Haber Merkezi / TIMETURK
Gezgin Kültür Dergisi Yayın Yönetmeni Halit Ömer Camcı'nın dünyanın farklı kültürlerini anlatan görüntülerinden oluşan fotoğraf sergisi 3-12 Mayıs tarihleri arasında Cemal Reşit Rey Sergi Salonunda izleyicisi ile buluşacak.
Nikon'un ana, THY'nin ulaşım sponsorluğunda gerçekleştirilen sergi dünyanın birçok ülkesini duru bir bakışla belgeleyen fotoğrafları içeriyor. 'Bir daha bakmak' başlığında sergilenen fotoğraflarda yeryüzü vatandaşı olma bilinci ile ilgili ipuçları bulmak mümkün. Bangladeş'ten Kırım'a, Amerika'dan Malezya'ya kadar onlarca farklı ülkeye ve kültüre ait ışıkları makinesi ile sabitleyen sanatçı, fotoğrafların oluşum sürecini şöyle özetliyor:
'Bir makinenin düğmesine bastığımızda, bastığımız 'saniyenin binde
biri' aralığında ne olup bittiğini bilmiyoruz, bildiğimiz ortaya çıkan
muhteşem sonucun bize anlattıkları. Dünya vizörün hem önünde hem
de arkasında. Fotoğrafçı dünyayı bir dünyalı olarak fotoğraflıyor. Dışarıdan
değil. Gezip-tozduğum coğrafyalarda gördüğüm şey o coğrafyanın kendi insanının kaderini de belirlediği idi. Her coğrafyanın ve her kaderin, her milliyetin ve her rengin üzerinde bir ortak kimliğin var olduğunu gördüm; yeryüzü vatandaşı olmak diye isimlendirebileceğim bu kimliğin bir belgesi yok. Ama her insan yüzüne düşen bir ışığı var. Peşinde koştuğum şey hep bu oldu.?
'Bir daha bakmak'
Fotoğrafın sanatla kesiştiği köşe
'Sanatın neresindedir fotoğraf ve sanat mıdır aynı zamanda?'
Çok alıştık farkındayım! Bir makinenin düğmesine bastığımızda, bastığımız ?saniyenin binde biri? aralığında ne olduğunu akletme ihtiyacı dahi duymuyoruz artık. O kadar kanıksadık ki. Bir görüntüyü üretmeyi değil üretmeden yaşamayı aklımız almıyor bu saatten sonra. Halbuki ilk kare.. Bir kağıda bile değil bir duvarın beyaz kirecine düşen ilk fotoğraf karartısı.. Hem de bir günün üçte biri kadar süren uzuun bir zamana yayılmış pozlamayla. Sonra o duvara düşen arka bahçe görüntüsü.. Bunun hayal mi halüsinasyon mu, bir büyü mü yoksa simya mı olduğuna karar verememe hali.. Bütün bunları hatırladığımızda fotoğrafın hayatımızın ne kadar da içinde yer aldığını; ondan öncesini, insanlığın onsuz bir zaman aralığı yaşamamışlığını kabullenişe geliyor neredeyse. Bir erkeğin baba olduktan sonra artık hep baba olması gibi bir durum. Babalık ve fotoğraf. İki güzel kelime yan yana ne de hoş duruyor.
Baba olmakla fotoğrafın ne ilgisi var diyeceksiniz! Söyleyeyim.
Bu soru ile doğru fotoğraf / sanat olan fotoğraf nedir? sorusunun cevabı hemen hemen aynı cümlelerle açıklanabilir.
Bir hastane odasında çocuğunu ilk kez gören bir babanın dönüp dönüp ona bir daha, bir daha bakması gibidir doğru fotoğraf. Böyle bakılası bir görüntüyle karşılaşan fotoğrafçı denklanşöre bir aşkınlık ruhu ile bastığında karşımıza çıkan ürün: yüzyıllarca bakılacak, ilk görüldüğünde zihinlerde yer edilecek fotoğraftır.
Bir müzede, bir tablonun yada bir mozaik?in önünde saatlerce durabiliyorsak, dönüp dönüp tekrar ona bakabiliyorsak, müzeden çıktığımızda aklımızda sadece o eser kalabiliyorsa buna biz 'sanat' adını veriyoruz. Fotoğraf da öyledir. Bir dergide, kitapta, bir reklamda, sergide gördüğümüz bir fotoğraf gözlerimizi kapattığımızda zihnimizde canlanıyorsa o fotoğrafa kelimenin tam anlamıyla 'fotoğrafın sanat olduğu kare' imini yapıştırabiliriz. Bizi sarsan, bize sorular sordurtan, hatrımızdan çıkmayan, bakıp bakıp durabildiğimiz, herkese anlattığımız o kare; bizde yankısını bulmuş bir beste, zihnimize kazınmış bir Leonardo tablosu kadar legal ve ulaşılmazdır. Da Vinci'nin bir fotoğraf makinesi kullanmasını ne kadar isterdim.
Bir babanın dönüp dönüp her bahane ile çocuğunu anlatması boşuna değildir. O çocukta gelecekte varolmanın simyası gizlidir. Baba olmak, sıradan bir erkek olmaktan kurtulmaktır. Evlatla geçirilen ilk gün tamamlanmışlık hissinin yaşandığı en yoğun zamandır. Yeryüzünde bulunmuş olma en derin anlamına ulaşmıştır. O zaman ortaya hep bakılacak, güzelliklerle anılacak, bir 'yapıt' çıkmıştır. Biz buna çocuk yada fotoğraf diyebiliriz. İnsan, şüphesiz eserindedir. Her fotoğrafta o fotoğrafı çekenden bir iz, her evlatta babasından bir hatıra saklıdır.
Sanatın fotoğrafla buluştuğu yer, babanın evladına defalarca baktığı noktadadır.
Halit Ömer Camcı
Halit Ömer Camcı / Biyografi
1975 Ordu doğumlu olan Halit Ömer Camcı fotoğraf çekmeye 95 yılında başladı. 2000 yılı İstanbul Üni. Edebiyat Fakültesi mezunu. On yılı aşkın süredir bir çok dergide fotomuhabirliği / fotoğraf editörlüğü, bazı sinema filmlerinde set fotoğrafçılığı yaptı. Chicago, Cakarta, Şam, Colombia, Minesota ve İstanbul'da sergiler açtı. Tarık Zafer Tunaya, Atatürk Kitaplığı, Yerebatan Sarnıcı gibi yerlerde fotoğraf gösterileri ve söyleşiler yaptı. Bir kısa filmi ve birçok yarışmada ödülü bulunan Camcı, Türkiye şehirlerinin tamamına yakınını ve onlarca ülkeyi fotoğrafladı. Hz. Mevlana, Lale, İslam Mimarisi, Türkiye Çiçekleri, Kutsal Yolculuk-Hac, Medreseler, Yüzyılların Başkenti İstanbul.. çalıştığı fotoğraf konularından bazıları. Birçok albüm kitaba imza atan sanatçı Bilim Sanat Vakfında bir dönem fotoğraf okumaları dersi verdi. Camcı, bir yılı aşkın bir süredir Gezgin/Kültür dergisinin yayın yönetmenliğini yapmaktadır. Hayran olduğu bir oğlu var.