Dolar

34,8680

Euro

36,7266

Altın

3.036,48

Bist

10.058,47

'Özdemir İnce sosyalistse ben otobüsüm'

Ragıp Duran, Türkiye'deki sol ve sağ medyadaki çelişkiyi bakın nasıl ortaya koydu.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-07-20 12:43:00

'Özdemir İnce sosyalistse ben otobüsüm'

Ragıp Duran, Türkiye'de 'egemen medya' gazetecilerinin sebep olduğu veya sessiz kaldığı haksızlıklar ve genel olarak medyada yaşanan hak ihlalleri konusunda söyleyecek sözü olan, en önemli isimlerinden. Paris'te ve Harvard'da gazetecilik okullarında okuyan Duran, Londra'dan Amsterdam'a, İstanbul'dan Boston'a Aydınlık, Hürriyet, AFP ajansı, BBC, Özgür Gündem, Cumhuriyet gibi birbirlerinden oldukça farklı yayın organlarında yazarlık, muhabirlik, yöneticilik yaptı. Halen Liberation'un Türkiye muhabiri, Bağımsız İletişim Ağı BİA'nın eğitim danışmanı olan bu önemli entelektüel, medya eleştirisi alanında üç kitaba imza attı. Duran'ın medya eleştiri yazılarını apoletlimedya.blogspot.com adresindeki blog'undan okumak mümkün. Kendisiyle, hem sol medya hem de sol çevrelerin son Ergenekon soruşturması ve darbe tartışmalarındaki tavrını konuştuk.

- BirGün ve Taraf gazetelerinin Ergenekon olayına yaklaşımındaki fark konusunda ne düşünüyorsunuz?


- Bu tavırlarda gazete yönetimlerinin genel siyasal-ideolojik tercihleri baskın oluyor. Taraf ve BirGün arasında yalnızca Ergenekon değil, daha önce başka konularda da, gerek köşeyazılarında, gerek haber konularında, ikisi de 'popüler' veya 'yaygın' dediğimiz medyanın dışında olmalarına rağmen bir zıtlık vardı. Ben, Taraf gazetesinin yayın politikasını olduğu gibi onaylamasam da, Alper Görmüş'ün BirGün eleştirilerine genel olarak katılıyorum. Benim mevcut medya ortamı için kullandığım 'Korsan Medya' benzetmem var. Taraf'la BirGün belki tam olarak bu tarife denk düşmüyor ama her iki gazetenin de gözlerinin birinde, hadi siyah olmasın, gri birer bant var...

- Bu durumda aradaki farkın sebebi nedir?

- Mesleki özellikler, teknik sorunlardan çok, baştaki siyasi/ideolojik tercihlerden kaynaklanan farklar söz konusu. Nitelemeler yapmak belki doğru olmaz, ama Taraf zaten her halükarda kendisini 'liberal' olarak adlandırıyor, Taraf'taki bazı yazarlar ise kendilerini sol liberal olarak adlandırıyor... BirGün medya mülkiyeti açısından oldukça farklı bir konuma sahip. 4-5 bin kadar ortağı, 'medya mülkiyetine sahip' okuru var.

FARKLARI YOK

- Bahsettiğimiz, iki farklı ideolojinin çatışması mı peki?


- Evet, bir tür solculuk ve liberalizm arasında kaçınılmaz olarak bir çelişki zaten var. Gazetelerin ve yönetimlerin siyasi/ideolojik tercihleri mesleki alanda nasıl yansıyor diye de bakmak lazım. Bildiğim kadarıyla ikisinde de sendika yok! İkisinde de mevcut yaygın medyanın çalışma usullerinin dışında bir çalışma yöntemi yok. Her ikisinde de yerel ve küçük Özkökvari hükümdarlıklar var. Teknik ve mesleki bakımdan bu iki gazete arasında çok büyük bir fark yok. Ama BirGün'ü galiba Cumhuriyet gazetesi kategorisinde değerlendirmek gerekir. Ordu, Kemalizm, AB konularında genel yayın politikaları öyle çok yeni, çok yaratıcı, çok parlak değil bence. Taraf'ı da siyasi iktidara yakın kümeye dahil etmek mümkün.

- Yayın yönetmeni siz olsanız ve önünüze Ergenekon'la ilgili bugün ortaya çıkan bu belgeleri bir muhabir getirse, tavrınız ne olurdu?

-Ben belki biliyorsunuz Özgür Gündem gazetesi ilk yayınlandığında kısa bir süre genel yayın yönetmenliği yaptım ve doğrusu pek de bana göre bir iş olmadığını anladım. Burada önemli olan belgenin kontrol edilmesi, önünüze gelen belgenin gerçek olduğundan kesinlikle emin olmanın bir yolunu bulmak.

Gazetecilik sonuçta manipülasyona açık bir meslek, biri gelir kulağına bir şey fısıldar ve o fısıldadığı şeyi yayımlamanı ister, seni bu şekilde kullanmayı ister. Bütün iktidarlar ve güç odakları gazeteciyi bir biçimde manipüle etmeyi arzular, ama burada da gazetecinin uyanık olması, manipüle edilmemesi, temel değerleri doğrultusunda manipüle edilmemeyi başarması gerekiyor. Gazeteci, kova kaleci değildir, olamaz, olmamalı. 'Doğru olan her şey yayımlanır,' diye bir kural yok. Kural, 'Doğru olduğundan emin olmadığın bilgiyi yayımlamayacaksın.'

- Gazete okurları olarak 'gerçeğe' ne kadar yakınız?


- Her medya grubu kendi ideolojisi ve çıkar şebekesi çerçevesinde yayın yapıyor ve diğer tarafların görüşlerini neredeyse görmezden geliyor. Bu ülkede olup biteni tek bir medya grubunun gazetesini okuyarak anlamak mümkün değil. Her iki tarafın birer gazetesini okusak da AKP - Ergenekon çatışmasını tam olarak kavrayamayız, algılayamayız. Bilgi az fikir çok, olgu az kanaat bol, rakam ve tarih az mütalaa çok... Benim bir laboratuar testim daha var: İsveç ya da İsviçre gibi sakin, demokrasi düzeyi yüksek bir ülkeden bir siyasal bilgiler profesörünü Türkiye'ye getirin, adama/kadına her gün bütün gazeteleri tercüme edin, televizyon ve radyodaki bilgileri de aktarın, sonra kahveye götürün, maça gitsin, hafta sonu pikniğe filan davet edin, mangal, şiş köfte, akşam meyhaneye de uğrasın...

Bu adam/kadın üç gün sonra sıyırır. Tüm diplomalarının geçersiz olduğu kanaatine varır, kısacası kafayı yer. Sağcı-İslamcı iktidar Partisi AB yanlısı, sosyal-demokrat muhalefet orducu, bir gazetenin dediğinin tam tersini bir başka gazete manşetten veriyor, konuştuğu insanların bir kısmı AKP'li, bir kısmı Ergenekon yanlısı, bir kısmı ikisine birden karşı, bir kısmı 'İkisi de bu memleketin evladı değil mi?' diyor. Ama itiraf edeyim, ben ne İsveçli ne de İsviçreliyim, siyasal bilgiler profesörü de değilim ama kimi zaman kendimi öyle gibi hissettiğim oldu, oluyor.

- En son Özdemir İnce, 'Sosyalist Enternasyonal devrimci değil, neo-liberal bir örgüt, CHP oradan istifa etse iyi olur,' diye yazdı.


- Özdemir İnce sosyalistse ben de otobüsüm. İnce ve CHP'nin durumu, artık gazetecilerin, siyasal bilimcilerin uğraşı alanından çıktı. Gencay Hoca yardımcı olabilir sanıyorum...

- Militan gazetecilik kavramı hakkında ne düşünüyorsunuz?

- Militan gazetecilik diye bir akım, bir ekol var. Çeşitli siyasal ideolojilerin doğrulanması, onaylanması, meşrulaştırılması, popüler hale getirilmesi için yapılan bir gazetecilik türü. Olayı, olguyu değil fikri önplana koyan bir tarz. Daha çok bazı örgütlerin yayın organlarının benimsediği bir gazetecilik türü. Başlı başına kötü, olumsuz bir tarz değil. Aksine, bir ülkede ne kadar çok ve farklı militan gazete varsa, düşünce özgürlüğü ve çeşitliliği açısından o kadar iyidir. Türkiye'de de İslami ve solcu militan yayınlar var. Daha çok haftalık ya da aylık. Militan sözcüğü militerden geldiği için son dönemde militan yerine aktivist sözcüğü daha çok kullanılıyor. Aktivist de eylemci demek. Ama şimdi olduğu gibi çevirsek 'Eylemci Gazeteci' oluyor ki, biraz garip. Bu aralar AKPErgenekon çatışmasında bazı meslektaşlar için kullanılan militan gazeteci deyimi, gazetecinin var olan olayı açıklamak, anlatmak yerine, taraflardan birinin sözcüsü, savunucusu gibi davranmasını kınamak için kullanılıyor. Yanlış da değil bence. Her iki tarafın da militan gazetecileri var.

- Sol medyanın da bir anlamda Kemalizm ve liberalizmin 'arasında kalmış' durumda olduğu söylenebilir mi?

- Türkiye'de sol denilince akla CHP ya da Cumhuriyet gazetesi geliyorsa vahim bir sorun var demektir, ki var! Türkiye'de sol, evet haklısınız, Kemalizmle özdeşleştiriliyor. Oysa en basitinden Kemalizm bir iktidar ideolojisidir, milliyetçi ve devletçidir, sol ise muhaliftir, enternasyonalisttir ve toplumu savunur. Ben bu liberalizm sözcüğünü ve uygulamasını pek sevmiyorum. Yerine özgürlükçülüğü tercih ediyorum.

- Sol medyanın darbe karşısındaki tavrı sizi 'tatmin' etti mi? Yoksa hayalkırıklığına mı uğradınız?

- Bu soruya iki soruyla cevap vermeyi isterim: 1) Türkiye'de sol medya var mı? 2) Sol var mı?

- Soruşturma kapsamında gözaltına alınan kişilerin mazlum olarak görünmeleri gibi durum oluyor mu sizce?

- 80 küsur yaşındaki köşe yazarı ve gazete sahibini, sorgu için, sabahın köründe evinden almak doğru da değil, şık da değil. Bu durum o cephede mazlum edebiyatını geliştirir. Keza yaşlı başlı adamları sorgu için saatlerce ayakta bekletmek de gövde gösterisi olabilir ama insani değil. Ergenekon soruşturması hem çok uzun sürdü hem de hâlâ iddianame açıklanmadı. İşin bir başka yanı daha var: Darbe planları yapmayı bir fikir suçu olarak değerlendirmek yanlış olur. Yasadışı işlere girişmişlerse, sadece ideolojik bir anlaşmazlık değil söz konusu olan! O yüzden soruşturma sürecinde gözaltına alınan meslektaşların suçları mahkemece saptanırsa bu kişileri düşünce suçlusu olarak görmemeliyiz. Darbe planları yapılan toplantılara gitmek ve bu darbeci düşünceleri yaymak kesinlikle düşünce özgürlüğü değil. Şartlı konuşuyorum, gelecekte suçları kesinleşirse, Gazeteciler Cemiyeti bu gazetecilerin üyeliğini mutlaka iptal etmeli. Gazete yönetimleri de suçları sabit görülenleri bir daha istihdam etmemeli.

 

Kaynak: Sabah / Pazar / Kaya Genç

 

 

 

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara