Başbakan Recep Tayyip Erdoğan?ın New York Times Gazetesi?ne açıkladığı Güneydoğu paketi yurtiçi ve dışında tartışılıyor. Başbakan, yeni planın hükümetinin terörle mücadeleyi yalnızca askeri değil sosyo-ekonomik, kültürel ve diğer yöntemlerle çözme kararlılığını göstereceğini savundu. Washington?daki düşünce kuruluşlarından Brookings Enstitüsü uzmanlarından Ömer Taşpınar?a göre, AKP kendisini Kürt sorununu çözebilecek bir parti olarak görmeye başladı. Taşpınar Devrim Çubukçu?nun sorularını yanıtladı:
TAŞPINAR Planın önemli boyutu sosyo-ekonomik ve kültürel kalkınmaya verdiği önem... Yani bir bakıma güneydoğu anadoluda eğer ekonomik şartlar, alt yapı ve eğitim olanakları artarsa, terörizm ile mücadelenin asıl nedeni olan bazı zorluklarla mücadelede daha ciddi başarı kazanılacaktır mesajını veriyor. Öte yandan dengeli bir mesaj... Çünkü, Başbakan Kürt meselesinin yalnızca sosyo-ekonomik kalkınmayla çözülebileceğini söylemiyor başbakan, kültürel haklar konusunda medyada yapılacak bir reformun ve 24 saat yayın yapacak Kürtçe bir televizyonun bir bakıma Kürt kültürel kimliğinin tanınması açısından önemli bir adım olacağını söylüyor.
Bu kültürel ve sosyo-ekonomik paketin öncekilere göre farkı nedir? Daha önce de bu tür paketler açıklandı. Paketin yerel seçimlerden önceki döneme rastlaması bazı soru işaretlerine neden oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
TAŞPINAR Daha önceki paketlerde Kürt dilinin kullanılması, Kürtçe televizyon, Kürtçe yayın yapan devlete bağlı bir televizyonun kurulması gibi konularda çok ciddi açılımlar olmamıştı. Şu anda Kürtçe yayın yapan TRT GAP TV günde yalnızca birkaç saat yayın yapabiliyor. Dolayısıyla kültürel açıdan yapılacak bu açılım diğerlerine oranla daha önemli. Ekonomik açıdan baktığımızda ise, söz konusu rakam geçmişteki rakamlardan oldukça yüksek. Ve AK Parti?nin de bölgede son beş yılda yaptığı şeyler kendisine 22 Temmuz seçimlerinde büyük oy kazandırdı. Türkiye bir demokrasi, demokrasi olduğu için de hükümetler her zaman için seçim kazanmak amacıyla hareket ederler. Yerel seçimlerin 2009 yılında yapılacak olması, AK Parti?nin DTP?ye kıyasla daha fazla oy alabilecek gibi görünmesi bölge genelinde, tabii, AKP?yi kamçılayıcı bir unsur. Yani AKP için daha ciddi bir motivasyon yaratıyor. AKP kendisini Kürt meselesini halledebilecek bir parti olarak görmeye başladı. Daha da önemlisi, kendisini Kürtleri temsil eden en meşru parti olarak görmeye başladı. Dolayısıyla Diyarbakır Belediye Başkanlığı başta olmak üzere, bölgedeki belediye başkanlıklarını eğer AKP kendi eline alabilirse, Kürt meselesindeki bazı açılımları hükümet olarak daha rahat bir biçimde yapabileceğine inanıyor. Tabi, bu strateji başarılı olur mu, DTP?nin buna karşı geliştireceği strateji nedir ve kimlik politikalarını ne derecede Türkiye?deki Kürt milliyetçiliğini rahatlatacak veya onların isteklerini giderecek olup olmadığını görmemiz gerekecek. Bunları konuşmak için biraz erken.
Kaynak: Voanews