yok. Eksik taraflarımızdan biri o.

Bir söyleşide diyorsunuz ki 'Uzun vadede adil olabilmek için kısa vadede bazı günahları işlemek lazım. Allah affeder, toplama bakar.' Tayyip Bey kısa vadede hangi günahları işledi?

Ben onun sorgucu meleği değilim. Onu sol omzundaki meleğe soracaksınız. Ben onun için hesap tutucu değilim. Bana göre toplamda doğru yolda.

Peki bir siyasi lideri bu kadar desteklemek, sahibi olduğunuz medya organlarının objektifliğine gölge düşürmez mi?

Hayır. Ben bir siyasi liderden öteye, bir projeyi destekliyorum. O da Türkiye'nin birinci sınıf demokrasi olması, imtiyazların kalkması projesi. Sağlıklı bir ekonomi demokrasi zemininde oluşur. Bu projeyi bugün Tayyip Erdoğan savunuyor. Ben bir işadamı olarak yarın Tayyip Bey'in bu çizgiden saptığını görürsem onu desteklemem. Nitekim zamanında CHP'nin bir projenin bir parçası olduğuna inandığımda Deniz Baykal'ı destekledim. Ne zaman ki o da Türkiye'nin birinci sınıf demokrasi olmasını savunur, yine onu desteklerim.

YARIN: İMTİYAZLI BİR KESİM ÜLKENİN YARISINA SAHİP, KAVGANIN SEBEBİ BUDUR.

Zaman

SON VİDEO HABER

Suriyeliler gitti, atölyeler boş kaldı!

Haber Ara