Meltem Suat Timeturk Dış Haberler Servisi/Özel
Suriye'de iç savaşın dinamiklerini kökten değiştirebilecek tarihi bir diplomatik adım atıldı. Yıllardır karşıt cephelerde yer alan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Kobani, ABD Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın garantörlüğünde başkent Şam'da kritik bir zirve gerçekleştirdi. Bölgesel istikrara giden yolda bir köprü kurmayı amaçlayan bu görüşme, hem acil çatışmaları durdurmayı hem de ülkenin askeri geleceğini yeniden şekillendirmeyi hedefleyen dört ana başlıkta sözlü mutabakatla sonuçlandı. SDG heyetinin Şam'a Amerikan helikopterleriyle ulaşması, zirvenin arkasındaki uluslararası desteğin boyutunu çarpıcı şekilde gözler önüne serdi.
Analiz: Zirvenin Önemi ve Potansiyel Sonuçları
Bu zirve, Suriye'deki dengeler açısından birçok katmanda derin anlam taşımaktadır:
Zamanlama: Zirvenin hemen öncesinde Suriye Savunma Bakanlığı'nın SDG ile ülke genelinde ateşkes ilan etmesi, müzakerelerin ciddiyetini ve hızlı sonuç alma iradesini gösteriyor. Bu hamle, bir gün önce Halep'in Kürt mahallelerinde çıkan çatışmaların ardından gerilimi anında sıfırlamış ve görüşmeler için pozitif bir atmosfer yaratmıştır.
Amaç: Tarafların "tam ve derhal ateşkes" konusunda mutabık kalması, diplomatik sürecin temel önceliğinin can kaybını durdurmak olduğunu ortaya koyuyor. Bu, müzakerelerin devamlılığı için hayati önem taşıyan bir güven inşası adımıdır.
En Kritik Madde: SDG kaynaklarının paylaştığı, "Suriye ordusu ile SDG'nin birleşmesi, tüm Suriyelileri koruyacak örgütlü ve etkili bir ordu kurulmasının önünü açar" şeklindeki sözlü mutabakat, zirvenin en önemli sonucudur. Bu, on yıldır fiilen özerk hareket eden SDG'nin, nihayetinde Şam yönetimi altındaki merkezi Suriye ordusu çatısı altına girme ihtimalini masaya getiriyor.
Anlamı: Bu entegrasyon gerçekleşirse, Suriye'deki Kürt özerk yönetiminin askeri kanadı resmen lağvedilmiş olacak. Bu, ABD desteğine bağımlı SDG için büyük bir stratejik dönüş anlamına gelirken, Şam yönetimi için ülkenin toprak bütünlüğünü askeri olarak sağlama yolunda atılmış dev bir adım olacaktır.
Görünür Destek: SDG heyetinin Şam'a Amerikan helikopterleriyle gitmesi ve ABD Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın görüşmede aktif olarak yer alması (hatta öncesinde hem Şara hem de Kobani ile ayrı ayrı görüşmesi), bu sürecin ABD tarafından yüksek düzeyde garanti altına alındığını gösteriyor.
Motivasyon: Barrack'ın rolü, Başkan Trump'ın barış politikasını uygulamak ve "karşılıklı kabul edilebilir bir karara ulaşmalarını sağlamaktır". ABD, bu süreçle hem Türkiye'yi dengelemeyi hem de kendi sahadaki vekil gücü olan SDG'nin geleceğini güvence altına almayı hedefliyor. Barrack'ın "her şey doğru yönde ilerliyor" ifadesi de Washington'ın iyimserliğini yansıtıyor.
Dışişleri Ziyareti: Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani'nin görüşmeden hemen sonra Türkiye'ye yapacağı ziyaret, bu zirvenin sonuçlarının bölgesel etkisinin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Türkiye, SDG'nin varlığına ve herhangi bir meşruiyet kazanmasına kararlılıkla karşı çıkmaktadır.
Ankara'nın Kaygıları: Şeybani'nin Ankara'daki görüşmelerinde, SDG-Şam yakınlaşmasının Türkiye'nin Suriye'deki askeri operasyonları ve güvenli bölge planları üzerindeki etkisi en kritik gündem maddesi olacaktır. Şam yönetimi, bu yakınlaşmayı Türkiye'ye karşı bir diplomatik koz olarak kullanmayı hedefleyebilir.
Anayasa Vurgusu: SDG heyetinin, yeni Suriye anayasasının ülkenin tüm bileşenlerini kapsaması gerektiği yönündeki talebi, askeri entegrasyon karşılığında siyasi haklar ve güvenceler istediklerini ortaya koyuyor. Bu, SDG'nin silahlı gücü bırakma karşılığında Rojava'nın kültürel ve idari özerkliğinin tanınmasını müzakere etme çabasıdır.
Bu zirve, Suriye'deki vekalet savaşının yerini yavaş yavaş diplomatik uzlaşı arayışına bıraktığının en güçlü işaretidir. Ancak varılan mutabakatların sözlü kalmayıp, kağıt üzerinde ve sahada ne kadar uygulanabilir olacağı, sürecin başarısını belirleyecektir.