Abdüllatif Şener;
? Çocukluk ve ilk gençlik yılları nasıl geçti?
? Yedi yıl süren İmam Hatip döneminde en büyük hayali neydi?
? Berrin Hanım'la evliliğinin ilk günlerinde ölümden nasıl döndü?
? Öğretim üyeliğinin ilk yıllarında ek iş olarak ne yaptı?
? İlk seçim kampanyasında köylüleri nasıl şoke etti, köylüler neden ?Amma palavracı birine rastladık? dedi.
? Bülent Ecevit sürpriz övgüsünü Necmettin Erbakan'a nasıl iletti?
? Erbakan'ı kızdırdığı tek olay hangisi?
? Erbakan, ?DYP sizin toplantıları dinletiyor? haberini alınca önlem olarak ne yaptı?
? Neden ?Refahyol basının asıl desteğini Susurluk ile kaybetti? diye düşünüyor?
? Meclis'e türbanla giren Merve Kavakçı ile ilk tanışmasındaki izlenimi neydi?
? Bülent Arınç, telefonda neden ?Çok kırıldım? dedi.
? AKP kurulduktan hemen sonra, Cemil Çiçek Meclis kulisinde milletvekillerine nasıl takılıyordu?
? Kabinedeki görev dağılımı belli olup kendisine bağlanan kurumları görünce Gül'e ne dedi?
? Başbakan Tayyip Erdoğan ile ilk ?kırılma noktası? ne oldu?
? Gül kendisine ?Latif biliyor musun, ben bu partinin kurucusu değilim?? derken neyi kastetmişti?
? 1 Mart tezkeresi öncesi kendisini ziyaret eden ABD heyetine ne dedi?
? Anayasa Mahkemesi'nin türban kararını nasıl değerlendiriyor? Türban sorunu şu anda hangi noktada?
? Başbakan Erdoğan'a 22 Temmuz seçimlerinde aday olmayacağını açıkladığında, aldığı cevap ne oldu?
? Ergenekon davası hakkında ne düşünüyor?
Kitaptan
Hastanede beş kardeş...
? Babanızı küçük bir çocukken bir iş kazasında kaybetmişsiniz. Onu gördüğünüz son anı hatırlıyor musunuz?
Aralık ayıydı. Yine sabah erken kalkmıştık. Yine imam olarak namaz kıldırdı. Daha sonra beraber kahvaltı yaptık ve yolcu ettik. İkinci katın merdivenlerinden inerkenki halidir son gördüğüm. Onu son görüşüm olmuştur. O sahneyi unutamam.
? Bir görev kazasıydı galiba, değil mi?
Görevlilerin yakın yerlerdeki yol durumunu denetlemesi için ?drezen? adlı küçük, motorlu bir araç vardır. Eni demiryolu kadardır. Babam onunla Çetinkaya?ya doğru gidiyor. Taşlıdere ile Bostankaya İstasyonu arasında bir yük treniyle çarpışıyor.
? Kaza esnasında babanız aracın üzerinde, açıkta mı?
Kışın kapatılır. Küçük bir taksi büyüklüğünde. Kazanın olduğu yerler virajlı, tünel, dere. Tünelden çıkmış, bir köprüden geçerken karşıdan tren görünmüş. Treni görünce atlamış ?drezen?den. Ama başı yol üzerindeki telgraf direklerinden birine çarpıyor. Atlarken vuruyor ve beyin kanamasından vefat ediyor. Daha sonra ölüm raporlarına bakmıştım. Kaza saat 10:40?ta olmuş. Kaza esnasında vefat etmiş. Biz akşamüstü haberdar olduk. Raporda şöyle diyor: ?Mevsimin karlı, havanın fazla soğuk olması, başında hadise mahallinde bekleyen şahıs olmadığından, hadise mahalliyle Sivas arasında karayolu olmadığı ve hadise mahallinin yerleşim yerlerine uzak bir noktada olması nedeniyle, cenaze daha sonra gelen bir trenle getirilmiştir.?
? Daha sonra kaza yerini gördünüz mü?
? Gördüm. Sivas?a çok yakındır.
? Vefat haberini aldığınızda ne yapıyorsunuz?
? Kızak kayıyorduk. Bizim sokağın yukarı tarafı biraz meyillidir. Kışın kar yağdığında orada kızak kayardık. Kızaklar iki ayaklı, küçük sandalyelere benzer. Ayağının altında şerit şeklinde sırtı kaygan demir olurdu. Balıksırtı derdik. Kendimiz de çivi çekiçle yapardık. İşte o kızaklarla kayıyorduk. Bir büyük gelip ?Kapıda biri var, eve gitseniz iyi olur? dedi. Normalde büyükler bize hiç karışmaz. Aslında kimse kimseye karışmazdı. O yüzden bir büyük bize ?evinize gidin? deyince meraklandık.
Kapıda, bizim sokakta oturan demiryolcu amca vardı. Demiryolcuların, askeri üniformaya benzeyen resmi kıyafetleri olurdu. Bize çok uğrayan biri değildi. Bu yüzden merakımız arttı. Doğru eve gittik. Akşam saatiydi. Annem birkaç gün öncesinden dayımlara gittiği için evde değil. Evde ablam ve ağabeyim vardı. Baktım, ablam ağlıyor. Apar topar ?hadi hastaneye gidiyoruz? dediler. Ne oldu deyince ?kaza olmuş, yaralıymış babamız? dedi. Nakleden öldüğünü söylememiş. O zaman ulaşım da yok. Sadece fayton vardı. Çoluk çocuk... Ablam o sırada lisede. Ben orta birdeyim. Devlet Demiryolları Hastanesi vardı. Kış günü faytonla mı, yürüyerek mi gittik hatırlamıyorum. Gittik, bizi bir yere aldılar. Baktılar ki hepimiz küçüğüz, içimizde en büyük ablam.
? Hastanede beş kardeş...
? Evet. Büyük diye ablamı içeriye aldılar. Dışarıdan hıçkırıklarını duymaya başladık. Ona göstermişler.
(sayfa 26)
? Babanızdan aldığınız bir öğüt, ?ders? var mı hatırınızda?
Babam çok dindar bir insandı. Helal ve harama çok önem verirdi. Başkasının malına el sürmeme, kesin nasihatlerinden biriydi. Peygamber kıssalarını anlatırken, dini sohbetler ederken de temel vurgusu buydu.
Şarkışla?dayken bir gün, istasyondaki rampada, vagonlar ile toprak düzeyinin eşit olduğu yerde oynuyoruz. Vagonlarla karpuzlar kavunlar gelmiş. Esnafın, manavın malı. Kavun karpuz vagonları diğerlerinden farklıydı. Yukarıdan aşağıya doğru, bir tahta çıta, bir boşluk şeklinde olurdu. Dolayısıyla içerdeki kavun karpuzu görürdünüz. Kavun karpuzlar, esnaf ve toptancı mallarını alıncaya kadar o rampada kalırdı.
Baktık ki, tanımadığımız büyük ağabeyler, ellerinde bıçaklarla vagona gidip kavun karpuzu keserek iki parça halinde çıkarıp götürüyor. Arka tarafta güzel bir tarla var. Oraya bağdaş kurup kendilerine ziyafet çekiyorlar. ?Biz de alalım? dedik. Arkadaşlar ?bıçağımız yok ki? dedi. En yakın ev bizimkiydi. ?Ben alırım? dedim. Mutfaktan ekmek bıçağı aldım, belime koyup sakladım.
(sayfa 31)
Yazar : Çiğdem Toker
Yayınevi : Doğan Kitap
Tür : Söyleşi