Dolar

32,2480

Euro

34,6690

Altın

2.400,62

Bist

10.247,75

Ermeni Soykırımı ve Karabağ Meselesi

9 Yıl Önce Güncellendi

2016-04-11 11:56:27

Ermeni Soykırımı ve Karabağ Meselesi

Karadeniz ve Hazar denizi arasında yer alan ve sıradağları boyunca uzayıp giden Kafkasya, iki bölgeden oluşmaktadır.

Kuzey ve Güney Kafkasya

Kuzey Kafkasya Rusya Federasyonu içerisinde yer alırken, Güney Kafkasya bağımsız ve egemen devletlerden oluşmaktadır.(!)

Güney Kafkasya bölgesinde bulunan Azerbaycan kendi toprakları içerisinde yer alan Dağlık Karabağ sebebi ile neredeyse I.dünya savaşı öncesinden bu yana bitmeyen savaşların ve çatışmaların ortasında kalmaktadır.

Hukuken Azerbaycan toprağı olan ancak fiilen Ermenistan işgallerine sahne olan Karabağ, 1578'de Osmanlı sancağı altına girmiş olması açısından da tarihimizde önemli bir yere sahiptir.

Karabağ meselesini bu günden bakarak anlamanın mümkün olamayacağı muhakkaktır. Zira uzun bir geçmişe dayanan ve sadece Ermenilerin değil bilakis Rusya'nın da çıkar çatışmalarının yer aldığı oldukça geniş bir meseledir.

Dağlık Karabağ geçmişte çoğunlukla Türk unsurunun mevcut olduğu ve fakat azınlıkta da olsa Ermenilerin de yaşam sürdüğü bir hanlık idi.

Ermenilerin yoğunluklu nüfusu Osmanlı ve İran topraklarında yaşamaktaydılar, ancak Rus imparatorluğu Kafkasya'yı ele geçirdikten sonra idareyi kolaylaştıracağı düşüncesi ile Ermeni Nüfusunu artırmaya dönük politikalar uygulamıştır.

Bu politikaların bir sonucu olarak bölge halkının istilacı güçlere karşı birleşmeleri, bölgenin Müslüman gücü olan Osmanlı ve İran ile de Rusya'ya karşı iş birliği yapmaları önlenmekteydi.

Üstelik Rusya hâkimiyetindeki Ermenilerin Osmanlı devletine karşı isyanlarında önemli bir rol oynadıkları da muhakkaktı. Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeniler Rusya'dan aldıkları cesaretle İmparatorluğa karşı adeta savaş açmışlardı.

Ayrıca İngiltere ve Fransa'nın da bu konuda Ermenilerin elini güçlendirdiği yadsınamaz bir gerçektir.

Keza 1915'te Erzurum ve Van'da yaşanan Ermeni isyanları ve olayları (savaş) bunun en bariz örneklerini teşkil etmektedir.

Ermeniler öteden beri Azerbaycan topraklarında yer alan Dağlık Karabağ'ın, ataları olan antik bir Hıristiyanlığın parçası olduğunu iddia etmektedirler.

Nitekim 19 mayıs 1783'te Knz.G.Potyomkin II.Katerinaya yazdığı bir mektupta

“Fırsat bulunca Karabağ'ı hemen Ermenilerin kontrolüne vermek ve böylece Asya'da bir Hıristiyan devleti kurmaktan” bahsetmektedir.

Ermenilerin ilk Türk düşmanlığı 1903 yılında, kitlesel olarak silahlanmaya, Ermeni ve Rus ordusundan kaçan askerlerle silahlı çeteler kurmaya başlamaları ile ortaya çıkmıştır.

Epeyce güçlü olan çeteler, Azerileri Azerbaycan topraklarından çıkarma eylemleri başlatmışlardır.

Bu çatışmalar tamamen silahlandırılmış Türklere karşı, en ağır silahlarla donatılmış çeteler arasında sürdürülmekteydi ki, nihayetinde bu durum Ermenilerin Türkler üzerinde korkunç soykırımına dönüşecekti.

İlk organize saldırı 1905 Rus ihtilalından sonra başlamış, saldırırlarda Ermeniler Rus garnizonlarından askeri destek almışlardır.

1906'da Nahçivan'a bağlı Cafe kenti çarşısı imha edilerek Karahan köyüne saldırmaya başlanmış,5 bin kişilik Ermeni çetesi bütün köyü kurşuna dizmiş, evleri yakmış kaçmaya çalışan 30 kadını hunharca katletmiştir.

1918 mart ayında Ermeniler, başta Bakü olmak üzere Şamah, Guba,Kürdemir,Salyan ve Lenkegon şehirlerinde soykırımlar gerçekleştirmişlerdir.Bu soykırımlarda 50 bin üzerinde Azerbeycan Türk'ü, hunharca katledilmiştir.

O sırada Bakü, İngiliz,Rus ve Ermeniler tarafından işgal edildiğinden Gence'de bulunan Azerbeycan yetkilileri Osmanlı İmparatorluğundan yardım istemiş, Nuri Paşa Komutasındaki Kafkasya İslam Orduları Önce Bakü'ye girerek şehri işgalden temizlemiş ardından Karabağ'daki soykırımı sonlandırmıştır.

1919'da ise Karabağ Azerbaycan'a bağlanmış 1923'te ise bölge özerk ilan edilmiş ancak 1989'da Meclis kararı ile özerkliği kaldırılmıştır.

1988'de Ermenistan'da yaşayan Azeri Türkleri Topluca tehcir edilmiştir. Etnik bir temizlik olarak ifade edebileceğimiz bu sürgünler neticesinde, Azarbeycan'da mitingler ve çeşitli gösteriler yapılarak “Azerbaycan topraklarında yaşayan Ermenilerin de tehcir edilmesi” istenmişse de bu yapılmamıştır

Karabağ'da Ermeniler ve Türkler arasındaki Gerginlik bu olaylar neticesinde giderek daha da tırmanmış ve Ermeniler Karabağ'ı “kendi topraklarına katacaklarını” ilan ederek yeniden çatışma başlatmışlardır.

Keza, 1992 yılının Şubat 25'ini gösterdiği gece ağır silahlarla donatılmış Ermenilerin Karabağ'a tekrar saldırmaları çatışmaları sıcak savaşa dönüştürmüştür.

Ermenistan silahlı Kuvvetleri ile Albay Zarvigorov komutasındaki 366.Rus motorize alayı Hocalı'ye saldırarak tarihin en vahşi katliamlarını gerçekleştirmiştir.

Resmi kayıtlara göre 613 kişin öldüğü katliamlarda 83 çocuk 106 kadın,70'den fazla yaşlı ağır işkencelerle katledilmişlerdir. Öylesine acımasız bir saldırıdır ki bu, Azerilerin kafa derileri yüzülmüş, vücut organları acımasızca kesilmiştir. Ayrıca 477 ağır yaralı olarak kurtulmuştur. 1275 kişinin rehin alındığı katliamlar esnasında 150 kişi kaybolmuştur.

30 bin kişinin Rus ve Ermeni askerleri tarafından katledildiği Karabağ'da bir milyondan fazla Azeri, başka bölgelere göç etmek zorunda bırakılmıştır. Göç sebebi ile boşalan yerlere geçmişte olduğu gibi yine Ermeni nüfusu yerleştirilmiştir.

Ki, Hocalı'da gerçekleştirilen toplu katliamı BM sözleşmesinde yer alan (etnik bir grubu kısmen veya tamamen katletme) Jenosit/Soykırım tarifi ile tam tamına örtüşmektedir.

Geçtiğimiz günlerde tekrar Ermenilerin saldırısına maruz kalan Karabağ'da şehir ve köyler silahlı Ermenilerce tekrar işgal edilmeye çalışılsa da Azerbaycan askerleri tarafından kısmen püskürtülmüştür.

Olaylar esansında Türk askerleri katledilmiş ve bombaların tehdidi altında çok sayıda insanın bölgeyi terk etmeleri sağlanmak istenmiştir.

Ermenistan böylesi bir cüreti elbette dün olduğu gibi bu günde Rusya'nın desteği ile ortaya koymaktadır.

Rusya'nın Karabağ politikası öteden beri çok net ve açıktır.

Rus hükümetinin Hazarsahili bölgesinde başka bir devletin güçlenmesine meydan veremekten nasıl korktuğunu tahminn etmek zor olmasa gerek. Çünkü bu onun güney sınırlarını tehdit edebilir ve bölgedeki ekonomik duruşunu sarsabilirdi.

Bütün bu gerçeklerden hareketle Rusya'nın işgalci ve yayılmacı politikalarının devamı niteliğinde olan Karabağ saldırırları, bölgedeki Azeri varlığını dolayısı ile de Müslüman kimliğini ortadan kaldırmaya yönelik ciddi bir politikadır.

Karabağ sadece Ermenilerin dini geçmişleri bağlamında vaz geçilmez bir kıymet olmaktan ziyade jeostratejik ve ekonomik çıkarlar açısından da önem arz etmektedir. Sahip oldu maden yatakları, mineral sular, orman ürünleri ve tatlı su balıkçılığı ile Rusya ve Ermenistan'ın iştahını kabartmakta olduğundan dolayıdır ki bu gün hala çatışmaların merkezinde yer almaktadır

Öte yandan Karabağ'da varlık mücadelesi veren Azeri Türklerin direnebilmesi, ayakta kalabilmesi için Türkiye'nin desteğine ihtiyacı olduğu muhakkaktır.

Bu konuda Türkiye Cumhuriyetinin politikaları ne olmuştur veya olacaktır merak etmekteyim doğrusu.

Haber Ara