Ahmet Kalkan
Orucu, mâlum olduğu gibi Ramazan ayında bir ay boyunca tutmak farzdır. Ramazan ise kamerî bir aydır. Ramazan, Kur'an'ın indirildiği ve içinde Kadir gecesi denilen çok fazîletli bir gece bulunduğu, amellerin sevabının kat kat verildiği çok kıymetli bir aydır. Oruç da bu ayda tutulur. Diğer aylarda tutulan oruçlar nâfiledir, yani fazladan sevap kazanmak için tutulan oruçlardır. Bu farz oruç için Ramazan'ın, yani kamerî bir ayın seçilmesinde de birtakım hikmetler vardır.
Kamerî yıl, güneş yılından 10-11 gün daha eksiktir. Böylece her yıl, güneş yılına nazaran Ramazan 11 gün kadar önce gelir. Böylece otuz yıl boyunca yılın her günü mutluka müslüman tarafından oruçlu geçirilmiş olur. Yılın içerisinde uzun günler, kısa günler vardır. Hem sıcak ve hem de soğuk günler mevcuttur. Böylelikle bütün bölgelerdeki müslümanlar, devletlerin her birinde orucun miktar ve şiddeti açısından eşit olurlar. Şayet güneş aylarından biri seçilmiş olsaydı, sıcak bölgelerde yaşayan müslümanların payı, soğuk bölgelerde yaşayan müslümanların payından daha ağır olurdu. Kimi, hayat boyunca uzun günlerde oruç tutarken, kimi de hayat boyu kısa günlerde oruç tutmuş olurdu. Ama kemerî ay seçildiğinden 30 yıllık bir devre içerisinde herkesin çektiği şiddet eşit seviyede olur.
Bir kimse yazın kavurucu sıcaklarında olduğu kadar, kışın dondurucu soğuklarında da bu mahrûmiyetlere alışmış olur. Çeşitli meyveler ve değişik yiyecekler için belli mevsimler vardır. Böylece her bir devrede müslüman, belli zamanlarda her yiyeceğe karşı kendisini tutabilme alışkanlığını kazanır. Buna karşılık oruçlu bulunduğu müddetçe yiyeceğin bir çeşidinden hayat boyu mahrum kalmamış olur.
Ramazan ayının oruç ayı olarak seçilmesinin ve insana bir yıl içerisinde dilediği ayı seçme yetkisi verilmemesinin zikrettiğimiz faydalarının yanında, ayrıca birçok sosyal etkileri vardır: Müslümanlara birlik şuuru aşılanmaktadır. Müslümanlar, topluca ve düzenli bir şekilde Allah'a teslim olmaya alışmaktadır. Onun için müslümanların bulunduğu bölge ve memleketlerden birinde Ramazan hilâli görüldüğünde dünyadaki bütün müslümanların oruca başlamaları gerekir. Böylece müslümanların tümü bir günde, aynı zamanda bir medreseye, büyük mânâlar taşıyan Ramazan okuluna girmiş olurlar.
Ramazan ayının hilâlinin gözle görülmesiyle başlaması, ayın başlangıcı konusunda takvim ve hesabın yanlış çıkabilme ihtimalinden dolayı, Ramazan hilâlinin gözle görülmesine itibar edilmesinde de büyük hikmetler vardır: Ramazan ve oruca hazırlanan bütün müslümanlar, ayın başlangıcını tespit etmeye, araştırmaya ve uyanık olmaya, başka egemen güçlerin ve devletlerin onu kandıramayacağı seviyeye yükselmeye gayret edecek, heyecanla beklediği misafirini karşılamaya ve yolunu gözlemeye çıkacaktır. Bir ay boyunca da kıymetli misafirini candan bir sevgiyle ağırlamaya, ona ikram etmeye, bu konuda fedâkârlıklara katlanmaya çalışacaktır. Başka zihniyetlerin, devlet ve egemen güçlerin, hatta takvimlerin Rabbıyla kendi arasına, sevdiği oruç ve Ramazan'la kendi arasına girmesine müslüman fırsat vermemiş olacaktır. Hilâli, yani Ramazan ayının başlangıcını bizzat kendisi gözetleyecek ve tespit edecektir.
İslâm'ı, müslümanları, Ramazan ve orucu yeterince tanımamış insanlar, bir ay boyunca (ülkelere ve iklimlere göre)12 ilâ 19 saat arası değişen bir zaman boyunca bir insanın ağzına sigara dâhil hiçbir şey koymaması, hanımıyla beraber bulunmaması gibi mahrûmiyetleri gözünde büyütüp müslümanların bunlara nasıl katlandıklarını belki acıyarak düşünebilir. Halbuki incelendiğinde görülür ki, müslümanlar, Ramazan ve oruçtan hiç şikâyet etmezler, bu fedâkârlıklara severek katlanırlar. Allah'ın emirlerine ve yasaklarına riâyet etmenin daha dünyadayken avans olarak verilmiş zevklerinin tadına vâkıf olurlar. Yoklukta varlığı, zindandayken saray hayatını, buruk üzüntü ve hüzünde en güzel, en tatlı güzellikleri yaşarlar. Bunları tatmayan ve yaşamayan bilmez. Balı ne kadar anlatırsak anlatalım, karşımızdakine bunu yeterince tanıtıp sevdiremediğimiz, tattıramadığımız müddetçe o kimse balın güzel tadını tümüyle kavrayamayacaktır.
Bir ay müddetle oruç tutan, ahlâk, fazîlet, sosyal yardım ve Allah için fedâkârlık gibi dersleri alan, eğitim ve öğretimini başarıyla tamamlayan müslüman, Ramazan ayının sonunda diplomasını alacak, bayram yapacaktır. Allah'ın emir ve yasaklarına teslim olmanın mutluluk ve sevincini dünyadayken böyle yaşayacak ve esas bayram olan öteki âlemdeki cenneti de ancak böyle fedâkârlıklar neticesi elde edeceğini düşünecek, kendini yarınki büyük bayramları hak etmeye İslâm'a teslim olmaya adayacaktır.