TIMETURK | HABER MERKEZİ
24 Haziran Genel Seçimleri sonrası resmen geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile daha önce Başbakanlığa bağlı olan kurumlar yeniden yapılandırırken, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri de artık T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı olarak hizmet veriyor. Ancak Devlet Arşivleri Başkanlığı'nda son dönemde uzman arşivci kadrosundan çok sayıda ismin başka kurumlara atanması tarihçilerin tepkisini çekti.
Tarihçiler, genel olarak arşivlerin Cumhurbaşkanlığına bağlanmasını olumlu yorumlarken kurumdaki uzman kadrosunda çalışan isimlerin başka kurumlara yönlendirilmesine de sert tepki gösterdiler.
KURŞUN: MİLYONLARCA BELGE UZMAN BEKLİYOR
Konuyu Yeni Şafak'taki köşesinden değerlendiren Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, “Osmanlı arşivi tamamıyla çözümlenmeden dünya tarihinin yazılamayacağını kaydeden Prof. Dr. Kurşun, arşivlerin bu kararla hafızasını yitirdiğini kaydederek; “Heyecanını yitirmiş, hizmet kalitesi düşmüş kurumu yenilemek; gençlere istihdam alanı açmak; Devlet Arşivleri'nin yeni hükümet sistemine adapte edilmesinde, -belki iyi niyetle bütün arşivleri bir araya toplamak için- daha güçlü merkezi bir idare kurmak hedeflenmiş olabilir. Ancak bunlar için çeyrek asırda yetişebilen uzmanların göz ardı edilmesi, bir çırpıda onlardan vazgeçilmesi nasıl izah edilebilir?” dedi.
Kurşun, “Uzatmadan bir örnek vereyim. Osmanlı arşivlerinde pek çok dilde belge vardır. Ama ağırlıklı olarak hâlâ okunmayı ve tanınmayı bekleyen milyonlarca belge Osmanlıca'dır. Osmanlıca ise çeşitli yazı usulleri ile kaleme alınır. Meselâ saraydan çıkan yazılar divanî, maliye kayıtları siyakat, meşihat yazıları ta'lik, bürokrasinin evrakı da rik'a ile yazılır. Makul zekâda bir kişi, matbu Osmanlıca'yı üç ayda, rık'a yazı çeşidini iki-üç yılda, divanî yazıyı çalışmasına bağlı olarak 4-5 yılda, siyakati ise ömrü boyunca sürekli öğrenir. Yaklaşık on yıl süren bu öğrenme süreci mutlaka bir usta nezaretinde olur.” ifadelerini kullandı.
ORTAYLI: TAYİNLERİN SORGULANMASI GEREKİR
Konuyu Hürriyet'te bugün yayımlanan yazısında değerlendiren Prof. Dr. İlber Ortaylı ise “Osmanlı Arşivleri 1980'lerde Hasan Celal Güzel'in müsteşarlığı sırasında önemli bir hamle yaptı. Bu tamamen onun kişiliği, çalışkanlığı ve sebatıyla ilgilidir. Bir anda sayısı onları, giderek birkaç yüzü bulan uzman alındı. Bu uzmanların peyderpey alınışı mesleğe ilgiyi uyandırdı. Hem Osmanlıca hem de yabancı dil bilen kimse pek azdır. Hatta arşiv araştırmacıları arasında bile Hariciye Nezareti'nin dili olan Fransızcayı ve Osmanlı belgelerini birlikte okumak sadece Sinan Kuneralp'te görülür diye biliriz. Uzmanlar zamanla doğrusu iyi yetiştiler.” dedi.
Prof. Dr. Ortaylı, şu ifadeleri kullandı:
Son düzenlemede arşivlerin herhangi bir bakanlığa değil Cumhurbaşkanlığı'na bağlanması doğrudur. Lakin açıklanmayan sebeplerle, Osmanlı arşivinde tasnif edilmeyi bekleyen hâlâ milyonlarca evrak dururken 200'e aşkın arşiv uzmanının mesleğin ihtisasıyla ilgisiz yere tayin edilmesi doğrusu sorgulanması gereken bir karar.
Şüphesiz ki Ankara'daki Tapu Kadastro, bakanlıklardaki Osmanlı döneminden kalan ve maalesef bugünlere kadar çok iyi korunamayan evrak (mesela Maarif Nezareti-Vekâleti) uzmanları bekler. Yine Ankara'da tutulan şeriyye sicilleri, Cumhuriyet Arşivi uzman ihtiyacı içindedir ama bazı tayinlerin arşivciler için fazla dar bir alan olduğu ortada. Geçen zamanla yeni teşkilatlanmanın düzelmesi gerekir.
KAVAS: UZMANLARIN ÇOĞU TEK BAŞINA OKUL GİBİDİR
“Osmanlı arşivinden başka kurumlara görevlendirme ile gönderilenlerin bir çoğu tek başına bir okul gibidir. Arşiv devletin imkânları ve uzmanların omuzlarında yükseldi. Orası Hazine-i Evrak, uzmanlar da hazinedârdır.” diyen Türkiye'nin Eski Çad Büyükelçisi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Kavas da ‘uzman'ların önemine değinerek, şu ifadeleri kullandı:
“Rahmetli Hasan Celal Güzel Türk arşivcilik tarihinde bir zirve isimdir. Aşılması da çok zordur. Ondan önce hangi fırkanın arka bahçesi kabul edilen bu miras adeta karanlık bir odaya hapsedilmiş. Şimdi bu miras yine belli fırkaların iştahlarını kabartıyorsa artık o devirler geçti. Asırlar önce haşarat belgelere zarar vermesin diye atılan zehirleri teneffüs eden o uzmanlar kendilerini idare eden ve lüks odalarda oturan akademisyen amirlere içten içe sitem ederlerdi. Ama onlar bu mirasa çıkmak ve gelecek kuşaklara iletmek uğruna hep sustular, hep çalıştılar.”
YILDIZ: TARİHÇİ ARŞİVCİ DOSTUDUR
Askeri tarih alanındaki çalışmalarıyla tanınan İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gültekin Yıldız ise “Bir haftadır, siyasi tarafı bulunmayan idari bir tasarrufla Osmanlı Arşivi'ndeki kıdemli uzman personelin başka kurumlara aktarılması usta tarihçilerce kamuoyuna taşındı. Çünkü tarihçi, arşivci ve kütüphanecinin dostudur. Bu üçlü arasında zamanla mesai ve gönül bağı oluşur.” değerlendirmesinde bulundu.
ŞİMŞİRGİL: KIYIM MI, İHANET Mİ?
Tarihçi yazar Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil ise twitter adresinden şu yorumda bulundu:
Arşivde kıyım mı yoksa arşive ihanet mi? Altı senedir Başbakanlık Osmanlı Arşivi'ne ne verdiği belli olmayan Uğur Ünal Bey, en iyi yetişmiş elemanları kurumdan atarak ne yapmak istedi acaba?
Devlet Arş. Başkanlığı'nı Uğur Ünal'dan daha iyi yapacak 100 kişiyi bir dakikada sayabilirim. Sayın Ünal, kıyıma uğrattığı 250 arşiv uzmanından daha iyi 3 ismi 3 yılda sayamaz!