Dolar

32,4375

Euro

34,7411

Altın

2.439,70

Bist

9.915,62

Siyasi zafiyet

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-10-14 13:15:35

Siyasi zafiyet

Ankara'da yaşanan menfur olaydan sonra pek çok kişi ve çevre tarafından “sebepler” üzerinden tartışma konuları üretildi.

Kimi istihbarat zafiyeti dedi, güvenlik zafiyetine atıfta bulunuldu, iktidarın yönetim zafiyetine vurgu yapıldı.

Hep söylüyorum ve söylemeye devam edeceğim.

Bu ülkenin en büyük problemi siyasetçilerin zafiyetidir.

Kanaatim odur ki, hâkim güç olan bu siyasi zafiyet giderilemedikçe hiçbir problemimizi çözemez, istikrarı sağlayamayız.

Zira bütün meselelere bakış açımız çözüm odaklı olmaktan ziyade salt siyasi kaygılar taşıyor.

Oysa fikrimiz, siyasi mensubiyetimiz ne olursa olsun esas olan birliğimiz ve huzurumuz olmalı değil midir?

Sürekli kayıplar veriyor, yeni acılar yaşıyoruz ancak söz konusu çözüm olduğunda kapılarımızı birebirimize sıkıca kapatıp “bana ne” der gibi parmağımızla “diğerlerini” işaret ediyoruz.

Özellikle memleketi yönetmekle mesul olan siyasi partiler mecliste var olan temsil sorumluluklarını göz ardı ederek olumsuzlukları adeta kendileri için avantaja dönüştürme çabası güdüyorlar.

Siyasi liderlerin asla vaz geçemediği bu zafiyet toplum katmanlarına kadar iniyor. Veya oradan yukarıya çıkıyor, bilemiyorum.

Nitekim seçimlerden sonra bir hükümet kurulamaması, geçici seçim hükümetinin oluşmaması için gayret sarf edilmesi ve oluşan boşluktan kaosa gidilmesi bunun en bariz örneğidir.

Oy kaygısı, iktidar hırsı adeta tüm partilerin liderlerinde derin bir paranoya meydana getirmiş öyle ki yüzlerce insanımızın ha bire katliama uğratılmasına göz yumacak bir siyasi umursamazlıkla karşı karşıyayız.

Neticede AKP Hükümetinin çözüm sürecine dair yanlışları olmuşsa –ki olmuştur- diğer mecliste bulunan partiler de bunun bir parçası değil midir?

Liderler kargaşadan medet umarak bunca akan kanın üzerinden iktidar planları kuracaklarına, meclisteki temsiliyetlerinin ne işe yaradığını gözden geçirseler daha isabetli olur kanaatimce.

Siyasi liderler- sorumlulukları gereği- bir araya gelerek teröre ve ülkemiz üzerinde oynan oyunlara karşı ortak bir çözüm üretmeleri gerekirken olmadık kaprislerle “hükümet olan AKP ne hali varsa görsün” havası estirtmekte halk ve seçmen olarak bizlerinde kendilerine olan güvenini sarsmaktalar.

Halkı -anlamaz zannederek- acıları üzerinden pirim elde etmeye veya rakip iktidarı silkeleyip atmaya meyledenleri de bizim seçmen olarak gözden geçirmemiz gerekir.

Kaldı ki “düşmanımın düşmanı benim dostumdur” anlayışı ile, hırsıza, uğursuza, katile, haine prim vermek aynı suça ortak olmaktır.

Meselelerimizin çözümüne duyarsız davranan siyasilere sormak lazım!

Meclis çözüm üretme, ülke bütünlüğü önceleme ve halkın menfaatlerine hizmet etme yeri değilse şayet, ne işe yarar!.

Söz gelimi Devlet bahçelinin her krizde kapısını kapatıp şımarık bir çocuk edası ile “oh ya ne haliz varsa görün” şeklindeki tavırları devlet adamlığına, siyasi liderliğe yakışıyor mu?

Hele de “vatan, millet, Sakarya” diyen bir siyasi fikrin söz konusu “vatan millet” olduğunda bütün kapıları kapatması kendisi ile çelişmesi anlamına gelmiyor mu?

Keza Kılıçtaroğlu'nun görüşme ve diyaloga açıkmışçasına bir imaj çizerken asıl meseleye odaklanmak yerine anlamsız spekülasyonlar peşinde koşması da bir samimiyetsizlik ifadesi değil midir?

Bütün bunların karşısında Demirtaş denen adamın meydanlara çıkıp pervasızca tehditler savurması hiçte şaşırtıcı olmasa gerek.

Ki, bu adamın cüret ve cesaretini sadece işbirlikçileri değil aynı zamanda siyasilerin zafiyetleri de beslemiş olmuyor mu?.

Ey siyasiler!

Ellerinden kan damlayan bir adamın her fırsatta meydanlardan tehditler savurması, devlete “katil” demesi “başbakan a “intihar et” diye tehditler yağdırması “size boyun eğmeyeceğiz” şeklindeki isyan içeren kışkırtmaları ve tehditleri sırf siyasi zafiyetlerinizden dolayı kanınızı dondurmuyorsa, çözümün değil problemin birer parçası olduğunuzunuz aşikârdır

Aman ha iyi bir şey yaparım da Akp'nin ekmeğine yağ sürerim” mantığındaki MHP, CHP ve diğer meclis temsilcileri!

Türkiye siyasetinin emekçisi, 28 Şubatın mağdur ettiği bedel ödettiği bir hareketin üyesi, cemiyetin cemaatin dışlayıp en baş suçlu ilan ettiği Erbakan Hocamızdan hiç mi bir şey öğrenemediniz?

Yaşadığı onca ihanet, hakaret, haksızlığa rağmen itibarsızlaştırılmayı göze alarak daima ülke bütünlüğünü ve halkın selametini öncelemiş “iyi bir şey olmaması için gayret edeyim de bunlar bize yaptıkları haksızlığın, vefasızlığın, aymazlığın hesabını vermiş olsun” diyebilecekken, asla dememiştir.

Çünkü liderlik bir ciddiyet ve asalet işidir.

O kötülüğün, çatışmanın, husumetin mağdur ettiği kesimin siyaset ve siyasiler değil masum insanlar olduğunu gayet iyi biliyor sorumluluğunun gereğini yerine getiriyordu. Çünkü o gerçekten bir liderdi. Bir siyasi parti temsilcisi değildi.

Lider ferasetinin vatansızlığın, savaşın, iç kavgaların nelere mal olduğunu bilmesi, kendi nefsini ve siyasi hesaplaşmalarını bu gerçeğin gölgesine itivermesi söz konusudur.

Siz acaba ne zaman ülke bütünlüğünün ve halkın çıkarlarının sizin siyasi rant kaygınızdan daha önemli olduğunu fark edeceksiniz?.

Ey siyasiler,akiller, üst akıllar!.

Hı?.

Haber Ara