Meltem Suat Timeturk Dış Haberler Servisi/Özel
Avrupa Birliği (AB), Suriyeli sığınmacı politikalarında potansiyel bir dönüm noktasına işaret eden, son derece tartışmalı bir sürece giriyor. Euractiv'de yer alan habere göre, üye ülkeler, mevcut koşulların belirli kategorilerdeki Suriyelilerin gönüllü ve hatta zorla sınır dışı edilmesine izin verip vermediğine dair resmi bir tartışmaya hazırlanıyor. Bu hafta ulusal temsilcilere dağıtılan bir belge, bloğun, Esad sonrası Suriye'ye yönelik sınır dışı işlemlerini ilk kez bu kadar ciddi bir şekilde değerlendirmeye başladığını gösteriyor. Konu, önümüzdeki hafta İçişleri Konseyi'nde kapsamlı bir şekilde ele alınmadan önce, çarşamba günü Daimî Temsilciler Komitesi'nde (Coreper) görüşülecek.
Analiz: Siyasi irade ve uluslararası hukuk çatışması
AB'nin bu girişimi, bir yandan göçü sınırlandırmak isteyen üye devletlerin siyasi baskısını yansıtırken, diğer yandan uluslararası hukukun temel insani ilkeleriyle keskin bir çelişki yaratıyor.
Esad Sonrası Dönüşüm: Tartışmanın ana itici gücü, Aralık 2024'te Beşar Esad yönetiminin çökmesi ve yerine Ebu Muhammed el-Colani'nin (Ahmed Şara) atanmasıyla değişen siyasi manzaradır. Bazı AB ülkeleri, bu değişimin, artık belirli kategorilerdeki kişilerin zorla geri dönüşüne izin veren koşulların mevcut olduğu anlamına geldiğini değerlendiriyor.
Üye Devletlerin İsteği: Almanya, Fransa, Polonya, Avusturya, Danimarka ve Çekya gibi ülkelerin içişleri bakanları, geçen yıl temmuz ayında yaptıkları bir toplantıda "Afganistan ve Suriye'ye geri dönüşlerin mümkün olması gerektiğini" ilan etmişti. Bu, göçmen akışını kontrol altına almak için iç baskı altında olan hükümetlerin artan siyasi isteğini açıkça gösteriyor.
Hedef Gruplar: Belge, öncelikle AB'de kalma hakkı olmayan, "güvenlik riski oluşturan" veya "suçlu bulunan" Suriyeli kişilerin gönüllü ve zorla geri dönüşlerinin uygulanabilirliği üzerine bir tartışma çağrısı yapıyor.
BM'nin Uyarısı: AB'deki siyasi baskıya rağmen, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) zorla geri dönüşlere karşı uyarıda bulunuyor. BM yetkilileri, Nisan ayında yaptıkları açıklamada "güvenli, onurlu ve sürdürülebilir büyük çaplı geri dönüşler için koşulların henüz hazır olmadığını" belirtmişti.
Kırılganlık Kabulü: AB'nin kendi belgesi dahi, Suriye'deki durumun hala "kırılgan" olduğunu kabul ediyor. Devam eden şiddet, sivil kayıplar ve yaygın yıkım, güvenli geri dönüşlerin önündeki temel engeller olarak listeleniyor. İnsani durum, Türkiye ve Körfez ülkeleri tarafından yapılan yatırımlarla yeniden inşa çalışmaları devam etse bile, hâlâ vahimdir.
Geri Göndermeme İlkesi: Eleştirel sesler, herhangi bir erken adımın, kişilerin zarar görebilecekleri bir yere geri gönderilmelerini yasaklayan uluslararası hukukun temelini oluşturan geri göndermeme ilkesini zedeleyebileceği konusunda uyarıyor.
Geri Dönüş Sayıları: Tartışmalı siyasi ortam, geri dönüş kararlarının sayısına yansımış durumda. 2025 yılının ilk yarısında Suriyelilere 12.365 geri dönüş kararı verildi; bu, bir önceki yıla göre %12'lik önemli bir artış anlamına geliyor.
Frontex Desteği: AB Sınır ve Sahil Güvenlik Ajansı (Frontex), bu yılın başlarında Suriye'ye yönelik sınırlı operasyonları yeniden başlattı. Mart ve Eylül 2025 arasında Frontex'in desteğiyle 3.398 Suriyeli vatandaşın gönüllü geri dönüşü gerçekleştirildi. Bu gönüllü geri dönüşlere en çok katkıyı yapan ülkeler Kıbrıs, Almanya ve Danimarka oldu.
Sonuç: AB'nin Suriye politikasının sınavı
Danimarka Konsey Başkanlığı'nın başlattığı bu süreç, AB için sadece bir göç yönetimi meselesi değil, aynı zamanda hızla değişen Ortadoğu'ya yönelik kolektif dış politikasının bir sınamasıdır.
AB'nin Suriye'nin toparlanması için taahhüt ettiği 175 milyon avroluk yardımın ardından, şimdi karar vermesi gereken temel soru şudur: Avrupa, insani yardım sağlamaya devam etmekten, Suriyelilerin gönüllü veya zorla geri dönüşünü kolaylaştırmaya geçiş yapacak mı? Bu tartışma, AB'nin siyasi çıkarları ile uluslararası hukuka olan bağlılığı arasındaki gerilimi belirginleştirecektir.