Dolar

42,9250

Euro

50,5776

Altın

6.236,67

Bist

11.267,96

Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi: Zorunluluk mu, Güvence mi?

2 Saat Önce Güncellendi

2025-12-26 10:21:26

Fatih İlker Yiğit

Gelin bugün, son dönemde kamuoyunun gündeminde yeniden ağırlık kazanan Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi'ni (TES) ele alalım. Bilgi kirliliğinin hızla yayıldığı bir ortamda, hepimizi kaçınılmaz biçimde ilgilendiren emeklilik meselesini yüzeysel tartışmaların ötesine taşıyıp, kavramları yerli yerine oturtarak konuşmakta fayda var. Zira emeklilik, yalnızca geleceğe dair bir beklenti değil; bugünden yapılan tercihlerle şekillenen uzun vadeli bir toplumsal sözleşmedir

Türkiye'de emeklilik tartışmaları artık yalnızca ‘kaç yaşında emekli olunur?' sorusuyla sınırlı değil. Asıl mesele, emeklilik döneminde yaşam standardının nasıl sürdürülebileceğidir. Artan yaşam süresi, değişen demografik yapı ve enflasyonist koşullar, birinci basamak sosyal güvenlik sistemlerinin tek başına yeterli olmasını giderek zorlaştırıyor. Nitekim bu durum yalnızca Türkiye'ye özgü değildir; bugün Amerika, Almanya, İsviçre ve Norveç gibi refah düzeyi yüksek ülkelerde dahi emeklilik gelirleri, çalışma dönemindeki kazançların belirgin biçimde altında kalmaktadır.

Bu bağlamda, Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES), yalnızca teknik bir düzenleme değil; uzun süredir tartışılan yapısal bir emeklilik reformu olarak yeniden gündemde.

Orta Vadeli Program'da, Otomatik Katılım Sistemi'nin (OKS) işveren katkısı eklenerek ikinci basamak bir emeklilik sistemine dönüştürülmesi hedefi açıkça yer aldı. 2026 yılının ikinci çeyreği işaret ediliyor. Ancak bu hedef yeni değil. Daha önceki OVP de de atıf almış, Kalkınma Planlarında farklı isim ve modellerle sürekli gündemde tutuldu. Bugün yaşanan, bu uzun vadeli politika niyetinin somutlaşmaya başlamasıdır.

SGK kalkıyor mu?

Burada kritik ayrımın altını çizmek gerekir: TES, mevcut sosyal güvenlik sisteminin (SGK) yerine geçmeyi amaçlamıyor. Aksine, SGK'nın sağladığı birinci basamak geliri tamamlamayı hedefleyen ikinci bir gelir ayağı olarak tasarlanıyor. Yani amaç, emeklilikte “daha erken” değil, daha sürdürülebilir bir gelir yapısı oluşturmak.

Toplumda TES'e yönelik en güçlü tepki, sistemin zorunlu olacağı ve maaşlardan ilave kesinti yapılacağı yönündeki algıdan kaynaklanıyor. Bu kaygı sosyolojik olarak anlaşılır. Ancak tartışmanın sağlıklı zeminde yürüyebilmesi için şu ayrımı doğru yapmak gerekir: TES bir “kesinti” değil, ertelenmiş gelir mekanizmasıdır. Çalışma döneminde yapılan katkılar, emeklilikte ikinci bir maaş olarak geri dönmeyi hedefler. Bugünkü sınırlı fedakârlığın, yarınki gelir güvencesine dönüşmesi esasına dayanır.

TES henüz tasarım aşamasında

Katkı oranları, işveren yükümlülükleri, sistemden çıkış koşulları, emeklilik yaşı gibi başlıkların hiçbiri bugün itibarıyla kanunla kesinleşmiş değildir. Piyasada dile getirilen oranlar ve yaş kriterleri, daha çok politika belgeleri ve senaryo çalışmaları çerçevesinde tartışılmaktadır. Nihai çerçeve, yasama süreci tamamlandıkça netleşecektir. Bu belirsizlik, eleştiriden ziyade ihtiyatlı analiz gerektirir.

Otomatik Katılım Sistemi ile Farkı Ne?

TES'i anlamak için OKS ile arasındaki farklara bakmak öğreticidir. OKS, otomatik girişe rağmen geniş çaplı caymalar nedeniyle beklenen etkiyi yaratamamıştır. TES ise işveren katkısını da içeren, çıkışın sınırlandığı ve uzun vadeli kalıcılığı esas alan bir yapı olarak kurgulanmaktadır. Bu yönüyle TES, gönüllülükten ziyade zorunlu tasarruf yaklaşımını benimseyen klasik ikinci basamak emeklilik sistemlerine daha yakındır.

Sonuç olarak TES:

Kısa vadeli bir bütçe aracı ya da geçici bir düzenleme olarak okunmamalıdır. Doğru kurgulandığında, Türkiye'de bireylerin emeklilik gelirlerinin sürdürülebilirliğini güçlendirecek, tasarruf oranlarını artıracak ve sermaye piyasalarına uzun vadeli kaynak sağlayacak stratejik bir reform potansiyeline sahiptir. Ancak bu potansiyelin hayata geçebilmesi; net, öngörülebilir ve güven tesis eden bir mevzuat çerçevesine bağlıdır.

Fatih İlker Yiğit \ Timeturk

Tüm Yazıları

Haber Ara