ABD Başkanı Donald Trump ve ekibinin Suriye'den çekilme konusunda ‘çark eder' görüntüsü altında bölgede yeni dengeler tartışılıyor. Üst düzey ABD heyetinin Ankara ziyareti sonrası Türk-Amerikan ilişkileri yeniden gerilmiş görünürken, Ankara'nın hangi adımları atabileceği merak konusu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'la görüşmeyerek yaptığı sert çıkış sırasında Türkiye'nin ‘yakında' operasyona girişeceğini de dile getirmişti. Ancak bunun uygulanıp uygulanmayacağı hala soru işaretleri barındırıyor.
Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi ve emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu son dönemdeki gelişmeleri İstanbul Sputniknews'e değerlendirdi.
‘ABD'NİN ÇEKİLME ZAMANI BELİRSİZ'
Naim Babüroğlu'na göre, Trump Suriye'den çekilme açıklamasını yapmasının hemen ardından Amerikan hükümeti içerisinde dirençlerle karşılaştı. Trump'ın bu direnç yüzünden açıklamasını esnetmek durumunda kalmasına atıf yapan Babüroğlu, ortaya 120 günlük takvim konulsa da özellikle Ankara'ya gelen heyet çekilme sürecinin belirsizliğini ortaya serdi:
"Trump çekilme açıklamasını yaptıktan sonra çeşitli dirençlerle karşılaştı. Pentagon, Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı özellikle kendi senatörleri, Kongre'de çok büyük bir tepkiyle karşılaştı. Cumhuriyetçi Senatör yani Trump ile arası çok iyi olan Graham onu ziyaret etti. Çıktığında dedi ki ‘Çekilmeyi üç şarta bağladı Trump' dedi ve açıkladı. ‘İlk olarak ‘orada bulunan Kürtler' dedi ama ‘YPG/PKK terör örgütünün korunması garanti altına alınacak' dedi. ‘Suriye'de İran gücü arttırılmayacak, bu önlenecek' dedi. Bir de ‘IŞİD'in boşluktan faydalanarak gücünü artırması önlenecek' dedi. Bir de önemli bir koşul var; İsrail'in güvenliği güvenlik altına alınacak'. Bunları açıkladıktan sonra Trump'ın bu açıklamasının çekilme kararı değil sadece öylesine yapılmış bir açıklama olduğu ortaya çıktı. Daha sonra Trump'ın Irak askerlerine bir ziyareti oldu. Bu ziyaret Trump'ın çekilme açıklamasını da esnetmesine neden oldu. Orada komutanlarla yaptığı kısa bir toplantıda çekilmenin ABD'nin ulusal çıkarları ve Pentagon'un yani Savunma Bakanlığı'nın güvenliği açısından ne kadar tehlikeli olduğunu anlaşıldılar ve ikna ettiler. Beyaz Saray'a dönünce ‘Tarih vermedim, biz yavaş çekileceğiz' dedi. Ama en son gelen heyetten şunu anlıyoruz. 120 güne uzanan bir takvim var. Ama şu ortaya çıktı. Bolton'ın Ankara ziyareti, Bolton'ın, Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford'un ve Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey'nin… ABD'nin çekilme zamanı belirsiz. dört ay deniyor ama nisan sonu olduğunda hangi dinamikler değişir, hangi yeni aktörler devreye girer, bunu kimse bilmiyor."
‘BOLTON'UN ZİYARETİNDEN SONRA BİR DEĞİŞİKLİK ORTAYA ÇIKTI'
Babüroğlu, ABD'li yetkililerin özellikle Bolton'ın Suriye'nin güneyindeki Tanaf bölgesinden çekilmeyeceklerini de gayet net ifade ettiğini anımsattı. Trump'ın aslında ekibiyle olgunlaştırılmış bir aldatma planı yaparak çekilmeyi açıkladığı ancak ABD'nin Suriye'den çekilmeme kararlılığının ortada olduğunu belirten Babüroğlu "İsrail'in güvenliği, İran'ın askeri varlığının arttırılmasının önlenmesi, YPG/PKK terör örgütünün varlığının korunması ve Türkiye'nin olası bir operasyonunu önlemek açısından ABD mevcut durumda pek çekilmeyi düşünmüyor" ifadelerini kullandı:
"İkincisi Suriye'nin güneyinde Tanf bölgesi var Ürdün sınırında. Radikal unsurları ABD'nin desteklediği ve kontrol ettiği Suriye coğrafyasının yaklaşık yüzde 8'ine tekabül ediyor. Bolton, İsrail ile görüşmesinin ardından ‘Suriye'nin güneyindeki Tanf bölgesinde 200 ABD askeri çekilse bile kalacak' dedi. 2 bin 400 ABD askerinin tümü Fırat'ın doğusundan, Menbiç'ten çekildi. Ama Tanf bölgesinde kesinlikle 200 ABD askeri kalacak dedi, çekilmelerine rağmen. Bu ne demek? ABD çekilmiyor. ABD, politikaları ve stratejisiyle hatta silahlı kuvvetleriyle, ordusuyla orada kalmasıyla devam edecek. Bir kere bunda hiç kuşku yok. Üçüncüsü YPG/PKK terör örgütüne Türkiye'nin yapacağı olası operasyona tamamen karşı olduğunu tekrar tekrar söyledi. Sonuncusu ABD çekilirse, ki ben çekileceğini değerlendirmiyorum, üsleri ve tesisleri kime devredeceği belli değil. IŞİD ile mücadeleyi Türkiye devam ettirsin denmişti. Ama Bolton'ın dünkü ziyaretinden sonra şöyle bir değişiklik ortaya çıktı. ‘DAEŞ ile mücadeleyi ABD yapmaya devam edecek'. ABD, IŞİD ile mücadeleyi Suriye'de yapmaya devam edecekse, bu bir kuvvete ihtiyacı olacak demek. Bu sonuç ve Tanf bölgesinden çekilmemesini düşündüğümüzde, ABD'nin biz tamamen çekildiğini söyleyebilir miyiz? Demek ki Trump günü birlik bir açıklama yaptı ya da gerçekten karargâhıyla olgunlaştırılmış bir aldatma planı yaparak ‘Bakalım böyle yaparsak ne olur?' dedi. Trump'ın taktik düşündüğünü, fevri hareket ettiğini düşünüyorum. Ama taşlar şimdi yerine oturuyor. 2 bin 400 askerin sayısı azalabilir. Ama Tanf bölgesi ve IŞİD ile mücadele kapsamında en azından çekirdek bir kadroyu orada bırakacaktır. İsrail'in güvenliği, İran'ın askeri varlığının arttırılmasının önlenmesi, YPG/PKK terör örgütünün varlığının korunması ve Türkiye'nin olası bir operasyonunu önlemek açısından ABD mevcut durumda pek çekilmeyi düşünmüyor."
‘ABD TÜRKİYE'NİN HERHANGİ BİR OPERASYONUNA KARŞI OLDUĞUNU GÖSTERDİ'
Ankara'nın 911 kilometrelik Suriye sınırındaki güvenlik tehditlerini ortadan kaldırmayı siyasi hedef olarak koyduğunu ancak bu bölgede aynı zamanda ABD askeri varlığı olduğunu anımsatan Babüroğlu, olası bir operasyonun da ancak ABD ile işbirliği halinde yapılabileceğini vurguladı. Trump'ın çekilme açıklamasıyla Ankara'ya ‘yeşil ışık yakar' göründüğünü de belirten Babüroğlu ancak nihayetinde Amerikan hükümetinin Türkiye'nin herhangi bir operasyonuna karşı olduğunu gösterdiğini kaydetti:
"Türkiye'nin bir siyasi hedefi var. Her askeri operasyonun bir siyasi maksadı olur. Türkiye'nin siyasi hedefi, 911 km'lik Türkiye Suriye sınırında kendisine tehdit olan ve bekasını olumsuz etkileyen PYD/PKK terör örgütünü etkisiz hale getirmek. Bunu Fırat'ın batısında Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Afrin harekatıyla yaptı ve o bölgeyi terör unsurlarından arındırdı. Bu siyasi hedef devam ediyor. Ben literatüre ve stratejiye göre konuşuyorum. Defaten Türkiye terör örgütünü etkisiz hale getireceğiz, bunun için gerekirse operasyon yapacağız dedi. Ancak sorun şu: Burada Fırat'ın batısındaki operasyonlarda olduğu gibi sadece IŞİD veya PKK/YPG terör örgütü yok. Burada ABD askerleri var. ABD askerleri dediğiniz NATO'nun lider ülkesi ve en güçlü küresel güç. Orada ABD askeri varsa orada ABD ile işbirliği yaparak ancak bu operasyona kalkışabilirsiniz. Trump'ın bu açıklaması sanki böyle sıcak bir hava verdi, bir yeşil ışık yaktı. Ama Trump'ın taktik düşünmesi, stratejik düşünmemesi, Irak'taki komutanlar tarafından ikna edilmesi ve şu anda geldiğimiz noktada da çekilmeyi zamana yayacağız demesi şunu gösteriyor: Demek ki ABD, Türkiye'nin YPG/PKK terör örgütüne olası operasyonuna karşı. ABD, Türkiye'nin herhangi bir operasyonuna da karşı. Bizim tabloda devam eden bazı halkalar var. Menbiç'te bir bölgeye Şam yönetimi gelmişti. O zaman Rusya, ‘YPG/PKK ya da ABD'nin boşalttığı yerlere Şam yönetiminin gelmesini istiyoruz' dedi. Rusya bu noktada ABD ile anlaşıyor aslında."
‘TÜRKİYE'YE KARŞI CEPHE GENİŞLİYOR KÖRFEZ ÜLKELERİ TÜRKİYE'NİN ÇIKARLARINA UYGUN POLİTİKALAR İZLEMİYOR'
Diğer yandan Babüroğlu'na göre, Körfez ülkelerinin Suriye'de büyükelçiliklerini yeniden açması ve Şam'ı yeniden Arap Birliği'ne katmak yönündeki girişimleri Türkiye'ye karşı cephenin genişlemesi anlamına geliyor. Türkiye'nin Körfez ülkeleri arasında sadece Katar ve Kuveyt ile işbirliği bulunduğunu anımsatan Babüroğlu, özellikle Riyad'ın son dönemde Türkiye'nin ulusal güvenliğine hasmane tutum takınmasına vurgu yaptı. Babüroğlu, ABD'nin de bölgede İran'a ve Türkiye'ye karşı bir Arap gücü konuşlanmasını yeğleyebileceğine dikkat çekti:
"Şam da başkent de Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn'in içinde bulunduğu toplam 10 Arap ülkesi büyükelçiliklerini aktif duruma getirdi. Kaldı ki Suudi Arabistan ile Kuveyt kaldı, onların da eli kulağında. Mısır, Suriye'ye ‘Hazırlanın, sizi Arap Birliği'ne alabiliriz' diye demeç verdi. Bu Türkiye'ye karşı cephe genişliyor demek. Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan'ın öteden beri hedefi, ‘Buraya biz bir Arap gücü getirelim. Bu güç tampon bölgelerde konuşlansın. Fırat'ın doğusunda Türkiye'ye sınır bir yerde konuşlansın. YPG/PKK terör örgütü de biraz güneye gelsin'. Bu Arap gücünün konuşlanması ve İran'ın askeri varlığının azaltılmasına karşılık Şam yönetiminde hem büyükelçilikleri aktif duruma getirelim, onları da Arap Birliği'ne kabul edelim. Muhtemel ki ABD de bunu destekliyor. ABD, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkelerin askeri gücünün burada konuşlanmasını şundan istiyor: Türkiye ile YPG/PKK arasında bir tampon bölgede konuşlanırsa, Türkiye'nin buraya müdahalesi önlenir. Türkiye'ye karşı cephe aslında biraz daha da genişliyor ve güçleniyor. Suudi Arabistan, 2015 yılında İsrail ile yaptığı anlaşmada, Washington'da deklare ettiler bunu, Türkiye'nin de içine alınan bir yerde Kürt devletinin kurulması. Yani Suudi Arabistan öteden beri, özellikle son yıllarda Türkiye'nin ulusal güvenliğine hasmane bir tutumla yaklaşıyor. Fakat Türkiye'nin ilişkilerini geliştirdiği bir Katar var. Bir de Kuveyt var. Bunun dışındaki Körfez ülkeleriyle iyi ilişkileri yok. Türkiye şunu demek istiyor: Suriye'deki Arap aşiretlerini kastediyor olabilir. Mısır'ın, Doğu Akdeniz'de hem Güney Kıbrıs Rum Yönetimiyle hem de Yunanistan ile anlaşma yaparak Türkiye'nin yetki, alanları içindeki doğalgaz enerji kaynaklarına sondaj girişimi gibi bir girişimi de var. Dolayısıyla çevre Arap ülkelerinde bir Katar olabilir bir Kuveyt olabilir. Katar da bir askeri üs var. Kuveyt'te bazen askeri yetkililer arasında görüşmeler yapılıyor. Ama bunların dışındaki Körfez ülkelerinin Türkiye'nin diplomatik ve siyasi açıdan pek de ulusal çıkarlarına uygun politikalar izlediğini söyleyemeyiz."
‘TÜRKİYE, ABD'YE RAĞMEN RİSK ALIRSA OPERASYON YAPABİLİR'
Peki bu koşullarda Ankara'nın ne yapabilir? Cumhurbaşkanı Erdoğan yeniden Suriye'nin kuzeyindeki operasyonun yakında yapılacağını söylemişken, nasıl hareket edilebilir? Babüroğlu ABD'nin bu noktada Ankara'ya bazı cepçikler sunmasını yahut Süleyman Şah türbesinin eski yerine taşınmasını olası görürken, ABD'nin tekliflerinin Türkiye'nin siyasi hedeflerini karşılamadığının altını çizdi. Babüroğlu'na göre Türkiye, tıpkı Kıbrıs Barış Harekatı'nda olduğu gibi ABD'ye rağmen risk alırsa bu operasyonu yapabilir:
"ABD'nin önereceği bir plan olabilir. ‘Türkiye'ye, kuzeyde Fırat'ın doğusunda bir iki yerde Afrin'e benzer bir cep şeklinde tampon bir bölge verelim, 30-40 km derinlikte, Tel Abyad güneyi gibi. Bunun dışında doğusunda batısında PYD-PKK terör örgütünün güçlü olduğu yerlerde onlar kalsın. Bu şekilde Türkiye, o koridorda Fırat'ın batısında olduğu gibi bir yer edinsin'. Türkiye buna ikna olur mu? Siyasi hedefini karşılamıyor. İkinci konu, bu sefer ABD, YPG/PKK terör örgütüne karşı bir operasyon istemediğine göre Türkiye ne yapacaktır? Diplomatik görüşmeler devam ediyor. Türkiye şuna karar vermek zorunda. ‘ABD'ye rağmen bu operasyonu yapar mıyım?' Yapmak isterse risk alarak yapar. Hava sahasının kontrolü bu sefer ABD'nin kontrolünde olur. Biraz risk alır Türkiye. Kıbrıs Barış Harekatı kesinlikle benzer değil. Ama sadece yapma konusunda. Yapar ama risk alarak. Bu riskin derecesi nedir derseniz, sıfır ile 100 arasında değişen bir risk olur. Süleyman Şah türbesini 37 km güneydeydi. Eski yerine konuşlandırarak böyle bir orta yol bulunacağını düşünüyorum. Süleyman Şah türbesini her koşulda konuşlandıracak. Heyet Tahrir Şam gibi terör örgütü kabul edilen radikal unsurlar ılımlı unsurlar muhaliflerden birçok bölgeyi ele geçirdi ve tam hâkimiyet sağladı. Muhtemelen ileride bir operasyon olma ihtimali yüksek. Rusya, Rus askerleri YPG/PKK terör örgütüyle hemen Arimah bölgesinde Özgür Suriye Ordusu ile arasında bir tampon bölge oluşturarak emniyet faaliyetini YPG/PKK terör örgütü araçlarıyla beraber yapıyor. Özgür Suriye Ordusu orada yığınak yapmıştı. Oradan da bir tampon oluşturdu. Rusya diyor ki YPG/PKK terör örgütüyle devriye görevi icra ederek ‘Buraya hiç kimse girmesin şu anda' diyor. Önümüzdeki günlerde Moskova'da bir zirve olacak. Rusya'nın, Şam yönetimini sürekli destekleyen o güçlerin orada konuşlanmasını isteyen bir görüşü var şu anda."