Dolar

42,5272

Euro

49,6295

Altın

5.776,96

Bist

10.970,91

İsrail, bölgesel Domino etkisini yaratabildi mi?

İsrail, 7 Ekim 2023 sonrası iki yılda Hizbullah'ı dize getirdi, Esad'ı düşürdü ve ABD ile ortak operasyonla İran'ın nükleer tesislerine ağır darbe vurdu. Ancak bu ezici askeri başarılara rağmen, analizler Netanyahu'nun 'total zafer' hedefine ulaşamadığını ve bölgesel tehditlerin 'Türkiye-Katar ekseni' ile evrildiğini gösteriyor. İsrail, askeri mükemmeliyetini stratejik güvenliğe çevirmekte zorlanıyor.

2 Ay Önce Güncellendi

2025-10-08 16:51:45

İsrail, bölgesel Domino etkisini yaratabildi mi?

Meltem Suat Timeturk Dış Haberler Servisi/Özel

7 Ekim 2023'teki feci güvenlik çöküşünün ardından geçen iki yıllık süreçte İsrail, düşmanlarına karşı uzun bir başarı listesi sundu. Metin, bu dönemde İsrail'in Hizbullah'ın liderliğini defalarca hedef alarak örgütü dağıttığını, Suriye'de Beşar Esad'ın devrilmesine katkıda bulunduğunu ve ABD ile ortak bir operasyonla İran'ın nükleer tesislerine ve askeri liderliğine büyük zarar verdiğini belirtiyor. Başbakan Binyamin Netanyahu, bu başarıları "İran eksenini kırdık" diyerek "tarihi bir zafer" olarak nitelendiriyor. Ancak bu ezici askeri güç gösterisine rağmen, analizin temel sorusu şudur: İsrail, taktiksel parlaklığını kalıcı stratejik güvenliğe dönüştürebildi mi?

Analiz: Taktik başarılar ve stratejik Sınırlamalar

Analiz, İsrail'in elde ettiği çarpıcı askeri başarıları sıralarken, bu başarıların sınırlarını ve bölgedeki jeopolitik sonuçlarını inceliyor.

  1. Askeri Başarılar: İran Ekseninin Çöküşü

Hizbullah'ın Diz Çökmesi: İsrail'in Lübnan'ın güneyini işgal etme kararı almasıyla, Hizbullah liderliğinin defalarca hedef alındığı ve örgütün dağılma noktasına gelerek aşağılayıcı bir ateşkesi kabul etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.

Esad'ın Düşüşü: Hizbullah desteği olmadan ve İsrail uçaklarının İran takviyesini engellemesiyle Esad'ın Aralık ayında devrildiği ve böylece Tahran'ın İsrail sınırına olan kara köprüsünün ortadan kalktığı ifade ediliyor.

İran'a Darbe: ABD ile ortaklaşa düzenlenen Haziran 2025 operasyonunda İran'ın kilit nükleer tesislerinin ağır hasar gördüğü ve silahlı kuvvetler Genelkurmay Başkanı dahil üst düzey askeri liderliğinin etkisiz hale getirildiği vurgulanıyor. ABD'nin 30.000 pound'luk GBU-57 bunker buster bombaları kullanması, operasyonun kritik başarısında ABD yardımının zorunluluğunu gösteriyor.

  1. Gücün Soğuk Sınırları ve Bölgesel Çift Kutup

Bağımlılık: Analiz, İsrail'in İran'a karşı elde ettiği her büyük başarıda "başkalarının yardımına" ihtiyaç duyduğunun altını çiziyor. 2024'teki füze saldırılarında Batı ve Arap ülkelerinin koordineli hava savunması ve İran operasyonunda ABD'nin ağır bombardıman uçaklarının kullanımı, bu bağımlılığı kanıtlıyor.

Yeni Eksene Kayış: İran ekseni zayıflarken, bölgede Türkiye ve Katar'ın öncülük ettiği yeni bir Sünni İslamcı blok şekillenmeye başlıyor. Bu eksenin, İran gibi doğrudan terörist ordular kurmaması, ancak hem Washington ile yakın ilişkilere hem de hevesli ABD desteğine sahip olması, İsrail'in bu tasarımlara karşı hareket seçeneklerini dramatik şekilde kısıtlıyor.

Lübnan'daki Kalıcı Tehdit: Hizbullah zayıflatılsa da, kimse Lübnan Silahlı Kuvvetleri'nin bu güçlü Şii milisi gerçekten silahsızlandıracağına inanmıyor. Tehdit sadece evrimleşiyor, tamamen ortadan kalkmıyor.

  1. Gazze ve "Total Zafer"in İmkansızlığı

Hamas'ın İnatçı Direnişi: İki yıl sonra bile, Başbakan Netanyahu'nun "total zafer" hedefi, Gazze'deki sayısız sürtüşme noktasına takılmış durumda. 48 rehine hala tutuluyor, Hamas tamamen yok edilmiş değil ve İsrail savaş hedeflerinin hiçbirini tam olarak gerçekleştiremedi. Hamas hala işlevsel ve savaşı sürdürüyor.

ABD Baskısı: Netanyahu, askeri kampanyayı ABD ve uluslararası baskı karşısında durdurmak ve değiştirmek zorunda kaldı. Hatta Gazze'deki en iyi çözüm şansının bile, Başkan Trump'ın kendisine dayatmak zorunda kaldığı bir plandan geçtiği iddia ediliyor.

  1. Stratejik İflas ve "Maniyak-Depresif" Politika

Taktik Mükemmeliyet / Stratejik Yetersizlik: Analiz, İsrail'in taktiksel olarak parlak (mükemmel askeri operasyonlar) ancak stratejik olarak yetersiz olduğu yönündeki yaygın söylemi yineliyor.

Yanlış Varsayımlar: Bu durumun kökeninde, İsrail'in "askeri gücünün istediği gerçekliği yaratabileceğine" inanması yatıyor. Askeri teorisyen Eran Ortal'ın deyimiyle, bu "maniak-depresif" bir politikadır. İsrail, tıpkı 7 Ekim öncesinde Hamas'ın caydırıldığına kendini inandırdığı gibi, askeri operasyonlarla sihirli bir çözüm bulabileceği yanılgısına kapılıyor.

Uluslararası İmaj Hasarı: Netanyahu'nun aşırı sağcı koalisyon ortaklarını dizginlememesi ve Mart-Mayıs arası Gazze'ye yardımı durdurarak meşruiyetini zedelemesi, İsrail'in düşmanlığa yol açan uluslararası algısını pekiştiriyor. Körfez yetkilileri, İsrail'in artık caydırıcılık yerine "bölgesel hakimiyet" peşinde olduğu sonucuna varıyor.

Sonuç olarak, İsrail son iki yılda askeri olarak önemli başarılar elde etmiş ve ülkeyi 6 Ekim 2023'ten daha güvenli hale getirmiştir. Ancak analizin temel tezine göre, askeri gücün tek başına stratejik güvenlik sağlamayacağı gerçeği, tıpkı 1967 ve 1973 savaşlarında olduğu gibi, bugün de geçerliliğini korumaktadır. Kalıcı güvenlik için askeri, diplomatik, politik ve ekonomik araçların bir arada kullanıldığı "sober" (sağduyulu) bir stratejik planlamaya ihtiyaç vardır.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara