Şeyh Osman El Hamis kimdir? Sakarya'da Kuveytli Osman El Hamis isimli "şeyh"in namaz kıldırıp vaaz vermesine tepkiler çığ gibi büyüdü. Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'den de Diyanete Osman El Hamis tepkisi geldi. Cübbeli Ahmet Hoca açıklamasında "Diyânet bu işin kontrolünü kaybetmiş durumdadır." dedi. Yaşanan gelişmelerin ardından Şeyh Osman El Hamis'in kim olduğu da merak edilip araştırılmaya başlandı.
Kuveytli "Şeyh" Osman El Hamis'in Sakarya'da Cuma namazını kıldırıp vaaz vermesinin yankıları sürüyor. İsmailağa cemaatinin önde gelen isimlerindne olan Cübbeli Ahmet Hoca da Şeyh Osman El Hamis'in vaaz vermesine tepki göserdi be Diyanet'i sert bir dille eleştirdi.
Şeyh Osman El Hamis kimdir?
Cübbeli Ahmet Hoca olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü sosyal medyadan yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Diyânet bu işin kontrolünü kaybetmiş durumdadır. Diyânet'i uyarıyoruz. hangi ırktan ve milletten olursa olsun eğer câmiilerde bu adamlara konuşma izni verirseniz selefîliğe vehhabîliğe hizmet edip iç savaşı körüklemiş olacaksınız" diyen Ünlü, "Diyânet en kısa zamanda kendine gelmeli, bünyesindeki sapık i'tikâdlı vehhâbî zihniyetli adamları da tespit edip ihrâc etmeli ve câmiileri de mutlakâ kontrol altına almalıdır."
Şeyh Osman El Hamis'in vaazına bir tepki de Prof. Dr. Hilmi Demir'den geldi
İlahiyatçı akademisyen Prof. Dr. Hilmi Demir sosyal medya hesabından "Matüridiliği Ehli Sünnet dışı sayan, Tasavvufu şirk gören Vehhabi menheçli Şeyhleri Türkiye'ye getirip gençlere tanıtmak, cami cami gezdirmek kime ne fayda sağlayabilir ki?Tassavufu ve tarikatları şirk kabul eden Osmanlıya savaş açan Muhammed b. Abdulvehhab'ın bu görüşlerini temel alan esere şerh yazan, övgüler düzen Osman el Hamîs'in Türkiye'de popüler olması kimin ya da kimlerin işine yarar" diyerek tepki gösterdi.
Vehabilik nedir?
Vehhabîlik , ya da Vahhabizm, İslam'a bağlı Sünni-Hanbelî mezhebinin bir altkolu olan ve 18'inci asırda Muhammed ibn Abd al-Wahhab tarafından başlatılmış fikir akımıdır. Vahhabi(zm) terimi Abd al-Wahhab'ın şahsı tarafından kullanılmadı, hatta taraftarları "Selefi" terimini kullanmayı tercih ederek "Vahhabi" kullanımını reddederler. Bu, daha çok dışarıdakiler tarafından kullanılır.
Vahhabilik veya Selefilik hareketinin Osmanlılar için önemli bir sorun durumuna gelmesi üzerine II. Mahmud, Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'yı sorunu çözmekle görevlendirdi. Mehmet Ali Paşa, oğlu Tosun Paşa komutasındaki orduyla Mekke, Medine ve Taif'i Vahhabilerin elinden kurtardı (1812-1813). Daha sonra bizzat Emir Abdülaziz'in üzerine yürüdü. Emir Abdülaziz'in ölümü (1814) üzerine Vahhabiler ağır bir yenilgiye uğradı. Nihayet Mehmet Ali Paşa'nın kumandanı İbrahim Paşa, Abdülaziz'in yerine geçen oğlu Abdullah ve çocuklarını esir ederek İstanbul'a gönderdi. Bunların İstanbul'da asılarak öldürülmeleri (17.12.1819) ile Vahhabilik hareketinin ilk dönemi kapandı.
Savaş sırasında kaçarak kurtulmayı başaran Suud hanedanından Türki bin Abdullah, Necd bölgesinde yeniden faaliyete girişerek 1821'den 1891'e kadar sürecek ikinci Vahhabi devletini kurmayı başardı. Daha sonraları bir takım çekişmeler olmuşsa da Suud hanedanından Abdülaziz bin Suud, Vahhabi devletini yeniden kurdu (1901). Hindistan İngiliz yönetiminin de desteğini sağlayan Abdülaziz bin Suud 26 Aralık 1916 tarihli anlaşma ile İngilizlerce Necd, Hasa, Katif, Cubeyl ve kendisine bağlı diğer bölgelerin hükümdarı olarak tanındı. Bu anlaşmaya göre Abdülaziz, bu yerleri kendisinden sonra miras yoluyla çocuklarına bırakacak ve kendisinin seçtiği veliaht da İngilizlere bağlı kalacaktı. Osmanlıların yenik düşmesiyle sonuçlanan I. Dünya Savaşı'nın arkasından Vahhabiler Hail, Taif, Mekke, Medine ve Cidde'yi de ele geçirdiler (1921-1926). Abdülaziz bin Suud, Necd ve Hicaz Kralı olarak kabul edildi (1926). 20 Mayıs 1927 tarihinde İngiltere ile yapılan Cidde anlaşmasının arkasından da tam bağımsızlığını ilan etti. Böylece Abdülaziz bin Suud, Suudi Arabistan Kralı olarak tüm Hicaz'ı egemenliği altına aldı. Bu devlet, Suudi Arabistan Krallığı adıyla varlığını sürdürmektedir.