Meltem Suat Timeturk Dış Haberler Servisi/Özel
İran toplumu, devlet eliyle yürütülen dini mühendisliğe karşı köklü bir zihniyet değişimi yaşıyor. Hollanda merkezli İran Tutumlarını Analiz ve Ölçme Grubu (GAMAAN) tarafından yapılan son anket, rejimin meşruiyet krizini sayısal verilerle belgeledi. Araştırmaya göre halkın ezici çoğunluğu (%73), din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını talep ediyor. Bu oran, 1979 Devrimi'nden bu yana uygulanan politikaların, toplumda dinden kopuşu değil, "siyasal İslam"dan kopuşu hızlandırdığını kanıtlıyor. Özellikle gençler arasında din, manevi bir sığınaktan ziyade, devletin baskı aygıtı olarak algılanıyor.
İman Var, Şeriat İstenmiyor
Araştırmanın detayları ve son dönemde yaşanan skandallar, İran'daki paradoksu gözler önüne seriyor:
İnançlı Ama Laik
Müslüman Kimliği: Dünya Değerler Araştırması'na (WVS) göre İranlıların %96'sı kendisini Müslüman olarak tanımlıyor. Ateist oranı sadece %1,3.
Siyasi Talep: Ancak aynı halkın %73'ü, devletin dini kurallarla yönetilmesine karşı çıkıyor. Bu durum, halkın "dinsizleşmediğini", aksine dinin siyasetten arındırılmasını istediğini gösteriyor.
Kırılma Noktası: Mahsa Amini ve Gençlik
2022 yılında "Ahlak Polisi" tarafından katledilen Mahsa Amini sonrası başlayan protestolar, bu zihniyet değişimini sokağa taşıdı.
Genç kuşak için zorunlu başörtüsü ve ahlak polisi, dini bir vecibe değil, totaliter bir kontrol mekanizması olarak görülüyor.
Sessiz Direniş: Kadınların başörtüsüz sokağa çıkması ve ailelerin çocuklarını resmi dini eğitimden uzaklaştırması, sivil itaatsizliğin yeni biçimleri olarak öne çıkıyor.
"Elitlerin Düğünü" ve Çifte Standart Toplumsal öfkeyi körükleyen son olay ise, Dini Lider Hamaney'in danışmanı Ali Şamkani'nin kızının düğünü oldu.
Sızan Görüntüler: Videolarda gelinin ve davetlilerin başı açık, batılı tarzda kıyafetlerle eğlendiği görüldü.
Tepki: Sokakta saçı göründüğü için kadınları gözaltına alan rejimin, kendi elitlerine tanıdığı bu "fiili özgürlük", halk nezdinde dini kuralların sadece bir "itaat sopası" olarak kullanıldığı algısını pekiştirdi.
Baskıyla Gelen Laikleşme Paradoksu
İran'daki durum, sosyolojik açıdan nadir görülen bir "tersine mühendislik" örneğidir.
Teokrasinin Laikleştirici Etkisi
Normal şartlarda laikleşme, modernleşme ve eğitimle yavaş yavaş gelişen bir süreçtir. Ancak İran'da teokrasi, baskı yoluyla bu süreci hızlandırmıştır.
Ters Tepki: Devlet dini ne kadar sert dayattıysa, toplum dini o kadar özel alana itmiştir. İran rejimi, istemeden de olsa bölgenin en güçlü laikleşme dalgasını tetiklemiştir. Halk, "Devletin dini olmaz, bireyin dini olur" noktasına gelmiştir.
Dini Referansın Çöküşü
Genç nesil için din, artık "maneviyat" demek değildir.
Algı Değişimi: Din; yolsuzluk, baskı, internet yasakları ve ekonomik krizle özdeşleşmiştir. Rejim, İslam'ı kendi bekası için bir kalkan olarak kullandıkça, İslam'ın toplumsal saygınlığına zarar vermiştir. Şamkani'nin kızının düğünü gibi olaylar, rejimin "dini hassasiyetinin" samimiyetini sorgulatan en büyük darbedir.
Seçilmiş İnanç vs. Dayatılan Din
Analizdeki en kritik ayrım budur. İranlılar inançsızlaşmıyor, inançlarını "devletten kurtarmak" istiyor.
Özel Alan: Dindar ailelerin bile çocuklarını sistemin dışına itmesi, devletin sunduğu din yorumunun, geleneksel halk İslam'ı ile çatıştığını gösteriyor.
Gelecek Projeksiyonu
Bu veriler, İran'da olası bir rejim değişikliğinin veya reform sürecinin, "dinsiz bir toplum" yaratmayacağını, ancak kurumsal laikliğin (devletin din işlerinden elini çekmesi) çok hızlı ve tabandan gelen bir destekle benimseneceğini göstermektedir. İran toplumu, zihnen post-islamist bir döneme çoktan geçiş yapmıştır.
Popüler Gazete
Yorum Yap