Meltem Suat Timeturk Dış Haberler Servisi/Özel

Sonuçlara göre, yaşam standartlarını iyileştirme şansına sahip olduğuna inananların oranı yüzde 25'e gerileyerek 1987'den bu yana en düşük seviyeye indi.

Çocukların geleceğine güven kalmadı

Katılımcıların yüzde 75'inden fazlası, çocuklarının kendilerinden daha iyi bir hayat süreceğine dair umut taşımadığını söyledi. Böylece Amerikan toplumunda uzun yıllardır “ulusal kimliğin direği” olarak görülen Amerikan rüyasına olan inanç ciddi bir darbe aldı.

“Sıkı çalışmak yetmez” algısı yayılıyor

Araştırma, Amerikalıların yaklaşık yüzde 70'inin artık “sıkı çalışmanın başarı getireceğine” inanmadığını da ortaya koydu. Bu oran, son 15 yılın en yüksek seviyesine ulaştı.

Parti farklılıkları da dikkat çekti: Cumhuriyetçilerin yüzde 55'i, Demokratların ise yüzde 90'ı kendi gelecekleri ve çocuklarının geleceği hakkında karamsar görüş bildirdi.

Karamsarlık sınıf ve yaş farkı tanımıyor

Anket, olumsuz tablonun yalnızca belirli bir kesime ait olmadığını da ortaya koydu. Genç-yaşlı, kadın-erkek, üniversite mezunu ya da değil; yıllık geliri 100 bin doların üzerinde veya altında olan tüm gruplar geleceğe dair güven kaybı yaşıyor.

Resmi veriler toparlanıyor, güven çökmüş durumda

Her ne kadar katılımcıların yüzde 44'ü ekonomiyi “iyi” ya da “mükemmel” olarak tanımlasa da (geçen yıl yüzde 38'di), çoğunluk hâlâ ekonomiyi zayıf görüyor. Birçok kişi günlük hayatında mali istikrarını korusa da “ekonomik kırılganlık” hissettiğini ifade etti.

Krizin kökeni: “Üçlü darbe”

American Enterprise Institute uzmanı Karlyn Bowman, bu karamsarlığın son 15 yılda peş peşe gelen üç büyük şoktan beslendiğini söyledi:

2008–2009 küresel mali kriz,

Covid-19 salgını,

Enflasyon ve iş gücü piyasası endişeleri.

Bowman, “Bu üçlü darbe, Amerikalıların güveninde onarılması güç bir boşluk yarattı” dedi.

Uzmanlar uyarıyor

Chicago Üniversitesi aracılığıyla 10–23 Temmuz arasında yapılan anket, resmi göstergelerdeki iyileşmeye rağmen resesyon endişelerinin sürdüğünü ortaya koydu. Uzmanlara göre asıl tehlike, anlık krizlerden çok “geleceğe duyulan güvenin yitirilmesi”.

“Amerikan rüyası”nın sorgulanmaya başlanması, yalnızca ekonominin değil, ulusal kimliğin de derin bir sınavdan geçtiğini gösteriyor.