Dolar

32,4375

Euro

34,7411

Altın

2.439,70

Bist

9.915,62

Suriyeliler ne yapsın, tek ayak üstünde dursunlar mı?

Lütfü Oflaz'ın özellikle Arap Müslümanları hedef alan 'Müslümanlar çocuk üretme fabrikalarıdır' yazısı tepki çekti. Bülent Şahin Erdeğer, Oflaz'ı eleştirdiği yazısında 'Siz kimin çocuğusunuz bayım? Sizi hangi fabrika üretti?' diye sordu.

5 Yıl Önce Güncellendi

2019-10-31 19:39:22

Suriyeliler ne yapsın, tek ayak üstünde dursunlar mı?

TIMETURK | HABER MERKEZİ

Dünya, yalnızca son yüzyılın ilk yarısında ölüm oranlarının yarım milyonu geçtiği iki büyük savaş gördü. Tarihte Birinci ve İkinci Dünya Savaşı olarak anılan savaşların ilki dört, ikincisiyse 6 yıl sürdü.

Birinci savaşta ölüm oranı asker ve sivillerle toplam 17 milyonu bulurken, bu savaşın akıllara kazının en vahşi bilgisi, günde ortalama 6 bin kişinin yaşamını yitirdiği gerçeğiydi.

İkinci savaş ise daha kanlı ve daha vahşi bir şekilde gerçekleşti. Yalnızca savaşın sürdüğü yıllarda asker ve sivil 60 milyon insan hayatını kaybetti. Fakat bu savaşın geride bıraktığı çok vahim sonuçları oldu. İşgaller, soykırımlar, toplama kampları, atom bombaları, kıtlık ve salgın hastalıklar... Savaş, 1945'te bitse de yalnızca savaşa katılanları değil, katılmayan ülkeleri de etkiledi ve insanları öldürmeye devam etti. İlerleyen yıllarda ikinci savaşın sebep olduğu nedenlerle, ölü sayısı toplam 80 milyona yükseldi.

20. yüzyılının ilk yarısında yaşanan bu iki savaş, ardında, kendisinden önce ve sonra yaşanan savaşlarla büyük oranda benzer bir sonuç bıraktı: "Baby boom."

"BABY BOOM": BEBEK PATLAMASI

Bu ifade, 1946 ve 1964 yılları arasında Amerika'daki doğum oranlarında yaşanan ani artışı tanımlamak için kullanıldı. Bu yıllarda doğan kuşak ise "Baby Boomers" şeklinde adlandırıldı.

Savaşlar nedeniyle düşen nüfusu artırmak amacıyla devlet tarafından da desteklendiği bilinen "baby boom" konusunda yönlendirmeler ve reklamlar yapıldığı belirtilirken; yaşanan bu durum, kitleler için "tehlike içeren" olaylar sırasında ve sonrasında artan doğum oranları için her daim örnek gösterildi. Bu kapsamda "evrimsel" açıdan "türlerin kendini tehdit altında hissettiğinde, türün devamlılığını hedeflediği" yorumları yapıldı.

Küresel ya da bölgesel savaşların, iç savaşların, soykırım politikalarının sürdüğü bölgelerde benzer olan neredeyse tek şey, "savaşa bağlı düşmeyen doğum oranları" oldu.

Özetle bu mesele, ne Müslümanlarla ne de Suriyelilerle ilgiliydi. Mesele "insan"la ve insani dürtülerle açıklanması gereken, sosyolojik, psikolojik, ekonomik kompleks nedenleri olan karmaşık bir meseleydi.

"ÇOCUK ÜRETME FABRİKALARI"

Yazar Lütfü Oflaz'ın dün (30 Ekim) Independent Türkçe'de yayınlanan "Müslümanlar çocuk üretme fabrikalarıdır; bu fabrikalar savaşta bile çalışır!" başlıklı yazısı, Suriye'deki savaş nedeniyle Türkiye'ye sığınan göçmenler üzerinden Müslümanları hedef alması nedeniyle tepki çekti.

Oflaz'a göre "Müslüman aleminin başlıca üretimi çocuk üretimi, Müslümanların evleri çocuk üretme fabrikalarıydı. Müslüman alemi bilim, teknoloji üretmiyor; aksine, Hristiyan olan Amerikalılar, Avrupalılar, Ruslar; Şintoizme inanan Japonlar; Yahudiler; Budistler; Deistler ve Ataistler... kısaca Müslüman olmayan herkes bilim ve teknoloji üretiyordu."

Oflaz'ın yazı boyunca yüksek doğum oranları üzerinden, göçmenlere ve Suriyelilere yönelik "küçümseyici" dili dikkat çekerken, yazıda "BM rakamlarıyla dünyada her dokuz kişiden birinin açlık yüzünden ölümle burun buruna olduğu" bilgisini aktarıyordu. Bu noktada Yemen'deki çocuk ölümlerini hatırlatan Lütfü Oflaz'a göre bunun sebebi Müslümanların, "Allah rızkını verir" diyerek çocuk sahibi olmasıydı.

Oysa Yemen ile ilgili kısa bir Google araştırması dahi size şu bilgiyi vermeye yetiyor: Ülkedeki çocukların açlık sınırında yaşamasının ya da açlıktan ölmelerinin sebebi "Müslümanların çocuk üretmeleri" değil, iki ülkenin giriştiği vesayet savaşı, bu kapsamda Yemen'deki yerel grupların silaha boğulması, uygulanan ambargolar, ablukalar, uluslararası aktörlerin bu durumu yalnızca izlemesi, çocuk ölümlerine dikkat çeken BM'nin "güvenlik gerekçesiyle" bölgeden yardım çalışanlarını çekmesi vs. vs. vs.

SURİYELİLER NE YAPSIN, TEK AYAK ÜSTÜNDE DURSUNLAR MI?

Avrupa'da ve Amerikan aşırı sağında da görülen göçmenlere yönelik ırkçı ve İslamofobik dile benzeyen bu değerlendirmeler kapsamında Oflaz'a tepki gösteren Gazeteci-Yazar Bülent Şahin Erdeğer, bugün, Independent Türkçe'de "Kişi celladına aşık olunca... “Müslümanlar çocuk üretme fabrikası...” Peki, siz kimin çocuğusunuz bayım?" başlığıyla bir yazı yayınladı.

Erdeğer, "Cellattan önce kurbanı sorgulamak hem de onunla alay etmek tam da celladına aşıklara yakışıyor" diyerek, Oflaz'ın "Ülkemize sığındıklarında çoğu Suriyelinin yarım düzineye yakın çocuğu vardı. Bu çocukların bir kısmı da savaş ortamında üretilmiş çocuklardı. Ancak belli ki bu kadar çocuk onlara yetmedi. Suriyeliler ülkemize sığındıktan sonra da çocuk üretmeye devam etti. Beş çocukla ülkemize gelen bir Suriyeli, buna üç çocuk daha ilave etti. Ülkemizde çok sayıda Suriyeli bebek doğar hale geldi" sözlerine şu şekilde cevap verdi:

"Ülkesini terk etmek zorunda kalan insanlardan sığındıkları ülkelerde köle olmaları mı bekleniyor? Gündelik hayat devam ederken hayatın eğlencesinden, hüznünden, doğal akışından koparak birer ceset gibi bir yerlerde mi beklemeliler? Tek ayak üstünde de durmalılar mı? Suriyelilerin de diğer insanlar gibi çocuk yapması neden rahatsız eder ki bir köşe yazarını?"

"AŞAĞILIK KOMPLEKSİYLE KULLANILAN GENELLEMELER, YERLİ SÖMÜRGECİ DİLİ ANIMSATIYOR"

"Mesela bir köşe yazarı açıkça “Müslümanlar çocuk üretme fabrikalarıdır; bu fabrikalar savaşta bile çalışır!” diye başlık atabiliyor. “Ülkemizde çok sayıda Suriyeli bebek doğar hale geldi” diye yakınabiliyor. Sanki karşısındaki insan değil de sığırmış gibi nüfus tartışması yapma cüretini kendinde hak görebiliyor.

Müslümanlar dediği 2 milyar nüfuslu çok farklı kültürden çok çeşitli yapıdan geniş bir kitle. Ama doğrudan 2 milyar insanın tümünün sadece çocuk doğurma makinası olduğunu iddia ederek kullandığı aşağılayıcı hakaretamiz dille şu soruyu akla getiriyor Antilli: Siz kimin çocuğusunuz bayım? Sizi hangi fabrika üretti?

Müslümanların sadece çocuk yapmadığını elbette biliyoruz. Bunun karşısında Ateistlerin, Şintoistlerin vb.lerinin de sadece bilim üretmediklerini de biliyoruz. Elbette Müslümanların eleştirilecek pek çok zaaf noktası var. Ve elbette bunların içeriden ıslah edici bir dil ve tavırla çözmeye çalışmalıyız. Ama böyle aşağılık kompleksiyle kullanılan genellemeler, Suriyelilerin nüfusuna kafayı takan yerli sömürgeci dili anımsatıyor.

Bu siyah derili beyaz maskeliler dünya nüfusunu sömüren sermayenin kuzey yarımkürede toplaştığını, asıl sorunun nüfus artışı değil dünyadaki paylaşım adaletsizliği olduğunu ya bilmez ya görmek istemez.

Suriye'yi yerle bir eden diktatöre, onu ayakta tutan Rusya-İran emperyalizmlerine, o vahşiye çıkarı gereği göz yuman ABD'ye tek laf etmeden, başka bir ülkeye kaçan insanları yargılamak bir de utanmadan kaç çocuk yaptıkları üzerinden sigaya çekmek işte tam bir siyah deri beyaz maske durumudur.

Mağduru suçlamadan önce mağduriyet sebeplerini tartışmak gerek. Bu "mağdurun hiç suçu yok" demek değil elbet. 'Ama hırsızın hiç mi suçu yok' diye sormak hakkımız."

Haber Ara