Bülent Şahin Erdeğer/ TIMETURK
Yapı Kredi Yayınları arasından çıkan Guantanamo?dan Şiirler başlıklı kitap, geçtiğimiz günlerde okuyucuyla buluştu. 92 sayfadan oluşan kitapta, 17 Müslüman tutukludan toplam 22 şiir yer alıyor.
Kitabın ingilizce orjinal kapağı
Guantanamo Körfezi'nde yer alan ABD deniz üssü Amerika'nın Küba'ya yaptığı saldırıdan ele geçirdiği bir toprak parçası. ABD'nin işgalci ve hukuksuz karakterinin sanki simgesel bir kalesi olarak Guantanamo, el-Kaide bahanesiyle işgal edilen topraklarda elegeçirilen ve hukuksuz biçimde tutulan mahkumların şiirleriyle tekrar gündeme geldi. Şiirler insanlığın çığlığını yansıtıyor. Çünkü 2002 yılından bu yana en az 775 Müslüman erkek insanlık dışı muamelelere maruz bırakıldı.
Yedi yıldır hiçbir uluslarası anlaşmaya uymayan ABD, Guantanamo mağdurlarını hukuksuz biçimde esir ediyor. Bu uygulama Uluslararası Cenevre sözleşmesine ve insan haklarına resmen aykırı olmasına rağmen hukukun gücü değil gücün hukuksuzluğu saltanat sürüyor.
Marc Falkoff tarafından hazırlanan Guantanamo'dan Şiirler, bu mahpuslardan dünyaya ulaşabilen derli toplu, anlamlı ve ulaşılabilir ilk ses nerdeyse. Çoğu hâlâ tutuklu bulunan 17 Müslümanın 22 şiiri yer alıyor bu kitapta. Kitabın alt başlığı 'Mahkûmlar Konuşuyor' şeklinde veriliyor.
Kitapta, şiirlerin dışında, iki önemli değerlendirme önsöz yerindce okuyucuyla buluşuyor: Flagg Miller'in, önsöz mahiyetindeki 'Müslüman Hapishane Şiirlerinde Acı Biçimleri' ile Ariel Dorfman'ın 'Gömülü Alev'in Parladığı Yer.'
Temmuz ayının başında YKY tarafından piyasaya sürülen kitaptaki yazı ve şiirleri, Türkiye'nin tanınmış edebiyatçılarından Gündüz Vassaf ile Bilgin Adalı çevirdi.
Ariel Dorfman'ın, yazısındaki şu satırlar; Kitabın sıradan bir şiir kitabı olmaktan çok şiirle bir çığlık olan insanlık trjadesini gözler önüne seriyor. Kitab'ın tanıklığı sanatın, edebiyatın, entellektüel birikimin yaşanan acılara sağır, dilsiz ve kör kalamayacağınıkanıtlıyor. Tarihe önemli bir tanıklık olarak not düşüyor:
'Sesini duydukları ama asla görüp dokunamadıkları okyanusun kıyısında, o sözcüklerle soluk alıp veren tutukluları düşünün. Artık, çok uzaklardaki düşmanları karşısında ateş ve hüzünden sözcüklerle temsil edilen, bizden dinlememizi isteyen, varlıklarının gömülmüş alevini kabullenmemizi bekleyen o insanları düşünün. Yalnızca bu şiirleri okumak kadar basit bir eylemle, bir temerküz kampındaki kafeslerin içinde başlayan bu yolculuklarını tamamlamaları için onlara yardım edebilecek bir şansımızın bulunduğunu düşünün. Belki bir gün, belki kısa bir süre sonra, eğer yeterince umursar isek, yeterince kaygılanır isek, dünyayı özgürce dolaşan yalnızca şiirler olmayacak, onları yazan eller, dudaklar ve ciğerler de özgür kalacaktır.
O gün gelene kadar, gerçek yuvaları, Guantanamo Körfezi'ndeki o rezil temerküz kampı değil; yalnızlığa ve ölüme karşı yazdıkları o acı şiirler olacaktır.'
Kitap'tan insanlık vicdanına bir yankı umuduyla:
EY MAPUSHANE KARANLIĞI
Ey mapushanenin karanlığı, kur çadırını
Biz severiz karanlığı.
Biliriz gecenin karanlık saatlerinden sonra
Onurumuzun şafağı sökecek.
Varsın sararıp tükensin dünyanın güzellikleri
Yeterki rahmet etsin bizlere Rabbimiz
....
Ey zulüm, çoğal çoğalacağın kadar!
Şafak sökmek üzere...
Abdulaziz
*********
ÖLÜM ŞİİRİ
Kanımı alın,
Kefenimi,
Ve
Ne varsa benden kalanı.
Mezar başı yalnızlığında cesedimin,
Fotoğrafını çekin.
Dünya görsün,
Görsün yargıçlarınız,
Vicdanlı insanlarınız,
Görsün,
Ben ilkeliyim,
Hak yemem diyenler.
Dünyanın, tarihin önünde,
Çocuklarımın karşısında,
Taşısınlar
Bu masum canın yükünü.
Sözde barışı kollayanların elinde,
Bu günahsız canın,
Çaresiz acılara mahkumiyetini görsünler.
Cuma ed-Dussari
********
ÖZÜR DİLERİM KARDEŞİM
Özür dilerim kardeşim,
Zincir bağlıyor ellerimi,
Demirlerle çevrili yattığım yer.
Özür dilerim kardeşim,
Yardım elini uzatamadığım için yaşlıya, dula, küçük çocuklara.
Yenilgi sanma birisinin ölümünü.
Tek utanılacak şey inancına ihanet
Ve ülkünden yana çıkmamak.
Osman Abdurrahim Muhammed