Yılmaz, yazılı açıklamasında, Türk dış politikasının, üst üste yapılan hatalarla son dönemde ciddi irtifa kaybettiğini ve sürdürülemez bir noktaya gerilediğini savundu.
Dış politikadaki "mezhepçi, hayalci, öngörüsüz, dışlayıcı, üsten bakan ve dengeleri gözetmeyen kibirli anlayışın", Türkiye'yi bölgede ve dünyada yalnızlaştırdığını iddia eden Yılmaz, "Bir zamanlar kırmızı çizgi olarak takdim edilen her ne varsa bugün unutturulmaya çalışılmaktadır. Arap Baharı fantezisine kapılıp rejim değişiklikleriyle bölgeye demokrasi getirileceği hayaliyle atılan sorumsuz adımlar, Irak, Suriye, Mısır, Libya ve Yemen'de aleyhimize dönen kaotik siyasi yapılar üretmiştir" ifadesini kullandı.
Kıbrıs'ta devam eden ve Türkiye'nin adeta uzaktan izlediği kapsamlı barış görüşmelerindeki tavize meyilli politikadan da derin endişe duyduklarını aktaran Yılmaz, Türkiye'nin AB'ye katılım müzakerelerinin seyrinin ise AB müktesebatının ne kadar üstlenildiğine göre değil, 3 milyar avro karşılığında Suriyeli mültecilere ne kadar iyi bakılacağına bağlı kılınmak istendiğini öne sürdü.
Son 15 yılda Rusya'yla geliştirilen işbirliğinin, "uçak düşürme hadisesinden sonra sergilenen kriz yönetimindeki beceriksizlik" nedeniyle ciddi kayıplarla sonuçlanan bir noktaya ulaştığını iddia eden Yılmaz, "İnsan kaynakları, nüfusu ve stratejik konumunun sağladığı avantajlarla bölgesinde ve dünyada lider olabilecek ülkemizin, bugün çevresinde istenmeyen bir ülke durumuna düşürülmüş olması üzüntü vericidir" açıklamasını yaptı.
- "Türkmenler çaresiz ve yalnız kalmıştır"
Esed rejimini değiştirmek için Türkiye'nin kaynaklarıyla İstanbul'da oluşturulan Suriye muhalefetine bile söz dinletilemediğini ileri süren Yılmaz, Cenevre görüşmelerinde Esed rejiminin karşısına oturacak 17 kişilik Yüksek Müzakere Komitesi'nde tek bir Türkmen temsilciye bile yer verilmemesinin sorgulanması gerektiğini belirtti.
"PYD'nin Cenevre-3'teki görüşmelere katılması halinde toplantının boykot edileceği açıklanırken bu müzakerelere Türkmenlerin katılamamasının sorun edilmemesi düşündürücüdür" ifadesini kullanan Yılmaz, Suriye'nin üniter yapıdan federal bir yapıya evrilmesi durumunda ise Türkmenlere Bayır bölgesinde bulunan az sayıdaki köy dışında kontrol edebilecekleri coğrafi bir alan kalmayacağını savundu.
Bunun iktidarın yanlış dış politikasının Türkmenlerin önüne koyduğu acı fatura olduğunu savunan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Bu durum, Türkmenlerin Suriye'nin geleceğinde azınlık hakları dışında bir haklarının olmayacağını şimdiden bizlere göstermektedir. Diğer bir ifadeyle Türkmenler, Suriye'nin geleceğinde artık kurucu bir unsur olarak yer alamayacaklardır. Oysa AKP Hükümeti, Suriye'de rejim değişikliğine kalkıştığında en azından Türkmenlerin daha iyi bir konuma sahip olması da bekleniyordu. Bugün ise yürütülen yanlış politika nedeniyle Türkmenler, çaresiz ve yalnız kalmıştır. Cenevre'de dün başlayan Suriye barış görüşmelerini, Yüksek Müzakere Komitesi'nin boykot ederek katılmamış olması, normal şartlarda bu komitede yer alması gereken Türkmenlerle ilgili acı gerçeği değiştirmeyecektir. Zaman, gerçeklerle yüzleşme ve hatalardan vazgeçip doğru bir yaklaşımla dış politikada yaratılan tahribatın giderilmesi zamanıdır. CHP olarak, Türkiye'nin bölgedeki temel hak ve çıkarlarını esas alan, işbirliğine dayalı, bölgesel ve uluslararası dengeleri gözeten barışçıl bir dış politikanın oluşumuna katkımız devam edecektir."
