Subutay Gencer / TIMETURK
Ünlü mafya uzmanı Pino Arlaki, İtalyan mafyası ile ABD gizli servisleri arasında eskiye dayanan sıkı bir ilişki olduğunu söylemişti bir söyleşide. CIA şefi Allen Dulles?in Ünlü İtalyan Mafya babası ?Patronların Patronu? Lansky ile iş birliğine girerek mafyanın CIA yararına çok uluslaştırılma projesini gerçekleştirdiğini ve bu iş birliğinin meşhur akıllılar kulübü Bilderberg?in kurulması aşamasında da devam ettiğini ifade ettiğinde ?ama piyonlar şahlara çelme takarak kaleyi çoktan düşürdüler? gibi meşhur bir örnek vermişti.
Sonraki yıllarda ABD?nin sosyal tabanından siyasal tavanına kadar virüs gibi bulaşan İtalyan mafyası ile mücadele etmek zorunda kalan Amerikan yönetiminin bu tavrına ilişkin bir soruya yanıt veren Arlaki, ?Oyun başlamadan taşlar yerini almaz. Ama Oyun bittikten sonra Şah ve piyon aynı kutuya girer. ? demişti.
Pino Arlaki?nin o söyleşideki ilginç analizi ise, İtalyan mafyasını bertaraf eden CIA in, Perestroyka sonrası ABD ye taşınan Rus Mafyasına karşı yaşadığı mücadele zorluğuna ve çaresizliğine ilişkindi; ?İtalyanlar akşama kadar tavla oynarlardı. Onların kaderi zarın gelişine bağlı idi. Ruslar ise Satranç oynuyorlar. Her taktiğe karşı hazır binlerce kombinezon ve hamleye sahipler. Rus Mafyasına karşı verilecek mücadelenin yöntemi daha zekice olmalı?
Somut, objektif ve birleştirici düşünce yeteneğini irade disiplini altında tutan, yüksek kombinezon ve hayal gücünü Taktik zeka ile yoğurup mücadele diyalektiğine dönüştüren bir diplomasi oyunudur aslında satranç.
Aklın akla karşı hamlesini 64 kareye sığdıran bu zihinsel sporun başarılı yöneticisi, Türkiye Satranç Federasyonu Başkanı Sn. Ali Nihat Yazıcı ile yaptığımız söyleşiyi, ?oyun-hayat? ilişkisi içinde ele alarak işlemeye çalıştık.
Subutay Gencer sordu, Ali Nihat Yazıcı yanıtladı.
Subutay Gencer: Satranç bir oyun değilse hayatla olan ilişkisi nedir?
Ali Nihat Yazıcı: Satranç, hayatın 64 kare üzerindeki izdüşümüdür.
Yaşamda çok sayıda küçük birbiriyle sonuçsal olarak bağlantı kurulabilecek ya da kurulmaması gereken oyunlar olduğunu düşünelim. Satranç tek bir oyun değildir. Şöyle düşünelim. Satrançta her oyun eşit başlar. Hatalarımız, doğrularımız sonucu belirler. Ardından, bütün taşlar, ?Şah ve Piyon? aynı kutuya konur. Aslında bu bir atasözüdür. ?Oyun bittikten sonra Şah ve piyon aynı kutuya girer!? Yaşamda da öyle değil midir?
Sonra tekrar o kutudan çıkar ve yeni bir oyun başlar. Yine eşit konumda. Önemli olan her oyunda daha iyiyi bulmak, daha iyi hamlelerle o tek oyunu kazanmaya çalışmaktır. Eğer, oyunu kaybederseniz ve bu psikolojik durumu bir sonraki oyuna taşırsanız, işte o zaman o oyuna eşit başlayamazsınız. Hatta oyunu kazanırsanız, bir sonraki oyuna bu farklı psikolojik durumu taşırsanız, bu rehavet size o oyunu bu kez kaybettirebilir de.
İşte bunun için satranç, oyundan ziyade bir mücadele ilmidir. Hem taktik açıdan hem diyalektik açıdan.
Peki, durum yaşamda nasıl derseniz?
Aynı değil mi? Bir çok oyun arka arkaya ya da aynı anda oynanır. Önemli olan başarısız olduğumuz bölümlerin sonucunun bir sonraki başlangıca taşınmamasıdır. Yaşamda her zaman yeni şanslar vardır. Yeni kazanımlar olabilir. Doğru olan hep daha iyiyi bulmaya çalışmaktır.
Çok yanlış bir kanı vardır: ?Satranççılar kaç hamle sonrasını görür?? Çok yanlış buluyorum bunu. Geleceği medyumlar görür derler, ve ben medyum olduğuna inanmıyorum. Doğru olan geleceği görmek değil, gelecekte kendime daha çok seçenek oluşturmaktır. Tıpkı satrançta olduğu gibi..
Türkiye Satranç Federasyonu Başkanı Ali Nihat Yazıcı
Öyle hamleler yapmalıyız ki, ulaşacağımız konumlarda, rakibin (yaşamın) bize hazırlayacağı sürprizlere farklı yanıtlar verebilme şansımız olsun. Üstelik o konumda bunlardan en iyisini seçebilelim. En doğrusuna karar verebilelim. Eğer kaybetmemek için tek hamle yapmak zorundaysak, oynayan biz değil, oynatılan konumda oluruz. Yaşamda da aynı şekilde davranmak gerekir. Yaşamın belirlediği geleceğe doğru hamle yapmamalı, yaşamımızı değiştirebilecek bir gelecek için farklı seçenekleri olan konumlara ulaşacak kararlar vermeliyiz.
Sizce satranç, standart bir zekayı geliştirebilir yada ondan bir deha çıkarabilir mi?
Zeka doğuştan kalıtsal ve sabit, değişmez bir şey değildir. Zeka, insanın beyinsel işlevlerini kullanma yüzdesidir diyebiliriz. Problemleri çözebilme sanatıdır diyebiliriz.
O yüzden, satranç zeki insanların sporudur tezi son derece yanlıştır. Doğrusu, satranç sporunu yapanların zekalarının değişeceğidir. Sorunuz çok doğru, satranç standart bir zekadan bir deha çıkarabilir. Ben bunun çok sayıda örneğini biliyorum. En azından yaşamımdaki başarıları, zekama ve bunu satrançla sürekli geliştirmeme borçlu olduğumu düşünüyorum.
Size göre felsefi nitelik ve sosyolojik karakter olarak satranç, doğulu mu batılı mı?
Tarihçiler satrancın Hintliler tarafından kurgulanıp temellendirildiğini söylerler. Oradan Perslere (İran?a) Perslerden de Araplara geçtiği, Araplardan, Emevilerin İspanyayı fethetmesi ile Avrupa?ya taşındığı yazılır.
Peki bugünkü satranç, doğduğu yerde mi daha güçlü, taşındığı yerde mi?
Satranç, yaklaşık 4.000 yıl önce Hindistan?da doğmuş bir oyun. Ardından, üç koldan dünyaya yayılmış olduğu tahmin ediliyor. Bir kol, İran üzerinden, Araplara; ardından Emeviler aracılığıyla Endülüs üzerinden Avrupa?ya ulaşıyor ve modern satranç doğuyor. Diğer kol, Çin?e bir diğeri de Japonya?ya ulaşıyor. Bu ülkelerde de iki farklı satranç doğuyor, halen de var.
Modern Satranç, doğulu kökenler üzerine, batılı yeniliklerle vücut buluyor. 19.YY ve 20.YY?da Rusya?da tekelleşen satranç, soğuk savaş döneminin, sıcak iletişim araçlarından biri oluyor. 1972 yılında oynanan Fischer ? Spasky maçını anımsarsınız. Amerika ve Sovyet sistemlerinin çatışmasının sembolü haline gelmişti bu maç. Ardından, 80li yıllarda, Karpov ? Kasparov maçı ise, doğu blokunun çatışan iki yüzününün (Komünist Rusya ve Perestroyka eğilimleri) arasındaki mücadele olmuştu. Karpov Komünist Partinin Gençlik kolları başkanıydı ve Dünya Şampiyonuydu. Genç Kasparov?a karşı 5-0 öne geçtiği maç, 5-5 olunca (altı yapan kazanıyordu unvanı) SSCB tarafından maç durduruldu.
Bu uzun süren mücadele tekrar başladığında, Kasparov maçı kazanınca esasında bu SSCB?nin çöküşünün ilk haberi olmuştu.
Bugün, Dünya Satrancının %70?inin Avrupa?da olduğu söylenebilir. Ama 90 lı yıllarda, Doğu tekrar geri geldi. Halen Dünya Satrancında üç önemli kutup olduğunu söyleyebiliriz. Birisi Hindistan, diğeri Rusya (halen en güçlü olan), diğeri de Çin. Şimdi belki inanırsınız belki inanmazsınız ama dördüncü kutup Türkiye oluyor. 15 yıl sonra Türk Satrancı dünyaya egemen duruma gelebilir.
Satrancın türleri var mıdır?
Satranç bugün tek standart ile dünyada oynanmaktadır. Yaklaşık olarak 300 yıldır kuralları değişmeyen tek spor ya da olgudur. Bu kadar geleneksel olmasına karşın satranç halen yaratıcılığın bitmediği bir spordur. Halen yenilikler, yeni başlangıçlar bulunabilmektedir.
Size göre satrançtaki en kötü ilk hamle hangisidir?
Böyle bir şey söylemek çok zor. Daha doğrusu bu sorunun yanıtı her gün değişebilir diyeyim felsefi olarak. Satrançta hamle vardır ama doğrusu hamlelerin bir araya gelmesiyle oluşan fikirlerdir. Yani bir hamle, bir fikirde çok iyi olabileceği gibi başka bir fikirde çok ama çok kötü olabilir. Satrançta en kötü ilk hamle değil de, temel satranç ilkelerine aykırı ilk hamleler olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, bunlar da zaman içinde, birilerinin bulabileceği yenilikler ile değişebilir.
Türkiye?de dünyada tarihte bilinen en büyük satranç ustaları kimlerdir?
Türk Satrancının yakın tarihine bakarsak, Cumhuriyet dönemine yani, rahmetli Nevzat Süer?in, halen yaşamda olan İlhan Onat?ın, Satrancın devlete bağlandığı ve spor olarak kabul edildiği 1991 yılına kadar çok önemli ustalarımız olduğunu görebiliriz. Bugüne geldiğimizde, Türk Satrancının en önemli ismi Büyük Usta Suat Atalık?tır. Dünya sıralamasında ilk yüze girme başarısını gösteren tek yurttaşımızdır. 1964 doğumlu Suat ATALIK halen aktif satranca devam etmektedir.
Suat Katalık ve eşi Katya Katalık
Türkiye Satranç Federasyonu başkanısınız. Satrancın sosyal ve eğitimsel olarak Türkiye?de hak ettiği değeri bulduğunu düşünüyor musunuz? Bu anlamda Milli eğitim Bakanlığı ile sürdürdüğünüz ortak çalışmaların planladığınız şekilde gittiğini söyleyebilir misiniz?
Henüz hayır! 2005 yılında, Milli Eğitim Bakanlığının, satrancı seçmeli ders olarak kabul etmesinden sonra bu konuda çok büyük bir atak yaptık. Şu anda eğitsel araç olarak satranç çok önemli bir misyona sahip. Ancak halen ülke yönetiminin bu farkı tam olarak kavrayamadığını düşünüyoruz. Burada hükümeti kastetmiyorum. Tüm organlarıyla ülkeyi kastediyorum. Federasyonumuzun, 23 Aralık 2005 tarihinde Türkiye İş Bankasıyla sponsorluk sözleşmesi imzalamasından sonra sporumuzun bilinilirliği ülke genelinde inanılmaz ölçütlere ulaştı. Milli Eğitim Bakanlığı ile yaptığımız çalışma çok iyi düzeyde devam etmekte ve önümüzdeki dört yılda daha da iyi bir boyuta ulaşacak. Bugün Dünya Satrancına örnek bir model geliştirdik. Milli Eğitimde, Satrancın seçmeli ders olmasındaki amacımız asla ilk öğretim okullarında Dünya Şampiyonu yetiştirmek değildi. Amacımız, ülkemizin geleceğini oluşturacak olan gençlerimizin, öğrenmeyi bilinen, düşünmeyi yetenek olarak geliştirmiş kuşaklar olmasını sağlamaktı. Bu anlamda çok başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Ancak, spordaki durumumuza bu başarının henüz yansımadığını düşünüyorum. Ülkemizde bizim ve futbol dışındaki 55 federasyonun lisanslı aktif sporcu sayısı bugün 96.000 civarında (GSGM resmi rakamları). Oysa bizim aktif sporcu sayımız bunun %20?si fazla. Ama ülkeden sporda aldığımız kaynağa, büyümemize bu oranın yansımadığını görüyoruz. Bu anlamda sürecin henüz istediğimiz noktada olmadığını düşünüyoruz.
Federasyon olarak Avrupa ve Dünyadaki başarılarınız ve başarılı sporcularınızdan bahseder misiniz?
Son iki yıl içerisinde bu anlamda çok başarılı sonuçlar aldık. 2006 yılında Avrupa Bayanlar Şampiyonluğunu Suat Atalık?ın eşi Katya Atalık aldı. 2006 ve 2007 Avrupa 16 yaş altı bayanlar şampiyonluğunu iki yıl üst üste Kübra Öztürk aldı. 2007 yılında 18 yaş altı Dünya Üçüncülüğünü Betül Cemre Yıldız aldı. Okullar düzeyinde iki yılda 3 Dünya Şampiyonu çıkarttık. Dünya satrancında iddialı durumdayız artık. (Madalya Tablomuz ektedir)
Aktif olarak satranç oynayan kaç lisanlı oyuncunuz var?
Aktif olarak satranç oynayan 119.384 lisanslı sporcumuz var (8 Mart 2008) toplam lisanslı sporcu sayımız ise 217.000 civarındadır.
Devletin size tahsis ettiği yıllık bütçen nedir? Bu sizin yıllık faaliyet programlarınızı karşılamaya yetiyor mu?
2008 yılı için tahsis edilen bütçe 600.000 YTL?dir. Bu bizim yıllık bütçemizin %10?udur. Ne yazık ki yetmemektedir. Kendi kaynaklarımızı artırmaya çalışıyoruz. Ancak şu anda maddi sıkıntıları olan bir federasyonuz.
Sponsor desteğiniz var mı?
Evet, Türkiye İş Bankası, ana sponsorumuz. Ayrıca ufak tefek aldığımzı sponsorluklar da var. Ama, Türk Sporunda ve Dünya Satrancında yapılan en büyük kurumsal sponsorluk projesi, İş Bankasının bize sponsor olmasıdır. Banka, Satranca olan sponsorluğundan çok mutlu, biz de onlardan. Daha iyi duruma getirmeye de çalışıyoruz.
2008 yılı içinde en çok önemsediğiniz satranç organizasyonu hangisi? Ne zaman ve nerede yapılacak?
Bu yıl bizim düzenleyeceğimiz en önemli organizasyon, Dünya Gençler Şampiyonası. 70 ülkeden 250?den fazla sporcunun katılacağı bu organizasyonun henüz yeri belli değil.
Reklam verenlere bir mesajınız var mı?
Ayda yaklaşık 150.000 farklı ziyaretçi ve toplam 10 milyon tıklama alan sitemize bakmalarını öneriyorum. Dünyanın en çok ziyaret edilen Satranç Federasyonu sitesi ve ülkemizin en çok ziyaret edilen Spor federasyonu sitesi.
Adresimiz: www.tsf.org.tr herkesi satranca bekliyoruz. TimeTurk?e bu söyleşiden dolayı teşekkür ediyoruz. Yayın hayatınızda başarılar dileğiyle?
İlgili haber için tıklayın:
Satranç federasyonu tarihçesi