Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Bezirgan TimeTurke konuştu

Teketek programının ardından hedef tahtası seçilen Nuray Canan Bezirgan, sessizliğini bozdu ve hakkındaki eleştirilere TIMETURK'te cevap verdi: Sözlerimin arkasındayım

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-06-14 17:50:00

Bezirgan TimeTurke konuştu

Bülent Şahin Erdeğer / TIMETURK

Türkiye, Nuray Canan Bezirgan'ın adını başörtüsü yasağı sebebiyle ilk defa 19982de duymuştu. İkinci defa gündeme ise yine başörtüsü yasağını konuşmak için katıldığı bir TV Programındaki sözleriyle geldi. Hakkında pek çok iddia atılan ve söz hakkı tanınmayan Bezirgan'ın kendini TimeTurk okurlarına anlatmasını istedik. Nasıl biri, hayata, dünyaya ve Türkiye2ye nasıl bakıyor. Nuray Canan Bezirgan'la arkadaşımız Bülent Şahin Erdeğer bir söyleşi gerçekleştirdi. Onu dinlemenin tam sırası:

SINIFI ROBOCOBLAR BASTI

Programa katılmanızın ardındaki asıl sebep neydi?

Programa katılmamızın amacı anayasa mahkemesinin başörtüsü ile ilgili kararını tartışmaktı. Programa Özgür-Der vasıtasıyla davet edilmiştim. Benim davet edilmemin sebebi 1998?de bir dizi problemler yaşayıp 2000 yılında yurt dışına çıkmak zorunda kalmam dolayısıylaydı. 1998 yılında İstanbul Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu 2. sınıf öğrencisiydim, başörtüsü yasağı sebebiyle bir final sınavından polis zoruyla çıkarılmak istendim. Fakat ben bu kararın insanlığa, hukuka haykırı olduğunu ifade ettim, hocam ise bana ya insan gibi giyin ya da defol buradan demişti. Sonra sınıfı robocoplar bastı.

Bu süreçte çocuğunuzu düşürdüğünüz ifade edilmişti. Uğradığınız muamele ise bu yasağın ne boyutlara ulaştığını simgeliyordu. Peki bu süreç sizin psikolojinizi nasıl etkiledi?

O sıralarda çok tecrübesizdim. Düşünsenize sizin için sınıfınızın içi polis doluyor! Ben de bir refleksle sınıfın içinde koşturmaya başlamıştım. Sanki onların elinden kurtulmam mümkünmüş gibi. O dönemlerde çocuk bekliyorduk aklıma hemen çocuğumu hapishanede getirme korkusu olmuştu. Sürekli kabuslar görüyordum, çok küçük şeylerden dolayı ağlamaya başlıyordum, mahkemeye her çıktığımda medyanın aynı bugünlerde olduğu gibi bir baskısı vardı bir suçlu muamelesi görmek beni çok yıpratmıştı, ilk kez hapis istemiyle yargılanan başörtülüydüm velhasılı?

 

NEDEN İLTİCA ETTİ? TÜRKİYE'Yİ SEVİYOR MU?

Hangi düşünceler sizi ilticaya yönlendirdi?

Türkiye'den gitmeyi hiç istemiyordum, eşiniz, dostunuz, aileniz her şeyiniz burada, kurulu düzeniniz var ve Türkiye'de yaşamayı seviyorum ancak yasak sürecinde 3 kere gözaltına alındım, davam 6 ay hapis cezasıyla sonuçlandı. Bu para cezasına çevrilmiş olsa da devam eden hakkımda 2 tane daha dava vardı, bu süreçte aldığım tehdit telefonlarından dolayı ve gözaltında yaşadığım maddi ve manevi işkenceye tabi tutuldum. Örneğin 8 saat karanlık bir ortamda yalnız başıma tutuldum, Emniyet müdürünün karşısına çıkarıldım ciddi boyutlarda aşağılandım, hakaretlere maruz kaldım, bütün bunlar yetmiyormuş gibi yerlerde sürüklendim, tekmelendim, çocuğumu düşürdüm ve kolum kırıldı. Allah aşkına soruyorum size iltica etmemem için sebep var mı?!

Bu yaşadıklarınız ve ilticanız Türkiye hakkındaki düşüncelerinizi değiştirdi mi? Türkiye'yi seviyor musunuz?

Elbette seviyorum! Benim ilticam daha güzel yarınlarda daha güzel bir Türkiye'ye geri dönme umuduyla yapılmış bir hicretti. İnsan doğduğu, büyüdüğü yeri sevmez mi? Bana bu zulümleri yapanların değil zulme uğrayanların evidir Türkiye. Buranın ev sahibi biziz onlar değil?

 

Atatürk hakkındaki tek cümlelik sözünüz gündeme oturdu. 'Atatürk'ü sevmiyorum? ile ne demek istediniz?

Ben tarihte yaşamış ve ölmüş bir şahsiyeti tartışmıyorum. Ben o şahsiyetin düşüncelerini ve o şahsiyete mal edilerek üretilen düşünce ve uygulamaları tartışıyorum. Yani sevmediğim şey bunlar. Konuyu bu noktaya getirenler ise sanki Atatürk'ün şahsına bir saldırı varmış gibi göstermeye çalışıyorlar. Burada da durmuyorlar sanki Atatürk'ün düşünceleri Türkiye ile özdeş hale getiriliyor. Yani bir şahsın düşüncelerine katılmıyorsanız Türkiye'ye düşmansınız vatan hainisiz! Böyle mantık ancak Kemalistler'de var herhalde?

 

'BEN MAZOŞİST DEĞİLİM'

Oysa ben, Atatürk'ün kendisini deklare ettiği düşüncelere katılmıyorum. Katılıp katılmamak ta en doğal insani hakkım. Onun hayat tarzıyla benim hayat tarzım arasında onun inançlarıyla, düşünceleriyle benimkiler arasında uçurumlar var. Dolayısıyla düşüncelerimiz örtüşmediği için de içimde bir sevgi beslemiyorum. Benim Mustafa Kemal'in şahsıyla bir sorunum yok. Eğer Atatürk'ün düşünceleri ve Atatürkçülük biraz önce anlatmış olduğum başıma gelen şeylere sebebiyet veriyorsa, hayatımı zindan ediyorsa neden seveyim bu düşünceleri? Kimse kusura bakmasın ben mazoşist değilim!

'ATATÜRK'E HAKARET ETMEDİM, BUNA HAKKIM DA YOK'

 

Tüm bunların sebebi dahi olsa inandığım Din'in ilkeleri gereği benim kimseye hakaret etme hakkım yok. Bu sebeple Mustafa Kemal'in şahsına yönelik ne dün ne de bugün herhangi bir hakaret etmedim etmem de ama Önder Sav Peygamberimiz'e hakaret etti Hacla alay etti o zaman nerdeydi medya?

'ATATÜRK'Ü KENDİ EL YAZILARINDAN OKUYALIM'

 

Örneğin Atatürk2ün düşüncelerini tarafsız bir gözle değerlendirmek isteyenler Uğur Mumcu'nun konuyla ilgili kitaplarına bakabilirler. O Kazım Karabekir'in M. Kemal'e yönelik eleştirilerini kitaplarına almış. Dr. Rıza Nur'un Hatıratını da okumalarını tavsiye ediyorum seviyor-sevmiyor polemikçilerine?

Benim olay yaratan bu bir cümlelik cevabım bana dava açılması yerine bu ülke insanlarının komplekse kapılmadan kimseyi yerin dibine batırmak ya da yüceltmek maksadıyla değil sadece gerçekleri tartışmak için bir paylaşım zemini oluşturmalıydı.

 

Taha Akyol'un Hangi Atatürk kitabı daha yeni çıktı bence bu olumlu bir adımdı. Polemikten kurtulmak için benim ve benim gibi düşünenlerin 'neden sevmediği' merak ediliyorsa Atatürk?ün manevi kızı Afet İnan'ın derlediği bir kitap var işe bu kitabın değerlendirilmesiyle başlanabilir. Mustafa Kemal?in kendi el yazısıyla yazılmış din ve inanç hakkındaki düşüncelerini içeriyor bu kitap. Hatta bu eser 30?lu yıllarda Liselerde vatandaşlık bilgisi ders kitabı olarak ta okutuldu. Bu kitapta Atatürk kendisini Darwinizmle tanımlıyor, yaratılışa inanmıyor, Kur'an'a tamamen materyalist bir bakış geliştiriyor bugün Öder Sav'ın ağzından kaçırdığı ifadeleri Atatürk açıkça ifade ediyor. Yanılmıyorsam bu kitabı Kaynak yayınları tekrar basmıştı, Cumhuriyet gazetesi de okurlarına hediye olarak vermişti. O kitap okunursa bizim neden hangi düşünceleri sevip sevmediğimiz daha net anlaşılır. Bu düşüncelere katılıp katılmamakta herkes özgürdür. Sonuçta şahsı ölmüştür ve inancımıza göre hesabını Allah2a verecektir. Onun için şahsıyla uğraşmanın, sövmek doğru ve ahlaki değil. Ama fikirlerini masaya yatırmak lazım.

Siz Atatürk konusundaki fikirlerinizde yalnız mısınız?

 

Hayır, ayrıca ifade etmeliyim ki bu konuda ülkemizin çok değerli bilim adamları eleştirel eserler kaleme almışlar. Hem sadece İslamcılar değil pek çok farklı düşünceden insan bu eleştirileri getirmiş. Örneğin Sosyalistlerden Prof. Dr. Fikret Başkaya'nın 'Paradigmanın İflası' isimli kitabı çok önemli. Merak ediyorum bana saldıran insanların bu kitapların isimlerinden dahi haberleri var mı? Sonra Liberal aydın Prof. Dr. Atilla Yayla var. Kemalistler onun seviyesine çıkamadıklarından Yayla hoca da lince maruz kalmıştı?

Tarihçi yazar Ayşe Hür, Metin Karabaşoğlu, Hasan Hüseyin Ceylan bu isimlerin ilmi araştırmalarını görünce yalnız olmadığımı görüyorum. Hakaret yok sorgulama var çünkü?

 

MURAT BARDAKÇI İDDİASI...

Bir de fikirlerini açıktan söyleyemeyenler var. Örneğin tarihçi Murat Bardakçı kuliste Ben de Atatürk'ü sevmiyorum dedi buna şahidiz arkadaşla birlikte. Ama baskı ve konum insanları farklılaştırıyor herhalde?

Hakkınızda Atatürk'ü koruma kanuna muhalefetten hakaret davası açıldı. Atatürk'ü sevmemenin hakaret kapsamında değerlendirlmesine nasıl bakıyorsunuz?

 

Yeryüzünde sanırım Hitler Almanyası ve Kuzey Kore'de rastlanabilecek bir mantıksızlık bu. Birisini sevmemek ona nasıl hakaret olur!

Programa davet edilirken Fatih Altaylı size şartlar sundu mu?

 

Hayır program gayet güzel başlamıştı çünkü programın konusu başörtüsüydü ama ne olduysa bir anda konu önce Humeyni'ye sona Atatürk'e uzandı. O sorular sorulmasaydı daha iyi olurdu sonuçta konu saptı.

Siz programda kim adına konuştunuz? Dernek ya da tüm başörtülüler adına mı yoksa şahsınız adına mı?

 

Ben oraya bu mücadelenin bedel ödemiş bir ferdi olduğum için davet edilmiştim, elbette sadece şahsımı bağlayan düşüncelerimi ifade ettim ama başörtülülerin uğradıkları zulümleri bir kez daha anlatmak için oradaydım. Kamuoyunda şöyle bir yanılgı var. Tüm başörtülüler aynı şekilde düşünür ve yaşar diye bu yanlış. Tıpkı başı açıklara olduğu gibi. Solcu başık açık var, sağcı var. Terörist başı açık var, bilim kadını başı açık var hepsi bir mi yani?

'HUMEYNİ TARTIŞILMAZ KUTSAL BİR ÖNDER DEĞİL'

 

İmam Humeyni hakkındaki görüşleriniz neler? Atatürk-Humeyni kıyaslamasına nasıl bakıyorsunuz?

Evet Humeyni'yi seviyorum. Çünkü bir Müslümanım ve dinim bana kardeşlerimi sevmemi öğütlüyor. Bu demek değil ki onun yılmaz takipçisiyim, onun tüm görüşlerine katılıyorum. Kevserle bizi bu konuda eleştirenler kendilerinin Atatürk'e baktığı gibi bizim Humeyni'ye baktığımızı sanıyorlar. Oysa bizim dinimizde kimseye şartsız itaat yoktur Allah dışında. Humeyni bir Müslümandır ve eleştiriye açıktır biz kimseyi kutsayıp tartışma dışı ulu bir önder ilan etmiyoruz. Humeyni'yi neden sevmiyorlar' Onlar gibi emperyalizmle işbirliği yapmadığı için sevmiyorlar, kendi ülkesinin tam bağımsızlığını gerçekten kurduğu için, İsrail?e düşman olduğu için sevmiyorlar yani malumun ilanı kişi sevdiğiyle beraberdir. Peki ben Humeyni'yi neden seviyorum? Öncelikle bir Müslüman olmasından sonra da kendi halkının Şah diktatörlüğüne karşı verdiği onurlu bağımsızlık mücadelesinin lideri olduğundan. Ayrıca sadece kendi ülkesindeki diktatörlüğe değil küresel emperyalizme karşı da direndi. Çok sade yaşadı ve halktan biriydi. O saraylarda yaşayıp saraylarda ölmedi? Tıpkı bugün Ahmedinejad?ın direnmesi gibi sadeliği gibi?

Hem Humeyni'nin tek bir sözü var mı Türkiye'yi işgal edelim diye, Humeyni komşu ve kardeş ülke İran'ın dost ve bilge liderdir benim için. O kadar gerisi beni ilgilendirmez?

Yalnız ifade etmeliyim ki Humeyni sorusuyla Atatürk sorusu ard arda geldi. Yani böyle bir mukayase yapılacağını ve linç kampanyasına yol açacağını düşünemedim. Biz oraya bunu konuşmaya çıkmamıştık.

 

'CANLI YAYIN KAZASIYDI DAHA DİKKATLİ OLMALIYDIM'

Bu durum bir canlı yayın kazası mı?

 

Tabi ki, zaten bana canlı yayın öncesi bu konuya girileceğini söyleselerdi ya o konuya girmezdim ya da bu konu hakkında daha stratejik cevaplar hazırlayabilirdim. Her şey bir anda gelişti ve sonuçları cevaplarımızı aştı. Başka yerlere çekildi. Ya da şöyle de diyebilirdim: Atatürk'ü Allah ne kadar seviyorsa ben de o kadar seviyorum?

Atatürkçülüğün ciddi bir biçimde masaya yatırıldığı bir programa katılır mısınız?

 

Bir sözümden bunlar oluyorsa bugün için bu soru herhalde bir hayal. Ama gelecekte düşünce özgürlüğünün garantiye alındığı bir gün olursa o zaman elbette katılırım. Bugün benim üzerimden topluma verilen bir mesaj var. 'Susun, akletmeyin, sorgulamayın ve itaat edin. Duygularınız bile bizim istediğimiz gibi olmalı mesajı'

'PROVAKATÖR DİYENLER İSPATLASIN YADA ÖZÜR DİLESİN'

 

Hakkınızda provakatör olduğunuza dair iddialar var. Bu iddialara ne diyeceksiniz?

Öncelikle eleştiriye sonuna kadar açığım, ama hakarete varan saldırıları nasıl anlayışla karşılayabilirim. Sonunda cumhuriyet gazetesi bizi eşek olarak çizdi! Bu mu özgür düşünce ve çağdaşlık! Ama onların yaptıklarından çok beni yaralayan şey bizim insanımız dediğimiz bazı kesimlerin yayınları. Örneğin STV iki gün hakkımda yayın yaptı. Düşünebiliyormusunuz benim için bu kanal peygambere hakaret etti bile dedi. İnsanların hakkımda iddiları varsa ellerinde kanıtları olması lazım, kanıtları yoksa öncelikle benimle görüşmeleri lazım. Gayrimüslimlere olabildiğince hoşgörülü olan kesimin televizyonu iş Müslüman birine gelince büyük haksızlığa imza attı. Ben üç çocuk annesi mü?mine bir bayanım. İnanın bana yapılan linç kampanyası bu kesimin TV?sinin yaptığı yayınlar kadar dokunmadı. Fadime Şahin?e bile benzettiler beni. Bu yüzden sabahlara kadar uyuyamadım ve ağladım?

Ne garip değil mi kendilerini Atatürk muhalifi bir zatın takipçileri olduklarını iddia eden bir cemaat nasıl davranıyor. Bu kişiler herkesle diyaloğa geçiyorlar ama böyle önemli bir konuda bana bir telefon edip sorma ihtiyacı bile hissetmiyorlar. Oysa ben onlara ulaşmak ve cevap hakkımı kullanmak içim en az 10 kişiyi araya sokuyorum ulaşamıyorum, Uğur Dündar ve Ali Kırca bana ulaşıyorlar ama bu kanal bana ulaşamıyorlar peki ne yapıyorlar benim görüntülerimle Müslüm Gündüz?ün çıplak görüntülerini ardı ardına veriyorlar. Peygamberimize hakaret ettiğimi iddia ediyorlar. Takdiri kamuoyuna bırakıyorum, Allah'a havale ediyorum?

Medya Lincinin bu denli şiddetli olmasını neye bağlıyorsunuz?

 

Burada haberi yapılan ben değilim aslında, korkulan şey halkın onların istediği kalıpların düşünmesinden duyulan korkudur. Kumdan kalelere yaklaşan dalgadan korkan çocuklar gibi?

 

Benden hep özür dilemem, sözlerimi geri almam istendi, bu para karşılığında teklif edildi. Bu ahlaki düşüklüğe boyun eğersek Rabbimize ve çocuklarımıza ne hesap vereceğiz? Bir de Yaşar Nuri Öztürk var tabi sahnede. Bana, seçim otobüsünden hitap eder gibi, haçlı seferindeki rahibe kıyafetli dedi.

 

SÖMÜRGECİ DEĞİLİM

Türkiye İngiliz sömürgesi olsun mu dediniz?

 

Kastım şudur ki Açık sömürgelerde konumunuz bellidir. Ona göre muamele görürsünüz ama Türkiye gibi örtük sömürgelerde size sahte konumlar verip esirken bile alabileceğiniz haklarınızı elinizden alırlar. Bunun için örtük sömürü açık sömürüden bile kötüdür. Bunu kast ettim. Yoksa zaten hedefimiz tam bağımsız bir Türkiye, İsrail?e ve ABD?ye ve İngiltere?ye karşı ayakları üzerinde kardeşleriyle birlik olan bir yönetim. Hatırlayın ABD, İsrail ve İngiltere?nin en büyük müttefiki kim? Ben miyim yoksa bu ülkenin en büyük Atatürkçü kurumu olan TSK mı? Ben diyorum ki Türkiye resmi ideolojiyle Guantanamo olmasın?

 

Nasıl bir Türkiye düşlüyorsunuz?

 

Düşünce özgürlüğünün hakim olduğu, kimsenin farklı olduğu için baskı altına alınmadığı bir Türkiye elbet özlemimdeki Türkiye. Örneğin Kürtlerin ana dillerini konuşabildikleri eğitimini alabildikleri, kadınların töre cinayetlerine kurban gitmediği bir Türkiye. Sosyal adaletin sağlandığı, emekçilerin emeğinin hakkının teri kurumadan tam olarak verildiği bir Türkiye. Çocuklarımın hiçbir ideolojik dayatma, yemin töreni vs. olmadan alternatif biçimde okuyabileceği okulları olduğu bir muhtırasız, darbesiz bir Türkiye, vicdani reddin doğal olduğu bir Türkiye?

 

Son olarak Time Turk okuyucusuna mesajınız nedir?

 

Ben Kur'an'ı anlamak için okumaya başladıktan sonra Müslüman oldum. Bunun için hayatımızı yönlendirecek en önemli kaynak Kur?an. Benim tavsiyem sağlıklı biçimde düşünebilmek, akledebilmek için, ölmüş modern ya da geleneksel ululaştırılan şahsiyetlerden medet ummamak için Kur?an?a anlamak ve yaşamak için sarılsınlar. Kur'an'ın muhatabına kazandırdığı dünya görüşü ve yaşam tarzı bence en önemli varlığıdır. Biz Müslüman kadınların bu çerçevedeki en önemli yaşam tarzı belirtileri de tesettürleri. Bu zamanda bizi Rabbimizin başörtüsü ile sınadığına inanıyorum. Bu sebeple tesettürün kıymetinde resmi ideoloji tarafından habersiz bırakılmış başı açık kardeşlerimizi örtünmeye, tesettürlerini kuşanmaya davet ediyorum. Örtülü kardeşlerime de örtülerinin tüm diplomalardan, kariyer hayallerinden ve tavizlerden değerli olduğunu bir kez daha hatırlatıyorum. Sadece tesettür değil Rabbimin herhangi bir tek ayetinden vazgeçmemiz isteniyorsa karşılığında ne sunulursa sunulsun vazgeçmemeliyiz.Ben bu direncimizi Kur'an ahlakının, imanın bir gereği olarak görüyorum. Çünkü onlar böyle pırıl pırıl duracak bir Kur'an Neslinden korkuyorlar. Kur'an Neslini yeniden inşa edelim duasıyla selamlıyorum tüm kardeşlerimi...

İlgili Haberler:

Nuray Canan'ın başörtüsü öyküsü

Hedefteki başörtülüler cevap verdi

Yeni 28 Şubat'ın provası mı?

Haber Ara