Oğuz ESER / TIMETURK
Amerika?nın 9/11 saldırılarının ardından yıkıma ve birçok cana mal olan ?terörle savaş? politikalarının iflas ettiği RAND?ın raporunda itiraf edildi. Pentagon?a yakınlığı ve Amerikan dış politikasındaki etkisiyle bilinen think-tank kurumu RAND?ın ?Terörist Gruplar Nasıl Sona Erer?? başlıklı araştırmasında, Amerika?nın Irak ve Afganistan işgalleriyle somutlaşan ?terörle savaş? söyleminden vazgeçmesi gerektiği ifade edildi. 253 sayfalık rapor ABD?ye, ?terörle savaş? yerine ?terör-karşıtı? kelimesini tercih etmesi öğütlerken, ABD?nin askeri müdahale yerine ilgili ülkelerin askeri ve istihbarat birimlerini kullanmasını tavsiye etti.
RAND, raporunda 1968 ve 2006 arasında yer alan 648 terör örgütünü nasıl sonlandığını irdeledi. Giriş kısmında terör örgütlerinin 2 şekilde sona erdiği ifade edildi: 1) Siyasi sürece dahil oldular 2) Polis ve istihbarat birimleri tarafından dağıtıldılar.
İflasın istatistikî delilleri
?Askeri gücün terör grupların sonlandırılmasında ana neden? olduğu durumların nadir olduğu ve ?terör gruplarının çok azının zafere? ulaştığı gibi istatistikî gerçeklerinin Amerika?nın ?en büyük düşmanı? el-Kaide?yle ?baş etmek için? ve ?11 Eylül sonrası ABD ?terör-karşıtı politikalarının kökten şekilde yeniden düşünülmesi? için önemli olduğu kaydedildi.
Rapora göre terör örgütlerinin sonlandırılması için dikkatli polis ve istihbarat çalışması, askeri güç, politik görüşmeler ve ekonomik yaptırımlar gibi birçok enstrüman kullanılıyor ancak bunlardan hangisinin öncelikli olarak kullanılacağının politika üreticileri tarafından dikkatlice düşünülmesi gerekiyor.
Raporda incelenen 648 terör örgütünün yüzde 43?ü politik sürece dahil olmalarıyla sona erdi. Politik son terör örgütünün amaçlarının genişliğiyle ters orantılı. Yani örgütün istekleri ne kadar büyükse politik son o kadar uzak oluyor ve dar amaçlı istekleri olan örgütler daha rahat uzlaşı masasına oturabiliyorlar.
Masaya oturtulamayan terör örgütlerine karşı en etkin yol yüzde 40?la kolluk kuvvetleri. Polis ve istihbarat birimleri ?daha iyi eğitimli? ve ?bilgili? oldukları için terör örgütlerinin çökertilmesinde ?ordu? gibi kurumlardan daha etkinler. Yerel kolluk kuvvetlerinin diğer avantajlarıysa, ?şehirlerde sürekli ikametleri? ve buralardaki ?tehdit bölgeleriyle ilgili daha derin anlayışa? sahip olmaları.
Diğer sona erme nedenleriyse daha nadir görülüyor. 648 örgütten sadece yüzde 10?u amaçlarına ulaştığı için sonlanırken, bunlardan ancak yüzde 7?si askeri çözümle bitirilebildi. Askeri çözümün ?direnişe? dönüşen terör grupları gibi ?sayıları fazla, organize ve iyi silahlı? gruplara karşı etkin olduğu da raporda dile getirildi. ?İsabet oranları ve öldürücülüğü? artan ?askeri araçların? terör gruplarına karşı kullanılmasının ?masumların öldürülmesi? gibi ciddi bir risk taşıyarak ?yerel halkı hükümet aleyhine? çevirebileceği kaydedildi.
Rapordaki diğer istatistiki bilgilerse şöyle: (rapordan aynen)
Dini grupların sona erdirilmesi diğerlerinden çok daha uzun sürüyor. 1968?den beri yüzde 68 grup sona erirken, dini örgütlerin sadece yüzde 32?si sona erdi.
Dini örgütler çok nadir olarak amaçlarına ulaşabiliyor. 1968?den beri hiçbir dini grup amacına ulaşamadı.
Üye sayısı bir örgütün kaderiyle ilişkili. 10 bin üyeden fazla olan örgütlerin başarıya ulaşma şansları yüzde 25 oranla daha fazla. 1000 kişiden az örgütler, çok nadir olarak amaçlarına ulaşabiliyor.
Terörist grubun var olma süresiyle, ideolojik motivasyon, ekonomik durum, rejim tipi ve amaç genişliği arasında istatistiki bir ilişki görünmüyor. Ancak terör gruplarının üye sayısıyla var oluş süresi arasında bir ilişkiden söz edilebilir. Yüksek üye sahibi üyeler daha uzun süre dayanıyor.
Bir terör örgütü direnişe katıldığında daha zor şekilde sona erdirilebiliyor. Bu grupların yüzde 50?si politik uzlaşıyla, yüzde 25?i başarı ve yüzde 19?u da askeri müdahaleyle sonlandı.
Daha yüksek gelir seviyesindeki ülkelerdeki terör örgütleri sol ya da ulusalcı olurken dini motiflere sahip olmaları nadir olarak görülüyor.
?ABD?nin el-Kaide stratejisi başarısız olmuştur?
Raporun özet kısmının son iki kısmında tüm bu istatistiki bilgilerden el-Kaide için sonuçlar çıkarıldı. El-Kaide?ye karşı yapılan ?terörle savaş? operasyonlarında ?finans kaynaklarının kesilmesi, dış istihbarat sağlanması, diplomatik baskı ve yabancı hükümetlerle bilgi paylaşımı? gibi araçlar kullanılsa da ?ana enstrüman askeri güç öncelikti? denildi. Bu bölümde şu itiraf yer aldı:
?2008?deki kanıtlar göstermiştir ki, el-Kaide?nin kapasitesinin/yetkinliğinin altının oyulması/çökertilmesinde ABD stratejisi başarısız olmuştur. Değerlendirmemize göre, el-Kaide hala güçlü ve ehil bir organizasyondur. Amaçları hala aynıdır: Müslümanları ABD ve müttefiklerine karşı savaşmak için bir araya getirmek ve İslam Halifeliğinin yeniden inşası için Orta Doğu?daki batı destekçisi rejimleri devirmek?.
Rapora göre el-Kaide?nin saldırıları 11 Eylül öncesine göre daha arttı ve daha geniş coğrafyayı kapsıyor. Örgütün ?çalışma yönteminin? de evrimleştiğinin altını çizen raporda, ?Gelişen organizasyon yapısıyla daha da tehlikeli hale gelmiştir? denildi.
Yeni iki başlı ABD stratejisi
Giriş kısmının son bölümünün başlığı iflas eden politikanın belki de bir yansıması: Teröre Karşı ?Savaş?ın Sonu. Bu bölümde el-Kaide?nin amacının ?Hilafetin yeniden? tesisi olduğuna göre, Orta Doğu?da siyasi bir çözümün mümkün olamayacağı ve iki başlı bir strateji izlenebileceği ifade edildi.
?Amerikan çabalarının belkemiğini oluşturması zorunlu? ilk strateji kolluk kuvvetleri ve istihbarat birimleri. Orta Doğu?da, Afrika?da, Avrupa?da ve Asya?da (tüm dünya değil(?)) el-Kaide?nin üyelerinin izlenmesi ve tutuklanmasının yanında ikinci strateji olarak RAND, ABD?ye bir anlamda ?maşa kullanmasını? öğütledi. Rapordan aynen:
?İkinci olarak, askeri kuvvet, zorunlu olarak Amerikan olmak zorunda değil, ancak el-Kaide direniş güçlerinde ye alırsa. Yerel askeri kuvvetlerin operasyonları ABD?ninkinden çok daha fazla meşruiyeti vardır ve onların uzun solukta direnişçi gruplarla baş edecek kapasiteyi oluşturma ihtiyaçları bulunur. Bu ya çok az ya da hiç Amerikan müdahalesi anlamına gelir. Amerikan ordusu yerel kapasiteyi artırmada kritik bir rol oynayabilir ancak genelde Müslüman toplumlarda çatışmalardan uzak durmalıdır zira varlığı daha fazla terörist katılımı anlamına gelmektedir.?.
ABD El-Kaide?yi kaybetmek istemiyor mu?
Amerika?nın ?terörle savaş? teranesinin nasıl İslam ülkelerinde cihat çağrılarıyla anıldığı ve bu grupların üyelerinin ?kutsal savaşçılar? mertebesine yükseltildiğini anlatıldığı diğer paragrafta, ABD?nin artık ?terör örgütü? üyelerini ?suçlular ve katiller? diye adlandırması gerektiği altı çizildi. Amerika Başkanı ve temsil ettiği ?Şahinler Kanadı?nın ihtiyaç duyduğu bütçelerin de ?artırılması gerektiğini? öğütleyen raporun girişinin son paragrafında ?Umutlu olmak için neden var? denildi ve neden olarak da el-Kaide?nin ?herhangi bir hükümeti devirme şansının sıfır olduğu? belirtildi.
Raporun geneline baktığımızda Amerika?nın yeni dönemde ciddi bir dış politika değişikliğinden bahsedilebilir. Yine de Amerika?nın el-Kaide?yi rakip olarak kaybetmek istemediği ve dünya üzerindeki dış politika operasyonları için bir bahane olarak kullanmak istediği de rapordan çıkarılabilir. Ayrıca son dönemdeki İran ve ABD ilişkilerine bakarak, Amerika?nın en azından el-Kaide cephesinden ?askeri güç? olarak çekilmek istediği ve belki de bu güçlerini olası İran savaşında kullanmak istediği söylenebilir.
Yedi bölüm, geniş kapsamlı tablolar ve 253 sayfa girişteki önermelerin detaylı analizini içeren rapor bu adresten indirilebilir.