Dolar

42,8012

Euro

50,1583

Altın

5.973,25

Bist

11.341,90

Dijital rönesans dönemi!

2 Saat Önce Güncellendi

2025-12-20 17:18:23

Hasan Ustaosmanoğlu

Merhaba sevgili okurlar,

TimeTürk aracılığıyla sizlerle buluşmanın tarifsiz mutluluğuyla ilk köşe yazımı kaleme alıyorum.

Yakın zamanda bir televizyon programında yaptığım konuşmadan alınan ve kendi sosyal medya hesaplarımda reels formatında paylaştığım “Dijital Rönesans” başlıklı içerik, beklenenden çok daha yüksek bir etkileşimle karşılandı.

Bu ilgi, yalnızca bir video başarısından ibaret değildi; aynı zamanda dijital çağın kendi kavramlarını, kendi terminolojisini ve kendi zihinsel kırılmalarını üretmeye başladığını da açıkça gösteriyordu.

Tam da bu nedenle, dijital terminolojinin şekillendiği, kavramların yeniden tanımlandığı bu dönemde; ilk yazımın tarihe not düşmek adına “Dijital Rönesans” başlığı etrafında şekillenmesini istedim.

Öyleyse şu soruya cevap vermeye çalışalım…

Dijital Rönesans Bilginin Özgürleşmesi mi, Zihnin Kuşatılması mı?

Tarih, kırılma anlarını sever.

Bu anlar genellikle bir icatla başlar; ama asıl dönüşüm, o icadın kimin elinde ve hangi niyetle kullanıldığı ile şekillenir.

Matbaanın Avrupa'da yaygınlaşması, yalnızca kitapların çoğalması anlamına gelmedi. Bilgi ilk kez aristokrasinin, kilisenin ve dar bir entelektüel zümrenin tekelinden çıktı. Kitaplar çoğaldıkça, fikirler yayıldı; fikirler yayıldıkça sorgulama başladı. Bu süreç, Rönesans'ın kapısını araladı; Aydınlanma'nın zihinsel altyapısını kurdu. İnsan, ilk kez kendisini merkeze alan bir bilinçle düşünmeye başladı.

Bugün benzer bir eşikteyiz.

Yapay zekâ, dijital platformlar ve küresel bilgi ağları sayesinde, Oxford'daki bir çocuk ile Anadolu'nun ücra bir köyündeki bir çocuk arasında bilgiye erişim açısından teorik bir fark kalmadı.

Sorular artık mekâna, sınıfa, coğrafyaya bağlı değil. Bilgi demokratikleşti; öğrenme hızlandı; birey, tarihte hiç olmadığı kadar “bilgiye yakın” hale geldi.

Bu tabloyu romantize etmek kolay.

Evet, bu bir Dijital Rönesanstır.

Ancak tarih bize şunu da öğretir:

Bilginin yayılması kadar, bilginin yönlendirilmesi de belirleyicidir.

Bugün matbaanın yerini algoritmalar aldı.

Kütüphanelerin yerini dijital platformlar…

Editörlerin yerini ise görünmez yapay zekâ sistemleri.

Asıl tehdit burada başlıyor.

Dijital platformları içerikleriyle dolduran zihniyetler, algoritmaları yazan ve yapay zekâ araçlarını üreten küresel tröstler; bu dönüşümü nötr bir ilerleme olarak görmüyor.

Aksine, dünyayı kendi değer setleriyle yeniden şekillendirme iddiası taşıyorlar. Bilgi akışını hızlandırırken, hangi bilginin öne çıkacağını; hangi fikrin görünmez kılınacağını da onlar belirliyor.

Bu nedenle bugün;

aile kavramı,

cinsel yönelimler,

inanç özgürlüğü,

İslamofobi,

bireyselcilik,

kültürel süreklilik ve ahlaki referanslar

Adeta ateşin üzerine konmuş bir kazandaki kurbağalar gibi yavaş yavaş haşlanıyor. Tehlike ani değil; bu yüzden fark edilmiyor. Değerler bir anda yıkılmıyor, sessizce aşındırılıyor.

Rönesans, insanı kilisenin dogmalarından özgürleştirmişti.

Dijital Rönesans ise insanı algoritmaların görünmez dogmalarına teslim etme riski taşıyor.

Bu noktada kritik soru şudur:

Bu çağda özgürleşen bilgi mi, yoksa yönlendirilen zihinler mi?

Eğer dijital çağda kendi kavramlarımızı, kültürel referanslarımızı, inanç ve değer dünyamızı üretemezsek; bilgiye erişimde eşitlik bizi zihinsel bağımsızlığa değil, küresel bir tek tipleşmeye götürür.

Dijital Rönesans kaçınılmazdır.

Ama onun bir medeniyet atılımına mı, yoksa kültürel çözülmeye mi dönüşeceği; bu çağı sadece tüketen mi, yoksa üreten mi olacağımıza bağlıdır.

Tarih bize fırsatı verir.

Yönü ise biz belirleriz…

Hasan Ustaosmanoğlu \ Timeturk

Tüm Yazıları

Haber Ara