Haber Merkezi / TIMETURK
Ünlü İngiliz yardım gönüllüsü Irak?ta kaçırıldığında, dünya dehşete düşmüştü. Cesedi asla bulunamadı ancak idamı videoya çekildi ve Arap uydu kanalı el-Cezire?ye gönderildi. Bu görüntüleri seyreden Robert Fisk neden asla yayınlanmadığını gözler önüne serdi.
MARGARET HASAN?IN TRAJİK SON ANLARI
Robert Fisk
Boş bir odada ayakta duruyor, yürekleri yakan, çok kötü ve içler acısı bir görüntü. Bu, gerçekten Margaret Hasan mı? Ailesi öyle olduğunu düşünüyor, gözleri bağlı olsa dahi. Böylesi videoların seyredilmesi belki de daha doğru kelimeyle dayanılması gerektiğinden pek de emin değilim ancak bunlar Irak?ın karanlık tarihinin bir parçası ve Arap el-Cezire uydu kanalının çalışanları ekranlarında bu tarz canavarca görüntüleri izlemeye alışmak zorunda kalmışlar.
Tanıdığım ve arkadaşım yardım gönüllüsü Margaret Hasan?ın soğukkanlı, dehşet verici ?idamı?, uydu kanalının arşivinde yer alan berbatlığı en az görüntüler arasında.
Polis üniforması giyen adamlar tarafından kaçırılan Margaret 2004 Kasım?ında bugün, son müracaatını yapmıştı. İzleyiciler onu Tony Blair?e yalvarırken, İngiliz askerlerin güney Irak?tan çekilmesini isterken görmüşlerdi. Büyük bir endişe ve acı içerisinde ?Bana yardım etmeniz için yalvarıyorum? diyordu. Ancak el-Cezire?nin yayınlamayı reddettiği başka bir kaset daha vardı ve içinde Margeret?in Bağdat havaalanında Amerikan yetkililerine bilgi verdiğine dair zorlandığı görüntüler yer alıyordu. Bir erkek sesi ona bir metni dikte ettiriyordu. ?İtiraf ediyorum işgal güçleriyle beraber çalıştık?? diyordu. Tabii ki, bu gerçek değil. Margaret Anglo-Amerikan işgaline tümden karşıydı. Iraklılarla karşı asla casusluk yapmazdı.
Arkasından son kaset geliyor. Boş bir odada beyaz bir gömlekle ayakta duruyor, yüzünün üzerinde bir gözbağı var, kafası hafifçe eğik ve bir adam arkasından yaklaşıyor elinde bir silahla. Kafasına doğrultuyor ve namlunun ucuna elma olduğu anlaşılan bir şey takıyor, ilkel bir susturucu şekli? Sonra tetiği çekiyor. Bir klik sesi, bariz ateş almıyor, sonrasında adam ekranın sağından çıkıyor ve ardından tekrar ortaya çıkıyor. Margaret Hasan, klik sesini duymuş olmasına rağmen hareket etmiyor. Adam kirli gri ve siyah ekose bir gömlek ve emanet duran bol bir pantolon giyiyor, bir eşarpla yüzünü gizliyor.
Bu sefer silah ateş alıyor ve kadın minicik bir ses çıkarıyor, bir tür çığlık, sanki bir şok sonucu gibi ve sırt üstü yere düşüyor. Kamera ona dönüyor. Yerde plastik bir çarşaf üzerinde. Ve orada sadece yatıyor. Görünen ne bir kan ne de bir yara var. Her şey bitmiş. Böylesi korkunç şeyler izlenmeli mi? Margaret?in son derece cesur Iraklı kocası bana bunu izlememe izin verdiğini söylese de hala kendimi suçlu hissediyorum. Onun ölümünü el-Cezire stüdyolarının yanında ekranda seyrettiğim zamandan 3 yıl sonra ancak burada, Margaret Hasan'ın ölmüş olduğunu kavrıyorum.
1991 Körfez Savaşı?nda Batılı güçlerin izale edilmiş uranyum mühimmatı kullandığı bölgelerde yüzlerce sabinin öldüğünü keşfetmemizin ardından Irak?ın kanser kurbanı çocuklarına 1998?de The Independent?ın okurlarının bağışlarıyla alınan lösemi ilaçlarını götüren Margaret?di. Herkesçe bilinen bir güç kulesiydi ve o, tek başına o, Saddam Hüseyin?in bürokratlarını ilaçları Irak?a getirmek için ikna eden kişiydi. Birleşmiş Milletler yaptırımlar yetkilileri ilk engelimizdi, ikincisi Saddam Hüseyin?di. Hepsi tarih oldu. Margeret gibi tüm çocuklar da öldü.
?Böylesi korkunç şeyler gördüğümüzde duygularımıza tavan yapmaması için kendimizi eğittik? diyor el-Cezire?nin yardımcı yazı işleri müdürü Ayman Gaballah durgun bir ses tonuyla. Nedenini anlıyorum. Başka kasetlerde var, gösterilemeyecek kadar korkunç zulümlerin olduğu. George Bush, televizyonun Doha?daki genel merkezini bombalanmasını isterken çalışanları Irak?tan dünyaya ne gösterdikleriyle ilgili büyük bir duyarlılık gösteriyorlardı. El-Cezire muhabirlerinin Amerikan karşıtı saldırılarının olmadan önce haber aldığına dair hiçbir kanıt yok. Irak?ta bu iddiaları 2003 ve 2004?te araştırdım ancak karşıt ispatların büyük bir kısmı görülemeyecek kadar korkunç şeyler.
Bir kasette, yarı çıplak bir adam yerde yatarken diğer bir adam küçük bir kasap bıçağı çıkarıp kurbanını boğazında yavaşça yol açarken, zavallı adam kafası nihayetinde vücudundan ayrılana dek acıyla çığlık atıp köpüklenen kanı içerisinde ölüyordu.
Başka bir kasette 18 Iraklı polis Iraklı kadın esirlerin salıverilmesi karşılığında rehine tutulurken görülüyor. 17 ile 40 yaşları arasında değişen rehineler kameraya umutsuz şekilde bakıyorlar.
El-Cezire resimleri ve yazılı istekleri yayınladı ancak bir sonraki sahneyi kesti. Bu sahnede elleri ve gözleri bağlı 18 adam bir hendek önünde duruyor. Kafasında kukuletalı biri arkalarından kafalardan birine ateş ediyor - kamerada görünmeyen diğerleriyle birlikte- birinden diğerine geçerken, arka arkasına ateş ederek. Bazı kurbanlar hala hayatta, bacakları tekme atıyor ve kukuletalı adam her birine tekrar gidip kafalarına tekrar sıkıyor. Sonra arka planda, sakallı bir genç kameraya yaklaşıyor elinde İslami bir bayrak. Şarkı söylüyor.
El-Cezire stüdyolarındaki bazıları için bu arşivler son derece kişisel. ?Ali Kâtip?i ben eğittim, çok iyi bir muhabirdi? diye anlatıldı bana: ?Savaş Irak?ta neredeyse bir son ilamı oldu ve kameramanımızla beraber bir haber peşine gitmişti. Bir Amerikan kontrol noktasına yaklaşırken kasette bir Amerikan askerinin ?Dur geriye git? dediğini duyabiliyorsunuz. Sonrasında asker ateş etti ve ikisini de öldürdü. Ali daha 2 hafta önce evlenmişti?.
Bazıları için videokasetler her zaman çok ağır. Cinayetin ardından Bağdat?taki evinde tanıştığımda Margaret?in eşi Tahsin bir cesaret ve matem resmiydi. Çok kötü zamanları olmuş. Bana ?Eve gelirdim, buraya oturup ağlardım? diye anlatmıştı o zaman: ?Buraya otururdum bazen, ağlamaktan ve hıçkırmaktan aklımı yitirecek duruma gelirdim. Bunu direnişçiler yaptığına inanmıyorum. Irak halkı olamaz? Video yayınlandığında gidip seyredemedim, eşim olduğu için değil hiç kimsenin öldürülüşüne dayanamadığım için?
Hakikaten Margaret Hasan?ı kim öldürdü? Onun aleni idam videosunda, İslami bayraklar, Müslüman dualar, üstlenenle ilgili bilgi yok; sadece katil ve öldüren silah sesi. Kaçırılmasının ardından, bir zamanlar Saddam?ın Bağdat?taki televizyon istasyonunda İngilizce haber sunucusu olarak çalışan Margaret, Amerikan-karşıtı direnişçiler arasında bile destek buldu, onun salıverilmesi için ortak çağrı yapıldı. Daha sonra Amerikalılar tarafından öldürülecek el-Kaide lideri Ebu Musab Zarkavi bile bu çağrılara katılmıştı. 1960?larda Filistin kamplarında çalışan Margaret, Irak?ta onun gözetimi altındaki binlerce Iraklı için yorulmadan savaştı. Eğer eşinin şüpheleri doğruysa, onu alan ?yabancı? el kimindi?
Kaset hiçbir ipucu bırakmıyor. El-Cezire?nin arşivlerinde, bu ölüm ambarından kaçmak zor. Amerikalılar el-Cezire?nin Kabil ofisine 2001?de Doha?ya bin Ladin?in kasetlerini geçmesinden hemen sonra bir Cruise füzesi yolladı. Sonra bir Amerikan uçağı Bağdat ofisini bir füzeyle vurdu. O zaman, Amerikalılar, büronun şefi Tarık Eyüp?ü öldürdüler. Ceketi ve son notları bugün el-Cezire?nin Doha ofisinin duvarlarında. Ekip, kendilerini korumak için, Bağdat ofisinin koordinatlarının haritasını daha öncesinde ABD Dışişleri Bakanlığı?na vermiş. Doha ofislerini başkanlığı sonrasındaki ziyaretinde Tony Blair?e muhabirler Bush?un planlı olarak onları bombalayıp bombalamadığını sormuşlar. Blair, ?devam etmemiz gerek? gibisinden bir şeyler söylemiş. ?Böylece doğru olduğunu öğrendik? diye aktardı içlerinden biri.
Eğer El-Cezire çalışanları habercilik yaptıkları için korkunç bir bedel ödedilerse ve Irak?ta bet beniz attıracak bazı olaylara şahit oldularsa, bunun nedeni zarar eden istasyona milyonlarını akıtan Katar Emir?i Şeyh Hamad bin Halife el-Tani?nin yırtıcı desteğine sahip görünmeleridir.
O zamanlar CIA?in şefi George Tenet?in Emir?i el-Cezire?nin haberleriyle ilgili olarak azarlamak için Katar?da olduğu o günle ilgili hikâyeler epeyce bol. Emir çıkıp gidene kadar iki adam arasında şiddetli bir tartışma olmuş.
İçeri girdiğinde masasında kalın bir dosyayla bulmak için Başkan Yardımcısı Dick Cheney tarafından Washington?a davet edilmiş. Dosyadakiler Cheney?in el-Cezire hakkındaki şikâyetleriyle ilgiliymiş. Emir ona bu konuyu tartışmayacağını söylemiş. Cheney, ?O zaman görüşme bitmiştir? demiş. Emir de görünüşe bakılırsa ?öyle? diye karşılık vermiş ve dışarı çıkmış. ?Toplantı? sadece 30 saniye sürmüş.
Ancak bunlar el-Cezire dramasının tepe noktaları. Karanlık anlarsa o korkunç kasetlerde. Bazı muhabirlere insanların nasıl böyle canavarlık yapabildiklerini sordum. Hiçbiri bilmiyordu.
İçlerinden biri, Birleşmiş Millet?lerin uyguladığı 11 yıllık yaptırımların bir şekilde Iraklıların zihniyetini değiştirmiş olabileceğini ileri sürdü. 1998?i hatırlıyorum, Saddam?ın hala Bağdat?ı yönettiği zamanları, bir NGO yetkilisi bana Iraklılara ne olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Yetkili, Amerikalı ve İngilizlerin ?Saddam?a karşı ayaklanmamızı istediklerini? söylemişti: ?Zannediyorlar ki, bu acıyla o kadar paramparça ve bozulmuş olacağız ki, hayatlarımızı vermek dâhil, Saddam?dan kurtulmak için her şeyi yapabileceğiz. Baas Parti?sine karşı 1991?deki ayaklanma başarısız oldu ve şimdilerde daha kaba metotlar kullanıyorlar. Ancak yanılıyorlar. Bu insanlar aşırı yoksulluk içindeler. Pislik içinde yaşıyorlar. Eğer paranız ve yiyeceğiniz yoksa demokrasi ya da sizin kimin yönettiği hakkında endişelenmezsiniz?.
O yetkili Margaret Hasan?dı.
Iraklılar, Margaret Hasan'ın salıverilmesi için gösteri yaparlarken
Margaret'in eşi Tahsin Hasan
*Çeviri: Oğuz ESER