Dolar

34,8685

Euro

36,6398

Altın

3.021,13

Bist

10.048,55

İstanbul'da 'tarih kıyımı'

Kültürel mirasımızı simgeleyen eserler son bir asırda yerle bir edildi. ?Yitik Mirasın Peşinden' adlı kitap yöneticilerin eliyle gerçekleşen İstanbul?daki tarih kıyımını gözler önüne seriyor.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-04-17 15:01:00

İstanbul'da 'tarih kıyımı'

Türklerin İslam diniyle tanışmasıyla İslam medeniyeti daha da büyümüş, Selçukluların Anadolu'ya girmesiyle Anadolu Selçuklu Devleti ve ardından Osmanlı İmparatorluğu zamanında zirveye ulaşmıştır. Bu dönemlerde Anadolu ve Avrupa'da eşsiz eserler ortaya konmuştur. Türk-İslam medeniyetini simgeleyen en önemli eserler yapılardır. Anadolu Selçuklular, Anadolu'da bir çok kervansaray, medrese, külliye, cami ve kümbetler yaparak İslam medeniyetine kazandırmıştır. Anadolu Selçukluların yıkılmasının ardından kurulan Osmanlı beyliği büyüyerek, İstanbul'un fethiyle bir İmparatorluk kurarak adeta yeni bir medeniyet inşa etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun İslam medeniyetine eşsiz eserler kazandırmış ve bir çok eser günümüze kadar ulaşabilmiştir. Ancak bu eserler son bir asırdır yöneticilerin eliyle yerle bir ediliyor. Sanat Tarihi Uzmanı ve İstanbul Şehri Kültür Tarihi Araştırmaları Merkezi (İKTAM) Başkanı Süleyman Faruk Göncüoğlu son çalışması ?Yitik Mirasın Peşinden? kitabında bu tarihi kıyımı fotoğraf ve belgeleriyle gözler önüne seriyor.

 MUASIRLAŞMA ADINA...

Göncüoğlu, Türkiye gazetesindeki söyleşisinde bu kıyımın 19. yüzyılda yaşanmaya başlayan sancılı siyasi ve toplumsal değişimlerle baş gösterdiğini, bunun ?batılı gibi yaşama ve düşünme şekli? olarak algılanan ?muasırlaşma-modernleşme? fikrinin sonucu olarak ortaya çıktığını kaydediyor. Kitapta yer alan bilgilere göre, tarihî tahribatın büyük bir kısmı yöneticilerin eliyle yapılmış. II. Meşrutiyet?ten itibaren şehremini (İstanbul Belediye Başkanı) olan Cemil Topuzlu Paşa?dan başlayarak, Cumhuriyet döneminde Lütfi Kırdar ve Fahrettin Kerim Gökay?ın başkanlıklarında yürütülen imar faaliyetleri içerisinde pek çok eser yıkılmış. Mesela 1931 senesinde yıkım için Üsküdar Kaymakamlığı âdeta bir seferberlik (!) başlatmış. Dönemin kaymakamı İzzet Bey tarafından gerçekleştirilen ve Mihrimah Sultan Külliyesi?nin kervansarayıyla başlayan ?şehirleri güzelleştirmek? diye tutanaklara geçen yıkımları müzeler idaresi bile durduramamış. Bu yıkım, ilerleyen tarihlerde Üsküdar Meydanı düzenleme projelerini getirmiş. İlki 1943?de yapılan Üsküdar Meydanı Tevsi ve Tanzim Planı projesiyle Mihrimah Sultan Camii, türbe, sübyan mektebi ve medresesi ve 18. yüzyıla ait meydan çeşmesi haricinde caminin ön tarafı tamamen boşaltılmış.

 CAMİLERİ SİLEN KANUN

1935 yılında kabul edilen ?500 metre çevre içinde iki caminin olmayacağını? öngören kanunla birçok ibadethane tarihe karışmış. En şiddetli tahribatsa 1940'larda yaşanmış. Fransa?dan getirilen Mimar Henry Prost, geleceğin İstanbul?unu tarihî kimliği ile değil de otomobil yollarıyla donatmak üzere projeler geliştirmiş. Haliç bölgesini sanayiye açan Prost?un 1949 yılına kadar hazırladığı projeler, hızlı bir şekilde İstanbul?u imar etme gayretleri içerisinde olan diğer dönemlerde de uygulama bulmuş. Bu gayretler sonucunda Fatih devrinden kalma bir çarşı olan Saraçhane tamamen ortadan kaldırılmış. Devamında Çandarlı İbrahim Paşa Hamamı, Altuncuzade Tekkesi ve Süleyman Halife Sübyan Mektebi bir yana İMÇ blokları altında kalan Hoca Teberrük Mescidi bu modernleşme serüveninin ilk kurbanları olmuş. Hele yola tesadüf etmeyen Revani ve Firuzağa mescidleri hiç gereği yokken yıkılmış. Azepler, Tüfenkhane, Saraçhane, Zeytinciler, Mimar Ayaş mescidleri, Voynuk Şücaeddin Camii, Çandarlı İbrahim Paşa Hamamı, Gürcü Mehmed Paşa Çeşmesi yol yapılmış.

 DALGA DALGA KIYIM

Yıkımı sonraki yıllarda da artarak devam etmiş. Bu dönemde Aksaray Meydanı, Vatan, Millet ve Fevzipaşa Caddeleri üzerinde yer alan 54 cami yerle bir edilmiş. Şehrin ana aksını oluşturan önemli tarihi arterleri ve eski yerleşim dokusu parçalanmış. Eski eser, sivil mimari örnekleri, yeni dönem yapılarda olmak üzere 7 bin 289 bina birkaç yıl içinde plansız, rasgele ve hızla moloz yığınına dönüştürülmüş.

Lütfü Kırdar?ın MİLLİ ŞEF sevgisi

İstanbul'da dönemin en ihtişamlı askerî yapılarından biri olan Taksim Kışlası, Avrupa?da eğitim görmüş subaylarımız ve Batı?dan getirilen uzmanlar tarafından, orduyu modernleştirmek amacıyla Sultan Abdülmecid (1839-1861) döneminde inşa edilmişti. Cümle kapısı ve cephesinin ihtişamı dillere destandı. 31 Mart 1908?e kadar amacına uygun kullanıldı. İşgal yıllarında barınak yapıldı. Daha sonra iç avlusu İstanbul?un ilk stadı oldu. 8 bin kişi alabilen kışlada, at, bisiklet, güreş müsabakaları yapıldı. 1939?da İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı olan Dr. Lütfi Kırdar tarafından başlatılan Taksim Meydanı?nın düzenlenmesi çalışmasında yıktırılıp yeri ?İnönü Gezisi? olarak tanzim edildi. Ortasına da İsmet İnönü?nün (Milli Şef) heykeli dikilecekti ama dünyanın en anlamsız heykeli olarak görülen bir ?kasatura? konduruldu. Heykel uzun süre orada kaldı.

TOPHANE, RESSAMLARIN MEKÂNIYDI
Adını Fatih Sultan Mehmed?in yaptırdığı top dökümhanelerinden alan Tophane, sonraları esnaf bölgesi olur. Güzelliğiyle, 18. yüzyılda Tomas Allom, William Henry Barlett ve J. Arnout gibi ressamları ağırlayan tarihî semt, bundan yarım asır önce büyük bir yıkıma uğrar...

Anadolu Hisarı?ndaki İstanbul Şehri Kültür Tarihi Araştırmaları Merkezi (İKTAM) Başkanı Süleyman Faruk Göncüoğlu, tarihten koparılan mimarlık harikası eserleri belgeleriyle gün yüzüne çıkartıyor. Bir İstanbul aşığı olan Göncüoğlu, kültürel mirasın yaşatılması için kitaplar hazırlıyor; gençleri ve uzmanları konuk edip sohbetler düzenliyor. Göncüoğlu?nun son çalışması ?Yitik Mirasın Peşinden? kitabı cüsseli olmamakla birlikte ilginç fotoğraf ve belgeleri ihtiva ediyor. Göncüoğlu, dizimizin ilk bölümünden bu yana konu ettiğimiz İstanbul?daki tarih kıyımını bir bir gözler önüne seriyor.





Tarihin tozlu kapısını birlikte aralayalım!..
Buradan cumhurbaşkanlığı, TBMM, başbakanlık, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Anıtlar Kurulu, vali, kaymakamlar, belediye başkanları, en küçük yönetim birimi olan muhtarlıklar, sivil toplum kuruluşları ve medya kısacası tarih duyarlılığı olan herkese sesleniyoruz: ?GELİN ORTAK MİRASIMIZ OLAN TARİHÎ ESERLERİMİZE SAHİP ÇIKALIM VE ÇÜRÜMEYE TERK EDİLMİŞ OLAN ASIRLIK YAPILARIN TOZLU KAPILARINI BİRLİKTE ARALAYALIM!..?



HİSARDAKİ CAMİYİ MEYHANEYE ÇEVİRMİŞLER
Rumeli Hisarı?nda konser verilen alanda bulunan Fatih Camii?nden geriye sadece kırık bir minare kalmış (üstte)... Göncüoğlu?nun kitabında yer alan bir belgede ise; Milli Şef dönemi CHP?sinin Anadolu Hisarı?nda bulunan bir camiyi meyhaneye dönüştürdüğü yazılı.



TAKSİM KIŞLASI?NIN SONU
Kitapta yer alan ve şimdi yerinde yeller esen tarihî yapıların en hazin olanı Taksim Kışlası. 1939?da yıktırılıp yeri ?İnönü Gezisi? olarak tanzim edildi.



?GÖRÜNÜMÜ BOZUYOR? DİYE KIYDILAR
Fethin ardından Ayasofya?da oluşturulan ilk medrese binasında 1924?e kadar eğitim verildi. Bu tarihten sonra kimsesizler yurdu olarak kullanılan bina, 1934 yılında görünümü bozduğu gerekçesiyle Antikiteler ve Müzeler Umum Müdürü Aziz Oğan?ın emriyle yıktırıldı.



AKM YIKILIR ÇÜNKÜ...
Taksim?deki AKM?nin yerine evsaflı bir kültür merkezi yapılması tartışılıyor. Oysa, önceleri AKM?nin yerinde mimarlık harikası bir bina bulunuyordu.



GEÇMİŞİMİZE RESMEN ZİFT ÇEKMİŞLER
Turunçlu Suyolu?na bağlı Şehremini?deki Koruk Çeşme?nin 1936 yılındaki içler acısı hali, bize tarih tahribatının boyutunu ziyadesiyle anlatıyor... Siyah boya veya ziftle kapatılan çeşmenin kitabesinin durumu belediye encümen dosyasında bu şekli ile yer almış.


Sanat Tarihi Uzmanı Süleyman Faruk Göncüoğlu

Haber Ara