General Joseph Avn, ekonomik çöküş nedeniyle ordunun gücünün zayıflamasından korunmaya çalışıyor; hatta belki de cumhurbaşkanlığı adaylığı için pozisyon alıyor.
Lübnan hükümeti kendisini Mart 2017'de ordunun komutanı olarak atadığından beri General Joseph Avn, ülkedeki olaylar hakkında nadiren yorum yaptı.
Ancak dört yıl içinde sesi gittikçe yükselmeye başladı. Geçen ayki bir konuşmasında sert çıkış yapan Avn, Lübnan hükümetini ordunun bütçesini kestiği için azarladı.
“Orduyu istiyorlar mı istemiyorlar mı? Ordunun kendi ayakları üzerinde durmasını istiyor musunuz, istemiyor musunuz?" diyen Avn, isim vermeden öfkeyle siyasi yetkililerin ordunun kaynakları boşa harcadığı yönünde iddiaları kınayarak, ‘Askerlerin haklarına el koyanları reddediyoruz' dedi.
Yerel para birimi olan Lübnan lirası 2019'un sonlarından bu yana düşüşte. 1.500 dolara sabitlenen Lübnan lirası, değerinin yüzde 80'inden fazlasını kaybetti. Bu arada, dünyada görülmemiş bir hızla gıda fiyatları yükselerek yüzde 400 arttı.
Bir zamanlar ülkede ekonomik açıdan garantili olarak görev alan Lübnanlı askerler, şimdi 120 doların altında aylık maaş alıyorlar. Bu, nakit sıkıntısı çeken ülkedeki asgari ücretin yaklaşık yüzde 25'ine tekabül ediyor.
Haziran ayında ordu, personeline et servisini durdurdu. Şubat ayında ise, Fransa orduya 60.000 dolarlık gıda yardımı yaptı: Yemeklik yağ, karbonhidrat ve konserve yiyecek.
General Avn, ordunun ulusal güvenliği istikrarsızlaştırmayı amaçlayan siyasi iftira kampanyalarının kurbanı olduğunu iddia ederek ‘bu kimin yararına?' diye sordu ve ekledi: ‘Orduyu parçalamak, Lübnan'ın varlığının sonu demektir.'
Başkanlık hevesi mi?
O konuşurken maskeli askerleri sessizce otursa da, genelkurmay başkanının sözleri ülke çapında dalgalanmaya yol açtı.
Analistler ve köşe yazarları benzer şekilde spekülasyon yapıyor. General Avn askeri bir darbenin sinyalini mi veriyor? Yoksa Devlet Başkanı Mişel Avn'ın görev süresi 2 yıldan kısa bir süre sonra sona erdikten sonra dolaylı olarak kendisini başkan adayı olarak mı ilan ediyor?
Bir askeri yetkili, ‘Lübnan'da cumhurbaşkanı olması çok zor değil' dedi.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri önümüzdeki yılın sonlarında yapılacak, ancak askeri şef Avn, adaşı mevcut devlet başkanının yerini almakla ilgilendiğini açıkça ifade etmedi.
Siyasi analist Bachar El-Halabi, konuyla ilgili MEE'ye şunları söyledi: “Joseph Avn'un ABD ile mükemmel ilişkileri var, Devlet Başkanı Avn'un yetkisizleştirilmesinde rol oynadı. Pek çok insan Başkan Avn'u Hizbullah'ın ülkede artan gücüne sebep olarak görüyor."
Lübnan son 18 ayda ülkeyi sarsan ayaklanmalara, Covid-19 salgınıyla daha da kötüleşen ekonomik çöküşe ve Beyrut Limanı'nda başkentin çoğunu harap eden bir patlamaya tanık oldu.
Ülkenin iflas etmiş devleti komadaymış gibi davranıyor ve çeşitli krizlere yanıt vermeyi orduya devretti.
Sebepler ne olursa olsun, Joseph Avn'un orduyu ülkenin çürümüş yönetici sınıfından ayırmaya çalıştığı açık.
Mezhepsel ve siyasi çizgiler arasında derinden bölünmüş bir ülkede, Lübnan ordusu - en azından teoride - olanları aşan ender bir varlık olarak görülüyor.
1975'ten 1990'a kadar, acımasız mezhepçi milislerden oluşan ülkenin durumu, acımasız bir iç savaşta Lübnan'ı mahvetti. O sırada ordu parçalandı ve ülkeyi mezhepçi milislerin ve onların patronlarının eline bıraktı.
El-Halabi, "Ordu, mezhep sınırlarının ötesinde çoğunluğun desteğini toplayabilen tek devlet teşkilatı oldu. İnsanlar onun parçalanmasını istemiyor” diyor.
Lübnan siyasetinin kötü şöhretli iltimaslarından ve mezhepçi kotalarından muaf olmasa da, orduya katılmak bir zamanlar ekonomik güvenliği ve kabul edilebilir bir yaşam standardını garanti ediyordu.
El-Halabi, "Ülkedeki tüm mezhep mensupları mali sürdürülebilirliği sağlamak için orduya devlet teşkilatı olarak bakar. Esas olarak Beyrut dışında herkes orduya yatırım yapıyor' diyor.
Bazı hükümet karşıtı protestocular, Lübnan'da geçiş yönetimi için askeri yönetimi savunuyor. Ancak, bu kuruma saygı duyanlara kıyasla çok küçük bir kesimdir.
Ordu, başkentteki protestolardan büyük ölçüde uzak dursa da, birlikler genellikle protestocuları başka yerlerde sokaklardan uzak tutmakla görevlendirildi.
Cal el-Dib'de ordu protestoları durdurmaya çalıştı. Bir defasında göstericiler Lübnan milli marşını söylerken, bir asker gözyaşlarını tutmaya çalıştı, bir protestocu onu teselli etti. Ancak askerlerin ve sivillerin gözyaşları içinde kucaklaştığı yerlerde işler daha da şiddetli bir hal aldı.
15 Kasım 2019'da askerler Cal el-Dib karayolunda protestocu Fadi Nader'i dövdü. Nader tekmelendi ve tüfek dipçikleri, coplarla dövüldü. Dayaktan kaynaklanan morluklar ve izler vücudunun çoğunu kaplamıştı.
Ertesi gün, hırpalanmış bir halde Nader, bu kez tekerlekli sandalyeyle otoyola geldi. Başına gelenlere kızmıştı ama orduyu suçlamadı.
Nader, “Ordu, onlar bizim kardeşimizdir, karşı koyamazsınız. Askerlere üniformalarıyla gurur duyduğumuzu ve botlarınızın başımızın üstünde yeri olduğunu söyledim" deyince çevresindeki kalabalık tarafından alkışlandı.
Hükümet, yoksul aileler için sadece bir defa nakit ödeme ayırdı. Ancak Sosyal İşler Bakanlığı listedeki tutarsızlıkları gördükten sonra yardımı erteledi ve ordudan belgeleri incelemesini istedi.
O sırada nakit yardımı kişi başına yaklaşık 140 dolar değerindeydi, ancak para değerindeki düşüş ile birleşen piyasaya sürülme gecikmesi hükümeti daha da zayıflattı. Sosyal İşler Bakanı nüfusun yaklaşık yüzde 75'inin yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi. Ayrıca, tablo incelendikten sonra ordu yardımı dağıtmakla görevlendirildi.
Beyrut Amerikan Üniversitesi Politika ve Planlama Profesörü Nasser Yassin, MEE'ye şunları söyledi: "Sivil yönetimler belirli işleri yapamadıklarında, sadece orduya bunu yapmasını söylerler. Kötü yönetiliyor. Neden ordu? Politikacıların aksine vatandaşlar tarafından büyük ölçüde verimli ve güvenilir bulunuyor."
Beyrut Limanı patlamasında 200'den fazla kişi öldü, binlerce kişiyi yaralandı ve 300.000 kişi evsiz kaldı. Yıkılan ekonomiyi onarmak yaklaşık 15 milyar dolara mal olacaktı.
Ordunun komutanı Avn, kurtarma görevlileri ve sağlık görevlileriyle bir araya geldi ve arama kurtarma operasyonlarını uluslararası ekiplerle koordine etti.
Yetkililer, Beyrut'u olağanüstü hal altına alarak orduya özellikle liman içinde ve çevresinde istisnai yetkiler verdi. Ordu ayrıca yabancı insani yardımın ana alıcısı ve dağıtıcısı oldu. Hatta 85.000'den fazla hasarlı binayı inceledi.
Yassin, ordunun Beyrut patlaması gibi bir felaketin hemen sonrasında aktif bir rol oynamasının anlaşılabilir olduğunu, ancak ordunun çok yönlü rolünün artık “sokaklarda devleti temsil ettiği” anlamına geldiğini söyledi.
Bu, Joseph Avn'un orduyu yönetici sınıftan ayırma girişiminin kolay bir iş olmayacağı anlamına gelebilir, özellikle de ekonomik rahatlama beklentisi çok az olan Lübnanlılar için hayat daha da zorlaşırken.
Yassin, “Beyrut dışında herhangi bir yere gidin, muhtemelen askeri kontrol noktalarından geçeceksiniz. Ya da bir protesto olduğunda orada olacaklar” ifadelerini kullandı.
Middle East Eye