Haber Merkezi / TİMETURK
Arap dünyasının önde gelen aktivistlerden Heysem Menna, 10 kadar Arap sivil toplum örgütünün Amerika ile işbirliğine giderek Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir?in savaş suçu işlediği iddiasıyla Uluslararası Cinayet Mahkemesi?ne gittiğini, amaçlarının Beşir?in tutuklatılması olduğunu ifade etti.
Arap İnsan hakları Komisyonu Sözcüsü Heysem Menna, bu örgütlerin para için programlarından vazgeçtiklerini, bunun nedeninin içerde ve dışarıdaki Arap insan hakları örgütlerinin karşı karşıya kaldığı bir çok engellerin bulunması olduğunu ifade etti.
İslamonline bu örgütlerin bazı sorumlularının tutumlarını ortaya koymak amacıyla kendileriyle yapılmış röportajlar bir dizi röportajlar yayınlayacak.
Menna, geçen sene ABD?ye yaptığı ziyaret sırasında kendilerine Beşir önderliğindeki Sudan rejimine yönelik tırmandırma politikaları çerçevesinde rol alma teklifinde bulunulduğunu ancak kendilerinin bunu reddettiklerini kaydetti.
?Globe for Darfur? adlı koalisyonda ?Kahire İnsan Hakları Araştırma Merkezi? ve ?Bahreyn Komusal Özgürlükler ve Demokrasiyi Destekleme Örgütü? adlı kuruluşların yanı sıra 60 kadar Batılı, Yahudi ve Amerikan sivil toplum kuruluşu bulunuyor. Söz konusu koalisyon içerisinde yer alan örgütlerin listesine koalisyonun internet sitesinden ulaşmak mümkün.
Tanınmış Suriyeli insan hakları aktivisti Menna, Washington?un siyasetlerine muhalif olan Arap insan hakları örgütlerinin Arap rejimleriyle Amerikan devletinin arasında kaldığını ifade ediyor. Bu nedenle bu örgütlerin iş yapamaz hale geldiğini ve karpuz bile taşıyamayacak hale gelen bir topala benzediğini diğer bazılarının ise Amerikan?ın ekonomik yardımları tuzağına düştüğünü kaydediyor.
Başta Batılı ülkelerin planlarının hayata geçirilmesi olmak üzere Arap İnsan Hakları Örgütlerinin karşıya karşıya kaldığı sorunları anlatabilir misiniz?
En önemlisi Finansman. Parasızlık nedeniyle sivil toplum örgütleri görevlerini yerine getirememekte, kendini iyi anlatamamakta ve bu da potansiyelini ve yapısını zayıflatmaktadır.
Mali yardımlar, bu sivil toplum örgütlerine karşı kullanılan en büyük silahtır. Bir çok sivil toplum kuruluşu kendi programından vazgeçerek Batılı ülkelere teslim olmakta, başka bazı sivil toplum kuruluşları ise rakip kuruluşlara karşı güçlenebilmek için bu yola başvurmaktadır.
AKDENİZ BİRLİĞİ TUZAĞI
Barcelona programını yaygınlaştırmak için bir çok Arap rejimine finansman sağlayan Batılı ülkeler, artık Sarkozy?nin Ortadoğu?da kurmaya çalıştığı Akdeniz Birliği projesini, en basit insan hakları ilkelerine riayet etmeden desteklemeye başlamışlardır.
ABD'NİN SUDAN'DA PETROL OYUNU
Aynı şekilde bütün örgütlerin para için kendi programlarından vazgeçmesi, on kadar Arap insanları örgütünün Darfur konusunda raporlar hazırlamasına yol açmıştır ki bu raporlar, krizin derinleşmesine ve abartılmasına hizmet etmiştir. Amerika?nın yanı sıra bazı petrol şirketleri, Sudan?daki petrol kaynaklarına el koyabilmek için söz konusu raporların bütün maliyetlerini karşılamışlardır. Amaç, Sudan?daki rejimin alaşağı edilmesidir.
Geçtiğimiz sene ABD?ye yaptığım ziyaret sırasında Ömer el-Beşir önderliğindeki Sudan rejimine karşı başlatılacak siyasi kampanyaya katılmam için bana son derece cazip üç teklifte bulunuldu ancak ben bunu kabul etmedim.
ARAP REJİMLERİNDEN STK'LARA YÖNELİK BASKILAR
*Bu sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini engelleyen ya da daha etkin olmasına mani olan başka ne tür sorunlarla karşılaşıyorsunuz?
Sorunlar, karşı karşıya bulunan Arap rejiminin doğasına göre farklılık arz etmektedir. Bu nedenle, üç farklı Arap sivil toplum kuruluşu olduğunu söylemek istiyorum.
Birinci Sınıf: Kendisine izin verilmeyen ve yasa dışı kabul edilen kuruluşlar
İkincisi: Kuruluş aşamasında olanlar
Üçüncüsü: Resmî faaliyet izni verilen kuruluşlar. Genel olarak, Arap ülkelerindeki İnsan Hakları örgütlerinin rolü, Batılı kuruluşlarla karşılaştırılamaz. İnsan hakları örgütleri, Arap toplumlarının içinde bulunduğu koşulların aynısıyla karşı karşıya olan ve onlarla boğuşan yapılardır. Örneğin Arap ülkelerindeki devletin her şeye bütünüyle hakim olması başta gelen sorunlardan biridir. Arap rejimleri partisel faaliyetlere izin vermemekte, ifade özgürlüğünü gasp etmekte, gazetecileri hapsetmekte ve her şeyi devletle ilişkilendirmektedir.
PAKİSTAN DEPREMİNDEKİ BİLANÇONUN ACI GERÇEĞİ
*İnsan hakları örgütlerine Batılı ülkelerin programını benimsemeleri içine gibi tuzaklar hazırlanıyor?
ABD?nin teröre karşı başlattığı savaş çerçevesinde Ortadoğu?da, Amerikan siyasetine yakın durmayan insan hakları örgütleri, çalışma zeminini yok etmek ve kaynaklarını kurutmak amacıyla kara listeye alınmıştı. ABD, yüzlerce insan hakları örgütünün yasaklanmasını ve kendi siyasetine karşı çıkan bir çok İslami kuruluşun da kapısına kilit vurulmasını sağladı.
Bu yasaklamanın etkisi konusunda bir örnek vermek istiyorum. Batılı bir çok sivil toplum kuruluşunun ifadesine göre, 2005 yılındaki Pakistan?daki deprem kurbanlarının yüzde 20?sinin İslami hayır kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının olmayışından dolayı hayatını kaybettiklerini ifade etmiştir.
Amerika ve Avrupa?ya tabi olmayan Arap insan hakları örgütleri, Batılılarla Arap rejimleri arasında kalıyor. Bu nedenle, bu rejimler görevlerini yerine getirme yeteneklerini yitirmekte ve karpuz bile taşıyamayan bir sakata dönmektedir. Bu çerçevenin dışında kalan kuruluşlar ise Amerika?nın kucağına düşmektedir.
AFRİKA, İNSAN HAKLARI KONUSUNDA ARAPLARDAN DAHA İLERİ
Bugün, Arap devletleriyle Afrika ülkelerini karşılaştırdığımızda Afrika ülkelerinin insan hakları konusunda bizden çok daha ileri olduklarını söylemek hiç de garip gelmemelidir. Örneğin Suriye ile geri kabul edilebilecek bir Afrika ülkesi olan Burkina Faso?yu birbiriyle karşılaştırdığımızda (ki bu ülke demokrasi cenneti değildir) Suriye?nin sivil toplum faaliyetleri alanında son derece geri kalmış olduğu görülecektir. Halbuki kırklı ellili yıllara nazaran bugüne bakıldığında bugün Tunus, Cezayir, Mısır, Suriye, Lübnan ve Irak gibi ülkelerde sivil toplum alanında büyük bir gerileme içindedir.
*Peki Arap rejimleri bu fırsatı değerlendirmiyor mu?
Bu, bazı kuruluşlara yaramaktadır. Ancak bu bahsettiğimiz kuruluşlar da bu kez Arap rejimlerinin tutuklama, işkence ve takibe maruz kalmakta, faaliyetlerini sürdürmesi engellenmektedir. Ayrıca bu kuruluşları kültürel olarak besleyecek medeni ve aydınlanmış bir grup olmaması da bunda etkili olmaktadır.
Bir ülkede yirmi kişilik bir grup kendilerine uygulanan yasadışı tutuklamalar ve hukuksuz uygulamalar çemberini kırabildiğinde, göz altında kaybolanlar dosyasını açmayı başardığında ya da otoriter rejimi geri adım atmaya mecbur ettiğinde bu mücadele hızla toplumun güvenini kazanmakta, Arap ülkelerinin yaşadığı bütün hezimetlerin ardından yapılan etkinliklere iade-i itibar yapılmaktadır.
*Arap sivil toplum kuruluşları, uluslararası toplum üzerinde baskı yapamıyor mu?
Uluslararası toplum üzerinde baskıda bulunabiliyoruz ancak içinde bulunduğumuz mali krizler bizim önümüzdeki en büyük engel. Ancak tüm bu yokluğa rağmen bir çok başarılı kampanyalara imza atabiliyoruz.
*Madem bu baskı araçlarına sahipsiniz, niçin Filistin sorunu ya da Irak?taki işgal için Batılı ülkelerin kampanyalarına benzer kampanyaları başlatmıyorsunuz?
Biz, bir çok başarılı kampanyalara imza attık. Bu yılın başlarında Filistin sorunuyla ilgili olarak kurduğumuz vicdan mahkemesi bunların en önemlilerinden biriydi.
*Bu çabalarınızı takdir ediyor olmakla birlikte, bu bahsettiğiniz vicdan mahkemesi ne Filistin, ne Sudan ne de Irak konusundaki politikalara karşı etkili olabiliyor. Buna ne diyeceksiniz?
Evet, ancak çalışmalarımız sürüyor. Örneğin 40 avukattan oluşan bir komisyon teşkiline çalışıyoruz, çoğunluğu Batılı ülkelerden gelen avukatlar. Araplarla ilgili işlenen suçlar konusunda bu komisyon araştırmalar yapacak ve bu suçları işleyen kimselerin uluslararası cinayet mahkemesine gönderilmesini isteyecek. Ayrıca hangi ülkenin vatandaşıysalar o ülkedeki mahkemelerde yargılanmalarını sağlamaya çalışacağız.
*Arap sivil toplum kuruluşlarının girmiş oldukları bu karanlık tünelden çıkmaları için yapılması gereken nedir?
Çok sınırlı sayıdaki örgüt bir blok oluşturup hareket etmeyi ve cephe oluşturmak durumundadır. Şu anki durum, belirli bir konuda blok oluşturmayı gerektiriyor. Ayrıca Arap ülkelerinde yeni nesil hukukçuların yetişmesi gerekiyor.