Meltem Suat Timeturk Dış Haberler Servisi/Özel
Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, perşembe günü Kopenhag'da düzenlenecek bir zirvede AB'li meslektaşlarına sunacağı, ülkenin iltica sisteminde köklü değişiklikler öngören planlarını kamuoyuna duyurdu. Starmer'ın bu hamlesi, sadece bir hükümet değişikliği değil, aynı zamanda Birleşik Krallık'ın sığınmacılara ve göçmenlere bakış açısında tarihi bir kırılmaya işaret ediyor.
Başbakan, mevcut iltica sisteminin “amacına uygun olmadığını” ve özellikle küçük teknelerle “yasadışı” yollardan Ada'ya girenler için “iltica alışverişi” yapanlara karşı bir çekim faktörü yarattığını açıkça itiraf etti. Starmer'ın temel mesajı net: Birleşik Krallık'a yerleşmek isteyenler, bunu insan kaçakçılarına ödeme yaparak değil, ülkeye katkıda bulunarak hak etmek zorundalar. Bu radikal reform, İçişleri Bakanı Shabana Mahmood'un yasal göçmenler için duyurduğu sıkı kriterleri, sığınmacı statüsü almış kişilere de uygulayarak, iki sistemi birbirine yaklaştırıyor. Hükümet, bu düzenlemelerle ülkeye yönelik “aşırı cömert” algıyı ortadan kaldırmayı ve tehlikeli Manş Denizi geçişlerinin cazibesini düşürmeyi hedefliyor.
Analiz: Mültecilikten "kazanılmış oturum" modelinin dört temel boyutu
Starmer yönetiminin duyurduğu bu yeni rejim, Birleşik Krallık'ın mülteci ve göç politikasına yönelik tarihi bir geri çekilmeyi temsil ediyor. Sistemin temel amacı, sığınma hakkının otomatik bir kalıcı ikamet garantisi olmaktan çıkarılması ve yerleşimin şarta bağlı, kazanılmış bir hak haline getirilmesidir. Bu köklü değişimin arka planı, siyasi motivasyonu ve somut adımları dört temel boyutta incelenmelidir:
Mevcut sistemde, sığınma hakkı tanınan göçmenler beş yıllık oturma izni alıyor ve bu sürenin sonunda ücretsiz ve otomatik olarak kalıcı oturma iznine (ILR) başvurabiliyorlardı. Starmer'ın planı, bu otomatik yerleşim hakkını tamamen ortadan kaldırıyor:
Beş Yıllık Otomatik Yerleşim Hakkının İptali: Artık sığınma hakkı, kişiye uzun vadeli bir gelecek garantisi sunmayacak. Mülteciler, topluma katkıda bulunduklarını kanıtlamaları gereken yeni ve daha uzun bir sürece tabi olacaklar.
Mahmood Modelinin Genişletilmesi: Yeni rejim, İçişleri Bakanı Mahmood'un yasal göçmenler için belirlediği sıkı süresiz oturum izni (ILR) kriterlerini sığınmacılara da uygulayacak. Bu kriterler, mültecilerin pasif bir koruma alıcısı olmaktan çıkıp, aktif birer toplumsal üye haline gelmesini zorunlu kılıyor: düzenli çalışmak, sosyal yardıma bağımlı olmamak, yüksek düzeyde İngilizce yeterliliğine sahip olmak, sabıka kaydının temiz olması ve gönüllü çalışmalarla topluma katkıda bulunmak. Bu, Birleşik Krallık'a sığınan herkesin, yerleşimi bir lütuf değil, kurallara bağlı bir çabanın sonucu olarak görmesini hedefleyen bir zihniyet değişimidir.
"Gerçek Koruma" Paketi: Starmer, "zulümden kaçan gerçek mültecileri kabul etme rolünü" sürdüreceklerini belirtiyor, ancak bu kişilere verilen "temel koruma" paketi bile, topluma katkıda bulunmayı zorunlu kılan yeni ve daha uzun bir süreçle karşı karşıya kalacak.
İkinci büyük değişiklik, mültecilerin aile birleşimi hakkına yönelik atılan adımlar. Geçen yıla kadar, sığınma hakkı elde edenler, maddi yeterliliklerini kanıtlamak zorunda kalmadan birinci derece akrabalarının (eş ve çocuklar) ülkeye gelmelerini destekleyebiliyordu. Bu program, hükümet kaynaklarına göre, İngiliz vatandaşları veya yasal göçmenler için uygulanan kriterlerden "daha cömert" bir yapıdaydı ve 2023 yılında aile birleşim vizelerinin sayısının rekor düzeyde artmasına yol açmıştı (bir yılda 4.300'den 20.600'e).
Maddi Yeterlilik Zorunluluğu: Yeni kurallarla, mülteciler, eşlerini ve çocuklarını Birleşik Krallık'a getirebilmek için, artık sosyal yardımlara bağımlı olmadan onlara maddi olarak bakabileceklerini kanıtlamak zorunda kalacaklar. Bu, aile birleşimi hakkını bir ayrıcalık olmaktan çıkarıp, finansal sorumluluğa bağlı bir kazanım haline getiriyor. Kriterlerin İngiliz vatandaşlarıyla eşitlenmesi, sığınma yolunu kullanarak ülkeye girenlerin, yasal göçmenlerin katı kurallarını aşmasını engellemeyi amaçlıyor.
Starmer'ın bu radikal dönüşümü benimsemesinin ardındaki en güçlü itici güç, kamuoyu baskısı ve siyasi hesaplamadır.
Siyasi Merkeze Kayış: İşçi Partisi'nin (Labour) Başbakanı olan Starmer, göç konusunda Muhafazakâr Parti'nin (Conservative) geleneksel seçmen tabanına hitap eden sert bir politika benimseyerek, kendini siyasi yelpazenin merkezine konumlandırmayı hedefliyor. Bu, Starmer'ın yaklaşan genel seçimler öncesinde göçmenlik konusunda "yumuşak" olduğu yönündeki eleştirileri etkisiz hale getirme çabasıdır.
Yasadışı Geçişleri Caydırma: Starmer, mevcut hakların "tehlikeli bir yolculuğa çıkmak için bir teşvik" yarattığını ve insan kaçakçılarına para ödenmesini sağlayan bir sisteme dönüştüğünü savundu. Hükümet kaynağının itiraf ettiği gibi, "Kıtada 'iltica alışverişi' yapan, kendilerine en fazla imkan sunan ülkeyi arayan insanlar olduğunu kabul ediyoruz." Reform, Birleşik Krallık'ın kendisi için cazibe yaratan faktörleri ortadan kaldırarak, küçük teknelerle geçişleri caydırmayı amaçlıyor.
AB Zirvesi ve Diplomatik İtiraflar: Starmer'ın planlarını Kopenhag'da AB'deki meslektaşlarına açıklaması, Birleşik Krallık'ın kıta ortaklarıyla göç konusunda işbirliğini artırma arayışında olduğunu gösteriyor. Starmer, ülkenin çok uzun süredir "iltica alışverişi" yapanlara karşı yumuşak davrandığını itiraf ederek, uluslararası alanda da bu imajı değiştirmeye çalıştığını belli ediyor.
Yeni rejim, sığınma hakkı verilen ancak yeni kriterleri karşılayamayan göçmenler için geri gönderme riskini de beraberinde getiriyor.
Şartlara Bağlı Koruma: Sığınma hakkı verilmiş olsa bile, kalıcı yerleşim için belirlenen yüksek standartları geçemeyen göçmenler, kendi ülkeleri güvenli olduğu değerlendirilirse, geri gönderilebilirler. Bu, sığınma statüsünün bile artık koşulsuz bir koruma sağlamadığı anlamına gelirken, göçmenlerin üzerindeki baskıyı artırıyor. Bu durum, hükümetin "bir girer, bir çıkar" anlaşması kapsamında 14 göçmeni Fransa'ya sınır dışı etme planı gibi somut adımlarla destekleniyor. Tek bir günde gerçekleştirilen en büyük sınır dışı etme operasyonu olması beklenen bu adım, hükümetin kararlılığının bir göstergesi olarak sahaya yansıtılıyor.
Sınır Güvenliğinin Vurgulanması: Starmer'ın demecinde, mevcut sistemin sınır güvenliğini zayıflattığı vurgusu yapılması, hükümetin bu reformları sadece göçmenlik değil, ulusal güvenlik meselesi olarak da ele aldığını gösteriyor.